Tüm dünyadan on binlerce kişi, 20-22 Haziran tarihlerinde RİO+20 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nda biraraya gelecek ve dünyanın geleceği için kolları sıvayacak. Konuyla ilgili detaylı bilgiyi EKOIQ’nun hazırladığı geniş dosya haberden alabilirsiniz. İlk olarak Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) Genel Sekreteri Engin Güvenç’le Türkiye’den seçilen, sürdürülebilir kalkınma alanındaki en iyi 25 uygulama üzerine sohbetimizi yayınlıyoruz.
“RİO+20, Konuyu Daha da Somutlaştıracak”
Rio+20, tüm dünyadaki sürdürülebilirlik çalışmaları açısından son derece önemli bir kilometre taşı olacak gibi. Türkiye’den de 24 adet en iyi uygulama örneği, Rio’ya gidiyor. Bu uygulamalar nasıl belirlendi? Bize biraz bu süreç hakkında bilgi verebilir misiniz?
2012 yılının Haziran ayında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleşecek olan Rio+20 Zirvesine katılacak olan ülkelerden beklenen, bir önceki yani 2002 yılında gerçekleşen Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’ndan bu yana sürdürülebilir kalkınma konusunda ülke olarak nasıl bir performans sergilediklerinin sunumudur. Zirveye taşınacak olan rapor dahilinde yer alacak bu uygulamalar aslında teoride belirlenen hedeflerin hangi alanlarda ve oranda gerçekleştirilebildiğinin de bir göstergesi olacak wholesale bounce house.
Biz de, bu rapor için ülkemizin “sürdürülebilir kalkınma” alanındaki “en iyi uygulamalarını” kapsamlı bir süreç sonunda seçtik. Bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarının, STK’lar, özel sektör, üniversiteler ve yerel yönetimlerin son yıllarda gerçekleştirdiği ve sonuçlarını almaya başladığı “en iyi uygulamaları” topladık. Bunlar arasından 24 en iyi uygulamayı belirledik.
Bütün bu uygulamaların ortak paydası çevreye zarar vermemeleri, ya da verilen zararı düşürmek için üretilmeleri, kaynak yönetimini doğru yapmaları, kurumlara tasarruf ve verimlilik sağlayarak onların rekabet güçlerini artırıcı özellikler taşımalarıdır.
Seçim sürecinde iki ayrı değerleme yapıldı. Bu değerlemelerde en önemli kriter içerik temelliydi. Belirlenen kriterler;
-Yeşil ekonomi fikrini desteklemeleri,
-Belirgin çevresel faydalar ortaya çıkaran etkin politika ve ölçütlerle hazırlanmış olmaları,
-Ekonomik, sosyal ve çevresel anlamda olumlu etki yaratmış olmaları,
-Yeşil ekonomi politikalarının sosyal gelişimi ve ilerlemeyi (yoksulluğun azaltılması, gıda güvenliği, eğitim ve okur-yazarlık, kadının güçlendirilmesi, sağlık ve ekosistemler tarafından sunulan ürün ve hizmetlerden sosyal fayda sağlama vb.) nasıl güçlendirdiğini ispat eden somut örnekler olmalarıdır.
İçerik kısmı aslında uygulamayı gerçekleştiren kurumun hangi alanda iyileştirme yaptığı ya da tespit ettiği soruna nasıl bir bakış açısıyla yaklaşarak başarılı sonuç yaratabildiğini sorguladığımız kısımdı. Böylece kurumun dünya sorunlarına katkısının hangi alanda ve hangi boyutta olduğunu ve bütünsel bakış açısını görebilmek hedeflendi.
Bundan sonraki kriterler daha çok teknik detaylar olduğu için bu kriterlere belki de proje kurgulamanın bir ileri aşaması diyebiliriz. O nedenle çağrımızı projeler değil uygulamalar olarak yaptık.
Uygulamalarla ilgili son kararı Genişletilmiş Ulusal Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu verdi sanırız. Bu komisyon kimlerden oluşuyordu? Oylamaları yapacak uzman ve akademisyenler nasıl belirlendi?
Kararı her uygulamayı tek tek inceleyen puanlama ve teknik değerleme kurulu aldı demek daha doğru olur. Bu nedenle teknik değerlemeden en yüksek puanları alan uygulamalar kategorilerinde verilen kontenjanlar dahilinde sıralanmış ve Kalkınma Bakanımız Sayın Cevdet Yılmaz tarafından onaylanmak şartıyla liste oluşmuştur.
