İklim

Bakalım Daha Neleri Paylaşacağız?

Ürün ya da hizmetleri satın almak fikriyle işleyen ekonomide son dönem­de yeni şeyler oluyor. Ortak kullanı­lan arabalar, scooter’lar, evler, ofisler, hizmetlerin takası ve sosyal ağlardaki işbirlikleri her geçen gün daha fazla hayatımıza girmeye başladı.

Yazı: Doç. Dr. Ahu Ergen, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi ahu.ergen@vs.bau.edu.tr

2007 yılında San Francisco’da iki arka­daş evlerinin kirasını ödemekte zorla­nınca bir odayı kiraya vermeyi düşünü­yorlar ve bu fikirle şu an milyar dolarlık değere sahip bir şirketin, Airbnb’nin temeli atılıyor. Airbnb, insanların ev­lerini ya da evin bir bölümünü kısa süreliğine kiraladığı bir platform. Hür­riyet gazetesindeki bir habere göre, Airbnb’nin gelirleri 2018’de bir önceki yıla göre %30 artışla yaklaşık 3 milyar dolara ulaştı. Borsada halka açılma­sı beklenen şirketin piyasa değeri 38 milyar dolar düzeyinde. Uber lokasyon bazlı araç paylaşımı, Zipcar araç pay­laşımı, Martı scooter paylaşım plat­formları oldukça popüler. Zumbara, kullanıcılarının maddi gelir elde etmek üzere başkalarına hizmet vermek ye­rine yetenek, bilgi ve deneyimini para dışı bir bedel karşılığında paylaşmasına olanak sağlayan bir sistem. Workinton ortak çalışma alanları, hazır ofis hiz­metleri, sanal ofis hizmetleri, toplan­tılar için özel alanlar sağlayan bir ofis paylaşım platformu. Kimi ev araç-ge­reçlerinin de ortak kullanımına yönelik ağlar yurtdışında mevcut. Dünyanın en önemli sorunlarından biri olan yaş­lanma konusu da paylaşım ekonomisi içinde önemli yere sahip olacak gibi görünüyor. Özellikle son yıllarda artan yerinde yaşlanma isteği, yurtdışındaki SilverNest benzeri ortak yaşam, bakım ve konut projelerinin fazlalaşmasına yol açabilir.

Paylaşım Ekonomisi Nedir?

Paylaşım ekonomisi tüketicilerin; bir­birlerinin pek çok atıl kapasiteye sahip ürününe, para karşılığında ve geçici olarak erişimlerine izin vermeleri an­lamına geliyor. Aslında atıl kapasiteli kaynakları yaratıcı ve yeni yollarla pay­laşmak da denebilir. Gönüllü sadelikte olduğu gibi burada da paylaşımın temel nedeni her zaman ekonomik değil. Bu nedenler, kimileri için daha az tüketmek, boş zamanını değerlendirirken ya da hobisiyle ilgile­nirken fayda sağlamak ve (hizmet taka­sı platformlarında olduğu gibi) dolaylı olarak gelir elde etmek olabilir. Kimi­leri için ise çevresel kaygıları azaltmak ve gezegen için daha az tüketmek ya da bazen manevi amaçlar söz konusu olabilir. Kaldı ki, halihazırda devletin sunduğu pek çok hizmeti başkalarıyla paylaşıyoruz. Örneğin, toplu taşıma araçları, hastaneler ya da okullar gibi. Paylaşmak, alışık olmadığımız bir dav­ranış değil. Geçmişte paylaşma davra­nışı insanların güvendikleri ya da kendi sosyal ağlarındaki insanlarla mümkün­ken bugün ise birbirini tanımayan insanların paylaşımına olanak veren platformlar mevcut. Bu platformlar riskli görünen paylaşım işini oylamalar, puanlamalar ve yorumlardaki bilgiler sayesinde daha cazip ve güvenilir hale getiriyor. Aslında paylaşım ekonomisi iki önemli unsura dayanıyor: Zihniyet değişimini gerçekleştirmek ve gü­ven… Burada da büyük veri yine işin içinde. Bu platformları verimli ve kul­lanıcı dostu hale getiren şey kullanıcı verisi ve onun işlenmesi ile elde edilen bulgular.

