TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız, elektrikli araçlardan yeşil taşımacılığa, açlığa karşı mücadeleden yenilenebilir enerjiye, müşterilerine verdikleri karbon hesaplama hizmetlerine kadar pek çok alandaki sorularımızı yanıtladı.
TNT olarak sürdürülebilirlik çalışmalarınızı global ölçekte Planet Me-Gezegen Benim başlığı altında sürdürüyorsunuz. Ne zaman başladı bu program?
Operasyonlarımız, tedarikçilerimiz ve müşterilerimiz bazında, küresel ölçekte çevre konusunda verdiğimiz tüm sözlerimizi kapsayan “Planet Me-Gezegen Benim” projemiz 2007’de başladı. Adı üstünde, “Dünya bizimdir; onu nasıl koruyalım ve çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakalım” sorusu üzerine kurulu bir çalışma. Ancak TNT’nin bu konulardaki çalışmaları çok daha önceye dayanıyor. Planet Me projesiyle birlikte bunlar bir başlık altında birleşmiş oldu sadece. Bu konudaki ilk çalışmalarımızdan biri de, Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Gıda Programı’yla (World Food Programme) yaptığımız işbirliğidir. Dünyada açlık konusunda yaşanan tüm sorun alanlarına, mesela Somali’ye yardımları bu organizasyon örgütlüyor. Biz de bildiğiniz gibi TNT olarak 49 ton yiyecek götürdük Somali’ye. Ancak bununla yetinmemeye karar verdik. Kendi uzmanlık alanımız olan lojistik desteği vermeyi teklif ettik. Kabul ettiler. Roma’daki 50 bin metrekarelik merkez depolama alanlarına, onların sığdırdığının tam beş katı malzemeyi stoklamayı sağlayacak bir depo yönetimi sistemi geliştirdik. Biz mümkün olduğunca tek atımlık yardımlar yerine, tüm süreci değiştirebilecek etkin müdahaleler yapmayı tercih ediyoruz.
Projenin bir başka ayağı da, TNT çalışanlarının gönüllü destekleriydi. Bu kapsamda dünyanın birçok yerinden olduğu gibi Türkiye’den de bir arkadaşımız bu program kapsamında üç ay Tanzanya’ya gitti ve bölgedeki insanlarla bilfiil yaşadı. Eğitimler verdi; çocukların öğretimlerine katkıda bulundu. Üç ay sonra döndüğünde şunu söyledi bize: “Türkiye’de de açlık çeken insan var ama oradaki durumun şiddeti çok yüksek. Ben su bulamadıkları için yerdeki çamurlu yağmur suyunu içmeye çalışan çocuklar gördüm çünkü en yakın su 15 km uzakta.”
Bu bizi son derece etkiledi. Oraya su götürmekle, taşımakla çözülebilecek bir durum yok. Biz de bu soruna nasıl daha kesin bir çözüm getirebileceğimiz üzerine düşündük. Okulun etrafına yağmur sularının biriktirilebileceği iki tane büyük tank yaptırdık. Böylece bu sorun çözülmüş oldu. Bu arkadaşımız gerçekten önemli bir sorumluluk aldı. Burada kalite müdürüydü; ama iş tulumunu giydi ve bilfiil çalıştı Tanzanya’da…
Bizim dikkatimizi çeken uygulamalarınızdan biri de müşterilerinizin gönderilerinin karbon salımlarına yönelik çalışmanız.
Evet, bu çalışmaya yeni başladık. Müşterilerimize gönderilerinin neden olduğu karbon salımını raporlayabiliyoruz. Bunun birinci nedeni, dikkatlerini o yöne çekmek. Zaten birçok uluslararası firma lojistik nedeniyle oluşan karbon salımları üzerinde durmaya başladı. Tabii ikinci neden de bu salımları aşağı çekmenin yolları üzerine düşünmeye teşvik etmek.
Maliyetlerinden dolayı bu hizmeti şimdilik belirli bir hacmin üstündeki müşterilere teklif ediyoruz. Ama tabii ki bu yaygınlaşacak ve ucuzlayacak. Bu hizmetin nihai olarak gelmesini planladığımız nokta şu: Müşterinin gönderi hizmetlerinin karbon salımını ölçmek; yıllık gönderi trafiğinde, ne kadar karbon salımına neden olduğunu ortaya koymak. Ve sonrasında müşterimize karbon salımsız ve düşük karbonlu gönderi seçeneklerini, Yeşil Taşıma fırsatlarını sunmak. Eğer isterse müşteri, gönderi başına belli bir ücret ödeyerek bunu yapabilir.
“Sürdürülebilir Olmayan Bir İş mi? Artık Mümkün Değil!”
1 2