Enerji

Enerji verimliliği sadece ısı yalıtımı değildir.

Haluk Sayar: “Enerji verimliliği sadece ısı yalıtımı değildir”
Söyleşi: Barış DOĞRU
Fotoğraflar: Muhsin ERGÜN

Yaklaşık dört yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren Hollanda orijinli ECOFYS’nin Türkiye Genel Müdürü Haluk Sayar, Türkiye sanayisinin, en azından bazı sektörlerde enerji verimliliğinde çok da kötü durumda olmadığını söylüyor. Bu şaşırtıcı sonucun, tesislerin yeniliği ile bağlantılı olduğunu söyleyen Sayar, Türkiye’deki işletmelerin enerji verimliliğine uyum sağlamakta çok da zorlanmayacağını iddia ediyor.

Haluk Bey, enerji verimliliği danışmanlığı nedir? Bize genel bir bilgi verebilir misiniz?
Aslında biz sadece enerji verimliliği danışmanlığı değil yenilenebilir enerji ve enerji danışmanlığı da yapıyoruz. Zaten bunlar birbirine çok bağlı konular. Sürdürülebilir enerji kavramının içinde ikisi de var: Hem enerji verimliliğ i, hem yenilenebilir enerji. Enerji verimliliğini bir üçgen olarak düşünecek olursak üçgenin tepesi yani üçgenin önemli bir kısmı enerji verimliliğine denk geliyor. Üçgenin ikinci kısmı, yenilenebilir enerji uygulamalarına yönelik uygulamalar. Tüm bunlar uygulandı ktan sonra geriye hâlâ enerji ihtiyacı kalıyorsa -bu bölümü üçgenin tabanı ile gösteriyoruz- bunu mümkün olan en verimli ve temiz fosil yakıtlarla karşılamaya çalışıyoruz.

Yani ilk adım her zaman enerji verimliliği. Öyle mi?
Evet, ilkönce enerji verimliliğini sağlı yoruz. Birinci adım, kural olarak budur. Çünkü “En ucuz enerji, tasarruf edilen enerjidir.”

Peki, dünyada ne zamandan beri enerji verimliliği bir iş alanı?
Enerji verimliliği çalışmaları dünyada da 1970’lerde, petrol kriziyle başladı. O zamana kadar her şey bildiğiniz gibi Amerikan filmlerindeki büyük arabalar ve enerjinin sonsuz kullanı mı üzerine kuruluydu. Ama petrol kriziyle birlikte petrol varil fiyatları tavan yapınca, herkes bu enerji fiyatları nı karşılayamayacağını düşünüp tasarruf fikri üzerine düşünmek zorunda kaldı.

Yani her şey aslında bir zorunluluktan çıktı.
Evet, zorunluluktan çıktı ve ne oldu; arabalar küçülmeye başladı, insanları n yaşam standartlarında belli değişiklikler oldu. Sonra petrol fiyatları tekrar gerilemeye başladı. Yine bir rahatlama oldu ancak bundan sonraki enerji verimliliği ile ilgili daha ciddi uyanış hem petrol fiyatlarından hem de çevresel endişelerden kaynaklanmaya başladı.

Yani daha etik bir tutumdan kaynaklanan endişeler ikinci dalgada ortaya çıktı?
Evet. Birinci dalga tamamen petrol fiyatları yla bağlantılıydı. İkincisinde de aslında petrol fiyatlarının yükselmesi etkendi ama bununla beraber yükselen başka bir etken daha vardı: Bu da, fosil yakıtların kullanılmasının sonucunda geri dönülemez noktaya gelecek olan iklim hassasiyetiyle ilgiliydi. Yani çevresel endişeler artık enerji verimliliğ ini tetikleyen bir noktada.

Siz uluslararası bir firmanın temsilcisisiniz. ECOFYS’in hikâyesinden biraz bahsedebilir misiniz?
ECOFYS, 1984 yılında kurulmuş Hollanda merkezli bir firma. Enerji danışmanlığı yapmak üzere beş öğretim üyesi tarafından üniversitede kuruldu. O yüzden akademik tarafı da ağır basan bir şirkettir. Çalışanların birçoğu yüksek lisans ve doktora sahibidir. fiirket zaman içinde sadece çalışmalarını Almanya ve daha sonra Avrupa Birli ği’ne taşıdı. Ve giderek AB’deki hükümetlere ve Avrupa Konseyine danıflmanlı k veren bir pozisyona ulafltı.

