İklim

Doğal Olarak Genciz!

Ekosistemde yalnız mıyım? Başka canlılar da mı var? İklim değişikliği dedikleri nasıl bir şey ki? Kömür geleceğimizi mi yakacakmış? Ben ne yapabilirim ki acaba? Bu soruların cevaplarını arayan 18-25 yaş arası gençlere, Doğal Olarak Genciz! Ekolojik Okuryazarlık Projesi “Korkma, biz buradayız” diyor. Proje yöneticileri ve gönüllü eğitmenler, Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Yuva Derneği işbirliğinde yürütülen projeyi Aslı Dede’ye anlattı…
Aslı DEDE

2015 yılının son günlerinde Toplum Gönülleri Vakfı İstanbul ofisinde yaşı ve gönlü genç dört kadınla coşkulu bir sohbet yaptık. Yuva Derneği Dünya Vatandaşlığı Programı Yöneticisi Özge Sönmez, Toplum Gönüllüleri Vakfı Ekolojik Okuryazarlık Projesi Koordi­natörü Buket Atlı, Proje Eğitmenleri Cansu Yetişgin ve Hilal Toker, “eleştir­mek değil, değiştirmek için” yola çıkmış aktif vatandaşlar olarak bana projenin ayrıntılarını anlattılar. İşte Yuva Derneği ve Toplum Gönüllüleri Vakfı ortaklığın­da yürütülen, “Doğal Olarak Genciz! Ekolojik Okuryazarlık Projesi”nin öyküsü…“Doğal Olarak Genciz! Ekolojik Okurya­zarlık Projesi” nasıl doğdu?
Ekoloji Okuryazarı olmak, yeryüzünde yaşamı mümkün kılan doğal döngüleri, ekosistemi anlama becerisine sahip olmak demek. Yaşamı bu döngülere uyumlu hale sokmak, sürdürülebilir yaşamı mümkün kılmak anlamına geliyor.
Proje, Yuva Derneği’nin fark ettiği bir ih­tiyaca cevap vermek için doğdu. Çevre eğitimi Türkiye’de zorunlu eğitimin bir parçası değil. Çevre ile ilgili bazı konular Fen Bilgisi dersleri içinde yer alıyor ancak sadece “Çevre” başlığı altında ayrı bir eği­tim yok. Bu nedenle ne yazık ki Türkiye’de çevre duyarlılığı yetersiz durumda. Yuva Derneği ve Toplum Gönüllüleri Vakfı, çevre eğitiminde uzmanlaşmış kişiler ile bir ara­ya gelip 17-25 yaş arasını hedefleyen bir eğitim programı oluşturdu. Uygulama için Türkiye’nin en büyük gençlik Sivil Toplum Kuruluşlarından biri olan Toplum Gönüllü­leri Vakfı ile birlikte çalışma kararı alındı. Doğal Olarak Genciz! Ekolojik Okuryazar­lık Projesi, Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Yuva Derneği ortaklığında 2013 yılından beri yürütülen Türkiye’nin gençlere yöne­lik ilk ekolojik okuryazarlık projesi.

Projenin hedefi nedir? Eğitimler ne ka­dar sürüyor?
Projenin temel hedefi, gençlerin akranları aracılığıyla çevre konusunda duyarlılığını artırmak. Gençlerin ekolojik okuryazar­lıklarını güçlendirmek ve bilimsel verilere dayalı yerel ve küresel doğa koruma he­deflerinin desteklenmesini sağlamak.
Öncelikle gençler, bir Ekolojik Okurya­zarlık Eğitimi’ne katılarak, doğa dostu, sürdürülebilir bir yaşam hakkında bilgi sa­hibi oluyor. Ardından bu gençler, kendi ak­ranlarına edindikleri bilgileri iki günlük bir eğitim programı aracılığıyla aktarıyor. Bu iki gün, “Dünya Denen Gezegeni Tanıma, Yaşamda Çeşitliliğin Önemi ve Toparlan­ma Kapasitesi, Yok Oluş, Çözüm Arayanlar ve İyi Örnekler”den oluşan interaktif bir akışla gerçekleşiyor ve katılımcı odaklı uy­gulamalardan oluşuyor. Proje ile gençler, edindikleri bilgileri aynı zamanda kendi yaşamlarına uygulayarak doğal çevrenin korunmasına katkı veriyorlar.

