Avrupa Birliği’nin 2030 yılına kadar seragazı emisyonunu %55 oranında azaltma hedefine ulaşabilmek için bina sektöründeki emisyonların %60 oranında azaltılması gerektiğini vurgulayan İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, “Binalardan ortaya çıkan emisyonların çoğu; genel alan ısıtma ve soğutmasından kaynaklanıyor. Bu, Avrupa’daki toplam nihai enerji tüketiminin kabaca yarısını temsil ediyor” dedi.
Yazı: Dr. Barış DOĞRU
Dünya, iklim krizinin etkilerini giderek daha güçlü bir şekilde hissediyor. Seragazı emisyonlarının artışı ise hâlâ yeterli düzeyde sınırlanamadı. Bu emisyonlarda, binalardan kaynaklanan oldukça önemli bir pay bulunduğunu biliyoruz. Kurum olarak bu konuda neler yapıyorsunuz, biraz bilgi verebilir misiniz?
İzocam’ın hikayesinin başladığı 58 yıl önce varoluş amacımızı doğal kaynaklara zarar vermeden, can ve mal güvenliğini dikkate alarak, enerji tasarrufu ve konfor sağlayan çevreci ve sürdürülebilir yalıtım çözümleri geliştirmek olarak tanımlamıştık. Çıktığımız bu yolda; kaynakların verimli kullanılması, iklim değişikliği, sürdürülebilir yapıların inşası, enerji tasarrufu, çevreyi koruma ve yaşam kalitesini iyileştirme motivasyonu ile çalışan bir şirket olma özelliğimizi halen korumaktayız. Ülkemizde yalıtım sektörünün oluşması ve gelişmesinde öncü rol üstlenen bir firma olarak; yalıtım, enerji tasarrufu ve çevreyi koruma ilişkisinde toplumun farkındalığını artırmaya öncelik veriyoruz.
Dünyadaki enerji kaynakları giderek tükeniyor, gün geçtikçe artış gösteren seragazları, küresel ısınmayı tetikleyerek doğanın dengesini bozuyor. Gelecekte daha yaşanabilir bir dünya için enerji kullanımının azaltılması ve var olan kaynakların çok daha verimli bir şekilde kullanılması gerekiyor. Etkin bir enerji tasarrufu ise ancak yalıtım ile mümkün olabilir. Doğru yalıtım uygulamaları sayesinde enerji giderlerinin azalacağını, buna bağlı olarak da karbon salımlarının önemli ölçüde düşeceğini her platformda belirtiyoruz. Yaptığımız hesaplara göre, kurulduğumuz günden bu yana ürettiğimiz yalıtım ürünleriyle 780 milyon ton karbondioksitin atmosfere salımını önlemiş bulunuyoruz.
Binaların enerji verimliliği son derece önemli bir konu. Yalıtım yoluyla binaların emisyonlarında küresel ölçekte ne denli bir düşüş yaşanabilir?
Dünyadaki enerji kaynaklarının giderek tükendiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Gün geçtikçe artış gösteren seragazı salımı, küresel ısınmayı tetikleyerek iklim krizine zemin hazırlıyor. Gelecekte daha yaşanabilir bir dünya için enerji kullanımını azaltmamız ve var olan kaynaklarımızı çok daha verimli bir şekilde kullanmaya başlamamız gerekiyor. Avrupa Birliği (AB) de dünyamızı tehdit eden bu iklim krizi ile daha geç olmadan mücadele etmek için önemli stratejiler belirledi. İklim krizi ile mücadele noktasındaki hedeflerini daha önce açıklayan AB, 2030 yılına kadar karbon emisyonlarının 1990 yılı seviyelerine göre %55 oranında azaltılmasını ve 2050 yılına kadar Avrupa kıtasının ilk karbon nötr kıta olmasını hedeflemişti. Emisyonların %55 oranında azaltılması amacıyla bir nevi aksiyon ve yol haritası niteliğinde olan “Fit For 55 Package” ise 14 Temmuz 2021’de yayımlandı. Bu paket, AB Emisyon Ticareti Sistemi’nde (ETS) gerçekleştirilmesi beklenen reformların yanı sıra ETS dışı sektörleri, enerji verimliliğini, yenilenebilir enerjiyi, arazi kullanımını, emisyon standartlarını ve enerjinin vergilendirilmesini düzenleyen 11 karar ve yönergeyi içermesi açısından oldukça önemli.
2030 yılına kadar seragazı emisyonunu %55 oranında azaltma hedefine ulaşmak için ise bina sektöründe emisyonların %60 oranında azaltılması gerekiyor. Binalardan ortaya çıkan emisyonların çoğu genel alan ısıtma ve soğutmasından kaynaklanıyor. Bu, Avrupa’daki toplam nihai enerji tüketiminin kabaca yarısını temsil ediyor.