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin bu süreçteki rolünden de bahsedebilir misiniz?
Rio+20 Zirvesi hazırlıkları T.C. Kalkınma Bakanlığı koordinasyonunda ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) kolaylaştırıcılığında yürütülüyor. Bu çalışmalar çerçevesinde Türkiye’nin başarılı uygulamaları İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin (SKD) desteğiyle seçildi.
Derneğin seçilmesindeki temel neden sürdürülebilirlik konusundaki deneyimi ve bilgi birikimidir. SKD bu alanda 9 yıldır çalışmalarını özellikle içerik üzerine yoğunlaşarak gerçekleştiriyor ve sürdürülebilir kalkınma prensiplerinin Türkiye’de gerçek anlamıyla algılanması ve uygulamaların harekete geçirilmesi için çalışıyor.
Özellikle Türkiye temsilcisi olduğu Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi’nin (WBCSD) bu alandaki bilgi birikimi ve ortak işbirliklerinin, bütünsel bakış kabiliyetinin büyük katkısı olduğunu söylemek gerekiyor. Kalkınma Bakanlığı ve UNDP ile değerlemenin temelini teşkil eden kriterler için çalışırken hem uluslararası kriterler, hem de Türkiye’nin konudaki duruşu ve gelişmesi temel alındı.
Sizce, Türkiye’nin genel sürdürülebilirlik durum ve seviyesini temsil edecek mi bu örnekler?
Sürdürülebilir Kalkınma prensipleri ile yakın tarihte tanışmış ve uygulamaya başlamış bir ülke olarak başvurular sürpriz bile oldu diyebiliriz. Değerlendirdiğimiz birbirinden güzel ve ilginç uygulamalar gelecek için de çok cesaret verici oldu. Hatta puanlama yapan bağımsız değerlemecilerimiz ve teknik danışma kurulu üyelerimiz seçim yapmakta zorlandıklarını ifade ettiler. Birbirine çok yakın puanlar alan birçok çalışma oldu. Sadece 75 puan üzeri 54 uygulamayı son eleme için alabildik. 70 puan üzeri 77 proje vardı. Kısacası toplam içinde not ortalaması oldukça yüksekti. Sonra da çok titiz bir çalışmayla 24 uygulama belirlendi. Bu uygulamalara baktığımızda tarım, enerji, atık yönetimi, su ve çevre yönetiminin yanı sıra bazı sektör çalışmalarının da yer aldığını görmekteyiz. Bu çalışmalarla Rio+20 Zirvesi’nde ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceğimize inanıyoruz. Bu deneyimi genişleterek ve geliştirerek ileriye taşıma hedefindeyiz.
Ayrıca ilk 24’e giremeyen uygulamaları da kamuoyu ile paylaşmayı hedefliyoruz. Böylece değişik paydaşlardan çok farklı uygulamalar gelecekteki sürdürülebilirlik uygulamaları için örnek olabilecek. Sürdürülebilir Kalkınmanın en iyi uygulamalarını paylaşmanın en büyük önemi benzer çalışmalar için yol göstermesi, cesaretlendirmesi ve benzer uygulamaların artırılabilmesi yani geniş tabana yayılmasıdır. Tabii ki bu süreçte ilk uygulamayı yapan kurumlar da kendi bilinirlik ve liderliklerini duyurarak ödüllendirilmiş olacaklar.
Peki, Rio+20’ye yönelik beklentileriniz nelerdir? Tartışma noktaları olarak belirlenen yedi alt başlıktan hangileri ön plana çıkacak sizce? Şehirler, enerji, gıda güvenliği, tarım…
Rio+20 oldukça geniş kapsamlı ve konuların değişik paydaşlar tarafından ele alındığı uzun bir toplantı. Şahsen toplantıdan bir küresel sözleşme beklemiyorum. Bunu uygulamaya alabilmek oldukça zor olabilir çünkü sorunlar bölgeden bölgeye değişiyor. Ülkelerin dinamikleri farklı, sorunlar farklı seviyelerde olabiliyor.
Bu nedenle şu an küresel sorunlar içinde en ivedi ve en fazla ortak paydada olan alanlarda bir işbirliği çağrısı olabilir. Saydığınız başlıkların hepsi çok önemli.