Eğitim içerikleri nasıl hazırlandı?
Proje süresince, gençlerin kişisel gelişi­mine katkıda bulunabilmek, onları eko­lojik okuryazar bireyler olmaları yönün­de desteklemek ve edindikleri bilgileri yaşamlarında uygulayarak doğal haya­tın korunmasına katkı sağlamak için, ilgili alanlarda uzman kişilerle birlikte çalışıldı.
Çevre konusunda düzenlenen etkinlik­lerde çoğunlukla sorunlar konuşuluyor. Projemizin hedefi, eğitime gelen gençleri umutsuz geri göndermemek. Olumlu ge­lişmeler sağlayan kurumlar ve bireyler var ve istersek biz de bir şeyler yapabiliriz. Çünkü dünyanın hâlâ iyileşme şansı var. Eğitimde amaç, mevcut durumla ilgili somut, gerçeklere dayanan bilgiler ver­mek ve çözüm önerileri geliştirebilmek. İlk yıl bizim için pilot çalışma oldu. Planladığımız eğitim sahada nasıl olacak merak ediyorduk. Bir yılın sonunda geri dönüşlere göre program içeriğinde bazı düzenlemeler yaptık.

Eğitmen gençler nasıl seçiliyor? Nasıl bir eğitimden geçiyor?
2002 yılında kurulan Toplum Gönüllüleri Vakfı, 2014 yılında 53 bin 159 genç pro­je gönüllüsü ile 513 bin 595 kişiye ulaş­tı. 77 ilde 123 gençlik örgütü ile faaliyet gösteriyor. Hemen hemen tüm okullarda Toplum Gönüllüleri Vakfı üyesi gönüllü gençler çalışıyor. Ekolojik Okuryazarlık Eğitimi’nin gerçekleşmesi için Toplum Gönüllüleri Vakfı etkili bir iletişim ağı su­nuyor.
Yılda bir defa eğitmen eğitimi açıyoruz. Başvuranlar arasından belirli kriterlere göre 20 genç seçiliyor. Eğitmen olacak gençler bir hafta Çanakkale’de ekolojik bir çiftlikte eğitim alıyor ve yaşayarak öğreniyorlar. Değerlendirmelerde gördük ki, gençlerin bilgi ve davranış düzeyinde önemli değişiklikler oluyor. Eğitmen ola­cak gençler bu süreçte, hem akranlarına verecekleri iki günlük eğitimi öğreniyor, hem de eğitmenlik becerileri ediniyorlar. Ekip çalışmasının özellikleri ve Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın da felsefesi olan “farklılıklara saygı” gibi bilgiler gençlerle paylaşılıyor.

Bugüne kadar nerelerde, kaç eğitim ve­rildi?
2015 sonunda toplam 23 ilde 45 eğitim ve­rildi. 2016 yılı sonunda da verilecek olan yaklaşık 20 eğitim eklendiğinde 40 ilde toplam 2000 gence ulaşması hedefleniyor.
Türkiye’nin hemen hemen tüm bölgelerin­de eğitim verildi.Örneğin Ankara’dan eği­tim talebi geldiğinde, Ankara’da eğitmenle­rimiz olmasına rağmen, Türkiye’nin farklı yerlerinden eğitmenler Ankara’ya gidiyor. Bu yöntem farklı bölgelerde yaşayan, farklı kültürlerde yaşayan gençlerin deneyimleri­ni paylaşmasını ve kaynaşmasını sağlıyor.

