Türkiye’nin en büyük süt ve süt ürünleri markalarından Sütaş, kısa bir zaman önce yayınladığı 2015 Sürdürülebilirlik Raporu’yla hayli önemli çevresel taahhütlere imzasını attı. Tüm enerjisini kendi atıklarından elde etmek gibi döngüsel ekonomi açısından gerçekten iddialı başlıklar içeren bu taahhütleri ve yol haritalarını, şirketin Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz’la konuştuk.
Yazı: Barış DOĞRU
Fotoğraflar: Ferhat ULUDAĞLAR
Kısa bir süre önce “Geleceği Düşünmemiz Çok Doğal” konsepti ile 2015 Sürdürülebilirlik Raporu’nuzu yayınladınız. Rapor kapsamında 2020 itibarıyla enerji ihtiyacınızın %100’ünü çiftliklerinizin gübreleri ve fabrikalarınızın organik atıklarından üretmeyi, seragazı salımını %50, su kullanımını %25 azaltmayı ve atıklarının %100’ünü geri dönüştürmeyi hedeflediğinizi duyurdunuz. Bu hedefleri, taahhütleri gerçekleştirmek için nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Biz Sütaş’ta “Çiftlikten Sofralara” entegre iş modeli ile çalışıyoruz. Bu anlayışla sütçülüğü sadece süt ürünleri üretmek olarak görmüyor, ineklerin beslendiği ottan sofralarımıza ulaşan süt ve süt ürünlerine kadar olan tüm faaliyetlerimizi entegre bir şekilde sürdürüyoruz. Sütçülük merkezlerimizde süt ve süt ürünleri üretiminin yanı sıra; hayvanların doğru ve sağlıklı beslenmeleri için bitkisel üretim yapıyor, süt üreticilerimize yem desteği sağlayan yem fabrikası, hayvan sağlığı ve refahı prensiplerine uygun süt sığırı çiftlikleri, süt üreticilerine sağlıklı ve verimli damızlık temini için damızlık yetiştirme merkezleri; süt üreticilerine, öğrencilere ve girişimciye yönelik uygulamalı eğitim merkezi kuruyoruz.
Bu entegre sistem, ürünlerimizin doğallığının, kalitesinin, yani doğal lezzetli ürünlerimizin güvencesi olmanın yanı sıra sürdürülebilir iş anlayışımızın önemli bir bölümünü hayata geçirmemizi sağlıyor.
Oldukça iddialı 2020 sürdürülebilirlik hedeflerimizi de bu anlayışın bir sonucu olarak oluşturduk ve sütün iyiliğini ve bereketini yayarken, gelecek kuşaklar için daha çok çalışacağımıza, sürdürülebilirliğin her alanında sektörümüze liderlik etmeye devam edeceğimize söz verdik.
Haziran ayında açılışını gerçekleştirdiğimiz Türkiye’nin tarımsal nitelikli en büyük biyogaz ve enerji üretim tesisi olan Sütaş Aksaray Doğal Enerji Tesisimiz, bu çalışmalarımızın en somut örneklerinden birini oluşturuyor. “Gold Standart” tarafından sertifikalandırılan Türkiye’nin tarımsal nitelikli en büyük biyogaz tesisi olan Aksaray Doğal Enerji Tesisi’nın belgelendirdiği ilk “tarımsal nitelikli katı atık bertaraf tesisi” olma özelliğini de taşıyor. Bir benzeri Karacabey Sütçülük Merkezimizde de yer alan Doğal Enerji Tesislerimizin üçüncüsünü de önümüzdeki aylarda Tire’de açacağız.
Şu anda pilot denemelerini yaptığımız organik gübre üretim tesisini de 2016’da tam kapasite devreye alacağız. Böylece çiftliklerimizin gübrelerinden enerji ürettikten sonra oluşan çıktıdan da ineklerimizin beslendiği yem bitkilerini yetiştirdiğimiz topraklarda kullanılmak üzere günde 150 ton özel gübre üreteceğiz. Bu şekilde hem toprak yapısını zenginleştirecek hem de daha yüksek verim alınmasını sağlayacağız.
