#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

2018’de Artan Küresel CO2 Emisyonları Rekora Gidiyor

Fosil yakıt ve sanayiden kaynaklanan küresel karbondioksit (CO2) emisyonlarının, 2017’deki artışın ardından 2018’de de %2 artarak yeni bir rekor düzeye çıkması bekleniyor. Geçtiğimiz gün yayımlanan bir bilimsel çalışmaya göre, küresel karbondioksit emisyonlarındaki artışın başlıca nedeni petrol ve doğalgaz kullanımının artmaya devam etmesi.

Küresel Karbon Projesi CO2 emisyonlarında, belirsizlik aralığı %1,8-%3,7 olmak üzere, %2,7 oranında bir artış öngörüyor. Karbon emisyonları, üç yıllık bir aradan sonra, 2017 yılında %1,6 oranında artmıştı.

Global Carbon Project (GCP, Küresel Karbon Projesi) tarafından Çarşamba günü Nature, Environmental Research Letters ve Earth System Science Data bilimsel dergilerinde yayınlanan 2018 Küresel Karbon Bütçesi’nde yer alan bulgulara göre CO2 emisyonlarında, belirsizlik aralığı %1,8-%3,7 olmak üzere, %2,7 oranında bir artış öngörülüyor. Karbon emisyonları, üç yıllık bir aradan sonra, 2017 yılında %1,6 oranında artmıştı. GCP, Future Earth ve Dünya İklim Araştırma Programı(WCRP) tarafından destekleniyor.

Açıklama, ülkelerin bu yılki Birleşmiş Milletler iklim müzakereleri (COP24) için bir araya geldiği Polonya’nın Katowice şehrinde yapıldı.

Düşük karbonlu teknolojilerdeki hızlı büyüme, küresel emisyonların inişe geçmesi için henüz yeterli olmadığı gibi, Paris Anlaşması’nın “2 derecenin oldukça altında” hedefi doğrultusunda emisyonların sert bir biçimde aşağıya çekilmesinde de yetersiz kalıyor.

Batı Anglia Üniversitesi, Tyndall İklim Değişikliği Araştırmaları Merkezi Direktörü Profesör Corinne Le Quéré, “2018 yılında fosil yakıtlardan kaynaklanan CO2 emisyonlarındaki artış bizi şu anda 1,5 derecenin oldukça üstünde bir ısınma patikasına sokuyor. Yenilenebilir enerjiye destek verilmesi yeterli değil. Fosil yakıtlardan kademeli olarak çıkılması ve karbonsuzlaştırma çabalarının ekonominin tamamında yaygınlaştırılması gerekiyor” diyor.

Küresel CO2 emisyonlarındaki bu artış, Paris Anlaşması hedeflerini tehlikeye sokuyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, küresel ısınmanın 2 derecenin oldukça altında tutulması için emisyonların 2030 itibarıyla yaklaşık olarak %20 azaltılması ve 2075 itibarıyla sıfırlanması gerekiyor. Küresel ısınmanın 1,5 derecenin oldukça altında tutulması için ise, emisyonların 2030 itibarıyla %50 oranında azaltılması ve 2050 itibarıyla sıfırlanması gerekiyor.

Fosil kaynaklı (fosil yakıtlar, sanayi ve çimento) küresel CO2 emisyonlarındaki artış 2000’li yıllarda yılda %3’ün üzerinde seyrederken, 2010’lardan itibaren yavaşladı ve 2014-2016’da hafif bir artış haricinde sabit kaldı.

Ancak, kömür kullanımındaki ve bireysel ulaşım, taşımacılık, havacılık ve gemicilikteki talep artışına bağlı olarak yaşanan küresel enerjideki -ve özellikle de petrol, doğalgaz ve kömürdeki-  büyüme, karbonsuzlaştırma çabalarının önüne geçiyor.

Future Earth Genel Direktörü Amy Luers  konu hakkında “Küresel emisyonların artmaya devam etmesi son derece endişe verici. Kısa süre önce yayınlanan ve 1,5 derece ısınmanın risklerini konu alan IPCC raporu, bilimsel araştırma yapan birçoğumuz için bile ciddi bir uyarı niteliğindeydi. Bu haber son derece ağır bir haber zira emisyonlarımızı kat kat azaltmak için yeterli teknoloji, bilgi ve işbirliği düzeyine sahibiz. İklim değişikliğiyle mücadele artık bir kazan-kazan durumudur. Geriye kalan, bizi başarıya taşıyacak yolda ilerlemeye başlamaktır” diyor.

