#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
surdurulebilir finansmana yeni kuresel normlar

Sürdürülebilir Finansmana Yeni Küresel Normlar

Dünya Bankası Grubunun bir parçası olan IFC (International Finance Corporation), sürdürülebilir finansmanın yeni normlarını saptamak ve var olan performans standartlarını güncellemek için bir dizi bölgesel toplantı düzenliyor. Bu gündemi, Ortadoğu, Orta Asya, Balkanlar ve Kuzey Afrika ülkelerinin temsilcileri ile görüşmek üzere bir IFC heyeti, Haziran ayının sonunda İstanbul’daydı. Türkiye basınından sadece EKOIQ’ya özel bir röportaj veren ve Bilal Rahill, Reidar Kvam ve Aaron Rosenberg’den oluşan IFC heyeti, yeni küresel finansal sürdürülebilirlik normlarının Ocak 2011’de açıklanacağını duyurdu.
Söyleşi: Barış DOĞRU Fotoğraf: Saygın SERDAROĞLU

Bize biraz IFC (International Finance Corporation) ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Bilal Rahill: IFC, Dünya Bankası Grubunun bir üyesi olarak, sadece gelişmekte olan ülkelerdeki projelere finans desteği veren bir kuruluştur. Zaten tamamen kalkınma odaklı çalışmalar yürütürüz. Hedefimiz, altyapı, üretim ve finansal projelere kredi sağlamaktır. Bu ülkelerin ekonomik büyümesine ve kalkınmasına katkıda bulunmaya ve istihdamı desteklemeye çalışırız.

Bugüne kadar iklim değişikliğiyle ilgili bir çalışmanız var mıydı?
Rahill:
IFC’nin hem çevresel hem de toplumsal sürdürülebilirlikle ilgili kurumsal bir politikası var. Sürdürülebilirlik politikaları çerçevesinde, kamuyu aydınlatma da yer alıyor, bizimle birlikte çalışan kurumlar ve müşterilerimiz için gerekli performans standartlarının belirlenmesi de. Biz bu yaklaşımı 2006 yılında yürürlüğe koyduk ve bu tarih IFC için, eski pratiklerin üzerine geçen tamamen yeni bir seviye oluşturdu. Şu anda sürdürdüğümüz tartışma ve değerlendirmelerse, bu sürdürülebilirlik çerçevemizin, yani performans standartlarımızın ve kamuoyuna açıklık politikalarımızın tekrar gözden geçirilmesi ve güncellenmesinin bir parçası. Tabii bu çalışmanın önemli bir parçası da iklim değişimi, ancak bunun bir iklim değişikliği stratejisi olmadığının altını çiziyorum. Dünya Bankası Grubu zaten 2008’de bir iklim değişikliği stratejisi oluşturmuştu. O yüzden bu çalışma daha genel anlamda IFC’nin kurumsal sürdürülebilirlik politikası ve yaklaşımıyla ilgili.

Reider Kvam: Biz şu anda sürdürülebilirlikle ilgili çok daha genel bir çerçeveyi güncelliyoruz. Dünya Bankası Grubunun bir üyesi olarak, kalkınmayla ilgileniyoruz ve bu kalkınma sadece iktisadi değil, aynı zamanda toplumsal, insani ve çevresel bir kalkınma. Şu anda güncellediğimiz çerçevede de birçok değişik alanı kapsıyor. İklim değişimi belki de üzerinde tartıştığımız bu alanlardan en önemlisi ancak işgücü standartlarından etnik ve azınlık gruplarının sorunlarına, toprak işgalleri ve zorunlu göç problemlerinden toplumsal cinsiyet ve insan haklarına kadar uzanan bir dizi sorun alanı daha mevcut. Görüldüğü gibi çok geniş bir çerçeve var ve bu sorunların her biri için ayrı uzmanlar çalışıyor.

Peki, bu güncelleme süreci nasıl başladı? Süreç nasıl işliyor ve ne zaman sonuçlanacak?
Kvam:
2006 yılında hazırlanan yeni bir çerçeve olduğu için, bu süre boyunca nasıl işlediğini görmek istedik. Üzerinden sadece 3-4 yıl geçti ve şimdi tekrar güncelleme çalışmasına başladık. Güçlendirilmesi gereken alanlar güçlendirilecek; çok sarih olmayan noktalar açıklığa kavuşturulacak ve bu 3-4 yıllık deneyimden çıkan sonuçlar eklenecek. Bu alanda çok sayıda uzmanımız çalışıyor. Bu güncelleme çalışması geçtiğimiz yılın Eylül ayında başladı ve 2011 Ocak ayında bitmesini planlıyoruz. Yani önümüzde daha 6-7 aylık bir çalışma daha var.

Yeşil bankacılık veya sürdürülebilir bankacılık giderek daha çok gündeme geliyor. Nedir yeşil bankacılık?
Rahill:
Bu soruyu on farklı kuruluşa sorsanız, sanırım on farklı yanıt alırsınız. Biz bu terim yerine, “sürdürülebilir finansman”ı kullanmayı tercih ediyoruz. Çevresel ve sosyal konuları göz önüne alarak yatırım yapan, çevresel etkilerini azaltmayı hedef olarak koyan finansman şirketlerini bu kategoriye koyabiliriz. Ayrıca giderek artan bir şekilde sürdürebilir finansman, yaptığımız işin ve yatırım hedeflerimizin ana merkezi haline geliyor: Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanları yatırım hedeflerimiz arasında öncelik kazanıyor. Aslında bu kategoriyi iki ayrı alanda tanımlayabiliriz: Birincisi geleneksel yatırımları daha sürdürülebilir tarzda yapanlar ve ikincisi de yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve geri dönüşüm gibi doğrudan çevresel alanlara yatırım yapan finansman kuruluşları.

