İklim

Net Sıfır Podcast Serisi, Ekonominin, Finansın ve İklim Değişikliğinin Nabzını Tutuyor!

10 Ocak’ta ilk bölümünün yayınlandığı Net Sıfır podcast serisi, ekonomi, finans ve iklim değişikliği alanında Türkçe rehber ve kaynakça görevini üstleniyor. Uzmanlıklarını gençlik enerjileriyle birleştirerek seriyi gönüllü olarak hazırlayıp sunan Öykü Şenlen ve Arif Cem Gündoğan Net Sıfır‘ı EKOIQ için anlattı.

Röportaj: Burcu GENÇ

Net Sıfır Podcast, ilk bölümünü 10 Ocak’ta yayınladı. İlk bölümde bu soracağım soruları yanıtlamışsınız ama bir de dinlemeyenlere özel olarak sormak istedim. Bu podcaste başlarken düşünceleriniz nelerdi? Hangi motivasyonla başladınız? Neden podcast olarak planladınız? Hazırlık aşamanız ne kadar sürdü? Herhangi bir zorluk yaşadınız mı?

Son yıllarda dünyanın her yerinde düşük karbonlu ve nihayetinde ‘net sıfır’ ekonomiye geçiş, sürdürülebilirlik ve iklim finansmanı gibi konular önem kazandı ama Londra’da gündemden hiç düşmüyor desek yeridir. Bunda Birleşik Krallık hükümetinin 2019’da açıkladığı 2050 yılı itibariyle seragazı emisyonlarında net sıfır hedefinin ve ardından 2020’de gelen net sıfır’ın finansmanına ilişkin yol haritasının ivmelendirici rolü büyük (1)(2). Ekim 2020’de açıklanan Küresel Yeşil Finans Endeks sonuçlarına göre Londra, dünya genelindeki 120 finans merkezi arasında ilk beşte yer alıyor (3). Dolayısıyla finans kurumlarının yeni iklim rejimine nasıl ve ne şekilde uyum sağlayabileceğiyle ilgili tartışmaların hemen her gün gündemde yer aldığını görebilirsiniz. Bu gündemi takip edebilmek için düzenli okumalar ve sürekli araştırmalar yapıyoruz. Bu süreçte iklim değişikliği, ekonomi ve finans konularının kesişimine odaklanan Türkçe içerik bulmakta zorlandığımızı fark ettik. Podcast yapma fikri de o esnada doğdu ve buna ilişkin gündemi Türkçe olarak aktarmak, bu yolla Türkiye’den rahatça takip edilen bir kaynakça yaratmaya karar verdik.

Podcast, formatı itibariyle hem seçtiğimiz bir konuda bilgi edinebildiğimiz hem de günlük rutinlerimize zahmetsizce ekleyebildiğimiz pratik bir iletişim aracı. Net Sıfır Podcast’i koşarken, yemek yaparken veya işe giderken dinleyebilir; iklim değişikliği, ekonomi ve finans üçgenindeki küresel gelişmelerden haberdar olabilirsiniz. Net Sıfır’ı planlarken aklımızda hep podcast formatı vardı çünkü salgın yaşam biçimlerimizi ister istemez değiştirdi ve aynı anda tek şey yapmak olanaksız hale geldi. İnsanlar diğer sorumlulukları veya işleri ile ilgilenirken onlara arka plandan seslenmek en verimli yol gibi gözüküyor bize. Programın hazırlık aşaması sakin bir tempoda başlayıp sonradan hızlandı. Benzer ilgi alanları ve profesyonel deneyimleri olan insanlar olarak uzun suredir beraber üretmek istiyor ve bunun yolları üzerine beyin fırtınası yapıyorduk. Diğer yandan Birleşik Krallık’ın ev sahipliği yapacağı iklim zirvesinin 2021’e ertelenmesi ve salgın nedeniyle gerçekleşen içerik üretim patlaması sebebiyle biraz ağırdan almaya karar verdik. İçerik ve akış üzerine uzun uzun konuştuk ama isme, logoya ve müziğe çok kısa bir surede karar verdik ve yeni yılla beraber programa başladık. Yaşadığımız en büyük (tatlı) zorluk konuya olan ilginin ve buna ilişkin gelişmelerin üstel olarak artıyor olması. Lakin, meslek hastalığı diyelim, en ince detayına kadar bu gelişmelerin takipçisiyiz ve parçaları birleştirerek anlamlandırmaya çalışıyoruz. Diyebiliriz ki, Net Sıfır Podcast dinleyicileriyle bu anlamlandırma çabamızı ve güncel tartışmaları paylaşıyoruz. En büyük motivasyonumuz bu…

