Sivil Toplum

Sürdürülebilir Bir Yaşamın Umudu: Z Kuşağı

Gen Z ya da Z kuşağı, ilk mobil kuşak olarak 7/24 birbirine bağlı yaşıyor. Bu kuşağın çocuk ve gençleri günlerinin 10 saatini çevrimiçi geçiriyor. Yaklaşık %80’i kişisel elektronik aletlerinden uzak bir konumda olduğunda kendini stres altında hissediyor. Peki bu kuşak sürdürülebilir bir yaşam ve kurumsal sosyal sorumluluk konusunda ne düşünüyor?

YAZI: Işık ELPEK, Marjinal Sosyal Kurucu Ortağı

ABD merkezli halkla ilişkiler ve pazarlama şirketi Cone Communications’ın hazırladığı “2017 Cone Gen Z CSR Study: How to Speak Z” (2017 Cone Z Kuşağı KSS Araştırması: Z Kuşağı ile Nasıl Konuşmalı) araştırmasının verilerine göre Z kuşağının %92’si sosyal ve çevresel konularla ilgilendiğini ve günümüzdeki düzenlemelerin yeterli olmadığını belirtiyor. Son 20 yılda iklim değişikliği konusunun daha sesli ifade edildiği, geridönüşüm programlarının uygulandığı, çeşitlilik eğitimlerine daha fazla önem verildiği düşünülürse, bu döneme doğan çocukların da toplumsal olarak bilinçli bir grup olması şaşırtıcı değil.
90’lı yılların sonunda doğup 2000’lerde büyüyen bu nesli, ilgi çekici ve önceki nesillerden farklı kılan şey ise iki ana mesele etrafında toplanıyor:

– Bu kuşağa göre çevre problemleri ya da sosyal adalet konusunda kimler değişim yaratma gücüne sahip?

– Z kuşağı sosyal muhalefet için hangi kanalları tercih ediyor?

Değişimi Şirketler Yaratacak
Z Kuşağı’ndaki her 10 gençten dokuzu gezegenimizin sağlığı konusunda endişe duyduğunu belirtiyor ve şirket politikalarını bu konudaki kritik nokta olarak tanımlıyor. Bu kuşak, %94 oranla şirketlerin acil sorunlara müdahale etme güçlerinin olduğuna inanıyor. Y ya da Milenyum Kuşağı olarak adlandırılan 1980-1999 yıllarının nesli, şirketlerin gücüne %87 oranında inanıyorken daha eski olan X Kuşağı’nda çevre değişiminde şirketlerin büyük rolü olduğuna inanlarının oranı %83. Burada araştırmanın Amerikan toplumunda yapıldığını belirtmekte fayda var. Türkiye için yapılacak bu tür bir araştırmanın da ilginç sonuçlar vereceğine inanıyorum. Oranlar değişse de kuşaklar arasındaki bakış açısındaki fark muhakkak sabit kalacaktır.

KSS Projeleri Tüketim Alışkanlıklarını Etkiliyor
IBM’in “Uniquely Generation Z” (Eşsiz Olarak Z Kuşağı) isimli 2017 araştırmasına göre bu kuşak 44 milyar dolarlık satın alma gücüne erişebiliyor. Üstelik ailelerinin satın alma kararlarına %93 gibi önemli bir oranla etki edebiliyor. Peki Z Kuşağı’nın satın alma kararlarını hangi etmenler etkiliyor?

Yeni kuşakta her 10 kişiden dokuzu sosyal ya da çevresel konulara önem veren şirketlerle bağ kurduğunu belirtiyor. Yani güçlerini iyi olan için kullanıyorlar. Yaşlarına rağmen, bu kuşağın, sorumluluk sahibi şirket olmanın ne demek olduğu konusunda olgun bir bakış açısı var. %91 oranla şirketlerin çevreye ve topluma yararlı işler yapması gerektiğine inanıyorlar. Yine her 10 kişiden dokuzu şirketlerin bağış yapması gerektiğini söylüyor. Amerikalıların çoğunluğu, şirketlerin ekonomik kalkınmaya öncelik vermesini isterken, bu jenerasyonun çocukları yoksulluk ve açlığı sorunların başında görüyor ve bunu çevre ve insan hakları sorunları izliyor. Sadece tüketici olarak değil, çalışacakları kurumu seçerken de dikkatli davranan bir kuşak Z Kuşağı. Çalışacakları şirketlerin ırk eşitliği (%88), kadın hakları (%86), göç ve iklim değişikliği (her ikisi de %81) konularına da işaret etmesini istiyorlar.

Muhalefet Kanallarını “Sosyal”leştiriyorlar
Z Kuşağı protesto ya da boykot gibi önceki kuşakların muhalefet yöntemlerini kullanmayı tercih etmiyor. Önemli bir davaya gönüllü yardım etmek, imza kampanyası düzenlemek gibi farklı eylemleri tercih ediyorlar. İyi bir gelecek için protestodan ziyade sivil toplum kuruluşlarında (STK) gönüllülük (%87) yapmayı ya da bağışta bulunmayı (%85) daha doğru buluyorlar.

Sadece tüketici olarak değil, çalışacakları kurumu seçerken de dikkatli davranan bir kuşak Z Kuşağı. Çalışacakları şirketlerin ırk eşitliği (%88), kadın hakları (%86), göç ve iklim değişikliği (her ikisi de %81) konularına da işaret etmesini istiyorlar.

Bu kuşak, sosyal medya üzerinden (nerede olduklarından kiminle ne yediklerine kadar) her şeyi konuşuyor. Bu sadece kısa konuşmaların gerçekleştiği anlamına gelmesin; Z Kuşağı kendi seslerinin değişim için olumlu bir güç olmasını istiyor. %81’i, sosyal ve çevre ile ilgili konularda sosyal medya aracılığıyla bir etki yaratabileceğine inanıyor. Bunun yanında yarısından fazlası (%58) çevrimiçi olarak yaratacakları etkinin toplum içine girerek yapacakları etkiden daha fazla olduğuna inanıyor. Bunun bu kadar etkili olacağını düşünmelerinin temelinde, sosyal içeriklerin emsali görüşmemiş şekilde viralleşmesine tanıklık etmeleri yatıyor. Sosyal medya üzerinden bilgi paylaşımının bazı konularda farkındalığı artıracağına inanıyorlar.

Biz de yedi ay önce Marjinal Porter Novelli ve MarjinalSosyal’in öncülüğünde başlattığımız Sosyal Bağış Hareketi’yle yeni neslin tercih ve inançlarına uyumlu olan bir projeye imza attık. Türkiye’de bireysel bağış ve sivil toplum bilincini yükseltmek adına farklı alanlarda faaliyet yürüten STK’lara destek olarak sosyal medyada milyonlarca kişiye eriştik ve yüzlerce bağışçı sağladık. Bu harekette öncelikli hedefimiz bireysel bağış bilincini yükseltmekse de bir diğer hedefimiz STK’ların sosyal medyada bağış ve iletişim stratejileri oluşturmalarının ne kadar etkili olabileceğini göstermek. Yeni neslin sosyal medyayı aktif kullanışını, STK’ların kendilerini doğru bir şekilde ifade edebilmeleri için bir fırsat olarak görüyoruz. Z Kuşağı’nın gençleri büyüdükçe sosyal medya üzerinden sağlanan erişimin daha da değerleneceğine inanıyoruz. Sürdürülebilir bir yaşam için Z Kuşağı gezegenimizin yeni umudu.

About Post Author