İlk ana başlık, yoksullukla mücadele ve sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde yeşil ekonomi olarak belirlenmiş. Türkiye’nin yeşil ekonomi performansını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugün sürdürülebilirlik dünyanın en önemli gündem maddesidir. Türkiye sürdürülebilirliği henüz yeni konuşmaya başlamasına rağmen, konu hızla ve kapsamlı olarak gündemimize giriyor. Sürdürülebilir kalkınmanın hedefi dünya üzerinde yaşamın devamı ve her bireyin temel ihtiyaçlarının sağlanması olduğunda etki zinciri çok geniştir; o nedenle de kapsam geniştir.
Dünyada bugün kurulmuş olan ekonomik sisteme baktığınızda sadece çevreci olmak ile sürdürülebilirlik mümkün değildir. Çalışmak, üretmek ve para kazanmak zorundayız. Bu döngüyü ekosistemle dost ekonomik altyapıya bağlayabilmek için yeşil ekonomi şart. Bazı iş modellerinin ve ürünlerin değişimi zorunlu gözüküyor.
Türkiye bu altyapıyı anlama sürecine yeni başlamıştır. Şu an sadece belli alanlara yatırım anlamında odaklanma gündemde. Yenilenebilir enerji kaynakları, atık yönetimi, su kaynakları gibi… Yakın zamanda bizi daha bütünsel bakışlara ve çoklu olumlu sonuçlara taşıyabilecek çözümlere ihtiyaç vardır. Türkiye’de sürdürülebilirliğin önündeki en önemli engelse, kurumların beraber çalışamaması ve güçlü rekabet anlayışı diye düşünüyorum.
İkinci ana başlık ise Sürdürülebilir Kalkınma için kurumsal çerçevelerin oluşturulması olarak belirlenmiş. Bu gündem hakkında sizin yorumlarınızı alabilir miyiz? Örneğin emisyon indirim politikaları açısından artık devletlerarası anlaşmaların mümkün olmadığı, yerel yönetimler ve şirketlerin inisiyatif kullanacağı söyleniyor.
Devletlerin bugüne kadar emisyon politikaları açısından anlaşamamış olması üzücü ama daha önce de belirtildiği gibi her ülkenin dinamikleri farklıdır. Bu nedenle aynı çözüm her ülke için geçerli olamaz.
Yukarıdan aşağıya doğru direktifler stratejisi ile gelişen küresel politika belirleme anlayışı bu engele takıldı. Bu nedenle aşağıdan yukarı uygulama pratiklerini temel alan anlayışlar bir müddettir sorgulanmaya başladı.
Türkiye emisyon azaltma sorumluluğunun önemine hakim olarak bir çalışma yapıp, ülke olarak yapabileceği katkıları kendi adına planlayabilir. Söylerken çok kolaymış gibi gelen bu beklenti aslen tüm sektörlerin tek tek aynı sorumluluğu taşıyarak planlama yapabilmeleri gerçeğine dayanır.
Şirketlerin inisiyatif kullanması daha kolay olabilir çünkü çimento, seramik, enerji üretimi ve benzeri enerji yoğun sektörler başta olmak üzere satışları doğrudan ilgilendiren küresel bir sistem kuruluyor. Üretimde düşük emisyon strateji ve teknolojiniz bulunmuyorsa ürününüzü satabilmeniz her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bu bir piyasa kısıtlaması şeklinde karşımıza çıkmaya başladı. Örneklerini görüyoruz. O nedenle şirketlerin kullandıkları inisiyatifler ve gönüllü uygulamalar ile çözümler hızlanacak. Ancak yine de kamu-özel sektör işbirliğinin çok daha önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü üreterek satamadığımız her ürün ülke ekonomisi için zarar yazmaya başlayacak.
Eklemek istedikleriniz?
Unutmamak gerek ki, ekosistemler ve insan yok ise ekonominin var olması da mümkün değildir, çünkü yaşamda yoktur. Dolayısı ile ekonomik model ne olursa olsun her ikisini de koruyacak ve geliştirecek bir altyapı kurgulanmalıdır. Rio toplantısının konuyu hatırlatıcı ve bir seviye daha somutlaştırıcı bir rolü olacağına eminim. Başarabilmek için hızla ve birlikte çalışmamız gerekiyor. İlginiz için teşekkür ederiz.