Altını çizerek belirtmek isteriz ki programı tamamen gönüllü bir çabayla, herhangi bir karşılık beklemeden ve çalıştığımız kurumlardan bağımsız şekilde yapıyoruz. Dolayısı ile görüşlerimiz ve yorumlarımız sadece birey olarak bizleri bağlamakta.

Program iki haftada bir ve 20-25 dakikalık olması planlanıyor. Nasıl bir program düzeni öngörüyorsunuz? Seride neler konuşulacak?
Yayın sıklığını ve süresini belirlerken düzenli takip ettiğimiz programlar üzerine düşündük. Fark ettik ki, periyodik yayınlanan ve uzunluğu yaklaşık 15-20 dakikayı geçmeyen podcastleri daha dikkatle dinliyor ve yararlanıyoruz. Bu nedenle Net Sıfır’ı iki haftada bir yayınlanacak ve dinleyicisinin konsantrasyonundan çalmayacak kadar kısa bir program olarak planladık. Programın odak noktasında logodan da anlaşılacağı üzere iklim değişikliği, ekonomi ve finans dünyasındaki gelişmeler var. Bu kesişim kümesine giren tüm güncel haberler ve yeni yayınlanmış bilimsel makaleler üzerine konuşacak, uzmanlığımız ve deneyimlerimiz dahilinde yorum yapacağız. Zaman zaman Net Sıfır’ın kapsamını geçici olarak genişleteceğiz, zira odak noktamızı politik, sosyal ve diğer bağlamlardan ayrıştırarak tartışmaya açmak dinleyicilere eksik bir resim sunacaktır. Bunun önüne olabildiğince geçmeye çalışacağız. Net Sıfır Podcast, 2021 yılı boyunca yayınlanacak ve en az 20 bölümden oluşacak. Henüz daha ötesi için planlama yapmak için çok erken. Ötesini alacağımız geri bildirimler, sağlayabildiğimiz katma değer belirleyecek. Dinlenme sayısı şimdilik bizim için bir ölçüt değil, zira programın arşiv niteliğiyle de önemli bir katkı olacağını düşünüyoruz.

Türkiye’de ekonomi, finans ve iklim değişikliği arasında bağ kurulmasında mevcut bir eksiklikten bahsetmemiz mümkün mü? Sizin çalışmanız buna nasıl bir katkı sağlar?
İzleyebildiğimiz kadarıyla Türkiye’de hem devlet ve özel sektörün iklim değişikliği ile mücadelede finansın ve ekonomik tedbirlerin merkezi rolünü özellikle son on yılda oldukça önemsediğini görebiliyoruz. Ekonomi, finans ve iklim değişikliği bağlamında kapasite geliştirme, kaynak sağlama, yönetme ve mobilize etme, yatırımların ölçeklenmesi gibi alanlarda sağlanan ilerlemenin oldukça kayda değer olduğunu düşünmekle beraber özellikle dünyada da yeni gelişmekte olan alanlardan iklim bağlantılı finansal risklere ilişkin raporlama ve bu risklerin yönetimine dair çok sınırlı bir ilerleme olduğunu görebiliyoruz. Bu konuların da radarlarda olduğundan ve kısa sürede ana akımlaşacağından eminiz. Bunun yanında, dünyadaki iklim, ekonomi ve finans üçgenindeki gelişmelerin Türkiye ekonomisini ne denli etkileyebileceği konuları ancak Paris Anlaşması sonrasındaki süreçte, yani 2015’ten sonra gündeme gelmeye başladı. Bu da ülke olarak geriden takip ettiğimizi düşündüğümüz bir alan…