Bu noktada binalarda yalıtımın ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. Doğru uygulamalarla yapılan yalıtım sayesinde, karbon salımlarını önemli ölçüde azaltarak enerji giderlerini düşürmek ve doğayı korumak mümkün… Biz de İzocam olarak yıllardır yalıtımın sürdürülebilirliğe katkısını kamuoyuna anlatmak ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz.
Türkiye için durum nasıl? Yalıtım yoluyla ne kadarlık bir emisyon azaltımı gerçekleştirilebilir?
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, su kaynaklarında azalma, çevre kirliliği ve doğal kaynakların hızla tüketilmesi gibi nedenler, yapı sektöründe çevre dostu yeşil binaların yapılmasını gereklilik haline getirdi. Dolayısıyla LEED ve BREAM gibi yeşil bina sertifikaları yıllardır ülkemizin ve sektörümüzün gündeminde. Son yıllarda projelerde kullanılan ürünler için EPD belgelerinin yanı sıra yaşam döngüsü analizleri de isteniyor.
Türkiye’nin dünya devleriyle yarışan küresel bir güç merkezi haline gelmesinin amaçlandığı 2053 hedeflerine ulaşılmasında da enerji politikalarının büyük rol oynayacağı biliniyor. Bu nedenle yeşil binaların yaygınlaştırılması, geleceğimiz için daha da önem kazanacak diyebiliriz.
Yakın zamanda ülkemizde bu konuda atılan önemli bir adım da bu öngörüyü doğrulamakta. Yeşil binaların belgelendirilmesi amacıyla yerli bir uygulama olarak ilk defa hazırlanan Ulusal Yeşil Sertifika Sistemi “YeS-TR” 2022 Haziran ayında Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle hayata geçirilmişti. Türkiye “YeS-TR” sertifikalı ilk binasına da çok kısa süre içinde kavuşacak. Bu noktada biz de İzocam olarak, yerli ve geri dönüştürülebilir içerikteki ürünlerimizle, binaların yeşil bina sertifikasyon değerlendirmesinde projelere ek puan kazandırmakta ve yeşil bina sertifikası almalarına olanak sağlamaktayız.
İşin bir de tabii üretim kısmı var. Yani karbonsuzlaşmaya giden yolda atılacak adımların da bir üretim emisyon maliyeti var. İzocam olarak üretimden kaynaklanan emisyonlarınızı nasıl yönetiyorsunuz? Bu konuda bir azaltım taahhüdünüz var mı? Sıfır emisyonlu bir üretim, planlarınız dahilinde mi?
İzocam olarak sürdürülebilirliği dünyanın korunması için çok önemli bir fırsat olarak görmekte ve politikalarımızı da bu doğrultuda ve en doğru şekilde uygulamaya özen göstermekteyiz. Sürdürülebilirlik politikamız doğrultusunda çevre ve insan sağlığını gözeterek geliştirdiğimiz ürünlerin yanında, tesislerimizin de çevresel koşullar ile uyumlu olmasını önemsemekte ve minimum çevresel etki ile çalışmalarını sağlayacak şekilde yatırımlarımıza yön vermekteyiz.
Üretiminden ürünlerimizin içeriğine, ambalajından satışına kadar olan tüm süreçlerde sürdürülebilirlik konusunu merkeze alıyoruz. Bu kapsamda farkındalık yaratıcı projelere imza atmaya özen gösteriyoruz. Çevre dostu ürünler geliştirmek sürdürülebilirlik açısından çok önemli olsa da tek başına yeterli değil. Ürünlerin faydası ile kullanıcıyı buluşturmak ve farkındalık yaratmak önemli. Biz de çevre dostu yatırımlarımızda bu bilinçle hareket ediyoruz.
İzocam olarak 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefimiz var. Uzun vadedeki bu hedefimizi hayata geçirecek şekilde çalışmalarımıza yön vermekteyiz. Seragazı emisyonlarımızın azaltılmasını, su tüketiminin ve atık su oluşumunun sınırlandırılmasını, alternatif hammadde kaynaklarının üretim süreçlerine adapte edilmesini ve döngüsel ekonomiye katkı sağlayacak birçok projeyi, 2030 ve 2050 yılı sürdürülebilirlik hedeflerimizi gerçekleştirmek üzere detaylı olarak ele alıyoruz. Bu kapsamda İzocam olarak 2030 yılına kadar seragazı emisyonlarını en az %33 azaltmayı hedefleyen yatırım planlarımızı devreye aldık ve çalışmalarımız güncellenerek devam ediyor.
