İklim

Sürdürülebilir Tüketime Açılan Kapının Anahtarı: İnsanı Anlamak

Bugün, 20 yıl öncesiyle karşılaştırdığımızda pek çok birey (özellikle gençler) ürün ve marka tercihinde, yatırım kararında, hatta çalışacağı kurumu seçerken, o kurumun sosyal ve çevresel sorumluluklarını daha fazla göz önünde bulunduruyor.

Yazı: Doç. Dr. Ahu ERGEN, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi

ahu.ergen@vs.bau.edu.tr

Sürdürülebilirlikle ilgili artan duyarlılık elbette sevindirici, çünkü endüstri devriminden beri, dünyada insan kaynaklı karbondioksit salımı giderek hızlanıyor. Aşağıdaki grafikte yer alan küresel bazda CO2 salımı değerleri durumun ciddiyetini gösteriyor.

İnsanın doğal kaynakları tüketme hızı, doğanın kendini yenileme hızının çok üzerine çıkmış durumda. En önemli tehlike su kaynaklarının yok olması. Su artık gerçek “altın”. Çocuklarımız için ileride sudan daha değerli bir şey olmayacak gibi. Hem bireysel tüketimimizde hem de iş yaşamında, yaklaşan su sorununu göz ardı etmemeliyiz. Örnekler elbette çoğaltılabilir… Mesela son dönemde 88.5 milyar naylon torbanın üretimi için yaklaşık 12 milyon varil petrol kullanılmış. Bir başka örnek yesilist.com sitesinden… Her sene dünya genelinde, tüketicilere pazarlama amaçlı 20 milyar civarında katalog gönderiliyor. Bu katalogların yapımında 53 milyon ağaç ve 210 milyar litre su kullanılıyor. Sadece sebze ve meyveleri, akan musluk suyunun altında değil de temiz bir leğende yıkadığımızda bile dört kişilik bir aile olarak, yılda 18 ton su kurtarabiliyoruz. Görülüyor ki bazı bireysel davranış değişiklikleriyle ya da iş yapış şekillerindeki değişikliklerle gezegene çok büyük katkılar sağlamak mümkün.

Sürdürülebilir Davranışa Giden Yolu Anlamak

Bildiklerimizi uygulamada çoğumuz bazen zorlanırız. Bu pek çok konu için geçerli. Çocuk yetiştirme, yemek yapma veya mesleğimizi icra etmede kimi zaman bildiklerimizi uygulamada zorlanırız. Bu durum sürdürülebilir tüketimde de geçerli. Belki sürdürülebilirlikle ilgili farkındalık ve bilgi sahibi olma noktasında çokça yol gidildi ama davranışları değiştirmede daha gidilecek uzun bir yol var. Bunun için insanı daha iyi anlamak gerekiyor. Biliyoruz ki değerler, kültür, duygular, algılama, benlik ve kişilik gibi pek çok faktör sürdürülebilir davranışları etkiliyor. Örneğin, kişisel değerlerin; sürdürülebilir tüketim eğilimi, vejetaryen beslenme ve çevre dostu ürün satın alma davranışı ile ilişkili olduğuna dair bulgular çok fazla. Çevreci ve insani değerlerin vejetaryen beslenmeyi benimsemede etkili olduğu, evrenselcilik, iç ahenk ve iyilikseverliğin çevreye duyarlı tüketimle pozitif ilişki içinde olduğu biliniyor. Güç, başarı, yenilikçilik gibi dışsal değerlerin ise sürdürülebilir tüketim davranışını olumsuz yönde etkilediğine dair araştırmalar var. Yüksek seviyede materyalist bireylerin çevreyi korumaya yönelik etkinliklerde daha az yer aldıklarını ve daha fazla ekolojik ayakizi bıraktıklarını ortaya koyan araştırmalar da var. İstanbul genelinde 600 kişi ile yapılan bir araştırmaya göre ise, eğitimli, yüksek gelirli gruptaki tüketicilerin, maddi varlıkları mutluluk aracı olarak görme düzeyleri arttıkça, sürdürülebilir tüketim düzeyleri azalmakta, insan, doğa ve manevi değerlerin yerini daha fazla maddi varlığa sahip olma güdüsü almaktadır. Bunlar gibi pek çok çalışma mevcut.

Sözün özü, insanı anladıkça, onun tüketimini daha sürdürülebilir hale getirmek mümkün olabilir. Son dönemde hikayeleştirme, oyunlaştırma ve mobil uygulamalarla sürdürülebilir tüketimi teşvik etme üzerine çalışmalar yapılmaya başlandı. Diğer taraftan, araç, ofis ve ev paylaşımı yaygınlaşıyor. Paylaşım ekonomisi alanında insan odaklı modeller oluşmaya başladı. Elektronik kitaplara ve sanal iş toplantılarına daha fazla rastlıyoruz. Bunlar hep yeni sürdürülebilir tüketim davranışları. İlham veren, mutlu eden, eğlendiren, umut vaad eden iletişim tarzı ve iş modelleriyle özellikle gençler harekete geçiyor ve daha iyi bir gezegen için kolları sıvıyor. Onları dinlemeli, anlamalı ve belki de pek çok konuda peşlerinden gitmeliyiz…

About Post Author