İklim değişikliği hem riskler ve hem de fırsatlar açısından Türkiye ekonomisini önümüzdeki on yıllar boyunca en çok etkileyecek ana faktörlerden… TÜSİAD tarafından yayımlanan Ekonomik Göstergeler Merceğinden Yeni İklim Rejimi Raporu’nda Paris Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ile şekillenen yeni iklim rejiminin Türkiye ekonomisi ve ticaretine olası doğrudan ve dolaylı etkilerini ele alındığını, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik ekonomik politika enstrümanlarının irdelendiğini hatırlayalım. Rapor, yeşil ekonomik dönüşüm stratejisinin emisyon azaltım hedeflerinin ulusal ekonomide üretim ve istihdamın artırılarak sağlanabileceğine işaret etmişti (4). Devletin bu bağlamda emisyon ticaret sistemi gibi piyasa temelli ekonomi tedbirlerini uzun süredir mercek altına aldığını biliyoruz (5). Diğer yandan Türkiye’nin gerek iklim bağlantılı kalkınma yardımları (6), gerek Avrupa Birliği, Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamında iklim değişikliği ve bağlantılı alanlarda sağlanan finansal destekler, gerekse çok taraflı kalkınma bankaları aracılığı ile sağlanan finansman akışlarından önemli ölçüde yararlanmayı başarmış bir ülke olduğu biliniyor.

Türkiye’de finans kurumlarının sürdürülebilirliğin finansmanı bağlamında özellikle son on yılda daha sistematik adımlar atmaya başladığını da gözlemliyoruz (7). Bu adımlara örnek olarak Sürdürülebilir Finansman Bildirgesi’ni (8) verebiliriz. Bir diğer örnek ise Türkiye’deki önemli bankaların Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans İnisiyatifi’nin (UNEP FI) Sürdürülebilirlik Bankacılık Prensipleri’nin imzacıları arasında yer almaları sayılabilir (9). Baktığımız zaman, yakın zamanda Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kulübü’nün (IDFC) düzenlediği zirvede “İklim Değişikliği ile Mücadele” konulu bildirgelerin imzacıları arasında Türkiye’den bankalar da görebiliyoruz (10). Borsa İstanbul’un 2020 yılında şirketler için yayımladığı rehberler, sürdürülebilirlik endeksinin yanı sıra tamamlayıcı birer teşvik edici unsur olarak karşımıza çıkıyor (11). Kurumlar bazında geliştirilen yenilikçi finansal enstrümanlar da önemli gelişmeler kapsamında: ESG derecelendirme notuna endeksli kredi sözleşmeleri, yeşil tahviller, sürdürülebilirlik temalı tahvil ihraçları, yeşil sukuk ihracı gibi aktiviteler belirli bir algının, önceliğin ve eylemliliğin var olduğunu bize gösteriyor. Elbette hem derinlik hem de hacimsel olarak kaydedilecek çok yol var.

Net Sıfır Podcast ilgi alanındaki güncel tartışmaları Türkçe dilinde dile getireceği için bu alanda çalışan veya alana yönelmek isteyen kişi ve kurumlara katma değer sağlar, belki yeni tartışmalar ve girişimlerin tetikleyicisi olabilir inancındayız. En büyük iddiamız alandaki birikimimiz merceğinden güncel tartışmaları belirli bir disiplinle dinleyicilere ulaştırabilmek. Zaten profesyonel hayatın yanı sıra gönüllü ilerletilen bir iş için daha fazlasını iddia etmek gerçekçi ve sürdürülebilir olmayacaktır.

Brexit süreci tamamlandı biliyorsunuz. Özellikle bankaların Tek Pazar’a kolay erişimi 24 aralık anlaşmasıyla beraber bitti. Bunun yeşil ekonomiye nasıl bir etkisi olacaktır?

