Orta Doğu’nun en büyük kentlerinden bazılarında yaşayanlar, DSÖ’nün güvenli bulduğu hava kirliliği sınırından 10 kat daha kirli hava soluyor.
YAZI: Elif Gökçe ŞAHİN, gsahin@alumni.harvard.edu
Dünya Bankası geçtiğimiz Şubat ayında “Mavi Gökyüzü, Mavi Denizler: Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Hava Kirliliği, Deniz Plastikleri ve Kıyı Erozyonları” adlı bir rapor yayımladı. Rapora konu olan bölgede son 30 yılda, ekonomik ve sosyal açıdan görülen gelişmeler, temiz hava, sağlıklı denizler ve kıyılar konusunda paralellik gösteremedi. Bölgedeki kirli havaya sahip şehir sayısı dünyanın en yüksek yoğunluğuna sahip, yanı sıra denizlerdeki plastik atıklar deniz hayatını ve kıyıları tehdit ediyor. Kirlenen hava ve denizlerin Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesine maliyeti bazı ülkelerde GSMH’nin %3’ünden daha yüksek olarak hesaplanıyor.
Bölgenin en büyük kentlerinden bazılarında yaşayanlar, DSÖ’nün güvenli bulduğu hava kirliliği sınırından 10 kat daha kirli hava soluyor. Bölgede her yıl yaklaşık 270 bin kişi hava kirliliği kaynaklı nedenlere bağlı olarak ölüyor. Ortadoğu, Kuzey Afrika bölgesinde yaşayan bir kişi hayatının ortalama 60 gününü kirli havaya bağlı hastalıklar ile geçiriyor. Hava kirliliğinin bölgeye ekonomik maliyeti yılda 141 milyar ABD Doları seviyesinde; bu da bölgenin ortalama GSMH’sinin %2’sine denk geliyor. Bölgedeki denizlerin kirliliği de tehlike boyutlarını aşmış durumda. Ortalama bir bölge yaşayanı denize yıllık yaklaşık 6 kilogramdan daha fazla plastik atık sağlıyor; bu da küresel ölçekte en yüksek seviye. Rapora göre, denizlere atılan plastik atıkların yıllık maliyeti yaklaşık GSMH’nin %0,8’ine denk geliyor. Denizlerdeki plastik atıkların başlıca nedeni katı atık yönetiminin iyi yapılamaması. Diğer bir nedeni ise alternatifi az olduğu için plastik kullanımının çok fazla olması.
Tunus, Cezayir, Fas ve Batı Sahra’yı içeren Mağrip ile Akdeniz ve İran arasındaki Arap devletlerini kapsayan Maşrık bölgeleri, atıkların %60’ını yönetemiyor ve bunlar doğrudan denize atılıyor. Bölgedeki toplam atık üretiminin 2050 yılına dek iki katına çıkarak 255 milyon ton seviyesine (2016 seviyesi 129 milyon ton idi) ulaşıp var olan sorunu daha da kritik bir noktaya çıkarması öngörülüyor. Ayrıca bölgedeki bazı kıyılar da her yıl 15 cm seviyesinde eriyor; bu da dünya ortalaması olan 7 cm seviyesinin iki katından daha fazla.
Dünya genelinde son 60 yılda, 8,3 milyar ton plastik üretilmiş ve bunun yalnızca %9,5’u geri dönüştürülmüş. Geriye kalan 7,5 milyar ton ise toprak üstünde toplanıyor ve su yollarını tıkamaya devam ediyor. Üretilen plastiğin büyük çoğunluğu ise tek sefer kullanımı amaçlıyor. Plastik üretimi ve atıkları konusunda gidilecek daha çok yol var ve Dünya Bankası bu raporda bazı öneriler de sunuyor.
ABD’de İstihdam Artışı Yeşil Enerjiden
ABD Enerji Bakanlığı Temmuz ayında “ABD Enerji ve İstihdam Raporu”nu yayımladı. 2016’dan bu yana yayımlanan rapor serisinde eyalet ve ulus bazında istihdam seviyeleri, iş tanımları, alt sektörler, sendikalaşma, demografi ve işe alım bilgileri enerji teknolojileri gruplarına göre analiz ediliyor. 2020 yılında Covid-19 pandemisine ve beraberinde gelen ekonomik düşüşe bağlı olarak 840 bin kişi düşen enerji sektörü istihdamı yeniden artışa geçti. 2021 yılında enerji istihdamı 2020 yılına göre %4 oranında arttı.
ABD’deki genel istihdam ise aynı dönemde %2,8 oranında artış göstermişti. 2021 yılında enerji sektöründeki istidam 300,000 artarak toplamda 7,8 milyon seviyesine ulaştı. Bu toplamın 3 milyondan fazlasını ise ABD’nin 2050 yılına kadar karbon nötr olmasına yönelik olan alt sektörlerdeki istihdam oluşturuyor. Yani 2021 yılında toplam enerji istihdamının %40’ı yenilenebilir enerji işlerine ait.
“Yağmur Bombaları”na Dikkat!
İklim Konseyi, Mart ayında “Aşırı Yüklenmiş İklim: Yağmur Bombaları, Seller ve Yıkımlar” adlı bir rapor yayımlayarak iklim değişikliğinin yağışları nasıl yoğunlaştırdığını ve sıklaştırdığını ortaya koydu. Rapor, Avustralya özelinde hazırlanmış olsa da küresel ölçekte de bilgi ve örnekler mevcut. Avustralya’nın Queensland ve New South Wales bölgelerinde gerçekleşen aşırı yağışlar iklim değişikliğinin atmosferi daha sıcak ve daha nemli yapmasından kaynaklanıyor ve bölge halkını çok olumsuz etkiliyor. Onlarca kişinin ölmesine de neden olan yağışlar, on binlerce kişiyi de yerlerinden etti.
Son 30 yılda, Avustralya’da kısa süreli yoğun yağışların sıklığı en az %10 oranında arttı. Atmosferdeki her 1 derece ısı artışı, atmosferin %7 daha fazla nem tutmasını sağlıyor. Daha sıcak bir atmosfer aynı zamanda fırtına ve şimşekler için daha fazla enerji birikmesine de neden oluyor. Küresel ölçekte, her bir derece sıcaklık artışıyla, yoğun yağışların sıklığı yaklaşık iki kat artıyor. Brisbane kentinde yalnızca üç günde tüm yıllık yağış ortalamasının %60’ını bırakan “yağmur bombası” Londra’nın bir yıllık yağış miktarını üç güne sığdırdı. Aşırı yağışlar toplumları olumsuz etkilemesinin yanı sıra ekonomileri de zorluyor. 2022 yılında Queensland ve New South Wales bölgelerinde gerçekleşen aşırı yağışlar nedeniyle sigortalardan istenen geri ödemeler 1,5 milyar Amerikan Doları seviyesine yaklaşmış. İklim Konseyi, Avustralya’daki bu aşırı olaylar nedeniyle ülkenin seragazı salımlarını 2030 yılına dek %75 oranında azaltmasını öneriyor.