Paylaşım Ekonomisinin Geleceğine Dair…

Bence gelecekte daha az şeye sahip olurken daha fazla paylaşabileceğiz. Bunu da büyük veri sayesinde yapmak mümkün olacak. Geçtiğimiz yüzyılda çokça eşyaya sahip olmak orta sınıf­lar için önemliydi. Bir statü gösterge­si olarak görülürdü. Çok parası olan daha çok şeye sahip olabilirdi. Üretim ucuzladıkça, insanların eşyalara sahip olmasının önündeki engeller kalkma­ya başladı. Bugün yoksulluk düzeyinin altındaki insanların da çok fazla eşyası var ama bu, yaşam kalitelerinin yüksek olduğu anlamına gelmiyor elbette. Öte yandan, özellikle 1981-1996 arası doğan kuşağın, önceki kuşaklara göre tüketime yönelik görüşlerinin çok farklılaştığı görülüyor. Daha az şeyle yaşamayı tercih ediyorlar. Minimalist yaşam tarzı ya da gönüllü sadelikle yaşayan gençlerin sayısında artış var. Bunu gönüllü olarak yapanlar çok fazla. Yani hepsi ekonomik nedenler­den ötürü bu yaşamı tercih etmiyor… Daha fazla eşyaya sahip olmayı artık zenginlik göstergesi olarak değerlen­dirmiyor gençler. Eşyalara çok fazla anlam yüklemiyorlar. Zaten araştırma­lar gösteriyor ki markalara da hiç sadık değiller. Abi-ablaları rafları kitaplarla ve CD’lerle doldururken onlar minik taşınabilir cihazların içinden okuya­biliyor ya da müzik dinleyebiliyorlar. Teknoloji de onların işini kolaylaştırı­yor. Hobileri ve ilgi alanları, gezmek, arkadaşlarıyla zaman geçirmek, sosyal sorumluluk ve dijital dünyada aktif ol­mak onlar için çok daha önemli. Araba sahibi olmayı anlamsız bulan, toplu ta­şıma ya da bisiklet kullanan gençlerin sayısı hiç de az değil. Ofis açmak yerine ortak ofis kullanmak, hobisiyle başkası­na destek olup karşılığında elde ettiği gelirle daha az şeye sahip ama mutlu bir yaşam sürmek… Ya da tatil köyü yerine Airbnb ile ev paylaşımı sistemi­ne dahil olup yeni insanları ve kültür­leri tanımak çok daha cazip belki de…

Paylaşım Ekonomisinin Çevresel ve Sosyal Boyutu

Paylaşım ekonomisinin çevresel etki­lerine dair henüz yeterli sayıda araş­tırma olmamasına rağmen, pek çok paylaşım platfomu kendisini yeşil ve karbon ayakizi azaltan olarak tanı­tıyor. Paylaşmanın daha az kaynak tüketimine neden olduğuna dair bir inanç mevcut. Ne var ki, Uber gibi hizmetlerin toplu taşımaya alternatif kullanımının pek de çevreci olduğu söylenemez. Ya da evdeki kullanıl­mış eşyaların el değiştirmesi ile yeni ürünler satın alınıyorsa, bu da olumlu çevresel etki yaratmayabilir. Çevresel etkilerin daha kapsamlı değerlendi­rilmesi gerekiyor. Paylaşım ekono­misinin çevresel boyutu yanında sos­yal boyutu da öne çıkıyor. Airbnb ev sahipleriyle yapılan bazı mülakatlar ev sahiplerinin bir kısmının sosyal et­kileşim motivasyonuyla bu ağa dahil olduklarını gösteriyor. Kimi ev sahibi için misafirlerle birlikte yemek yemek, dışarı çıkmak, arkadaşlık kurmak eko­nomik faydanın önüne geçebiliyor. Kı­sacası, alternatif bir ekonomik faaliyet olan paylaşım ekonomisinin ekonomik boyutunun yanı sıra çevresel ve sosyal etkilerinin daha fazla anlaşılmaya ihti­yacı olduğu kesin.

Önemli bir nokta da bu yeni ekonomik düzenin aslında mevcut kapitalist sis­tem için engel teşkil edebilecek yön­lerinin fazla oluşu. Dünya Ekonomik Forumu’nun “2019’da Paylaşım Eko­nomisi İçin Dört Büyük Trend” baş­lıklı yazısında April Rinne de, paylaşım ekonomisinin özünde olan kaynak ve­rimliliği, sürdürülebilirlik ve topluluk ruhundan uzaklaşma riskine dikkat çekmiş. Türkiye özelinde bakıldığında ise, ülkemizde paylaşma kültürünün zaten var olduğunu ve işlediğini düşü­nüyorum. Bazı gruplarda ise, özellikle büyük kentlerde, değişen yaşam tarzı ve küçülen aileler ile bu kültürün et­kisinin azaldığını ama yalnızlaşma ile yeniden ihtiyaç haline gelmeye başla­dığını gözlemliyorum. Hızla yaşlanma sürecine giren nüfusumuzda paylaşım platformlarına çok daha fazla ihtiyaç olacak gibi. Özellikle hizmetler için, güçlü tüketici araştırmalarına dayalı ve güven telkin edebilen paylaşım plat­formlarının geleceği parlak.

About Post Author