Bugüne kadar yaptığımız 20 milyon dolar tutarında doğal enerji yatırımıyla 10,6 MW elektrik üretimi, 7,4 ton/saat ısı enerjisi kapasitesine ulaştık. Bu kapasite ile mevcut elektrik ihtiyacımızın %41’ini, buhar ihtiyacımızın %10’unu ürettiğimiz yenilenebilir enerji ile karşılamayı başardık. Bunu yaparken, 300 bin ton atığı geri kazanmış olduk.
Önümüzdeki üç yıllık dönemde doğal enerji ve gübre yatırımlarımızın toplam tutarı 60 milyon dolara ulaşacak ve bu sayede 10 milyon ağaca eşdeğer seragazı azaltımı gerçekleştireceğiz. Yatırımlarımız tamamlandığında tesislerimiz, 1800 ton/gün gübre ve atık işleme kapasitesine sahip olacak; elektrik üretimimiz 15 MWh’e, buhar üretimimiz 10 ton/saat’e çıkacak. Organik gübre üretim kapasitemiz ise günde 350 tona ulaşacak.
Ayrıca her yıl kazancınızın %1’ini, sağlıklı beslenme ve süt bilincinin artması için yapılacak eğitim ve etkinliklere harcayacağınızı taahhüt ediyorsunuz. Bu eğitim ve etkinliklerden kimler, nasıl faydalanacak?
İnsanın ilk gıdası olan süt, beslenmemiz için ihtiyaç duyduğumuz temel besin öğeleri olan protein, karbonhidrat ve vitaminlerin en doğal, en dengeli ve en hesaplı kaynağı. Bu nedenle sağlıklı beslenme için süt ve süt ürünlerinin yeterli miktarda tüketimi toplum sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Her toplum için beslenme; kalitesi, yeterliliği ve sürdürülebilirliği bakımından bir kalkınmışlık göstergesi olduğu gibi, süt ve süt ürünleri tüketim miktarları da gelişmiş toplumları ayrıştıran bir özellik olarak ortaya çıkıyor. Türkiye’de son yıllarda artarak kişi başına 230 litrelere ulaşan süt ve süt ürünleri tüketimi halen gelişmiş ülkeler tüketim seviyesinin gerisinde. Bu açıdan bakıldığında, ülkemizin geleceği ve gelecek nesillerimizin sağlıklı gelişimi bakımından, Türkiye’de ambalajlı süt ve süt ürünleri tüketiminin artmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Biz de Sütaş olarak, başta çocuklar olmak üzere gençler, yetişkinler ve tüm topluma ulaşarak bu bilincin artması için uğraşıyoruz.
Verimlilik ve nitelikli ürün almak için hayvanların esenliği şüphesiz çok önemli. Bu konuda tesislerinizde uyguladığınız yöntemler, geliştirdiğiniz/geliştirmeyi planladığınız sistemler nelerdir?
Toplamda 11 bin hayvandan oluşan sürümüz, Türkiye’de kurumsal bir anlayışla yönetilen en büyük sürü olma özelliğini taşıyor. Karacabey’de üç ve Aksaray’da iki adet olmak üzere beş Damızlık Süt Sığırı Çiftliğimiz, Düve Seçme ve Belgelendirme Merkezimiz ve iki Eğitim Çiftliğimiz bulunuyor.
Hayvan refahı politikalarımızı, hayvanların hem fiziksel sağlığını hem de psikolojik iyiliğini düşünerek oluşturuyoruz. Çiftliklerimizi hayvanlarımızın rahat edecekleri, kaza ve yaralanmaları önleyecek şekilde tasarlıyoruz. Onları, yaş grupları ve fiziki özelliklerini göz önünde bulundurarak farklı padoklarda barındırıyoruz. İneklerimizin tıbbi kontrol ve tedavilerini revir padoğu olarak adlandırdığımız ayrı alanlarda yapıyoruz. Yarı açık sisteme sahip barınaklarımızda, her padoğun dışa açılan gezinti alanları bulunuyor. Barınakların yan cephelerinde, ineklerimizi kışın sert hava koşullarından koruyan açılıp kapanabilen perde sistemi yer alıyor. Barınaklarda havalandırma fanları ile sürekli temiz hava dolaşımı sağlıyor ve zemindeki gübrelerin temizliği için otomatik gübre sıyırgı sistemleri kullanıyoruz. Böylece, koku oluşumunu minimum düzeyde tutarak barınaklarda hijyenik koşullar sağlayabiliyor ve biyogaz tesislerimizde elektrik üretiminde kullanılmak üzere gübre toplayabiliyoruz.