Çok özetle şunu söylemek mümkün: Brexit’in yeşil ekonomi/finans bağlamındaki ivme ve gelişmelere kısa vadede belirsizlikler ve bariyerler getirmesine karşın orta-uzun vadede büyük bir sekte vurması beklenmiyor ve atılan adımlar bu görüşü destekler nitelikte. Detaylara bakacak olursak, bu soruya yanıt verirken bazı güncel gelişmelere bakmak ve soruyu bu bağlamda değerlendirmek ufuk açıcı olabilir.

Birleşik Krallık Finansal Yürütme Otoritesi (FCA) CEO’su Nikhil Rathi, geride bıraktığımız yılın Kasım ayında Yeşil Ufuk Zirvesi’nde (12) yaptığı konuşmada finans dünyasının hızla düşük karbonlu ve nihayetinde sıfır karbonlu ekonomiye geçişte oynadığı ve oynayacağı rolün çok önemli olduğunun altını çizmiş, bu bağlamda etkili yasal düzenlemelere ihtiyacın arttığından bahsetmişti. Nitekim FCA bu konuşmanın hemen bir ay sonrasında piyasaların şeffaflık, güven ve ortak metrikler üzerinden hareket edebilmesi ve 1 Ocak 2021 itibariyle borsaya Premium niteliğinde kayıtlı şirketlerin İklim Bağlantılı Finansal Bildirimler (TCFD) bağlamında etkin raporlama yapabilmeleri için görüş, öneriler ve kurallar yayımlamıştı (13). Rathi, Londra başta olmak üzere Birleşik Krallık’ın yeşil ve sürdürülebilir finansın küresel ağırlık merkezi olmasını amaçladıklarını belirtti; bunun için de Birleşik Krallık hükümetinin AB Sürdürülebilir Finans Eylem Planı’na (14) muadil ve daha iddialı bir eylem planını uygulama hedefini desteklemek için çalışmalar yaptıklarının altını çizdi. Bilindiği üzere Birleşik Krallık kendi sürdürülebilir finansman taksonomisi üzerine çalışmalar yapmakta (15). Bunların yanında Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS) Vakfı’nın Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu oluşturulmasına ilişkin önerisini (16) güçlü bir biçimde desteklediklerini belirten Rathi, net sıfır dönüşümü için özel sektör ve düzenleyici kuruluşların işbirliğinin önemine de uzun uzun değindi.

Hatırlamak gerekirse, Brexit sürecinin tamamlanmasına doğru gerçekleşen diğer kritik açıklamalar Maliye Bakanı Rishi Sunak ve Başbakan Boris Johnson tarafından yapılmıştı. Sunak, Birleşik Krallık’ın uluslararası finansın çekim merkezi olma konumunu koruyacağını ve yeşil finans alanında küresel liderliğini genişleteceğini belirtmiş, Birleşik Krallık’ın ilk Yeşil Devlet Tahvilini 2021’de ihraç edeceği müjdesini vermişti. Birleşik Krallık’ın TCFD raporlamasını 2023’te kısmen, 2025 itibariyle ise ekonomi genelinde yasal olarak zorunlu hale getirecek ilk ülke olduğunu (17), 2050 Net Sıfır hedefinin bulunduğunu ve iklim risklerinin finansal sisteme etkilerini kapsamlı şekilde tartışıp konuyu küresel olarak sürekli gündemde tuttuğunu bu noktada belirtmek doğru olur. Tabii Birleşik Krallık’ın Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) 26. Taraflar Konferansı (COP26) ev sahibi olduğunu ve tüm diplomatik gücünü söz konusu gündemleri canlı tutmaya harcadığını söylemek yanlış olmaz. Birleşik Krallık ekonomisinin 2000-2019 sürecinde karbon yoğunluğunun yıllık %3,7, enerji kaynaklı emisyonların ise yıllık %2,6 azaldığını not edelim (18).

