Gezi olayları üzerine giderek daha derin ve nitelikli yorumlar ve analizler yapılmaya başlandı. Bunlardan birisi de Optimist dergisinin Temmuz sayısında yer alıyor. Zülfü Dicleli’nin Optimist için kaleme aldığı analizi sizlerle paylaşmak istedik.
Gezi, yatay bir küresel ağ. Zamanda ve mekânda mobil bir ağ. Yatay iletişim, açık kaynak ve eşit haklı katılım üzerinde yükseliyor.
YAZI: ZÜLFÜ DİCLELİ
Optimist Dergi Temmuz Sayısı
Oyun değişti. Tunus’tan Kahire’ye İstanbul’dan Sao Paulo’ya Gezi, oyunu değiştirdi. Kafalarının “fabrika ayarlarını” reset etmeyenler gelecekte ya oyun dışı kalacak, ya yenilgiye mahkûm olacak. Oyunun yeni yönelimi şunu gösteriyor: Yatay dikeyi, yumuşak serti, bilgi dezenformasyonu er geç yenecek.
Tanık olduğumuz olaylar direniş, protesto, isyan, kitlesel eylem, eleştiri, pasif direniş; bunların hiçbiri değil, ya da bunların hepsi ve daha fazlası; yeni bir kalite: Gezi!
Gezi, yatay bir küresel ağ. Zamanda ve mekânda mobil bir ağ. Yatay iletişim, açık kaynak ve eşit haklı katılım üzerinde yükseliyor. Etkin düğüm noktası, node olarak dün Tahrir belirdiyse, bugün Taksim ya da Sao Paolo öne çıkıyor, yarın bir başka yer çıkacak.
Gezi insanlarının sadece meydanlarda boy gösterdiklerini sanmayın. Gezi insanları her yerdeler; onlar alışılmış muhalefet tarzlarına yabancı, onlar her gün yaptıkları faaliyetlerle dünyayı bugünden değiştiren, daha yaşanılabilir kılmaya çalışan, her gün politika yapan insanlar. Mikro-kredi girişimlerinden, perma kültür denemelerine, yeşil enerjiden katılımcı kentleşme projelerine, yeni tür kooperatiflerden sosyal şirketlere, yeni tür bağışçılıktan sosyal fayda üreten girişimlere, Viki’cilerden duran adamlara ve Assange ya da Snowden’lara kadar…
Gezi, küreselleşen dünyada hayatı değiştirmenin yeni tarzı. Sosyal ağlar bugün başlıca değişim aktörü. Merkezsiz, emir-komutasız, kendi kendine örgütlenen karmaşık sosyal ağların sayısız düğüm noktasında çok kesimli, çok fikirli, çok renkli eylemler, değişimler, sosyal inovasyonlar çağlayanı.
Yeniçağın yatay varoluşunu geleneksel dikey yapılar -iktidarlar, devletler, partiler, merkezi medyalar ve şirketler-hiçbir şekilde anlamıyor; onlar hayatın gelişimine dikey paradigmayla bakıyor. Hayatı hiyerarşiler, emir ve komuta zincirleri, yukarıdan aşağı iletişimler ve ayırıcı sınırlar, kapalı sistemler olarak algılamaya çalışıyorlar. Yatay olarak gelişen açık sistemlerin davranışını ve dolaysız iletişimini, hele yaratıcılığını hiç anlamıyorlar. Onun için tepkileri de dikey oluyor: Dikey müdahaleler, emirler, tebliğler, bölme çabaları…
Görüyoruz, boşuna! Çünkü yatay ağlardakiler ve alanlardakiler kendi içlerinde ve bütün çevreleriyle sürekli iletişim halinde olan, fikir değiş tokuşu yapan, birbirlerini “bilinçlendiren”, bir tür “organik” kalabalık; o yüzden kolay kolay geri püskürtülemiyor, dağılıp dağılıp yeniden toparlanabiliyor ve de sonuç alıcı olabiliyor.
Evet, yatay er geç dikeyi yenecek!
