Yazı: Bahar KESKİN, Özlem ÇEVİK KOPER, CSR Consulting Turkey
Uzun vadeli ekonomik kalkınma ve küresel pazarda rekabet avantajı sağlamak için sürdürülebilirlik yönetiminin önemi hızla artıyor. Artık şirketler açısından yüksek sürdürülebilirlik performansı göstermek, gönüllü bir faaliyet olmaktan ziyade ticari bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Bunun örneklerini “Bir Rekabet Avantajı Olarak Sürdürülebilirlik” seminerinde dinleme olanağı bulduk.
Sürdürülebilirlik konusu Hollanda hükümetinin ve Hollanda kökenli şirketlerin gündeminde önemli bir yer tutuyor. Bu konunun stratejik olarak yönetilmesi gereği ve başarılı bir uygulamanın ise sadece kendi ülke veya fabrika duvarları arasında değil, ticari ilişkide bulunulan tüm tarafların katkılarıyla gerçekleşebileceği tartışma götürmüyor. Bu sebeple Türkiye ve Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yıldönümü kutlamaları ve ticari ilişkilerin güçlendirilmesi çerçevesinde bu konuya özel bir yer verildi.
İstanbul Ticaret Odası’nın ev sahipliği yaptığı seminere Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Türkiye ve Hollanda’da faaliyet gösteren şirketlerin yöneticileri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, sektör kuruluşları ve medya temsilcilerinden oluşan 300’ün üzerinde kişi katıldı.
Seminerin açılış konuşmasını yapan İTO Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş, sürdürülebilir ekonominin sağlanabilmesi için iş dünyasına görevler düştüğüne işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz iş adamları olarak sonsuz bir kazanma hırsı içerisinde değiliz. Çalışanları insanca yaşatarak, kullandığımız kaynakların hakkını vererek, geridönüşüm yaparak, enerjiyi düzgün kullanarak, dolayısıyla rekabet konsepti ile sürdürülebilirlik konseptini bir araya getirerek yaşamak zorundayız. Eğer bunu yapamazsak bugün bir şeyler kazandığımızı düşünebiliriz ama yarın çocuklarımıza çok kötü bir miras bırakırız.” Hollanda Başbakanı Mark Rutte de konuşmasında sürdürülebilirlik için gereken değişimde liderlik rolünün iş dünyasında olduğunun altını çizdi. Hükümetlere de örneğin sürdürülebilirlik kriterlerine uygun üretilmiş ürün ve hizmetleri tercih ederek, bu yönde piyasaya örnek teşkil etmek gibi rollerin düştüğünü belirtti. Rutte’nin bu görüşü seminerin, yönetici paneli bölümünde söz alan şirketlerinin üst düzey yöneticilerinin konuşmalarında yankı buldu. Sadece reklam amacıyla sürdürülebilirlik kapsamında atılan adımlarının şirketlere yarardan çok zarar getireceğini vurgulayan Rutte, sürdürülebilirliği yönetim kurullarından fabrikalara, genel merkezden en küçük iş birimine kadar uygulayan, yani DNA’sına işleyen şirketlerin rekabette bir adım önde olacaklarını sözlerine ekledi.
Seminerin ilginç anlarından biri de Türkiye ve Hollanda kökenli şirketlerin üst düzey yöneticilerinin katıldığı panel oldu. Dr. Artunç Kocabalkan’ın moderatörlüğünü yaptığı yönetici panelinde Hollanda Başbakanının yanı sıra, Akçansa Genel Müdürü Hakan Gürdal, Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, Philips Ortadoğu ve Türkiye Başkanı CEO’su Roy Jakobs, Royal Haskoning DHV CFO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Jaska de Bakker ve Turkcell Kurumsal İletişim ve İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler söz aldılar.
Toplantıda Philips Ortadoğu ve Türkiye Başkanı CEO’su Roy Jakobs, dünyada yaşanmakta olan, kentleşme sürecinde Philips’in geleceğin şehirlerini oluşturmada kendisini nasıl konumlandırdığını anlattı. Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu da inovasyon açısından sürdürülebilirlik konusunun nasıl bir itici güç olduğuna ve yeni ürün geliştirme ile yeni ortaklıklar kurmadaki katkısına değindi.
Panelde söz alan tüm yöneticiler, sürdürülebilirlik yönetiminin taşıdığı stratejik önemi vurguladılar. Bu bakış açısıyla geliştirdikleri ürün ve hizmetlerden, kurumsal politika ve süreçlerden örnekler verdiler.
Seminerin bir başka ilginç anı izleyicilerin, anında oylama sistemiyle sürdürülebilirliğin çevresel, sosyal ve ekonomik boyutuna dair sorulardan oluşan ankete katılması oldu. Böylelikle bir yandan bilgi dağarcıkları gelişirken diğer yandan da konuşmacılara yeni sorulara yanıt vermeleri için fırsat oluştu. Anket sorularından biri “Türkiye’de kadınların orta ve üst yönetimde temsil edilme oranı kaçtır?” idi. Katılımcıların beklediğinden düşük çıkan “yüzde 3” cevabı, hem yönetici panelinde hem de programda yer alan çalıştaylarda bu oranın yukarı çekilmesi gerektiğine yönelik yorumlara yol açtı.
