“Henüz Gerçekle Yeterince Yüzleşmedik”

Dünyanın en prestijli gazetelerinden The Guardian’ın sürdürülebilirlik başeditörü olan Jo Confino, geçen ay İstanbul’da düzenlenen Yeşil İş-Green Business Konferansı’nın en merakla beklenen konuklarından biriydi. Konferansta birkaç ayrı oturuma katılan ünlü gazeteci, tam da kendisinden beklenildiği gibi samimi açıklamalar yaptı, kışkırtıcı sorular sordu. EKOIQ’ya konuşan Confino, dünyada sürdürülebilirlik konusunda zihinsel değişimin henüz yeterli seviyede olmadığına dikkat çekerek, değişimin gerçeklerle yüzleşmekten ve bütün süreçleri beraber düşünebilmekten geçtiğini söyledi…

Özgür ÇAKIR 

Mevzu, ekoloji ve sürdürüle­bilirlik olunca her ne hik­metse akan sular duruyor. Hükümetler, STK’lar, firmalar, tü­keticiler bu konuda “sözde bir duyarlılık” göstermek için neredeyse birbirleriyle yarışıyor. Yani yapılma­sı gerekenlerin büyük kısmı halen sözde kalıyor. Elbette dünya bir yandan ekolojik krizin sonuçlarıyla daha fazla yüzleştikçe, çözüm için gösterilen çabalar da artıyor. Ama resmin öteki yüzündeki gerçek, bütün bu kurumların ve insanların öylesine önünde gidiyor ki…

Tam da bütün bu gerçeğin ortasında, bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Yeşil İş – Green Business Konferan­sı önemli bir görev üstleniyor aslın­da. Geçen ay İstanbul Swissotel’de düzenlenen konferansta iş dünyası­nın yeşil yol haritası, 100’den fazla konukla masaya yatırıldı. Ancak ko­nuklar arasındaki bir isim ise zekice soruları ve provokatif tavrıyla diğer­lerinden bir adım öndeydi: Jo Con­fino. Kendisi 24 yıllık gazeteci. The Guardian gazetesinin sürdürülebilir iş başeditörü. Hatta bu resmi unva­nı bir yana, Confino için neredeyse dünya çapında bir tür “sürdürülebi­lirlik lideri” dersek abartmış sayıl­mayız. Capacity Global’ın yönetim kurulu üyesi de olan Confino, ayrıca çalıştığı gazetenin yıllık sürdürüle­bilirlik denetiminin gerçekleştirilmesini sağlayan kişi. Dünyaya yön veren politikacılardan iş dünyasına ve akademisyenlere kadar önemli isimlerle yaptığı sıra dışı röportaj­larla tanınan Confino, iki gün süren Yeşil İş Konferansı boyunca katıldığı oturumlarda, dünyadaki verili duru­mun vahametini açıkça anlatan ve düşünce değişikliğinin önemine en çok vurgu yapan isim oldu. Hal böy­le olunca EKOIQ olarak Confino ile konuşmak da farz oldu.

“Binlerce Parlak Yıldız”
Kendisiyle sohbetimizde fırsat bulur bulmaz konuyu değişime getiriyo­ruz. Confino son derece ihtiyatlı ko­nuşuyor ve değişimin zor olduğunu düşünüyor. Son 10-15 yılda yaşanan değişime de dikkat çeken Confino, “Herkes sisteme kilitlenmiş durumda. Halbuki, kafamızı oradan çıkarmamız gerekiyor. Sistemin bizi kontrol et­mesi yerine, biz sisteme hâkim olma­lıyız. Artık siyasi partiler, STK’lar ya da hükümetler, değişimi tek başına gerçekleştirimeyeceklerini anlamış durumdalar. Evet, her biri tek başına değişime katkı sunabilir ama toplam­da sahici bir gelişme yaşanmıyor as­lında” diyor.
Confino değişim ve sürdürülebilirlik konusunda genel bir farkındalığa ulaşmak için bütün değişkenlerin göz önüne alınması gerektiğini sa­vunuyor. Politik sistem, iş dünyası ve STK’lardan oluşan yapının öne­mine değinen Confino, “Önce bu sistemdeki parçalar bir araya getiril­meli. Örneğin bir ürünü düşünün. Hammaddesi nereden geliyor? Kim üretiyor? Nasıl satılıyor? Alternatif­ler neler? Hükümet ne gibi düzen­lemelerde bulunuyor? Tüketiciler farklı olarak neler yapabilir? Bu soruları sormak gerekiyor. Cevaplar sayesinde bunlar arasındaki ilişkiyi öğrenerek durumu daha iyi kavra­yabiliyorsun” diyor. Confino, bütün paydaşların deneyimlerini paylaşa­rak hareket etmelerinin de önemine dikkat çekerek, değişimin ancak bu tür bir yöntemle hızlanabileceğine inanıyor.
Confino’ya göre bir diğer sorun da değişimin nasıl olduğunu bilmeme­miz. Hem iş dünyasında hem de ya­şamın kendisi için gerekli cevaplara, binlerce farklı değişkeni yan yana koyarak varılabileceğini kaydeden Confino, “Binlerce parlak yıldızı gökyüzünde yan yana getirerek bir süre sonra bir evren meydana geti­rirsin” diyor.