Sütaş’ta süt sağımlarını, otomatik sağım sistemlerinin olduğu hijyenik sağımhanelerde gerçekleştiriyoruz. Çiftliklerimizde bulunan su işleme tesisleri sayesinde hayvanlarımıza insan sağlığına uygun kalitede içme suyu sunuyoruz.
Hayvanlarımızı doğal, sağlıklı ve GDO içermeyen kendi ürettiğimiz yemlerle besliyoruz.
Çiftliklerimizde ayrıca “koruyucu hekimlik” uygulamaları ile hayvanlarımızın aşılanma yoluyla bağışıklıklarının güçlenmesinden, hastalık bulaşmasını engellemek için hayvan, araç, personel ve ziyaretçi girişlerinin titizlikle kontrol edilmesine kadar çeşitli önlemler alıyoruz.
Şu anda çiftliklerimizde dijital teknolojilerin verdiği imkanlarla topladığımız verileri kaydediyor, analiz ediyor, hayvanların refah ve sağlığı ile ilgili çözümler geliştirerek en doğru kararları hızla alabiliyoruz. İneklerimize, doğdukları anda bir küpe ve ergenlik çağına gelince de bir kolye ile ayaklarına padometre takıyoruz. Kulaklarındaki “RIFD” küpelerle buzağılarımızı tanıyor ve tüm geçmiş verilerine ulaşabiliyoruz. İneklerin boyunlarına takılan geviş getirme tasmaları içerisindeki mikrofonlarla geviş ve yutkunma seslerini değerlendirerek hayvan sağlığını takip ediyoruz. Ayaklarına taktığımız “padometreler” ile de adım sayısını ölçüp kızgınlık takibi yapıyoruz. Dijital teknolojilerin kullanımıyla ineklerimizden topladığımız veri miktarını artırıp ve elde edilen verileri daha etkin bir şekilde analiz ederek yeni iş çözümlerine ulaşmayı hedefliyoruz.
Yatırım yaptığınız bölgelerde istihdamı artırmak ve yerel kalkınmaya katkıda bulunmak için ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz?
Süt üretim faaliyeti, köydeki çiftçiden perakende satış noktasına kadar birçok istihdam imkanı yaratıyor. Oluşan gelir, çok değişik toplum kesimleri tarafından bölüşülüyor, refah geniş kitlelere yayılıyor. Ayrıca, süt hayvancılığı, tarım kesiminde aylık düzenli gelirin tek kaynağı olduğu gibi reel servet artışı ve sermaye birikimi de yaratarak göçü önleyip yerel gelişmeye vesile oluyor. Bu nedenle ekonomik sonuçları kadar yarattığı sosyal etkiler de çok önemli.
Diğer yandan bize süt versin ya da vermesin, süt üreticileri için üniversiteler ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı işbirlikleriyle ücretsiz mesleki eğitim programları düzen liyoruz. Bu eğitim programlarında, hayvan bakımından beslenmesine, barınak şartlarından hayvan sağlığına kadar süt hayvancılığına ilişkin bütün konularda doğru bilgi ve örnek uygulamalarla sektörün gelişmesini, sütün verimliliğinin artmasını ve tüketicinin de sağlıklı süte ulaşmasını hedefliyoruz. Geçen sene, eğitim programımıza eklediğimiz çevresel sürdürülebilirlik, bütçe yönetimi ve tasarruf konuları ile üreticilerimizin de işlerini sürdürülebilirlik yaklaşımı ile yapmalarını amaçladık. Entegre tesislerimizdeki uygulamalı eğitim merkezlerimizde verdiğimiz eğitimlere şu ana kadar 17 bin süt üreticisi katılarak bakanlık onaylı sertifikalarını almaya hak kazandı. 29 bin kişi de çiftliklerimizi ziyaret ederek danışmanlık hizmeti aldı.