Gelelim Başbakan Boris Johnson’ın 10 maddelik planına… AB’nin Yeşil Mutabakat’ına benzer amaçlarla hazırlanan, Yeşil Sanayi Devrimi olarak adlandırılan ve Birleşik Krallık’ta 250 bin istihdam yaratılması hedeflenen planı 18 Kasım 2020’de kamuoyu ile paylaşan Johnson, 2030’a dek 12 milyar sterlinlik kamu yatırımını mobilize edeceklerini, bu yatırımın üç katı kadar özel sektör yatırımını harekete geçireceğini, tüm bu kaynağın yeşil ekonomiye kanalize edileceğini ve Londra’nın yeşil/sürdürülebilir finansın merkezi olarak konumlandırılması için kullanılacağını açıkladı (19).

Geniş çerçevede bakıldığında Birleşik Krallık’ın rekabetçiliğini koruyabilmesi AB standartlarından uzaklaşmaması ve mümkün olduğunca bu standartlara paralel kalmasına bağlı. Finans ve ticaret alanlarında Brexit’in her iki taraf açısından kayıpsız tamamlanmayacağı zaten biliniyordu. Birleşik Krallık’ın attığı adımlar artan tarifeler, yer değiştiren sermaye akımları ve değişen düzenlemelerden kaynaklı bu kayıpların hızla telafi edilmesine yönelik. Dolayısı ile yeşil ekonomi bağlamındaki gelişmeleri sürecin görece az hasarlı atlatılacağı ve orta-uzun vadede ana rotanın değişmeyeceği şeklinde okumak mümkün. Gözlemlediğimiz kadarıyla Birleşik Krallık, Net Sıfır’a geçişi ‘çağımızın en büyük ticari fırsatı’ olarak görmeye ve adımlar atmaya devam ediyor (20).


Öykü Şenlen, yaklaşık 3 yıl Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nde (TÜSİAD) çevre ve iklim değişikliği uzmanı olarak çalıştıktan sonra Birleşik Krallık Chevening Bursu ile Sussex Üniversitesi ve Kalkınma Çalışmaları Enstitüsü (IDS) ortaklığında düzenlenen İklim Değişikliği, Kalkınma ve Politika alanındaki yüksek lisansını yüksek onur derecesiyle tamamladı. Halen iklim değişikliği ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş alanlarında araştırmacı olarak hayatını sürdürmekte olan Öykü, ilk ve orta öğretimini TED Ankara Koleji’nde, lisans eğitimini ise Hacettepe Üniversitesi’nde Fizik Mühendisliği bölümünde tamamlamıştır. Lisans eğitimine devam ederken WWF Türkiye’de yenilenebilir enerji ve iklim değişikliği alanında gönüllü olarak çalışmaya başlayan Öykü, TÜSİAD öncesindeki profesyonel hayatında GÜNDER ve Solarbaba gibi yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren sektörel çatı kuruluşlarda görev yapmıştır.

Arif Cem Gündoğan, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Londra genel merkezinde iklim değişikliği uzmanı olarak görev yapmaktadır. İklim değişikliği alanında 14 yıldır çalışan Arif Cem, daha önce Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Sürdürülebilirlik Danışmanlığı A.Ş.’de yönetici, Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı ve Kalkınma Ofisi (FCDO) bünyesinde Türkiye Refah Fonu yöneticisi olarak görev yapmıştır. Çevre ve Kalkınma alanındaki yüksek lisansını Jean Monnet bursu ile King’s College London’da tamamlayan Arif Cem, iklim değişikliği alanındaki profesyonel birikimini makine öğrenme alanıyla birleştirerek yenilikçi çözümler geliştirmek amacıyla ve EBRD bursu ile MIT Üniversitesi Yönetim Okulu (MIT Sloan) ve Bilgisayar Bilimleri ve Yapay Zeka Laboratuvarı (MIT CSAIL) bünyesinde öğrenme yolculuğuna devam etmektedir.

About Post Author