“Sahici Adımlara İhtiyaç Var”
Son dönem ABD’de yaşanan ku­raklık ve buna bağlı olarak dünya­da genel anlamda gıda fiyatlarının yükselme eğiliminden söz açan Confino, dönüşü olmayan bir nok­taya doğru gidildiğini ve sürdürüle­bilirlik anlamında şu anda her şeyin kontrol altında olmamasına rağmen herkesin az da olsa yapacağı sahici katkılarla bunu tersine çevirebilece­ğini söylüyor.
Confino sözü sürdürülebilirliğin bugününe de getiriyor. İyi niyetli çabalara rağmen sürdürülebilirliğin hâlâ geniş yığınlar tarafından içselleştirilmekten çok uzak olduğunu düşünüyor. Potansiyel tehlikenin farkında olmasına rağmen umudun diri tutulması gerektiğine de inanan Confino, “Gelecek hakkında çok kö­tümser olabilirim ve tamamen vaz­geçebilirim. Ya da fazla iyimser olup yaklaşan tehlikeyi görmezden gele­bilirim. İki yaklaşım da şu aşamada doğru değil. Örneğin teknoloji her şeyin cevabını verecek deniyor ama insanlar söz konusu teknolojileri hangi şartlarda nasıl kullanıyor, buna bakmak lazım. Hayatı çok se­viyorum, yaşadığım için keyifliyim. Üstelik potansiyel felaketi bildiğim halde. Bence, bu krizi nasıl yöne­teceğimize dair geçeklerle yüzleş­meliyiz ve pozitif olmanın yollarını bulmalıyız” diyor.
Sürdürülebilirlik kültürünün ve uy­gulamalarının yaygınlaşmasında hü­kümetlerin rolüne de değinen Con­fino, medyaya bu konuda büyük rol düştüğünü hatırlatıyor. Samimi ve sahici bir gazetecilikle, değişim için hükümetler üzerinde baskı kurulabileceğini kaydeden Confino yeşil ve sürdürülebilirlik başlıkları­nın gazeteciliğin en önemli disiplin başlıklarından biri olacağından bah­sediyor.
Yeşil İş vesilesiyle iş dünyasının yaklaşımlarını da konuştuğumuz Confino, sürdürülebilirliğin en iyi uygulandığı ülkelerde bile iş dünya­sının hâlâ, “Şu küçük adımı atayım, sonra nelerin değiştiğine bakarım” mantığıyla davrandığını söylüyor. Confino birçok başlığın da sadece sözle sınırlı kaldığına dikkat çeke­rek, “Bu bir çelişki. Örneğin sadece konferanslarda kötü giden şeyler­den bahsetmek çok önemli değil. Gerçekle yüzleşmek değil bu. Kon­ferans bitince binadan çıkanlar yine aynı meşguliyetleriyle uğraşıp, aynı hayatlarını yaşıyorlar. Gerçekliği hatırlamak için tek başına bir takım istatistikler ya da sayılar bir şeyler hissettirebilir mi sizce?” diyor.

“Türkiye İşin Başında Bile Değil”
Türkiye’deki Yeşil İş Konferansı’na gelmeden önce ABD’deydim. ABD, sürdürülebilirlik konusunda İngiltere’den daha geride. İngiltere’de bazı büyük firmalar ise buna öncülük ediyorlar. Risk analizlerini yapıp iş süreçlerini kökten değiştirmeye çabalıyorlar. Çünkü yakın bir gelecekte ürünlerinin hammaddelerinin bile güvenliğini sağlayamayacaklarını anladılar. Yeni stratejiler belirleyip yeni ürünler tasarlıyorlar. Öte yandan hâlâ çoğu firma hiçbir şey yapmıyor. ABD’de ise firmaların çoğu çok az şey yapıyor. Her şeyin başında gibiler. Türkiye’de ise ABD’den de geride bir durum gözledim. Örneğin firmalar sürdürülebilirlik raporları hazırlamaya başlamış ve sayıları artıyormuş. Ama bu raporlama süreci aslında işin başı bile değil. Türkiye’deki değişimin biraz da aslında çokuluslu şirketlerin zorlamasıyla olduğu da dikkat çekiyor. Politik bakış ve tüketim tarzı da bu değişime eşlik etmeli diye düşünüyorum.

EKOIQ Dergisi Aralık 2012 Sayı: 24

Önerilen makaleler