Türkiye’ye, içinde Balkanlar, Türki Cumhuriyetler, Ortadoğu ve Orta Asya ülkeleri temsilcilerinin olduğu bir toplantı düzenlemek için geldiniz. Neyi hedefliyorsunuz bu toplantıdan? Bahsedilen bölgelerle ilgili ne gibi spesifik konulardan bahsedebilirsiniz?
Rahill:
Burada şu anda görüştüğünüz üç kişiden hiçbiri bu bölgenin uzmanı değil. Hepimiz işlerimizden küresel düzeyde sorumluyuz. Dolayısıyla bu bölgeyle ilgili sorunlardan çok genel olarak bahsedebiliriz ama bu bölgenin sorunlarının diğer yerlerden temel bir farkı olduğunu düşünmüyorum. Enerji kullanımı, enerji verimliliği, temiz enerji kaynaklarının geliştirilmesi ile ilgili zorluklar başta geliyor. Türkiye’nin oldukça büyük bir hızla endüstrileştiğini biliyoruz, dolayısıyla çevresel kirlilik de gündemde. Ancak iklim değişikliği perspektifinden baktığımızda hangi bölgeden bahsettiğimizin büyük bir önemi yok. Hem zorluklar, hem riskler, hem de fırsatlar küresel düzeyde.

Kvam: Konuya biraz da toplumsal açıdan bakalım isterseniz. Bahsettiğimiz bölge işsizliğin hâlâ oldukça yüksek olduğu bir alan. Dolayısıyla iş alanlarının yaratılması büyük bir öncelik. Düzenlenen bu organizasyon da, bir yanıyla bir danışma toplantısı ve biz buraya biraz da buranın sorunlarının ne olduğunu dinlemeye ve öğrenmeye geldik. İnsanların neler anlatacağı, sorunları nasıl bir öncelik sıralamasına soktukları, nelere vurgu yapacakları bizim için son derece önemli. Diğer bir konu da eğitim. Siz, bu bölgede oldukça eğitimli bir nüfusa sahipsiniz. Demokratik katılım, kalkınmada oldukça önemlidir dolayısıyla insanların bilgiye demokratik kurallar çerçevesinde ulaşmasını da güçlendirmek istiyoruz. Bu anlamda insanların giderek artan bir şekilde, yatırımlar konusunda daha şeffaf enformasyon edinmek istediklerini düşünüyorum. Bu açıdan toplumların daha şeffaf bir yapıya nasıl kavuşacaklarını da araştırıyoruz.

Son olarak bir de sürdürülebilirlik raporlaması hakkında konuşmak istiyorum. GRI’ın Amsterdam’daki son Konferansında sürdürülebilirlik raporlamalarının zorunlu hale getirilmesi ve mali raporlarla bütünleştirilmesi konulan ele alındı. Bu konularda ne düşünüyorsunuz?
Rahill:
Biz zaten üç yıldır ayrı bir sürdürülebilirlik raporlaması hazırlamıyoruz. Daha önce öyleydi ama artık çevresel ve sosyal performansın birlikte ele alındığı, Triple Bottom Line’ı (İnsan, gezegen ve kar) temel alan tek bir rapor hazırlıyoruz.

Aaron Rosenberg: Sürdürülebilirlik raporlamasının zorunlu hale getirilmesiyle ilgili öneriyi biliyorum ama bu bana çok doğru gelmiyor. Bazı firmaların buna kapasiteleri olmayabilir; bazıları bu konuyla daha çok ilgilenebilir. Zorunlu olması değil ama teşvik edilmesi bana daha makul görünüyor.

Eklemek istedikleriniz?
Kvam:
İstanbul’daki toplantının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu toplantıları dünyanın birçok yerinde yapıyoruz ve bu da onların bir parçası. Elimizden geldiğince en önemli yerleri ve kişileri seçmeye çalışıyoruz. Bu çok uzun bir süreç ve sonuç raporumuzu hazırlayana kadar daha birçok bölgede, birçok kişiyle görüşeceğiz. Bütün bu toplantıların sonuçlarını da raporluyoruz ve internet sitemizde de yayınlıyoruz. Gelişmeleri oradan da takip edebilirsiniz.

Rahill: Belki biraz da Ekvator Prensiplerinden bahsetmek iyi olabilir. Bu sürecin ve bu görüşmelerin en temel nedenlerinden biri de IFC’nin kabul ettiği performans standartlarını temellendiren Ekvator Prensipleri. Birçok uluslararası banka ve kuruluş, bu Prensiplere kendilerini adapte ettiler. Bu güncelleme sürecindeki değişiklikler aynı şekilde bu Prensiplere de yansıyacak. Bu yeni standartlar aynı zamanda EBRD (European Bank for Reconstruction and Development) ve daha birçok uluslararası kredi kuruluşu tarafından da uyarlanacak. Sonuç olarak yeni bir küresel performans standardının özellikle finans sektörüne çok büyük bir etkisi olacağına inanıyoruz.

Kvam: Bu süreç çok önemli çünkü biz IFC olarak çok büyük bir organizasyonuz ve dünyanın birçok yerinde, çok sayıda projeyi finanse ediyoruz. Küresel çaptaki finans kuruluşları bu yeni standartları bir kere uygulamaya başladıklarında, bunlar kimsenin dışında kalmayacağı küresel bir norm haline gelmiş olacak ve bunun etkileri de hemen kendini gösterecek

EkoIQ Editör