Sadece şirketlere değil, hükümetlere de danışmanlık hizmeti veriyorsunuz.
Evet. Zaten çalışmalarına ilkönce hükümetlere enerji politikaları üretilmesiyle ilgili veriler hazırlamakla başladı. Arkasından her şirketin yeni yasal düzenlemelere adapte olması için danışmanlık sağlamaya başladı.

Bu anlamda ECOFYS hem mikro hem makro düzeyde çalışıyor…
Kesinlikle. fiirketin Enerji Stratejileri dışında iki tane daha ayrı bölümü var: Binalarda enerji kullanımı ve “Sustainable power and fuel” dediğimiz; sürdürülebilir güç ve yakıt. EKOFYS, bu üç ayak üzerine oturuyor şu anda. Tabii strateji çok önemli bir konu yani strateji, planlama ve politika olmadan bunun uygulaması mümkün değil. Hele yenilenebilir enerji gibi ilk başta biraz teşvik ve desteğe ihtiyaç olan sistemlerde ve teknolojilerde ancak enerji politikasından yola çıkılarak hedefe ulaşılabiliyor. Bu misyona halen devam ediyor ECOFYS, yani enerji stratejileri konusunda hâlâ birçok resmi kuruluşun, devletin veya AB’nin, direkt enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji konusunda danışmanlığını devam ettiriyor. Ama bunun yanında özel sektöre daha ufak stratejiler de hazırlı yor. Ayrıca binalarda enerji verimlili ği ile ilgili çalışmalar yapıyor.

Peki, EKOFYS ne zamandan beri Türkiye’de faaliyette?
2006 yılından beri faaliyette Türkiye’de. Yani üç sene doldu, dördüncü seneye doğru gidiyoruz.

Türkiye’de enerji verimliliğinin öneminin anlaşılabildiğini düşünüyor musunuz?
Enerji verimliliği son bir iki sene içinde yükselen bir değer oldu. Ama 4-5 sene öncesine kadar çok fazla üzerinde durulan bir konu da değildi Türkiye’de. Yasal olarak da böyleydi. Gerekli mevzuat daha yeni düzenleniyor.

Enerji Verimliği Kanunu 2007’de çıktı değil mi?
Evet ama daha bu Aralık ayında uygulanmaya başlandı.

Bu zamana kadar uygulamaya konmamış mıydı?
Hayır, yönetmeliklerin ve altyapıların hazırlanması bir süreçtir. O da iki yıl sürdü ve 2009 Aralık ayında yürürlüğe girdi. Türkiye’nin bir geçiş dönemine ihtiyacı var. Bu da bilinçlenmeyle paralel gidiyor. Yani sadece yasal düzenlemeler ve devletin şişirmesiyle de olmaz; halkın da, kişilerin de şirketlerinde bunu istemesiyle olur. Yasalar böyle çıkıyor, tepeden inme olmuyor. O bilinç son 3-4 senede çok hızlı bir şekilde oluştu. Ama birçok insan enerji verimliliğ inin hala ısı yalıtımından ibaret olduğ unu düşünüyor.

Ama bunun gerçek anlamını kavramış öncü firmalar da var değil mi?
Var, zaten genellememek gerekiyor. Isı yalıtımı çok önemli bir konu enerji verimliliğ inde, belki de en önemli konu ama sadece ısı yalıtımı verimlilik anlamı na gelmez. Ve bunu da artık insanlar yavaş yavaş görmeye başlayacaktır diye düşünüyoruz. Tabii hangi teknolojilerin devreye gireceğinin ortaya çıkması lazım. Bu teknolojilerin Türkiye’de satışını veya servisini kim sağlayacak? Türkiye’de üretim yapan firmaların olması lazım. Var ama fazla değil; daha henüz kapasite oluşturuyorlar. Yani birçok konuda eksikleri de var şirketlerin. Bunu ağırlıklı olarak yenilenebilir enerji anlamında söylüyorum. Enerji verimliliği cihazlarımızda da mühendislik anlamında yine buna benzer bazı eksikliklerimiz var ama Türkiye’de özellikle imalat sektörü çok dinamik, hemen adapte edebiliyor her şeye kendini. O yüzden ben bunun çok da önemli bir problem olacağını düşünmüyorum. Çok kısa sürede adapte olunur.