Eğitim almak isteyenler ne yapsın?
Türkiye çapında 18-25 yaş arası en az 15 en fazla 30 gencin bir araya gelip Top­lum Gönüllüleri Vakfı’na ekolojik okurya­zarlık eğitimi için başvurması üzerine, daha önce yedi günlük eğitimi almış olan eğitmenler farklı illerden gelerek yaşıtla­rına akran eğitimi esasını kullanarak eko­lojinin “a-b-c”sini anlatıyorlar. 25 yaş üstü talepler için ise Yuva Derneği’ne başvuru yapılıyor. Katılımcıların eğitim için bir ödeme yapması gerekmiyor.

Eğitim sonrası nasıl geri dönüşler alıyor­sunuz?
Eğitimler interaktif geçiyor, her katılım­cı aktif olarak katkıda bulunuyor. Eğitim sonunda çok eğlendiklerini ve çok şey öğ­rendiklerini söylüyorlar. Eğitim başında ve sonunda verilen değerlendirme formları yıl sonunda inceleniyor ve projenin etkisi öl­çülüyor. Etki Değerlendirme Raporu ha­zırlanıyor. Projenin hedeflerine ulaştığını ve özellikle gençlerin “aktif vatandaşlık” konusunda bilinçlendiklerini görüyoruz. “Ben de bir şey yapabilirim” duygusu ve düşüncesi ile ayrılıyorlar. Özellikle akran­larından eğitim almaları çok etkili oluyor. Eğitimler sonrası iletişim sosyal medya say­falarından devam ediyor ve gençler kendi projelerini üretiyorlar.

Başvuru ve Destek için: www.tog.org.tr, www.yuva.org.tr
Instagram: @dogalolarakgenciz
Facebook: /dogalolarakgenciz
Twitter: @dogalolarakgenc

Yuva Derneği:
Türkiye’de faaliyet gösteren, yetişkin eğitimi, ekoloji ve insan hakları kavramlarını bir araya getirmeyi amaçlayan ve bunun için projeler ve savunuculuk faaliyetleri yürüten bir sivil toplum kuruluşu. Derneğin amacı, başta Türkiye olmak üzere dünya ölçeğinde yetişkinlere ve gençlere okul dışı eğitim ve yaşam boyu öğrenme olanaklarının sağlanması yoluyla sosyal gelişimlerini desteklemek.
Toplum Gönüllüleri Vakfı: Aralık 2002’de kuruldu. Vakıf, gençlerin gönüllü olarak sosyal sorumluluk çalışmalarına katılmasını sağlayarak kişisel gelişimlerine katkıda bulunuyor. Böylece gençlerin gönüllülük temelinde toplumsal katılımlarını artırıyor. Her sene, 123’ten fazla üniversite kulübü bünyesinde yaklaşık 40 bin 295 gencin 989’ü aşkın proje ve etkinliğini hayata geçirmesini destekliyor.

“Cennet, Türkiye’de de Mümkündü”

Ekolojik Okuryazarlık Projesi Gönüllü Eğitmenleri
Cansu Yetişgin & Hilal Tokerdeneyimlerini paylaşıyor…