Geçtiğimiz dönemlerde Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği projeleri kapsamında Tarsus Tesisi’nde baca filtresi yatırımı yaptık. Tesisimizin çevresel koşullarla en uyumlu şekilde çalışmasını sağlamak üzere yaptığımız bu çevre dostu teknolojik yatırımla, dünya standartlarında hava emisyon değerlerine ulaşmayı hedefledik. Bu yatırımımız ile otoritelerce 150 mg/Nm3 olarak istenen sınır değerin çok daha altına, yaklaşık 3’te 1’ine inmeyi başardık.
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni de tüm tesislerimize kazandırarak çevre dostu tesis hedefimize büyük katkı sağladık. Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi; tesislerde temel seviyede israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesini veya asgariye indirilmesini, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanmasını ve geri kazanımının sağlanmasını kapsayan bir dizi süreci tamamlamış olduğumuzu ifade etmektedir. Hem karbon salımı azaltımı hem de enerji maliyetleri azaltımı hedefimiz çerçevesinde taşyünü ve camyünü üretim tesislerimizde enerji izleme sistemleri kurarak geri kazanım verimlilik projeleri uyguladık. Yine enerji kullanım azaltımı çerçevesinde tüm tesislerimizde aydınlatma tiplerini çevreci uygulamalarla yeniledik. Fırın üreticileri için tasarladığımız iğneli tip camyünü ürünlerimizdeki geliştirmelerle ise emisyon seviyelerimizi Avrupa standartlarının çok altına indirdik.
Sürdürülebilirlik alanında verdiğimiz taahhütlere uygun olarak, atık azaltımı ve enerji tasarrufuna yönelik projelerimize bu yıl da devam ediyoruz. Bunların arasında, yüksek sıcaklıkta fırınlarla çalıştığımız için, fırın enerji kullanımını azaltıcı projeler ve kompresör veriminin artırılması projeleri de yer alıyor. Ayrıca toplama alanına giden atıkları tamamen sıfırlamaya yönelik projemizde çok iyi değerlere ulaştık. 2030 yılı için belirlediğimiz %72 azaltım hedefimizin çok üstünde bir başarı göstererek, şu anda atıklarımızı %82 seviyesinde azalttık. Sene sonunda ise atıkları azaltma oranımızın %92 seviyesine ulaşacağını öngörmekteyiz.
Sürdürülebilirlik hedefimiz kapsamında tesislerimizde kullanılan su miktarının azaltılması için pek çok proje yürütüyoruz. En son Tarsus tesisimizde gerçekleştirdiğimiz Ters Osmos’tan çıkan atık suyun gerikazanımı projesi ile deşarj edilen su kullanımında yıllık 34.000 metreküp tasarruf etmeyi hedefledik. Su kaynağı yönetiminin verimli kullanılması ve operasyonel mükemmellik projeleriyle birlikte tesislerimizde sürdürülebilirlik çalışmalarına başladığımız günden bugüne kadar su kullanımında %23 tasarruf sağladık. Ürünlerimizin, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma için belirlediği küresel amaçlara olan katkısını vurgulayacak şekilde ambalaj tasarımını geçtiğimiz dönemde yenilemiştik. Ayrıca daha az boya ve plastik kullanarak, ambalaj boyları ve kullanılan paketleme miktarlarını yeniden düzenleyerek çevre dostu bir ambalajlama elde etmiştik. Şimdi bunu bir adım daha öteye taşıdık ve içeriğinde en az %50 geri dönüştürülebilir malzeme içeren yeni ambalajlarımız ile ürünlerimizi sevk etmeye başladık.
Sağlıklı yalıtımın hak olduğuna inanan bir firma olarak üzerimize düşeni yapmaya devam ediyoruz. Çevre dostu malzemeler içeren İzocam mineral yünler, dünyada en çok bilinen ve en güvenilir ürünler arasında yer almaktadır. İzocam olarak, yerel ve geri dönüştürülmüş içeriğe sahip ürünlerimizle sürdürülebilirliğe hizmet ederken tüm canlılara ve doğaya sağlıklı bir yaşam sunuyoruz. İzocam, yalıtım sektöründe deri ve solunum yoluyla vücuda nüfuz eden elyafların vücuttan zararsız bir şekilde atılabilecek nitelikte ürünlere verilen EUCEB sertifikasına sahip ilk kurum olma özelliği taşımaktadır. Uzun yıllardır İzocam Taşyünü ve İzocam Camyünü ürünlerinde EUCEB sertifikası için aralıksız yatırımlar yapmaktayız. İnsan sağlığı önceliğimiz olduğu için bu yatırımlardan da hiçbir zaman ödün vermeyeceğiz.
Gelecekte de gerek çevreci yatırımlarımız gerekse sürdürülebilir ve çevreci ürünlerimiz ile örnek ve öncü olmaya devam edeceğiz.
Bu yazı ekoIQ’nün 109. sayısında “2030 Hedefleri için Bina Kaynaklı Emisyonların %60 Azaltılması Gerekiyor” başlığıyla yer almaktadır.