11. Kalkınma Planı içinde Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın yeri incelendiğinde bir bölüm olarak çalışmanın son iki sayfasında değerlendirmeye alındığı ve bu hedeflere dair bir amaç maddesi ve yaklaşık altı maddelik bir politika ve tedbirler bölümünün yer aldığı görülüyor. Buradaki ayrılık aslında amaçların planın tamamından ayrık konumunu gösteriyor.
YAZI: Prof. Dr. Gökhan ORHAN
Ekolojik dengenin bozulması sonrası ortaya çıkan çevre sorunları, yaşadığımız çağın en önemli sorun alanları arasında. Çevre sorunlarının varlığı uzun zamandır bilinmekle birlikte siyasallaşması ve çözümü için toplumsal taleplerin gündeme gelmesi 20. yüzyılın ikinci yarısında mümkün oldu. Sorunların daha görünür olması, diğer sektörleri ve sağlığı olumsuz etkilemeye başlaması ve insan doğa ilişkilerine dair değişen algılar bu sorunların gündeme gelmesine katkı sağladı. 1972 yılında toplanan Stockholm Konferansı, sorunun uluslararası boyutuna dair farkındalığın oluşturulmasına neden oldu ve ardından pek çok ülkede çevre politikalarının yasal ve kurumsal çerçevesi oluşturulmaya başlandı. 1980’li yıllarda Brundtland Komisyonu’nun çalışmaları sonrası yayınlanan Ortak Geleceğimiz Raporu sayesinde popüler olan ve 1992 yılında toplanan Rio Yeryüzü Zirvesi sonrasında önemli bir hedef olarak kabul edilen sürdürülebilir kalkınma dönemin çevre politikalarını ciddi anlamda şekillendirdi.
İnsan ile doğa arasında denge kurarak doğal kaynakları tüketmeden, gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına ve kalkınmasına imkan verecek şekilde bugünün ve geleceğin yaşamını ve kalkınmasını programlama olarak tanımlanan sürdürülebilir kalkınma, sadece çevre sorunlarına odaklanmayarak dünya üzerinde yaşanan eşitsizlikleri giderme ve insani kalkınma amaçlarını da gündeme getirdi.
Yeni milenyumla birlikte geliştirilen Milenyum Kalkınma Hedefleri incelendiğinde aşırı yoksulluğun ve açlığın yok edilmesi, evrensel ilköğretimin sağlanması, cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesi ve kadınların güçlendirilmesi, çocuk ölüm oranının azaltılması, anne sağlığının iyileştirilmesi, HIV/AIDS, sıtma ve diğer hastalıklarla mücadele edilmesi, çevresel sürdürülebilirliğin ve kalkınma için küresel bir ortaklık geliştirilmesi hedeflerinin gündeme geldiği görülüyor. Sürdürülebilir kalkınmayla ilgili hedefler daha sonra yeniden ele alındı. 2015 yılında kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) küresel düzlemde sürdürülebilirlik kaygısını gündemde tutan ve ülkelerin 2030 yılına kadar ulaşmayı hedeflediği 17 amaç ve 167 hedeften oluşuyor.
Dünya sathında yaşayan insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını ve bunu yaparken gelecek kuşakların haklarına saygı gösterilmesini odağına alan bu amaçlar ve hedefler incelendiğinde meselenin sadece bir çevre meselesi değil topyekûn mücadeleyi gerektiren bir perspektifte sunulduğu da görülüyor. Bu noktada daha sonra değineceğim çevre politikaları entegrasyonu, yani çevre kaygılarının diğer alanlardaki karar alma süreçlerinde göz önüne alınması çevre ve kalkınma ikilemini aşma sürecinde geliştirilen sürdürülebilirlik hedeflerinin gerçekleştirilmesi için önemli bir ön koşul haline geliyor.
Türkiye, Kalkınma ve Çevre
Türkiye’nin kalkınma planlarında sürdürülebilirlik hedeflerinin yerinin ne olduğu incelendiğinde, 1970’lere kadar planlarda bir çevre başlığının olmadığı görülüyor. Ama sadece mallar, hizmetler, insanlar ve kirlilik değil, fikirler ve söylemler de sınır aşan nitelik taşır. Politikalara dair fikirler ve söylemlerin öğrenme ve ders almayı da içeren, doğrudan ya da dolaylı bir transfer sürecinin parçası olarak ülkelerin sistematik gündemlerinde ve sonrasında kurumsal gündemlerinde yer alırlar. Türkiye özelinde de çevre sorunlarının gündeme gelmesi aşamalarında kalkınma planlarının önemli bir rolü olduğu görülüyor. Türkiye’de çevre sorunları 1972 yılında toplanan Stockholm İnsan Çevresi Konferansı sonrasında kurumsal gündeme girdi. Türkiye’de çevre politikalarının tarihine bakıldığında ise kalkınma planlarında bağımsız bir çevre başlığının olması en önemli kazanımlardan biri olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda kalkınma planları yeni türden politika fikirlerinin gündeme girmesinin en önemli araçları arasında ve sembolik bir önem taşıyor. Planlar aynı zamanda kendi döneminin ve dönemin siyasal iktidarının görüşlerini yansıtan bir içeriğe sahiptir.