Bu eğitimde gönüllü eğitmen olmaya na­sıl karar verdiniz? Eğitmen olmak için nasıl bir süreçten geçtiniz?
Cansu Yetişgin (C.Y): Üniversiteye başlamamla beraber Toplum Gönüllüleri Vakfı ile ve ardından iki günlük katıldı­ğım ekoloji eğitiminin yaygınlaştırılması eğitimini aldığımda bu projeyle tanış­tım. Gönüllülük ilgim doğa ve çevre üze­rine yoğunlaştı. Bunun nedeni her sabah apartmanın girişinde gördüğüm, beni güne güzel başlatan hanımeliydi, yanımda bana eşlik eden köpekti ve yazın ilk çıkan karpuzuydu. Ne kadar yok edilmeye ça­lışılsa da doğanın mücadelesini görmek­ti, beton arasından çıkan bitkiydi. Proje duyurusu açıldığında başvururken temel motivasyonum da bunlardan yola çıkarak oluştu.
Eğitimin gerçekleştiği Dedetepe, ekolojik bir çiftlik. Ambalajlı ürün kullanılmıyor, mümkün olduğunca tüm ihtiyaçlar yerel üreticilerden gideriliyor. Atık kavramı çok farklı, çünkü hiçbir şey çöpe gitmiyor, doğada geri dönüştürülüyor. Bunun için kocaman bir alanı komposta ayırmışlar. Konvansiyonel deterjan, sabun gibi kim­yasal ürünler kullanılmıyor. Karbonattan diş macunları, arapsabunları ve kabak li­finden bulaşık süngerleri var.
Çamtepe’deki kuru tuvaleti kullandığım veya ağaç eve çıkıp oturduğum zaman doğanın aslında sadece bir parçası oldu­ğumun tekrar farkına vardım. Hem De­detepe hem Çamtepe bana tekrar nefes aldığımı hissettirdi. Böyle bir ortamda eğitim sürecine başladık. Eğitim sadece eğitmenlerin bize bir şeyler aktardığı bir süreç değildi. Hep interaktif olarak devam etti, kalktığımız anda Dedetepe’de başla­yan, Çamtepe’de devam eden ve yattığı­mız ana kadar süren bir süreçti. Her an öğreniyordum. Sadece yaygınlaştırmada aktaracağımız bilgileri değil, çok daha faz­lasını. Dışarıdaki bir tür kuş için sadece “kuş” demenin ötesine geçmeye çalışmayı, doğaya saygıyı, paylaşmayı ve en çok da kendimiz gibi doğa için mücadele eden bir sürü kişi olduğunu ve birlikte daha güçlü olduğumuzu öğrendim. Grup içindeki si­nerji ve uyum çok güzeldi.
Hilal Toker (H.T): Çevreye dair bilincim ve bilincimi diri tutma hususunda “bir şeyler yapmalı” kararım tam olarak Almanya’da Erasmus yaparken filizlendi. Orada her şey o kadar olması gerektiği gibiydi ki, kaldığım evde çöpler ayrıştırılı­yor, kompost yapılıyor, yan sokaktaki mar­ketin satamayıp gün sonunda çöp (!) diye çıkardığı meyve ve sebzeler toplanıyor, akşamları vejetaryen yemekler pişiriliyor, pazarları vegan kahvaltılar hazırlanıyor, banyo ve tuvaletlerde çevre dostu doğaya zarar vermeyen temizlik ürünleri kullanı­lıyordu. Cennet gibi bir dört ay sonrasın­da Almanya’da kıvılcımlanan bu bireysel dönüşümüm Türkiye’ye döndüğümde de­vam edebilecek miydi? Türkiye’de gerçek­ten de aktif bir çevre hareketi var mıydı? Çöpleri nasıl ayrıştıracaktım? Bu sorular içimi kemirirken bir yandan da araştırma­ya başladım, Doğal Olarak Genciz Ekolo­jik Okuryazarlık Projesi eğitmen eğitimi çağrısı açmıştı. İşte aradığım buydu!
Hemen başvurdum, başvuru formuna genel olarak yukarıda sıraladığım endi­şelerimi yazdım. Öğrenmek istiyordum ve deneyimlediklerimi paylaşmak. Eği­tim Dedetepe çiftliğindeydi. Almanya’da araştırırken gözüme kestirdiğim “gönül­lülük yapsam ya orada” diye iç geçirdi­ğim yerlerden biriydi. Cennet, Türkiye’de de mümkündü. Yedi günlük şahane bir eğitim sonrasında artık eğitmendim.

