#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

700 milyondan Fazla İnsan Yoksulluğun Pençesinde

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşmanın ve küresel krizlerle mücadele etmenin gerekliliklerinden biri olarak yoksullukla mücadelenin önemi “5 Eylül Uluslararası Hayırseverlik Günü” ile bir kez daha hatırlanıyor. Ancak tüm çabalara karşın dünya nüfusunun yaklaşık %9,2’si aşırı yoksulluk içinde yaşam mücadelesi veriyor…

Gezegenimiz küresel krizlerle mücadele ederken, dünya nüfusunun ise 2030 yılı itibarıyla 8,5 milyarı geçmesi beklenirken, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan (SKA) biri olarak yoksullukla mücadele önemini korumayı sürdürüyor.

Eylül 2015’te kabul edilen 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nde Birleşmiş Milletler (BM), aşırı yoksulluk da dahil olmak üzere tüm yoksulluk biçimlerini her boyutta ortadan kaldırmanın en büyük küresel zorluk ve sürdürülebilir gelişim için vazgeçilmez bir gereklilik olduğunu kabul etti. Gündem özellikle en yoksul ve en savunmasız kesimlerin ihtiyaçlarına odaklanmış güçlendirilmiş küresel dayanışma ruhuna çağrıda bulunuyor. Aynı zamanda mikro işletmelerden kooperatiflere ve çok uluslu şirketlere kadar çeşitlilik gösteren özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının ve hayır kurumlarının işbirliğinin de önemine vurgu yapılıyor.

Bu bağlamda BM, yoksullukla mücadele eden çalışmalarından ötürü 1979 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Kalkütalı Rahibe Teresa’nın ölüm yıldönümü olan 5 Eylül tarihini “Uluslararası Hayırseverlik Günü” ilan etti. Bu özel günle, hayırseverliği, dayanışmayı büyütmek, dünya ölçeğinde insani yardım faaliyetlerini güçlendirerek, insani krizleri ve acıları hafifletmek, hayır kurumlarının ve bireylerin çabalarını tanımak amaçlanıyor.

BM’nin bu konudaki yol haritası ise dört temel başlıkla ifade ediliyor:

1) Zorlu sorunlar hakkında farkındalık yaratmak ve küresel sorunlarda toplu eylem çağrısında bulunmak.

2) Farklı gruplar arasında güveni artırmak ve sosyal sermayeyi geliştirmek.

3) Toplumsal ve kültürel engelleri ortadan kaldırmak ve uyum yaratmak.

4) Toplum hareketliliği ile dayanıklılığı artırmak ve bireylerin topluma karşı sorumluluk duygusunu güçlendirmek.

Yoksul Nüfusun Yarısını Çocuklar Oluşturuyor

Ancak tüm çabalara rağmen dünya genelinde günde 1,90 dolardan daha az gelirle hayatta kalma mücadelesi veren aşırı yoksul sayısı 700 milyondan fazla. En son yoksulluk istatistiklerine göre bu sayı dünya nüfusunun yaklaşık %9,2’sini oluşturuyor. Bu nüfusun büyük bir kısmı gelişmekte olan ülkelerde yoğunlaşmış; aşırı yoksulluk içinde yaşayan insanların yaklaşık %90’ı Sahraaltı Afrika ve Güney Asya’da yaşıyor.

Aşırı yoksulluktaki bireylerin yanı sıra dünya nüfusunun yaklaşık %26’sı da yani yaklaşık 1,3 milyar insan, orta düzeyde yoksulluk içinde, yani günde 1,90 ila 3,20 dolar arasında bir gelirle yaşamını sürdürüyor.  BM verilerine göre mevcut eğilimler devam ederse 2030 yılı itibarıyla 590 milyon insanın aşırı yoksulluk içinde yaşamaya devam edebileceği öngörülüyor.

Tüm bu veriler içinde dikkat çeken bir başka nokta ise yoksulluğun çocukları orantısız bir şekilde etkilemesi. Dünyanın yoksul nüfusunun yaklaşık yarısını 18 yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor. 2023 yılında 1,4 milyar çocuk bir sosyal koruma kapsamının dışında kaldı.

Gıda Güvensizliği Artıyor

Yoksulluğu sona erdirmek için kapsamlı sosyal koruma sistemlerinin devreye alınması bununla birlikte kapsayıcı ekonomik politikaların geliştirilmesi gerekiyor. İnsan kaynaklarına yatırımlar, eşitsizlikle mücadele, iklim krizine karşı direnci güçlendirecek önlemler ve uluslararası işbirliği ve ortaklık gerekiyor. Dünya genelinde neredeyse her 10 kişiden 1’i açlıkla karşı karşıya. 2022 yılında, 2,4 milyar insan orta düzeyden şiddetli gıda güvensizliği yaşadı.

2022 yılında, dünya ölçeğinde neredeyse %60 oranında ülke, çatışmaların etkileri nedeniyle orta düzeyden anormal derecede yüksek gıda fiyatlarıyla karşı karşıya kaldı. “Açlığa son verme”yi başarmak, gıda sistemlerini sürdürülebilir, dayanıklı ve adil hale getirmek için yoğun çabalar gerekli. Ayrıca beslenme, sağlık ve hijyen alanlarında hızlı iyileştirmeler yapmak, kronik yetersiz beslenme yaşayan çocuk sayısını yarı yarıya azaltmak, SKA’lara ulaşma yolunda kritik bir öneme sahip.