#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Hakkari’de 20 Bin Yıllık Buzullar Eriyor

Hakkari’de 20 bin yıllık tarihe sahip 4 bin metre yüksekliğindeki Cilo Dağı buzulları hızla eriyor.

YAZI: Şenol BALI

Hakkari  Cilo Dağları’ndaki yaklaşık 20 bin yıllık buzullar erimeye devam ediyor.4 bin 135 metrelik yüksekliğiyle Türkiye’nin Ağrı Dağı’ndan sonra ikinci yüksek doruğu olan Cilo Dağları’nda bulunan buzulların erimesini yorumlayan uzmanlar ve çevre örgütleri erimelere   küresel ısınmayı sebep olarak gösterirken çözümü noktasında yerel ve genel düzeyde alınması gereken bir dizi acil tedbire dikkat çekiyor.

Doğu Anadolu Bölgesi iklim krizinden farklı şekillerde etkilenmeye devam ediyor. Aşırı kuraklıkların yaşandığı, sel felaketlerinin ortaya çıktığı bölgede buzullar da iklim değişikliği ve kuraklıktan olumsuz etkileniyor .Ağrı ve Süphan dağlarındaki buzullarda meydana gelen erimeler Hakkari’ye bağlı Cilo-Sat Dağları’ndaki buzullarıyla devam ediyor. 6 tepesiyle Ağrı Dağı’ndan sonra Türkiye’nin ikinci büyük doruğu olan Cilo’da küresel ısınma nedeniyle yaşanan erimeyle beraber buzulların, çanaklara çekilerek küçüldüğü gözlemleniyor. Öte yandan Hakkari ve Yüksekova arasındaki Cilo Dağları, daha önce alınan karar ile “Milli Park” ilan edilmiş ve her yıl Türkiye’nin çeşitli kentlerinden gelen yüzlerce doğasever ve dağcıyı ağırlıyor.

Yrd. Doç. Dr. Şatır: “Erime Küresel Isınma Sonucu Yaşanıyor”

Söz konusu erimeye ilişkin İklim Haber’e konuşan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden (YYÜ) Yrd. Doç. Dr. Onur Şatır erimenin önceki yıllara göre çok hızlı olduğunu belirtti. Şatır, beklenenden hızlı gerçekleşen bu erimenin küresel ısınma sonucu yaşandığını söyleyerek şu ifadelere yer verdi: “Cilo dağlarının yer aldığı enlemlerde ısı kendini daha çok hissettiriyor. Dağdaki kütlelerin büyüklüğü de önemli. Vadi buzulu şeklinde uzanması da yine bu erimeyi hızlandırıyor. Cilo’da son 30 yılın en hızlı erimesi yaşanıyor. Bu oran %48’lere varmış durumda.”

Kuraklıkların zirveleri de etkilediğini belirten Şatır, bu tarz durumların yaşanan kuraklığa paralel olarak devam edeceğini ifade etti. Isınmanın dünyanın genelini etkilediğinin altını çizen Şatır, aşırı kuraklıklarla beraber kıtlığın da yaşanabileceğine dikkat çekiyor. Şatır’a göre Cilo dağlarındaki buzulların 30 yıl içinde %48’si eridi.

”Genel Öngörü Isınmanın Devam Edeceği Yönünde”

“Şu an karbon salımı çok fazla. Atmosferde daha çok ısı tutuluyor. Su buharları veya bulutlar arttı ama yağış yok. Bilindiği üzere su buharı havadaki ısıyı tutuyor. Erime de biraz bununla ilgili. Ani soğumalar da yaşanabilir bu süreçte ama araştırmalar ve öngörüler ani yükselmelerin ısınmaya doğru olacağını gösteriyor” sözlerini kullanan Şatır, ısınmanın genel olarak devam edeceğine dair bir beklentinin olduğunu söylüyor. İklim değişikliğinin Türkiye’deki yansımalarna değinen Şatır, son dönemlerde yaşanan yangınların da bu durumla ilgili olduğunu söylüyor. Şatır, ”Yangınlar da artan sıcaklıklarla ilgili. Nem olan ve soğuk yerlerde yangınlar olmaz. Havanın kuru olması, nemin az olması yangınların doğal  zemini. Bu zemin sabotaj, anız, izmarit ve elektrik kıvılcımları ile buluştuğunda yangınlar kaçınılmaz olur. Keza Şemdinli ilçesinde yaşanan orman yangınları da bu durumla doğrudan ilgili” ifadelerine yer verdi.

