Kömür Santralı ve Mart Ayında Kar

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu sorulara içtenlikle cevap veriyor: “Burası İzmir’in ağır sanayi bölgesidir. Bunu herkesin kabullenmesi gerekir.” İyi de İstanbul’da Mart ayında kar yağıyor.

Yazı: Balkan TALU

Bu sabah mesaiye kar yağışıyla birlikte İzmir Aliağa’nın ibretlik basın bülteniyle başladık: “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, toplantı sırasında kendisine yöneltilen sorulara tüm içtenliği için yanıt verdi”. Bültenin başlangıç cümlesi böyle. Sorulan soru da, “Aliağa’da neden bir termik santral daha kurulmasına izin verildiği”ydi herhalde. Aziz Kocaoğlu şunları söylüyordu basın toplantısında:
“ Burada Aliağa Belediye Başkanımızın nokta kadar suçu yoktur. Şimdi orada birçok termik santral talepleri gelebilir. Bu termik santral talepleri eğer yasal sürecini tamamlayıp bir sanayi bölgesinde, bir ağır sanayi arsasında kuruluyorsa, burada kimsenin yapacağı bir şey yoktur.”
Kocaoğlu sözlerine şöyle devam ediyordu:
“Burası İzmir’in ağır sanayi bölgesidir. Bunu herkesin kabullenmesi gerekir.”
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Aliağa bölgesinin büyük bir elektrik tüketim ve kirlilik üssü haline geldiğini söylüyor. Neredeyse yarım asırdır Türkiye’nin petrokimya sanayi tesisleri ve demir çelik sanayisinin büyük bölümü bu bölgeye yığıldı. Aliağa da dahil Türkiye’nin birçok noktasında kirlilik yaratan çok sayıda yatırım hiçbir denetime tabi tutulmadan oldu bittiye getirilmiş durumda. O yüzden “Burası ağır sanayi bölgesi, bunu herkes kabullenmeli tarzı bir cümle de epey sorunlu. Hele hele dünyadaki bütün uzmanlar “geleneksel iş modelleri (business as usual) artık bitmiştir” derken.
Tam da bu noktada Türkiye’de yapım ya da proje aşmasında olan 50 termik santral projesi olduğunu duyunca bizde uyanan his ufaktan tırnaklarımızı yemeye başlamak oluyor. Halbuki Greenpeace de hatırlatıyor ki kömür, iklim değişikliğine neden olan en tehlikeli yakıt olma özelliğini taşıyor. Greenpeace “Kömürden Kurtul, İklimi Kurtar” kampanyasının bildirisinde şöyle diyor: “ Kömüre bağımlı ülkeler yüzünden gezegenimizin iklimi hızla değişiyor. Türkiye de birçoğu ithal kömürle çalışacak 40 kömürlü termik santral nedeniyle bu bağımlı ülkelerden biri olmaya aday.”
Türkiye’de rüzgâr, güneş, jeotermal gibi kaynakların çok rahat kullanılacağı İzmir, Manisa, Aydın gibi bölgeler özellikle rüzgâr kaynağının kullanımına çok uygun. Bölgenin genel olarak 32 bin megawatt’lık bir rüzgâr potansiyeline sahip olduğu söyleniyor. Ege Bölgesi’nde 2007 itibariyle üretilen toplam enerji miktarı ise 7 bin 200 megawatt.
Artık anlamışızdır, Mart ayında kar görmemizin sebebi de küresel iklim değişikliği. Bu işin pirlerinden sayılan Mikdat Kadıoğlu bunu 13 Şubat tarihinde “Bir Angut Olarak Kışın Neden Sert Geçtiğini Açıklıyorum” başlıklı köşe yazısında açıkladı:
“Küresel ısınmadan dolayı Kuzey Kutbu’nda deniz yüzeyindeki buzullarda azalmalar oldu ve deniz yüzeyinde büyük bir alan buzdan arındı. İşte bu durum Avrupa’da “kara meltemi” gibi bir olaya neden oldu. Arktik denizde buzsuz deniz yüzeyi, üzerindeki soğuk hava tabakasını ısıtıyor. Isınan hava yükseliyor. Bu sırada oluşan akımla, denizden yükselen havanın yerini Avrupa karasının ortasındaki hava alıyor. Yani Avrupa’da yer seviyesindeki hava, karadan denize doğru hareket ediyor/esiyor. Böylece batıya doğru esen bu rüzgar, Meksika Körfezi’nden kaynaklanan Körfez Sıcak Su Akıntısı’nın ılımanlaştırdığı havanın batıdan Avrupa kıtasına girmesini engelliyor. Sonuç olarak küresel ısınma, buzulların erimesi, rüzgarların değişimi ve daha soğuk bir Avrupa!”
Şimdi de bir 50 yıl denetlemediğimiz bir sistem sayesinde “business as usual” yapmaya devam edip kendimizi kömüre bağımlı kılmaya devam etmemiz için bundan 38 sene sonra 2050 yılına geldiğimizde bir kabus senaryosu yaşamayı kabullenmemiz gerekiyor yani. Hadi bu espriyi yapmayayım diyordum da “kaldı mı dokuz?”… Afedersiniz ama Aziz Kocaoğlu’nun açıklamasından çıkan sonuç bu. Neyse, o değil de burada kar tipiye çevirmeye başladı…

Önerilen makaleler