Ancak bununla birlikte sadece kalkınma planlarında yer alanlar üzerinden bir dönem ya da politika analizi yapmak son derece yetersiz kalıyor. Bu nedenle belli bir dönem tartışılırken her ne kadar dönemin planları dikkate alınsa da değerlendirmenin sadece planlar üzerinden değil bu amaçlar için ayrılan bütçeler, kadrolar/personel, kullanılan politika araçları ve ulaşılan sonuçlar/gerçekleştirilen hedefler üzerinden yapılması gerekli. Bu nedenle Türkiye’de 1970’lerde çevre kaygılarının gündeme gelmesi ve planlarda yer alması, tarihsel olarak önemli olmakla birlikte, yeterli olmayan ve bugüne kadar devam eden ekonomik büyüme öncelikli politikaların ruhunu yansıtan ilk adımlardır.
Sonrasında yaşananlar değerlendirildiğinde bir politikanın hedefe ulaşması için gereken bileşenlerin önemli ölçüde eksik olduğu görülüyor. 1978 yılında kurumsal çerçeve oluşturulmaya başlanmış, ancak bu kurumsal çerçeveyi destekleyecek yasal çerçevenin olmaması ve bunun yanında yeterli bütçe ve kadro tahsisi yapılmaması, herhangi bir çevre politikası geliştirmeyi imkansız kıldı. 1980 sonrası dönemde çıkarılan Çevre Yasası bir çerçeve yasa olduğu için uygulamanın yönetmeliklerle şekillendirilmesi gerekti ve bu yönetmeliklerin tamamlanması 10 yılı aşan bir süre aldı. Uygulamada bir bileşenin bile sonucu olumsuz etkileyeceği düşünüldüğünde bu kadar eksikle yürüyen bir politika sürecinin ulaşılmak istendiği söylenen sonuçlara ulaşmak için yeterli olmayacağı ortada.
Sonuçta Türkiye çevreye ve sonrasında sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma sürecinde yasal ve kurumsal çerçevesini oluşturmuş, yeni türden çevre politikası fikirlerini mevzuatına dahil etmiş, ancak politikaların entegrasyonu ve işbirliği konularında yaşanan sorunlar ve kalkınmacı söylemlerin hemen her dönem öncelik sahibi olması nedeniyle bu fikirlerin kurumsallaşamadığı bir örnek olarak kaldı. Özellikle 2006 yılında Çevre Kanunu’nda yapılan değişikle sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir çevre ayrımının getirilmesi de bahsi geçen politika entegrasyonundan uzaklaşıldığını gösteriyor.
11. Kalkınma Planı ve SKA’lar
11. Kalkınma Planı içinde SKA’ların yeri incelendiğinde bir bölüm olarak çalış manın son iki sayfasında değerlendirmeye alındığı ve bu hedeflere dair bir amaç maddesi ve yaklaşık altı maddelik bir politika ve tedbirler bölümünün yer aldığı görülüyor. Buradaki ayrılık aslında amaçların planın tamamından ayrık konumunu gösteriyor.
Planın içeriği incelendiğinde ağırlıklı olarak ekonomi ve üretime yöneldiği, bunun yanında planda “sürdürülebilir” teriminin kullanımı incelendiğinde ağırlıklı olarak ekonomik ve finansal sürdürülebilirlik çerçevesinde kullanıldığı, ancak balıkçılıktan ormancılığa ve liman yönetimine kadar hemen her alanda içinin doldurulmadan zikredildiği görülüyor. Ayrıca bu alanlarda kullanılan göstergeler ve hedef tabloları incelendiğinde çevre kalitesi ve sürdürülebilirliğe dair hedeflerin tablolarda yer almadığı dikkat çekiyor. Bu da aslında çevre kalitesinin diğer alanlara yeterince entegre bir şekilde ele alınmadığının önemli bir göstergesi.