”Küresel Isınmaya Karşı Su Kullanımına Dönük Politika Geliştirilmeli”

Yaşanan krize karşı bir dizi tedbirden bahseden Şatır, küresel ölçekte alınacak tedbirlerle beraber yerelde insanların bilinçlendirilmesinin önemli olduğunu savunuyor. ”Her anlamda su kaynakları korunmalı. Vahşi sulamadan vazgeçilmeli, bu su tasarrufunu sağlar. Sulama zamanında yapılmalı ve ihtiyaçtan fazla olmaması lazım. Devletin de bu yönlü teşvik çalışmaları olmalı” diyen Şatır, küresel olarak alınabilecek tedbirlere ilişkin ise şunları söyledi; ”Su kaynaklarına dönük uygulamalar işlevsel olmalı. Tarım havzaları korunmalı ve su kanalları revize edilmeli. Hatta tarım alanları yapılaşmaya açılmamalı. Geleceğe dair tarım rezervleri oluşturulmalı. Van Havzası buna uygun bir yer mesela. Ayrıca bilimsel çalışmalarla geleceğe adapte olmanın koşulları oluşturulmalı. Küresel ısınma veya iklim değişikliğine karşı su kullanımına dönük bir politika geliştirilmeli. Enerji ve su tasarrufları, su için yeraltı depolama alanlarının oluşturulması gibi alınması gereken birçok tedbirden bahsetmek mümkün.”

Çev-Der Başkanı Kalçık: İklim değişikliği Karşısında Ekolojik Denge Daha Çok Bozulacak ve Binlerce Canlı Yok Olacak

Daha sonra konuşan Van Çev-Der Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kalçık, küresel ısınmanın bölgeden bölgeye farklı felaketlerle kendini gösterdiğini söylüyor. Doğu Anadolu Bölgesi’nden son yıllarda yaşanan kuraklığa dikkat çeken Kalçık, ”Son dönemlerde dünyada ve ülkede yangınlar, seller, buzul erimeleri, fırtınalar gibi afetler yaşanırken bölgemizde de önemli bir kuraklık yaşanmakta. Kuraklığın sonucu sel felaketi, yangınlar ve kıtlığa varacak verimsizlik yaşanmakta” ifadelerine yer veriyor. Konuşmasının devamında Cilo dağlarındaki  buzulların erimesine değinen Kalçık, ”Bu erime  önemli bir tehlikenin göstergesidir. 20 bin yıllık bir tarihe sahip bu buzullar eriyor artık. Hakkari’de 4 bin yükseklikteki buzulların erimesi bir yok oluşu gösteriyor. İklim değişikliği karşısında ekolojik denge daha çok bozulacak ve binlerce canlı yok olacak. Van Gölü’ndeki çekilme, göllerin kurumasını düşündüğümüzde yerelde ve dünya bazında acil önlemlerin alınması elzem hale geliyor” dedi.

”Paris Anlaşması’na Tüm Dünya Ülkelerinin Uyması Lazım”

Alınacak tedbirlere dikkat çeken Kalçık, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren Paris Anlaşması’na işaret ediyor. “Yaşanan iklim krizine karşı Paris Anlaşması’na tüm dünya ülkeleri uyması lazım. 197 ülkenin 191 tanesi onayladı. İran,Irak ve Suriye gibi ülkelerle beraber Türkiye bunu onaylamayan ülkelerden. Bu bir felaket daveti” sözlerine yer  veren Kalçık, “Fosil yakıtlarından vazgeçilmesi lazım. Kömür,doğalgaz ve petrol ürünlerinin kullanımı kısıtlanmalı ve demokratik ve ekolojik bir program hayata geçirilmeli. Bunlar yerine güneş veya rüzgar enerjisine öncelik verilmeli. Yenilenebilir olan enerjiye geçilmesi küresel ısınmanın önüne geçebilmek adına bir şart olmuş durumda” ifadelerine yer verdi.

Konuşmasının devamında dünyanın birinci sorunu olarak iklim sorununu gösteren Kalçık, doğaya karşı kapitalist ve kâr odaklı anlayıştan vazgeçilmesi gerektiğini dillendirdi ve tüketim ile üretimin paralel olması gerektiğini söyledi.

EkoIQ Editör