#ekoIQ Araştırma 2015 Yılı 400 ppm’in Üzerinde Başladı
Araştırma

2015 Yılı 400 ppm’in Üzerinde Başladı

San Diego Üniversitesi bünyesin­deki Scripps Okyanus Bilimi Ens­titüsü (The Scripps Institution of Oceanography) atmosferdeki kar­bondioksit seviyesinin 2015 yılının ilk gününden itibaren 400 ppm olarak bilinen sembolik sınırın üze­rinde olduğunu kaydetti. 1,3 ve 7 Ocak tarihlerinde 400 ppm’in üzeri­ne çıkan karbondioksit seviyesinin bundan sonraki aylarda da benzer yükseklikte devam edeceği öngörü­lüyor. Gün içinde değişiklik göster­se dahi, günlük ortalama seviyenin genelde 400 ppm’den fazla olması, 2015’in büyük çoğunluğunun da bu seviyede devam edeceğine işaret ediyor.
400 ppm seviyesi, ilk defa 9 Mayıs 2013’te kaydedilmişti. 2014 yılında bu seviye daha da erken, Mart ayın­da görüldü. 2014 yılında Mart, Ni­san ve Haziran aylarındaki ortalama seviye hep 400 ppm üzerinde ger­çekleşmişti. 2014 yılındaki en yük­sek karbondioksit seviye­si ise Mayıs ayında 402 ppm olarak kaydedildi.
Her ne kadar 400 ppm seviyesi sembolik bir li­mit olsa da, sanayi çağı öncesi 280 ppm olan se­viye karşısında büyük bir yükseliş anlamını taşıyor. İnsanların karbon salım­ları arttıkça, atmosferdeki ısıyı hapsedici gazlar da artarak bu seviyelere ulaşıyor ve 20. yüzyılın başından itibaren yeryüzünün orta­lama sıcaklığının 0.8 derece artma­sına neden oluyor. Bilindiği gibi, bi­lim insanları iklim değişikliğinin en kötü sonuçlarından kaçınmak için yeryüzündeki sıcaklık artışının 2 de­receyi geçmemesini kritik görüyor.
Yeryüzündeki bitkilerin karbon­dioksitin yalnız beli bir miktarını hapsedebilmeleri ve insanlar tara­fından artırılan karbon salımlarının bu kapasiteyi geçmesi nedeniyle, atmosferdeki karbondioksit seviyesi sürekli yükselmeye ve yılın daha da erken aylarında 400 ppm’in üzerine çıkmaya devam ediyor. Fakat hangi ayda bu seviyeye ulaşırsa ulaşsın, bu durum insanların yeryüzünün iklimi üzerindeki olumsuz etkisinin bir işareti.
Detaylı bilgi: https://scripps.ucsd.edu
Kaynak: www.climatecentral.org/news/2015-begins-with-co2-above-400-ppm-mark-18534

Sıcaklık Arttıkça Gelirler Azalıyor
Amerika’da Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu (National Bureau of Economic Research) tarafından Aralık 2014’te yayımlanan bir araştırmaya göre, ortalama sıcaklığı 25 derece olan günlerde, kişilerin gelirleri ortalaması -6 derece olan günlere göre 5 dolar daha düşük gerçekleşiyor. Ayrıca, günlük sıcaklık ortalaması 15 derecenin üzerindeki her 1 Fahrenheit derece için ülkenin ortalama ekonomik faaliyetleri yaklaşık %1 seviyesinde azalma gösteriyor. Bu azalmanın sıcak havanın sebep olduğu fırtına, kuraklık gibi doğal felaketler nedeniyle değil, günlük aktiviteler nedeniyle oluştuğu belirtiliyor.
“Çevre Hâlâ Önemli mi? Amerika’da Günlük Sıcaklık ve Gelir” (Does the Environment Still Matter? Daily Temperature and Income in the United States) adlı araştırmanın yazarları, dünyadaki seragazı salımları artmaya devam ederse, daha da yüksek seviyelere ulaşacak sıcaklıkların Amerikan ekonomisinin her yıl on milyarlarca dolar daralmasına sebep olacağını öngörüyorlar.
Benzer çalışmaların da yüksek sıcaklıkların ekonomi için kötü olduğunu ortaya çıkarırken, Hindistan gibi daha az gelişmiş ülkelerde sıcaklığın ekonomiye daha çok etkisi olduğu not ediliyor.
Raporda yer alan araştırmacılara göre, en yüksek üretkenlik, günlük ortalama sıcaklık 12 ile 15 derece arasında olduğu zaman geçekleşiyor. Bu da gün içindeki en yüksek sıcaklığın yaklaşık 21 derece olmasına karşılık geliyor.
Araştırma için yüzyılın sonuna kadar iklim değişikliğine dair 44 farklı sıcaklık artış senaryosu kullanılmış. Senaryolara göre, sıcaklık artışı ile birlikte Amerika’nın ekonomik büyümesinin yıllık % 0.12 seviyesinde küçülmesi ve bunun yüzyıl sonuna kadar karşılığının trilyonlarca dolar olması öngörülüyor.
Detayı bilgi: www.nber.org
Kaynak: www.nber.org/papers/w20750.pdf