Her ne kadar küresel kömür kullanımı, tarihteki en yüksek düzeyinin hala %3 altında olsa bile, 2018 yılında, Çin ve Hindistan’ın enerji tüketimindeki büyümeye bağlı olarak, artması bekleniyor. Petrol ve doğalgaz tüketimi son on yılda neredeyse hiç hız kesmeden arttı. Doğalgaz kullanımı, kömür tüketimindeki düşüş ve sanayide doğalgaz talebinin artmasıyla birlikte, artışa geçti. Petrolün başlıca kullanım alanları ise, bireysel ulaşım, kargo, havacılık ve gemicilik ve petrokimya sektöründen oluşuyor.

Oslo CICERO Araştırma Direktörü, bütçenin yazarlarından ve çalışmalardan bir tanesi yöneten Glen Peters ise “2017’deki emisyon artışı bir kereye mahsus bir durum olarak görülebilirdi ancak 2018’de daha da büyük bir artış yaşandı. Dünyanın, 2015’te Paris Anlaşması’nda belirlenen hedeflerle uyumlu bir patikaya yönelme görevinde başarısız olduğu son derece aşikar” diyor.

2018 Karbon Bütçesi Özeti

Atmosferik CO2 yoğunluğu 2018 ortalamasının, sanayi öncesi döneme göre %45 artarak, 407 ppm’e çıkması bekleniyor.

Küresel emisyonların %27’sini teşkil eden Çin emisyonlarının 2018 yılında %4,8 oranında (%2-%7,4) artması ve yeni bir rekor kırması bekleniyor. Çin emisyonlarında görülen bu yeni büyümenin inşaat faaliyetleri ve ekonomik canlanma ile yakından ilişkili olduğu düşünülüyor.

CICERO Uluslararası İklim Araştırmaları Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Jan Ivar Korsbakken, “Çin’in kömüre dayalı elektrik üretiminden hızla uzaklaştığına dair umut belirmişti ancak son iki yıl bize Çin’in kömüre çabuk veda etmesinin o kadar da kolay olmayacağını gösterdi. Kömürün Çin enerji sistemindeki hakimiyeti -her ne kadar 2000’li yılların ortalarında görülen ani yükselişin tekrarlanma ihtimali düşük olsa da- muhtemelen önümüzdeki on yıl boyunca devam edecek” diyor.

Küresel emisyonların %15’ini teşkil eden ABD emisyonlarının, birkaç yıllık bir düşüşün ardından 2018 yılında %2,5 civarında (%0,5-%4,5 aralığında) büyümesi bekleniyor (EIA verilerine göre). Bu büyümenin başlıca nedeni ise, hava koşullarına bağlı olarak kış aylarında ısınma ihtiyacının ve yaz aylarında soğutma ihtiyacının artması. ABD emisyonlarının 2019 yılında tekrar düşüşe geçmesine dair öngörü ise, ucuz doğalgaz, rüzgar ve güneş enerjisinin kömürün yerini almaya devam edeceğine işaret ediyor.

Küresel emisyonların %7’sini teşkil eden Hindistan emisyonlarındaki güçlü artışın 2018 yılında da (%4,3-%8,3 aralığında) %6,3 ile devam etmesi beklenirken, tüm fosil yakıtlarda da büyüme bekleniyor (kömür +%7,1, petrol +%2,9 ve doğalgaz +%6).

Küresel emisyonların %10’unu teşkil eden AB emisyonlarının 2018’de, (-%2,6 ile +%1,3 aralığında) %0,7 oranında düşmesi bekleniyor. Bu oran, 2004-2014 yılları arasında devam eden %2’lik düşüş oranının oldukça altında.

Küresel emisyonlarının %42’sini teşkil eden diğer ülkelerden kaynaklanan emisyonların 2018’de (%0,5-%3 aralığında) %1,8 oranında artacağı öngörülüyor.

En yüksek emisyon değerlerine sahip 10 ülke Çin, ABD, Hindistan, Rusya, Japonya, Almanya, İran, Suudi Arabistan, Güney Kore, Kanada olurken, AB ülkeleri üçüncü sırada yer aldı.

Raporda bazı iyi haberlere de yer verildi: Küresel emisyonların %20’sini teşkil eden 19 ülkede, son on yılda emisyon değerleri GSYİH’da küçülme yaşanmadan düştü. Bu 19 ülke: ABD, Aruba, Barbados, Birleşik Krallık, Çekya, Danimarka, Fransa, Grönland, Hollanda, İsveç, İsviçre, İzlanda, İrlanda, Malta, Özbekistan, Romanya, Slovakya, Slovenya ve Trinidad ve Tobago.

EkoIQ Editör