“2030 hedeflerine ulaşmada yarı yolu geride bırakmışken, yolun yarısında değiliz. İklim değişikliği ile mücadelede ise 1,5 derece kavşağını geçmek üzereyiz. Dünyamızı yaşanabilir sınırlar içinde tutmak ve 2030 yılında hayalini kurduğumuz daha adil ve yaşanabilir bir dünyaya ulaşmak için rotamıza dönmeli, daha hızlı ve daha ileri yol almalıyız”
Yazı: UN Global Compact Türkiye
30 Kasım-12 Aralık 2023 tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde gerçekleştirilen 28. Taraflar Konferansı (COP28) birçok ilkler ve tartışmalarla sona erdi. Konferans, iklim krizinin gerektirdiği somut adımları karşılamadığı nedeniyle eleştirilmekle birlikte, fosil yakıtlar için “sonun başlangıcı” olarak değerlendirildi.
Konferansta en öne çıkan başlıklar şunlar oldu:
Fosil yakıtlar: IPCC’nin 6. Değerlendirme Sentez Raporu; kömür, petrol ve doğalgaz kullanımının 2050’ye kadar sırasıyla %100, %60 ve %70 oranında azaltılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bununla birlikte COP28 Sonuç Bildirgesi’nde fosil yakıtlardan “çıkış” yerine “geçiş” kavramının kullanılması en çok eleştirilen noktalardan biri oldu. Diğer yandan fosil yakıtların iklim kriziyle bağlantısının ilk kez bu kadar net bir şekilde kabul edilmesi, fosil yakıtlara ilişkin tutumun ne yönde seyredeceğine dair bir sinyal olarak değerlendirildi.
İklim finansmanı: COP28, tüm tarafların Kayıp ve Zarar Fonunun işler hale getirilmesi konusunda anlaşmasıyla başladı. İklim değişikliğinin yol açtığı kayıp ve zararlarla başa çıkmaya çalışan ülkelere tazminat ödenmesine yardımcı olacak fona, konferans süresince yapılan katkılar yaklaşık 800 milyon dolara ulaştı. Toplanan fon, ihtiyacın ancak binde ikisini karşılarken söz konusu finansmanın nasıl kullanılacağına ilişkin net bir karara varılmamış olması ise açıkta kalan bir diğer konu olarak değerlendirildi. Öte yandan Yeşil İklim Fonu, Uyum Fonu gibi diğer fonlarda da verilen taahhütler gerekli miktarların oldukça gerisinde kaldı.
Yenilenebilir enerji: Konferansın Sonuç Bildirgesi’nde 2030 yılına kadar küresel olarak yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması, kömür kullanımını azaltma çabalarının hızlandırılması ve karbondan arındırılması zor endüstrilerde uygulanmak üzere karbon yakalama ve depolama gibi teknolojilerin hızlandırılması çağrılarına yer verildi. Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi kapsamında 130 ülke, küresel yenilenebilir enerji kapasitesini 2030 itibarıyla üç katına ve enerji verimliliğindeki ilerleme hızını iki katına çıkarmayı taahhüt etti.
Konferansta çok tartışılan konulardan biri de inovasyon ve yapay zeka başta olmak üzere yeni teknolojilerin iklim değişikliği ile mücadelede nasıl bir kaldıraç etkisi yaratabileceğiydi. Bu noktada özel sektör; inovasyon yapma ve bunu ölçeklendirebilme kapasitesiyle, bu süreçte en öne çıkan aktör olarak işaret edildi. Özel sektör-kamu işbirliklerinin önemi bir kez daha vurgulandı.
Türkiye’nin Tutumu
Küresel seragazı emisyonlarının %90’ından fazlasını oluşturan 63 ülkenin ve Avrupa Birliği’nin (AB) performansını değerlendiren İklim Değişikliği Performans Endeksi‘ne göre 2022 yılında 47. sırada bulunan Türkiye, bu yıl dokuz sıra gerileyerek 56. Sıraya düştü ve çok düşük performans gösteren ülkeler arasında yer aldı. Türkiye’nin net seragazı emisyon miktarını azaltmayı hedeflememesi, fosil yakıtları aşamalı olarak terk etme politikasının olmaması, fosil yakıtların sübvanse edilmesi ve hâlâ farklı bölgelerde gaz ve petrol aramalarına devam etmesi bu gerilemenin nedenleri arasında yer alıyor.
COP28 süresince Türkiye, “Dayanıklı Gıda Sistemleri, Sürdürülebilir Tarım ve İklim Eylemine İlişkin Emirlik Deklarasyonu” ve “İklim ve Sağlık Deklarasyonu” da-hil olmak üzere toplamda sekiz girişime katıldı.
Yüksek yenilenebilir enerji potansiyeli ve halihazırdaki hedeflerine rağmen Türkiye’nin, Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Üzerine Küresel Taahhüt’e katılmaması tartışma yarattı. Türkiye’nin fosil yakıtlardan çıkışı desteklemekten geri durması, Kömürden Çıkış Koalisyonuna dahil olmaması ise adil dönüşüm için Türkiye’nin iklim politikası ve hedeflerinin bütüncül bir şekilde ele alınması yönündeki çağrıları kuvvetlendirdi.
COP28 İş Dünyası için Ne Anlama Geliyor?