Programda yer alan üç paralel çalıştayda, on farklı kuruluşun temsilcileri sürdürülebilirliğin çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları ile rekabet açısından önemini ele aldılar. Bir izleyicinin dile getirdiği “şirketlerin sürdürülebilirlik raporlarını kim okuyor?” sorusu oldukça ilgi gördü. Sürdürülebilirliğin rekabet açısından önemine odaklanan çalıştayda konuşan Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi Hollanda Ağı Başkanı André van Heemstra, stratejik sürdürülebilirlik yönetimi yapmak isteyen şirketler için, ünlü yazar ve araştırmacı Peter Senge’nin Gerekli Devrim (The Necessary Revolution) adlı kitabında yer alan “paydaşlar için değer yaratma” modelini referans gösterdi.
Çalıştaylarda sürdürülebilirlik söz konusu olunca, her kurumun yapabileceklerinin farklı olduğunu ve kararlı yaklaşımların kurumsal performansı nasıl doğrudan etkilediğini görmüş olduk.
Verilen mesaj açık: “Özel sektör sürdürülebilir iş uygulamalarında başrolü üstleniyor. Her konuda olduğu gibi bu alanda da, öncü şirketler rekabet avantajı ve önemli ticari faydalar sağlıyorlar”. CSR Consulting Turkey olarak görüşümüz o ki, bu seminer sürdürülebilirlik yönetiminin artık bir rekabet konusu haline geldiğinin algılanması açısından faydalı oldu. Özellikle ev sahibi İTO’nun her büyüklükteki şirkete erişimi olması ve konunun önemini bu vesileyle vurgulaması son derece etkili oldu. Ayrıca bir başbakanın sürdürülebilirlik için özel sektöre liderlik çağrısı yapması ve kamu sektörünü engelleyici değil, teşvik edici olarak konumlandırması izleyiciler ve konuşmacılarda olumlu izlenim bıraktı. Etkinlikte aktarılan tüm iyi uygulama örnekleri, sorulan sorular ve konuşmacıların konularına samimiyetle sarılmış olmaları pek çok izleyiciye ilham verdi.
Amacımız sürdürülebilirlik yönetiminin sadece büyük, uluslararası şirketlerin gönüllü bir girişimi değil, küreselleşmenin getirdiği bir gereklilik olduğunu vurgulamaktı. Bu konunun artık rekabeti etkileyen faktörlerden biri olduğunun altını çizmiş olduk. Umarız bunu yaparken de katılımcılara motive edici bir deneyim yaşattık. Bu etkinliği anlamlı kılmak adına, değerli bilgileri ve emekleri ile katkıda bulunan tüm seminer ortaklarımıza, panel ve çalıştay konuşmacılarına teşekkür ediyoruz.
“Kollektif Aksiyon Gerektiği Ortaya Çıktı”
Programdaki konuşmacılar, sürdürülebilir gelecekte rol alması gereken önemli paydaşları, devletten
sivil toplum kuruluşlarına, iş dünyası önderlerinden konunun birinci derece uygulayıcılarına kadar içermesi açısından çok yönlü düşünülmüş. Global Compact temsilcisi André van Heemstra’nın dediği gibi, sürdürülebilir bir gelecek “kolektif aksiyon” gerektiriyor ve bu da tüm paydaşların bu çabaya dahil olmasıyla mümkün kılınabilir.
Ayrıca örnek uygulamalarda, şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini sadece üretim süreçlerine değil, tedarik zincirlerine ve tüketicilerin ürünlerini kullandıkları süreçlere de yansıtacak şekilde tasarladıkları görülüyor. Belli ki; vizyoner şirketler, kâr ve verimlilik hedeflerinin yanı sıra, işlerinin uzun vadeli devamlılığını gözeterek ürün ayakizlerini belirli oranda azaltma hedeflerini de belirlemeyi ihmal etmiyorlar. Hem dünyamız hem de iş dünyası açısından umut verici gelişmeler olduğunu görmek çok güzel.
Rekabet gereği, bu anlayışın şirketlere ve sektörlere yayılacağı düşüncesindeyim. Konuşmacıların da sıkça belirttiği gibi, sürdürülebilirlik, samimiyetle şirketlerin her bireyine nüfuz ettikçe ilerlememek mümkün değil. Birlikte ve derinlemesine çalışma fırsatı sunan nice etkinliklerin yapılması dileğiyle, emeği geçen herkese teşekkürler.
Berivan Mine Ferhanoğlu, Proje Yöneticisi, Koç Holding
“Konuşulanlar, Gerçekten Çok İlham Vericiydi”
Vincent Bouvard, PUBLICIS MODEM, İcra Kurulu Üyesi“Zıt Görüşlerin Dinamizmi İzleyicilerle Buluştu”
İTO’da sohbet etme olanağı bulduğumuz iş dünyasının temsilcilerinin karar oluşması önemliydi. Bu seminerin sürdürülebilirlik konusunda pek çok şirkete kendilerinde mevcut olmayan bilgi ve rehberliği sağladığı kanısındayım. Bu nedenle katılımcılar için sonuca yönelik katma değer yarattığınız için kutlarım.