Planda dikkat çeken bir diğer nokta da sürdürülebilir sözcüğünün ağırlıklı olarak Yaşanabilir Şehirler, Sürdürülebilir Çevre başlıklı bölümde ele alınması. Bu bölümde de çevreye ait göstergelerin özellikle Kentsel Altyapı ve Çevrenin Korunması başlıkları altında ele alındığı görülüyor. Bu konuda da Kentsel Altyapı bölümünün meselenin sadece bir kentsel altyapı meselesine indirgenip, ülke bütününe dair göstergelerin dikkate alınmaması önemli bir sorun kaynağı. Kırsal kalkınma alanında da sadece yol ve su hizmetlerine dair hedeflerin konulması da önemli bir eksiklik. Çevrenin korunması alanında pek çok sorundan bahsedip, oldukça sınırlı ve özellikle hava kirliliği gibi alanlarda azaltım hedefi belirtmek yerine ölçüm istasyonu sayısı veya ölçüm bilgilerinin vatandaşın bilgisine sunulduğu ilçelerin oranı gibi hedefler belirtmenin de sorunlu olduğu görülüyor. Beş yılda ölçüm istasyonu sayısını sadece 41 adet artırarak “Hava Kalitesi Bilgisinin Vatandaş Erişimine Sunulduğu İlçelerin Toplam İlçeler İçindeki Payının” %16’dan %100’e nasıl çıkarılacağı da ayrıca açıklama bekleyen hedefler arasında yer alıyor.
Sonuçta, 11. Beş Yıllık Kalkınma Planı, sürdürülebilirlik ve çevre sözcüklerinin hemen her bölümde bahsedildiği, sürdürülebilirliğe ve çevreye dair hedef ve göstergelerin sınırlı olduğu, öz itibarıyla SKA’lara dair göndermelerin hemen her bölümde fazlasıyla yer aldığı, ancak bunlara dair gösterge ve hedeflerin sınırlı olduğu bir belge niteliğinde. Bunun yanında birbiriyle uyumlu olmayan hedeflerin yan yana yer aldığı bir manzara sunuyor. Yukarıda da belirtildiği gibi, önceliğin ekonomik büyüme olduğu bir bağlamda, diğer kaygıların ikincil bir konumda kaldığı görülüyor. Özellikle de verilerin sınırlı olduğu veya hiç olmadığı bir noktada, durumu yeterince tespit edemeden geleceğe dair kestirimlerde bulunmak ayrı bir sorun. Ottmar Edenhofer’den ödünç alarak söylemem gerekirse, “Hedeflerden bahsetmek kolaydır ama asıl mesele bu hedeflere ulaşma sürecinde kullanılacak araçların neler olduğunu söyleyebilmektir”. Ayrıca, son bölümde belirtilen SKA’lara dair yapılacaklar plana yedirilmemiş, aksine sonradan eklenmiş bir görüntü veriyor.
Son söz; her şeyi aynı anda gerçekleştirmeniz imkansızdır. Bol sulu, ince kabuklu ve çekirdeksiz bir limonu kilosu 1 liraya alamazsınız. Eğer limon 1 liraysa diğer nitelikleri yoktur. Bu nedenle birbiriyle uyuşmayan pek çok hedefi gerçekleştirmeyi amaçladığını iddia eden bir planın, entegre bir perspektife sahip olmadan SKA’ları gerçekleştirmesi mümkün görünmüyor.
11. Kalkınma Planı İçinde SKA’lar
2.5.2.7. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
a. Amaç
842. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) önceliklerimiz doğrultusunda politikalara yansıtılması, amaçlara ilişkin etkili bir takip ve gözden geçirme mekanizması oluşturulması temel amaçtır.
b. Politika ve Tedbirler
843. SKA’lar ulusal öncelikler ve koşullar doğrultusunda sektörel ve tematik politika belgelerine yansıtılacaktır.
843.1. Kurumsal stratejik planlar ile sektörel ve tematik politika belgeleri hazırlıklarında SKA’larla uyum gözetilecektir.
844. SKA’ların takip ve gözden geçirilmesi için iyi işleyen ve katılımcı bir kurumsal koordinasyon mekanizması kurulacaktır.
844.1. SKA’ların uygulanmasının ulusal düzeyde takip ve gözden geçirilmesi ile koordinasyonunu sağlamak üzere Strateji ve Bütçe Başkanlığı başkanlığında ilgili kamu kurumlarının yanı sıra yerel yönetimler, akademi, özel sektör ve STK temsilcilerinin katılımı için esnek bir yapıda Ulusal Sürdürülebilir Kalkınma Koordinasyon Kurulu kurulacaktır.
845. Küresel SKA gösterge setindeki gelişmelere paralel olarak ulusal gösterge setinin kapsamı öncelikler doğrultusunda genişletilecektir.
845.1. Ulusal sürdürülebilir kalkınma amaçları izleme ve değerlendirme sistemi kurulacaktır.