Tüm tartışmalar ve eleştiriler bir yana bırakıldığında COP28’in verdiği mesajı şöyle özetleyebiliriz: İhtiyaç duyulan kararlılık ve hızda olmasa da iklim değişikliği ile mücadelede yeni bir yola girdik. Dönüşüm zamanları iş dünyası için yeni riskler ve fırsatlar barındırır. İklim değişikliği konusunda ise riskler ve fırsatlar neredeyse eşit derecede yüksek. Konunun diğer alanlardan farkı ise şirketler için artık bir tercihten çıkıp küresel rekabette hayatta kalma stratejisine dönüşmesi diyebiliriz.
Peki, şirketler bu durumun ne kadar farkında? Tüm araştırmalar iklim değişikliğinin CEO’ların en önemli gündem maddeleri arasında olduğunu ortaya koyuyor. Buna paralel olarak, her geçen gün karbon emisyon azaltımı ve net sıfır hedefi açıklayan şirket sayısı artıyor. Bununla birlikte UN Global Compact ve Accenture işbirliğinde yayımlanan Özel Sektör Gözüyle SKA Durum Değerlendirmesi Raporu’na göre, iş dünyasının geçtiğimiz sekiz yılda 13. Sürdürülebilir Kalkınma Amacı olan İklim Eylemi’ne katkısı “oldukça negatif” oldu. Raporda bu durumun nedeni olarak karbon yoğunluğunu azaltma çabalarına rağmen enerji, ulaşım, binalar ve tarımdan kaynaklanan özel sektör emisyonlarının hızla artması, fosil yakıtlara yeni yatırımların devam etmesi ve açıklanan hedeflerin inandırıcılıktan uzak olması sayılıyor. Eylemlerin taahhütlerin gerisinde kalması bir yana, açıklanan hedeflerin inandırıcılığı da birçok paydaş tarafından sorgulanıyor. Hedeflerin neye göre belirlendiğini, bu hedeflere giden yol haritasını ve ilerlemeyi kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşmayan şirketler “yeşil badana” (greenwashing) eleştirisiyle karşı karşıya kalıyor.
Şirketler somut hedefler ve bu hedeflere götürecek yol haritalarını belirleyerek, taahhütlerini ve ilerlemelerini kamuoyuna açık bir şekilde raporlayarak bu alandaki çabalara katkı sağlayabilir. Raporlama ayrıca “greenwashing”in önüne geçmek için önemli bir araç. Bu noktada; UN Global Compact, CDP, WRI ve WWF ortaklığıyla hayata geçirilen “Bilime Dayalı Hedefler İnisiyatifi” (Science Based Targets-SBTi), küresel bir standart olarak giderek daha fazla kabul görüyor. İnisiyatif, seragazı emisyonlarının azaltılması ve net sıfır hedefinin tutturulabilmesi için şirketlere uluslararası standartlara ve iklim bilimine uyumlu bir yol haritası sunuyor. Bugün itibarıyla Türkiye’den 64 şirket inisiyatife katıldı ve bu sayı her geçen gün artıyor.
UN Global Compact Türkiye olarak daha fazla şirketin bilime dayalı karbon emisyonu azaltım hedefi belirlemesi için onları destekliyoruz. İklim Hedefi Hızlandırma Programı, iklim nötr olma yolunda bilime dayalı emisyon hedeflerinde ilerleme kaydetmelerinde ve net sıfıra geçiş stratejisi belirlemelerinde şirketlere destek oluyor. İklim Eylemi Deneyim Paylaşım Grubu ise bu alanda şirketlerin en iyi uygulamaları paylaşmalarını ve birbirlerinden öğrenmelerini sağlıyor.
Tüm bilimsel çalışmaların bize söylediği üzere; yaşanabilir bir dünya için çabalarımızı artırmalı ve hızlandırmalıyız. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak UN Global Compact, üye şirketlerini belirli alanlarda somut taahhütte bulunmaya davet eden “Daha Hızlı, Daha İleri (Forward Faster)” girişimini duyurdu. Girişim, iklim eylemi alanının da içinde bulunduğu beş temel alanda şirketleri somut taahhütte bulunmaya ve bu taahhütlerde ilerlemelerini raporlamaya davet ediyor.
İklim eylemi alanındaki iki taahhüt şu şekilde:
- 1,5 derece yolunda bilim temelli net sıfır emisyon azaltma hedefleri belirlemek ve en geç 2030’a kadar küresel emisyonları yarıya indirmek, 2050’ye kadar net sıfıra ulaşma amacını ortaya koymak.
- İklim değişikliği risklerini azaltmak; uyum tedbirlerinin sosyal etkilerine odaklanan somut aksiyonlar alarak adil geçişe katkıda bulunmak ve bu süreçte işçiler, sendikalar, yerel topluluklar ve tedarikçilerle işbirliği içerisinde hareket etmek.
2030 hedeflerine ulaşmada yarı yolu geride bırakmışken, yolun yarısında değiliz. İklim değişikliği ile mücadelede ise 1,5 derece kavşağını geçmek üzereyiz. Dünyamızı yaşanabilir sınırlar içinde tutmak ve 2030 yılında hayalini kurduğumuz daha adil ve yaşanabilir bir dünyaya ulaşmak için rotamıza dönmeli, daha hızlı ve daha ileri yol almalıyız.
Bu yazı ekoIQ’nün 109. sayısında “COP29’a Kadar Daha Hızlı, Daha İleri” başlığıyla yer almaktadır.