Kaç tane enerji verimliliği danışmanlığı firması var Türkiye’de?
Yasa ile birlikte yetki alanlar hızla artı yor ama en son beşti sanırım. Bu sayı az gibi görünebilir ama çok fazla olmasına da gerek yok aslında.

Neden?
Yurtdışına baktığınız zaman da enerji verimliliğ i danışmanlığı firmaları nın çok fazla olmadığını görebilirsiniz. Bu çok güçlü firmaların yapabileceği bir çalışma çünkü bir işletmeye gittiğinizde, sadece enerji verimliliği danışmanlığı yapmıyorsunuz aynı zamanda tasarruf yapılabilecek noktaları da belirliyorsunuz. Ve diyorsunuz ki: “Biz bu yatırımı kendimiz yaparız. Siz enerji fiyatları nı ödemeye, hatta yüzde 5-10 azıyla ödemeye devam edersiniz; yatı rım maliyetine girmezsiniz. Biz kendi paramızı oradan çıkarırız.” Ben bunun garantisini veriyorum ama bu, 2-3 mühendisin bir araya gelip de kurmuş olduğu ufak firmaların kaldırabileceği bir şey değil. Başkası adına girilen bir riskten bahsediyoruz. Bu tabii ki her şirketin yapabileceği bir şey de değil. Belki Türkiye’ye özgü yumuşatmalar birtakım farklı yöntemler olabilir. Mesela üçlü anlaşmalar olabilir: Uygulamayı yapan, finans sağlayan, denetleyen ve işletmenin kendisi. Bu tür esnek modeller dünyada da mevcut.

Biraz tahmini bir soru olacak ama bir enerji verimliliği danışmanlık şirketi, bir işletmeye ne kadar enerji tasarrufu sağlayabilir bir çırpıda?
Elektrik İşleri Etüt İdaresinin açıkladığı resmi rakamlar, yüzde 30 tasarruf imkânı olduğunu söylüyor. Bu, resmi olarak açıklanmış bir rakam. Tabii binaları, endüstriyi ve enerji santrallerini ayrı düşünmek lazım; hepsi için farklı rakamlar çıkacaktır. Sanayi de özel sektör olduğu için enerji yoğunluğumuz hiç fena değil. Mesela biz çimento gibi yoğun enerji tüketen bir sektörün enerji ile ilgili benchmark analizlerini yaptık ve dünyayla karşılaştırdık. Hiç fena bir noktada olmadığımızı gördük.Ancak bu sonuçta, tesislerin yeni olması nın da payı büyük. Yoksa bugün kurulmuş olan bir tesis beş sene sonra atıl olabilir, on sene sonra çok daha verimsiz olabilir. Bunu düşünmek lazı m; ama Türkiye’de tesisler nispeten yeni kurulduğu için özel sektörün endüstrideki enerji yoğunluğu diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok da kötü değildir.

“Elektrik İşleri Etüt İdaresinin açıkladığı resmi rakamlar, yüzde 30 tasarruf imkânı olduğunu söylüyor. Bu resmi olarak açıklanmış bir rakam. Tabii binaları, endüstriyi ve enerji santrallerini ayrı düşünmek lazım”

Şu ana kadar hangi sektörlerde çalışma ve araştırma yaptınız?
Çimento dışında seramikte bir çalışma yaptık ve aslında bu sektörde de durumun çok farklı olmadığını saptadık. Bazı seramik firmalarında ciddi bir tüketim olduğunu görüyoruz. İşte oralarda enerji verimliliği yöntemleri devreye giriyor. Örneğin atık ısı kazanı kullanmayan tesisler var. Hâlbuki sadece ısı üzerine bir sektörde atık ısı kazanı olmaması çok mantıksız olur. Mesela demir çelik sektöründe özellikle eski tesislerde işletmeyle ilgili sorunlar pek göremezsiniz. Çünkü büyük yatırımlarla bir sistem kurulur ve zaman içinde de bir mühendis veya ustabaşı süregelen sistemde ufak hareketlerle işletimi kolaylaştırır ve sorunsuz sürdürür. Ama enerji verimliliğ i açısından demir çelik sektörünün iyi bir konumda olduğu söylenemez çünkü teknolojileri yeni değil. Zaten teknoloji ne kadar eskiyse o kadar verimsizdir.

About Post Author