Farklı felsefesi olan ve farklı başarı kriterlerine (zaman, kaynak, insan gücü gibi) yatırım yapan panelistlerin aynı oturumda bir araya gelmeleri müthiş bir değer yaratabiliyor. Bazen zıt görüşlerin yarattığı dinamiklerin enerjisi izleyici kitleye de bulaşarak hoş ve akılda kalan mizansenler yaşanıyor. Bunun yaşandığı bir seminer oldu.
Eser Büyükaydın, Yaşamak Vakfı Başkanı
“Nokta Atışı Bir Etkinlikti”
İşi gereği, sürdürülebilirlikle ilgili tüm etkinlikleri takip etmeye çalışan birisi olarak, bu kadar hedefe ulaşan az organizasyon izlediğimi söyleyebilirim. Yapılmak için yapılan, dostlar alışverişte görsün diyen bir etkinlik değildi. Bunda har zamanki gibi işbirliğinin önemi vardı bence. İstanbul Ticaret Odası, taşın altına elini koymuş oldu. İzleyiciler arasında her zaman gördüğümüz bildik yüzler yerine, ekonominin birebir içindeki insanlar vardı ve zengin bir bilgi alışverişi yaşandı. Ben bu etkinliğin, Türkiye’de yeşil ekonominin gelişiminde ufak bir kilometre taşı olduğuna inanıyorum. Hollanda Kraliyeti İstanbul Başkonsolosluğu’nu, İstanbul Ticaret Odası’nı ve CSR Consulting Turkey ekibini yürekten kutluyorum.
Barış Doğru, EKOIQ Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Uluslararası Ticaret ve Sürdürülebilirlik Kitapçığı
Özellikle uluslararası şirketlere tedarikte bulunan Türk şirketlerine yönelik olarak hazırlanan “Uluslararası Ticaret ve Sürdürülebilirlik” adlı kitapçığın lansmanı da seminerde yapıldı. Ülkemizdeki sürdürülebilirlik trendleri ve uygulamalarından örneklere yer veren kitapçığın “Adım Adım Sürdürülebilirlik” bölümünde sürdürülebilirlik yönetimi kapsamında kapasitesini geliştirmek isteyen şirketler için temel adımlar yer alıyor.
Kitapçık 2010’da CSR Consulting Turkey ve TKSSD tarafından geliştirilmiş ve Hollanda Kraliyeti İstanbul Başkonsolosluğu İnsan Hakları Fonu’nun maddi katkılarıyla yayımlanmıştı. Bu kez CSR Consulting Turkey tarafından güncellendi ve Hollanda Kraliyeti İstanbul Başkonsolosluğu İnsan Hakları Fonu ve İstanbul Ticaret Odası’nın maddi katkılarıyla yeniden yayımlandı.
Kitapçık www.csrconsulting.nl adresinden indirilebiliyor.
İş Dünyasının İnsan Haklarına Saygı Gösterme Sorumluluğu El Kitabı
Seminerde, insan hakları konusunun şirketlerde nasıl yönetileceğine dair yol göstermeyi amaçlayan bir el kitabının da lansmanı yapıldı. “İş Dünyasının İnsan Haklarına Saygı Gösterme Sorumluluğu” adlı 44 sayfalık bu el kitabının içeriği, CSR Consulting Turkey tarafından, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi Hollanda Ulusal Ağı’nın 2010 yılında yayımladığı “How to Do Business with Respect for Human Rights: A Guidance Tool for Companies” adlı çalışmasından esinlenerek geliştirildi.
Bu rehberi yeni gelişmeler ışığında uyarlayıp ve güncellerken, Birleşmiş Milletler’in 2012’de yayımladığı “The Corporate Responsibility To Respect Human Rights, An Interpretive Guide” (İnsan Haklarına Saygı Göstermeye Yönelik Kurumsal Sorumluluk: Açıklamalı Rehber) (HR/PUB/12/02) adlı yayından faydalanıldı. Özel sektörde insan hakları konusunun nasıl yönetilebileceğine odaklanan bu rehberin dilimize kazandırılmış olması, umarız konunun kurumsal ve sistemli yaklaşımlarla ele alınmasına katkı sağlayacaktır.
El kitabı www.csrconsulting.nl adresinden indirilebiliyor.
Not: “İş Dünyasının İnsan Haklarına Saygı Gösterme Sorumluluğu El Kitabı”, Hollanda İnsan Hakları Fonu MATRA Decentral Programı’nın mali katkılarıyla hazırlandı ve yayımlandı. CSR Consulting Turkey bu yayının içeriğini İstanbul Ticaret Odası ve Hollanda Kraliyeti İstanbul Başkonsolosluğu’nun desteğiyle gerçekleştirdi. Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi Hollanda Ulusal Ağı’ndan Huib Klamer ve David Vermijs de bu yayının içeriğine katkıda bulundular.
EKOIQ Dergisi Aralık 2012 Sayı: 24