Avrupa Kentsel Dönüşüm ve Dünya Habitat Ödülleri sahibi Stefan Forster kentsel dönüşüm tartışma ve pratiklerinin giderek arttığı günümüz Türkiyesi için önemli şeyler söylüyor.
Yazı: Balkan TALU
Sürdürülebilir İş ve Kalkınma Derneği tarafından hazırlanan Vizyon 2050 metninde Kahverengi Şehirler adıyla anılan bir bölüm vardı. Bu kategorideki şehirlerin halihazırda bir altyapıları olduğu için dönüştürmenin çok daha zor olduğu söyleniyordu. Öte yandan siz tam da bunu yapıyorsunuz.
Bizim için Almanya’nın Hamburg ve Frankfurt gibi kentlerinde yaptığımız bu çalışmanın en önemli kıstası enerji tasarrufuydu. Binalarda yaşanan ısıtma problemi yüzünden enerji giderleri çok fazla şişiyordu. Özellikle 1950’lerde yapılmış binalar arasında bu anlamda çok kötü örnekler vardı. Bu yüzden düzeltemediğimiz, tarihi değeri olmayan çok sayıda binayı yıktık. Bu binalar II. Dünya Savaşı sonrası yapılmış binalardı. Çok hızlı bir şekilde inşa edilmişlerdi çünkü çok fazla sayıda insana barınak sağlamak gerekiyordu. Bugünün ihtiyaçları ise çok daha farklı. Bugünün yaşam standartları çok daha yüksek. Diğer tarafta ise 18. yüzyıldan kalma tarihi binalar vardı. Onlara da özellikle çatı izolasyonu uygulamak gerekti.
Bildiğimiz kadarıyla özellikle 1950’lerde yapılmış olan binalar aynı zamanda düşük gelirli nüfus için tasarlanmış olan yapılardı. Siz bu yapıları geliştirince veya yeniden yapınca adaptasyon sorunları yaşanmadı mı?
Evleri onardığımız, iyileştirdiğimiz zaman kiralarda görece bir artış oldu ama kiracıların yakıt masrafı azaldığı için fazla bir sorun olmadı. Evlerin çok büyük kısmı devletin elinde, çok az bir kısmı özel mülkiyet. Mülk sahipleriyle ilgili en büyük problem, evlerini yenilemekle falan fazla ilgilenmemeleri. Bu engeli yıkmanın yolu da yasal düzenleme. Şu anda tüketilen toplam enerjinin yüzde 45’i konutlarda harcanıyor. 20 yıl içinde bu oranın yüzde 20’ye çekilmesi gerekiyor. Bununla ilgili yasal düzenleme de bu yıl yürürlüğe girecek. Çünkü ancak bu şekilde 20 sene içinde nükleer santralları kapatıp yenilenebilir enerjiye dönmenin bir anlamı olabilecek.
Enerji ve su tasarrufuna yönelik ne tür tedbirler aldınız?
Tuvalet temizliği için yağmur suyunun toplandığı bir sistem kurduk. Böylece suyun tekrar tekrar kullanılmasını sağladık. Ev içinde özellikle suyun geri dönüşümü ve yeniden kullanımı için yan bölmeler oluşturduk. Almanya geri dönüşüm ve yeniden kullanımı epey ciddiye alan bir ülke. Ve bu bağlamda önümüzdeki 10-20 yıl için önüne çok ciddi hedefler koymuş durumda. Bence dünyada çok az ülke enerji verimliliği, su verimliliği ve geri dönüşüm konularını bu kadar ciddiye alıyor.
Dünyadaki en yeşil şehirlerden biri olan Freiburg, Almanya’da. Sizin bu şehirle ilgili gözlemleriniz neler?
Diğer bütün kalabalık kentlerde olduğu gibi Freiburg’da da hava kirliliği ve gürültü çok büyük problemdi. Çok fazla arabanın yarattığı trafik sorunu da cabasıydı. Freiburg’da yapılan en önemli şey kamusal alanların tekrar halka geri verilmesi oldu. Normalde yaya yolu olması gereken yerin otopark alanı olmaması gerekir. Sonuçta modernitenin ölçülerinden biri de budur. Çağdaş olmanın ölçüsü sadece arabaların rahat hareket ettiği büyük otoyollar demek değildir. İnsanların da bu kamusal alanlardan aynı şekilde yararlanabilmesidir. Bu şekilde gürültü kirliliğinin de önüne geçmek mümkün oldu. Bu yüzden bir keresinde İstanbul’da Ataşehir adıyla bilinen bölgeye gitmem gerekti ve dehşete düştüm. Otoyolların yanına kurulmuş lüks yerleşimleri anlamakta epey zorluk çekiyorum. Sahi insanlar öyle gürültülü ortamlarda nasıl yaşıyorlar?