2015 yılında sütçülüğe yaptığımız yatırımların tutarı 49 milyon dolara ulaşırken, “Çiftlikten Sofralara” entegre iş modelimizle bugün itibarıyla 5000 kişiye doğrudan, başta 27 bin 500 süt üreticisi aile, 1600 dağıtıcı ve 700 iş ortağı olmak üzere on binlerce kişiye dolaylı istihdam sağlıyoruz. 2015 yılında günde 2 milyon litre süt karşılığında süt üreticilerine 1 milyar TL, diğer tedarikçilere de 800 milyon TL’ye ulaşan ödeme yaparken, tarım ve tarıma dayalı sanayinin lokomotif kurumlarından biri olmayı sürdürdük.
Gıda güvenliği, BM’nin açıkladığı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin de en önemli maddelerinden biri. Özellikle temel besinler olan süt ve süt ürünleri açısından Türkiye’nin gıda güvenliği karnesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından geliştirilen Küresel Gıda Güvenliği İndeksi sonuçlarına göre, Türkiye 109 ülke arasında 39. sırada yer alıyor. Türkiye’nin yıllar içerisinde artan skorları ile en yüksek skoru kalite ve güvenilirlikte. Ancak hâlâ gelişmiş ülkelerin gerisinde olduğumuz gerçeğini gözetmeliyiz. Sektörün bütün aktörleri olarak -başta kamu olmak üzere, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları- ortak bir çaba göstermeliyiz. Çiftçi verimliliği, inovasyon, besleyici gıda üretimi, adil ve açık ticaret politikalarının oluşturulması ile gıda israfının azaltılması, gıda güvenliği için en temel gündemlerimiz olmalı.
Türkiye’de 2015’te 19 milyon tona yakın süt üretildi. Bu sütün sadece yarısı sanayiye hammadde oldu. Diğer bir deyişle üretilen sütün yarısı, kayıt dışı ve kontrolsüz olarak kullanıldı. Dolayısıyla ülkemizde süt sektöründe, sağlıklı, kaliteli, sürekli hammadde temini ve kayıt dışı üretim; gıda güvenliği anlamında önemle izlenmesi gereken konuların başında geliyor. Ayrıca çiğ süt satışlarının büyük hassasiyetle denetlenmesi gereği de gıda güvenliği açısından son derece kritik bir husus.
Sanayide de, sütün doğası gereği son derece hassas bir ürün olduğunu gözönüne aldığımızda, gerek hammadde girişi, gerek ürün çıkışında kalite standartlarının sağlanması için kalite ve gıda güvenliği sistemleri büyük önem taşıyor.
Ayrıca, gıda konusunda uzman olmayan kişilerin medyayı kullanarak yaptıkları yanlış bilgilendirmeler sonucu tüketicilerin kontrollü şekilde üretilen, sağlıklı ambalajlı gıda yerine kontrolsüz, hijyenik olmayan şartlarda üretilen süt ve süt ürünlerine yönelmesi de son yıllarda gıda güvenliği adına dikkat edilmesi gereken konular arasında yer alıyor.
Yine yakın bir zamanda Türkiye’nin tarımsal nitelikli en büyük Biyogaz ve Elektrik Enerjisi Üretim Tesisi’nin açılışını yaptınız. Bize biraz da bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Türkiye’nin tarımsal nitelikli en büyük biyogaz ve enerji üretim tesisi olan Sütaş Aksaray Doğal Enerji Tesisleri’nin resmi açılışını Haziran ayında gerçekleştirdik. Tesis, 6,4 MWh elektrik enerjisi üreterek Aksaray’daki süt ürünleri fabrikamızın elektrik ihtiyacının tamamını; buhar ve sıcak su ihtiyacının da önemli bir kısmını sağlayacak. Enerji üretiminin diğer bir çıktısı olan organomineral gübre üretimi için devam etmekte olan yatırımlarımızı 2016 yılı sonunda tamamlayacağız ve yem bitkileri için günde 150 ton özel gübre üreteceğiz.