Yerküre Isınıyor, Her Bölgede Zararı Farklı Oluyor
Dünya Bankası (World Bank) Kasım 2014’te Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü ile birlikte daha önce yayın­ladığı rapor serilerinin üçün­cüsü olan “Isıyı Kısın: Yeni İklim Normaliyle Karşı Kar­şıya Gelmek” (Turn Down the Heat: Confronting the New Climate Normal) adlı raporunu yayınladı.
İlk rapor, dünyanın ısısının sanayi öncesi döneme göre 4 derece artma­sı durumundaki riskleri ortaya koymuştu. İkinci rapor ise Afrika, Gü­ney Asya ve Güneydoğu Asya’ya odaklanmış ve bu bölgelerdeki gıda güvenliği, su güvenliği, deniz seviyesi yükselmesinin kıyı şeritlerine getireceği riskleri ortaya koymuştu.
Bu son rapor ise iklim değişikliğinin Latin Amerika, Karayipler, Orta­doğu, Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya’daki kalkınma üzerindeki riskleri ortaya çıkarmak üzere hazırlanmış. Günümüzde 0.8 derece olan sanayi öncesi döneme göre olan ısı artışının 2 ve 4 derece olması durumunda tarım üretimi, su kaynakları, ekosistemler ve kıyı şeritlerindeki nüfus için getireceği riskler detaylıca analiz edilmiş ve bölgelerdeki riskler ayrı ayrı ortaya konmuş.
Rapora göre, tüm kesimleri etkileyen iklim değişikliğinin etkileri en çok yoksullara, yaşlılara ve çocuklara zarar veriyor. Rapor, bugünden sonra ne gibi önleyici aksiyonlar alınırsa alınsın, daha önceden atmos­fere salınan seragazları nedeniyle 1.5 derecelik artışın ve dolayısıyla aşırı kuraklık gibi istenmeyen doğa olaylarının artık kaçınılmaz oldu­ğunu vurguluyor. Rapordaki analize göre, yeryüzü ısısı artmaya devam ederek, beklendiği şekilde bu yüzyıl bitmeden 4 derece artışa ulaşırsa sıcaklık, kuraklık ve bugün tahmin edilemeyen diğer istenmeyen doğa olayları artık iklim normali olabilir.
Dünya Bankası, bu istenmeyen sonuçların gerçekleşmemesi için yer­yüzünün sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutma hedefine yönelik olarak ülkeler ile işbirlikleri yapıyor. Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji gibi önleyici çalışmalara yatırım yapan ve hükümetleri bu konu­da destekleyen Dünya Bankası, aynı zamanda ülkelerin ekonomilerini sürdürülebilir bir şekilde geliştirmeleri için çalışmalar yürütüyor. Hü­kümetlerin enerji verimliliği standartları oluşturmaları, fosil yakıt süb­vansiyonlarını azaltmaları ve karbon fiyatlaması yapmaları için politika desteği de veriyor.
Detaylı bilgi: www.worldbank.org
Kaynak: https://openknowledge.worldbank.org/ handle/10986/20595

Küresel 500 Şirket = Küresel Seragazı Salımının %13.8’i
Thomson Reuters ve BSD Danışmanlık şirketi, Aralık 2014’te yayınladığı “Küresel 500 Seragazı Performansı 2010-2013: 2014 Eğilimler Raporu” (Global 500 Greenhouse Gases Performance 2010-2013: 2014 Report on Trends) adlı raporda, küresel ölçekte en büyük 500 şirketin karbon salımlarının dünyadaki tüm salımın %10’undan fazlasına denk geldiğini ortaya koydu. Raporda ayrıca en yüksek salımı yapan şirketlerin listesi de mevcut. Rapora göre en çok karbon salımı gerçekleştiren şirketler; fosil yakıt, çelik, elektrik ve inşaat sektörlerinden. Listenin en üst sırasında Petro China, ikinci sırasında ise China Petroleum şirketi bulunuyor. Listenin en üst sıralarındaki 50 şirket, 500 şirketin toplam salımların %80’ini gerçekleştiriyor.
Birleşmiş Milletler’in küresel ısınmayı engelleyici politikalarına ve şirketlere getirdiği kısıtlamalara rağmen, dünyadaki en büyük 500 şirketin karbon salımları 2010 yılından 2013 yılına kadar %3.1 artış gösterdi. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) 2014 hedeflerinde ise bu artış yerine %4.2 düşüş bekleniyordu. Dünya üzerindeki gayri safi yurtiçi hasılanın %28’ine denk gelen 500 şirket, dünyadaki toplam karbon salımlarının % 13.8’inin kaynağını oluşturuyor.
Detaylı bilgi: www.bsdconsulting.com
Kaynak: www.bsdconsulting.com/bsd-files/news-downloadable-pdfs/global- 500-greenhouse-gases-performance-trends-2010-2013.pdf

About Post Author