Gezi yumuşak güce dayanıyor. Onun değerleri var. Değer odaklı. Özgürlükçü, katılımcı, doğa ve insan merkezli. Gezi insanları bireysel taleplerini dile getirirken tüm toplumun özlemlerinin ifadesi oluyorlar. Gezi süreç içinde kendi sanatını, kendi sözünü, kendi sesini yaratıyor. Gezinin bu yumuşak gücü sosyal medyada anında küreselleşiyor.
Gezi’yi, kolluk kuvvetlerinin yaptığı gibi sert güçle, şiddetle, baskı ve yasaklarla sindirmek mümkün değil; varlıkları polisle çatışma performasına bağlı küçük maceracı grupların denediği gibi onu şiddete çekmek de mümkün değil. Duran adam, tek başına ve sadece durarak gezi karşıtlarının zafer çığlıklarını ağızlarına tıktı.
Ekonomide kol kuvvetinin yerini bilgi ve fikre bırakmaya başladığı bir çağda bunda şaşıracak ne olabilir ki!
Evet, yumuşak güç sert gücü yenecek!
Gezi, bir açık sistem olarak hem kendi içinde hem çevresiyle sürekli iletişim halinde, düzenli geribildirim alıyor. Gezi insanları hem eğitimliler hem de sürekli bilgileniyorlar. Yatay iletişimle çok sayıda insan, çok sayıda başka insana, çok sayıda merkez, çok sayıda başka merkeze kendi mesajlarını, ürünlerini, fikirlerini, örgütlenme önerilerini, tekliflerini veya eleştirilerini iletebiliyor. Gezi insanları, aydınlanmış insanlar.
Gezi karşıtlarının tarihsel deneyimi geleneksel örgütlenmelerle, geleneksel kitle eylemleriyle sınırlı. Eski çağların kalıntısı: Eğitimli insanların küçük bir azınlık oluşturduğu, insanlara herhangi bir şey -üretim, savaş, miting-yaptırabilmek için onları hiyerarşik şekilde örgütleyip, yukarıdan aşağı emirlerle yönetmenin zorunlu olduğu bir çağın. Onlara yaptırtmak istediğiniz şeyin kendi yararlarına olduğuna ikna etmek için de onları sürekli dezenformasyon, yalan, propagandayla beslemek zorunda olduğunuz bir çağ.
Bugün ise bunların etkisi çok kısa ömürlü. Bugün eğitimli insanlar giderek toplumun çoğunluğunu oluşturuyor, ömür boyu öğrenim yaygınlaşıyor.
Bir bilgi işçisi, bir dijital ağ zanaatkârı insani değerleri çiğneyen dev bir çokuluslu şirketin itibarını bir anda yerle bir edebiliyor.
Evet, bilgi toplumunda bilgi, dezenformasyonun, cehaletin mezarını kazıyor.
Gezi insanları yatayı, yumuşak gücü ve bilgiyi temsil ediyor. Onun için geleceğin yollarına işaret ediyorlar. Gezi, yeni sosyal çağın kapısını açan muazzam bir sosyal inovasyon!
Gezi, iş dünyasına, şirketlerimize, yöneticilerimize, reklamcılarımıza ve kurumsal iletişimcilerimize de şimdiye kadar olduğu gibi devam etmenin artık mümkün olmadığını göstermiş olsa gerek. Gezi insanları yarının (hatta çoğu bugünün) çalışanları, müşterileri, tedarikçileri, yönetici adayları. Yarın işletmelerimizin ağır basan kısmı gezi insanlarından oluşacak, gezi insanlarının kurduğu girişimler tedarikçimiz olacak, müşterilerimiz gezi insanları olacak. Şirketlerimizi onlara emanet edeceğiz.
Özgürlüklerine canları kadar önem veren, değer odaklı, doğaya ve toplumsal olana saygılı, sanatla iç içe, yaratıcı dünya vatandaşları olan bu insanların sayısı ve etkinliği giderek artacak. Kâr odaklı anlayışlarla, sosyal yaşama ve doğaya yıkım getiren iş modelleriyle, hiyerarşik yapılarla, dayatmacı tarzlarla, kapalı sistemlerle bu insanlarla iş yapmak mümkün olabilir mi? İtibarlı marka, çalışılmak istenen şirket, etik ve kurumsal vatandaş olunabilir mi?