Nerelerde eğitim verdiniz?
C.Y: İlk eğitim deneyimim Ankara’daydı. Akran eğitimi bir grup öğrenciye ders vermek gibi değil, arkadaşınla öğrendiğin şeyi birçok farklı öğrenme metoduyla pay­laşabilmek. “Greyfurt” Cansu veya “Mir­ket” Minciye olabilmek…
H.T: İlk eğitimim Elazığ’daydı, Fırat Üni­versitesi öğrencileriyle buluştuk. İkincisi Sakarya Üniversitesi’ndeydi. Eğitim değil aslında, karşılıklı öğrenme, paylaşımlar, umut depolamacaydı.
Eğitimler sırasında ve sonrasında neler yaşadınız? Nasıl geri dönüş aldınız?
H.T: Eğitimler hep olsun, hiç bitmesin diye heyecanlandığımız iki günlük deneyimler aslında. Eğitim katılımcılarıyla iletişimimizi devam ettirmek çok güzel oluyor. Bunun için Facebook grubumuz ve blog’umuz var. Dileyenler yaşadıkları deneyimleri, hislerini yazıp paylaşabiliyor. Onların çev­re hareketine katıldığını görmek, bireysel dönüşümleriyle ilgili yaşadıkları heyecana şahit olmak çok keyif verici.
C.Y: En çok kendimi geliştirme fırsatı bul­duğum yer eğitim sahası sanırım. Karşın­daki kişiyle paylaştığın şeylerin sadece bil­giyle kısıtlanmadığı, kültür, saygı ve ortak değerleri de içine alan kocaman bir kişisel gelişim sahası, bir sorgulama sürecinde olmak… Eğitimde anlattığım şeyleri “ne derece hayatıma uyguluyorum” ve “ne de­rece araştırıyorum” diye düşünmek.
Eğitmen grubumuzla sadece yaygınlaştır­ma eğitimleri değil, mümkün olduğunca farklı aktiviteler de yapmaya çalışıyoruz. Bunlardan biri de geçtiğimiz Kasım ayın­da Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen İklim Forumu’ndaki oturumumuz. Bir oturum yaratma fikri Ekoloji Gençlik Kampı’nda ortaya çıkmıştı ve kamp dönü­şünde ben de dahil olmak üzere bir grup eğitmen olarak “Esmiyor Gençler!” adlı oturumumuzu, iklim değişikliğinin özel­likle gençleri ne kadar çok etkileyeceğini vurgulama amaçlı oluşturmaya başladık. Orijinali İnsan Hakları Eğitimi’nde kulla­nılan “İleriye Doğru Bir Adım At” etkinli­ğinin ismini “Geriye Doğru Bir Adım At” olarak ve içeriğini de iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak yeniden şekillendirdik. Bu süreç uzun bir araştırma, deneme/ya­nılma safhalarından geçti ve oturum günü başarıyla etkinliğimizi yaptık. Burada ba­şarıdan kastım etkinliğin bizim vermek istediğimiz sonuca katılımcıları kendi ken­dine götürmüş, yani iklim değişikliğinden en çok etkilenenlerin aslında bundan 40-50 sene sonra da yaşıyor olacak çocuk ve gençlerin olduğunu görmek oldu.
Ekolojik Okuryazarlık Eğitimi benim ha­yatımda başka bir dönüm noktası. Hem her eğitimde ulaştığım birçok yaşıtımla bağ kurma, paylaşma aracı hem de umu­dumun en düşük olduğu zamanlarda bile inancımı geri kazanmamı sağlayan, bana ilham veren, beni geliştiren ve güvendi­ğim bir ekibin içinde olmamı sağlayan tek proje.
Eğitimin katılımcılarla değerlendirmesini yaptığımızda onlara sorduğumuz sorular­dan biri de “bu eğitim bir insan olsa ona …. derdim” cümlesini doldurmak. Ben de sanırım birçok katılımcının verdiği cevabı tekrarlayarak “Bu eğitim bir insan olsa ona çok teşekkür ederdim.”

About Post Author