Bugüne kadar Aksaray’da doğal tarım, doğal enerji ve doğal lezzet üretim tesislerine yaptığımız yatırımlar 205 milyon dolara ulaştı; 1450 çalışan ve 11 bin süt üreticisi aile ile birlikte tarıma dayalı sanayinin güzel bir örneğini ve bölgesel bir kalkınma modelini oluşturduk.
Sürdürülebilirliğin bir de “kurumsal” boyutu var. Sürdürülebilirlik çalışmalarınızı bu alana da taşıyor musunuz?
Sütaş 5000 kişilik bir aile. Dağıtıcılarımız ve iş ortaklarımız ile birlikte 8000 kişiye yakınız. Bu kadar büyük bir ekibin aynı misyona hizmet etmesi ve bunu sürdürülebilir şekilde yapması; sağlam bir kurum kültürünün yanı sıra kurumsal bir yapı gerektirir.
Evrensel kurumsal yönetim ilkeleri olan “adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk” prensiplerini ve etik kuralları gözeterek yapımızı sürekli geliştirmek, iş yapış biçimimizin temel unsurlarındandır.
Kurumumuzun hangi değer ve önceliklerle, hangi süreç ve kurallarla yönetileceğini; yöneticilerin yetki ve sorumluluklarını, başta çalışanlarımız olmak üzere bütün paydaşlarımızın haklarını, Kurumsal Yönetim İlkeleri ile düzenliyoruz.
Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin şirket içinde benimsenmesi, uygulanması ve geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yürütmek üzere, yönetim kurulu üyelerinin görev aldığı bir Kurumsal Yönetim Komitemiz bulunuyor.
Sermaye Piyasası Kurumu’nun Kurumsal Yönetim Kriterleri’ne göre, 93,4 ile sektörümüzün en yüksek notunu alarak, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği tarafından “En Yüksek Nota Sahip Halka Açık Olmayan Kuruluş” ödülüne layık görülmemiz, çalışmalarımızın büyük ölçüde hedefe ulaştığının kanıtı.
“Sütaş’ta Su Tüketimimizi Azaltmaya Yönelik Üç Temel Çalışmamız Var”
Sütaş’ta su tüketimimizi azaltmaya ilişkin çalışmalarımızı üç temel başlık altında topluyoruz; fabrika proseslerinde su tasarrufu, atık su arıtma tesisi çıkış sularının yeniden kullanımı ve fabrika proses sularının yeniden kullanımı. Fabrika proseslerinde su tasarrufu yapılması: 14001 Çevre Yönetim Sistemi ile Entegre Su Yönetim Programı’nın oluşturulmasını, süt sektöründe çevreci su kullanım metotlarının geliştirilmesini, periyodik olarak su etütleri ve su muhasebelerinin yapılmasını, planlamayla üç aşamalı (Hemen Kazan Projeleri, Temel Tasarruf Projeleri ve Büyük İkame Projeleri) yatırım projelerinin hayata geçirilmesini hedefliyoruz.
Atık Su Arıtma Tesisi çıkış sularının yeniden kullanımı: Atık Su Arıtma Tesisi’nin çıkış suları Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ne uygun standartlara getirilip deşarj ediliyor. Ancak Sütaş’ta bu suları deşarj etmek yerine tesisin çıkışına konacak yüksek teknolojili sistemlerle kullanım suyu üretmeyi hedefliyoruz. Elde edilen bu suların fabrika içinde çim sulama, bahçe yıkama, araç yıkama suyu olarak değerlendirilmesi yönünde çalışmalar yürütüyoruz. Bu pilot çalışmaların sonuçlarıyla daha büyük tesisler yapmayı planlıyoruz.
Fabrika proses sularının yeniden kullanımı: Bazı proses sularının yüksek teknolojiyle temizlenerek arıtma tesislerine gitmeden yeniden kullanımı söz konusu. Bu konuda yaptığımız Ar-Ge faaliyetleri devam ediyor. Önümüzdeki dönemde büyük ölçekli uygulamaya geçmeyi hedefliyoruz.