#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
yeni bir surdurulebilirlik anlayisi gerekiyor

Yeni Bir Sürdürülebilirlik Anlayışı Gerekiyor

“Sürdürülebilirlik, hepimizin yaşamının bağlı olduğu ekosferde bir arada yaşamanın yeni siyasetidir” diyor Dr. Joseph Zammit-Lucia. Bağımsız bir bilimadamı ve yorumcu, WOLFoundation.org’un başkanı ve çevre fotoğrafçısı olan Zammit-Lucia’nın, Guardian’ın Sürdürülebilir İş blogundaki yazısı, birçoğumuzun aklını kemiren soru ve sorunlara neşter atıyor.

“Sürdürülebilirlik, hepimizin yaşamının bağlı olduğu ekosferde bir arada yaşamanın yeni siyasetidir” diyor Dr. Joseph Zammit-Lucia. Bağımsız bir bilimadamı ve yorumcu, WOLFoundation.org’un başkanı ve çevre fotoğrafçısı olan Zammit-Lucia’nın, Guardian’ın Sürdürülebilir İş blogundaki yazısı, birçoğumuzun aklını kemiren soru ve sorunlara neşter atıyor. 

Geçen yüzyılda pek çok toplumsal dönüşüm yaşandı. Bunlar arasında en önemlilerinden biri de, bizi saran çevrenin içinde sürdürülebilir bir şekilde yaşamanın yollarını bulma konusuna ilginin gittikçe artmasıydı. “Sürdürülebilirlik”, yaygın kullanılan bir kavram haline geldi. Bugünlerde onu görmezden gelebileceğini düşünen çok az sayıda iş lideri var. Bazıları için “sadece bir kurumsal sosyal sorumluluk konusu” olmaya devam ediyor ama daha derin bir anlayışa sahip olanlar için bu kavram değer yaratma sürecinin merkezinde yer alıyor.

Ne var ki, bugün çevreyle ilgili çalışmalara dahil olan pek çok kişinin içini gittikçe artan bir yenilgi duygusu kemiriyor ve büyük şirketlerdeki sürdürülebilirlik yöneticileri arasında da bir hayal kırıklığı duygusu hâkim. Bunu aşabilir miyiz? Sosyal bilincimiz ve sürdürülebilirlikle ilgili iş dünyası çerçevemiz, 21. yüzyılın hızlı, teknoloji odaklı, son derece değişken, kentsel dünyasında üretken bir şekilde geliştirilebilir mi?

Sürdürülebilirliği Tanımlamak

Çevre ve sürdürülebilirlik hakkında çok şey konuşuluyor ama bu kavramların ne anlama geldiğini 10 kişiye sorsanız 10 farklı cevap alırsınız.
İşte benim tanımlama girişimim: Sürdürülebilirlik, hepimizin yaşamının bağlı olduğu ekosferde bir arada yaşamanın yeni siyasetidir. Bu tanımın çeşitli çıkarımları var. En aşikâr olan noktayı kabul ediyor; yani yaşamlarımız, refahımız, değer yaratımı ve var oluşumuz için hepimizin sonuçta ekosferimize bağlı olduğumuzu.
Bu tanım aynı zamanda sürdürülebilirliğin politik olduğunu da kabul ediyor. Şirketlerin iş hayatında sürdürülebilir olmak için kamusal ve politik destek alması gerekiyor ve şirketler aynı zamanda sosyal ve çevresel açıdan da sürdürülebilir olmadığı takdirde, bu destek artık alınamayacak. Bu nedenle sürdürülebilirlik her şeyden önce, ele alınması gereken pek çok toplumsal meseleden ayrı tutulamayacak sosyo-politik bir konudur.
Ve bu yeni bir politikadır. Ekonomimizin, iş hayatımızın, yaşam şeklimizin ve toplumlarımızın sürdürülebilir olmadıklarını ve dönemsel olarak çökmeye eğilimli olduğunu kimse inkâr edemez.
Sürdürülebilirlik doğa, bilim veya ideoloji hakkında değil, insan ve toplumların yaptığı tercihlerle ilgilidir. Etkili sürdürülebilirlik uygulamaları, insanların istediği faydaları ve geniş kitlelerin rahatlıkla benimseyeceği değerleri yaratır. Sürdürülebilir bir iş dünyası oluşturmak bu nedenle iş hayatında bir tavır değişikliğini gerektirir. Yani değer yaratma ve sunma zihniyetinin, müşterilerin ve elbette hepimizin yaşamlarının bağlı olduğu ekosferi de içerecek şekilde genişletilmesi anlamına gelir. Sadece çevrenin korunması pahasına değer yaratırsak, bu hiçbir değer yaratmıyoruz anlamına gelir.

Pozitif ve Somut Bir Gelecek Vizyonu Yaratmak

Sürdürülebilirlik öyküsünün merkezine suçluluğu koyma alışkanlığından kendimizi kurtarmamız önemli ama zor bir iş. Mevcut yaşam tarzımızın katastrofik sonuçlarının vahameti hakkında yapılan mesaj bombardımanına son vermemiz gerekiyor.
Sürdürülebilir iş dünyası, bir tür suçluluk duygusu sonucu yönetimin kendisini daha iyi hissetmesi ve yıllık raporda iyi görünmesi amacıyla küçük bir miktar para harcamasıyla oluşamaz. Bunun yerine, insanlara sunduğumuz geleceğe ait bir vizyon yaratmak gibi daha zorlu bir işe koyulmamız gerekiyor: İnsanlara, içinde yaşanabilir olmayı sürdüren bir ekosferde önemsedikleri şeyleri, yani işleri, güvenliği, dayanışmayı, yaşam standardının yükselmesini garanti eden bir gelecek.
Sosyal, ahlaki, ekonomik ve mali konularda pek çok komplike sorunla karşı karşıyayız ve ekosferimizi korumak ve yenilemek de bunlardan biri. İş ve çevre dünyasının liderleri, kafamızın karışık olduğunu ve çözümler bulmak için birlikte çalışmamız gerektiğini itiraf edecek cesarete sahip olmalıdır. Ne kibirli bir çevrecilik, ne de kompleks ve fazlasıyla muğlak sorunlara net, rakamlara takıntılı çözümler talep eden son moda “sonuç odaklı yönetim” yeterli olacaktır. İyi liderler, insanın değerini görecek, cehaletimizin boyutunu kabul eden alçakgönüllü bir yaklaşım benimseyecek ve yeni yönler keşfetmek için diğerleriyle beraber çalışacaktır.

İdeolojiden Önce Sonuçlar 

Tartışmanın her tarafında, dokunulmayan pek çok konu var. Sonuçlar elde etmek istiyorsak, fanatizmi ve ideolojiyi geride bırakmamız gerekli. Bazı çevreciler küreselleşen kapitalist sisteme karşı çıkıyor. İş dünyasındaki bazı liderler ise “ne pahasına olursa olsun kâr maksimizasyonu” iş modeline meydan okuyan her şeye karşı çıkıyor. Bu konulara kutuplaştırıcı ideolojik çatışmalar olarak yaklaşmaktan kaçınmalıyız. Peki ilerlememizi sağlayacak pragmatik yollar nelerdir?
Söz konusu konular öyle temel meseleler ve onlarla ilgili gelişme kaydetmenin yolları öyle kompleks, masraflı ve geniş kapsamlı ki, toplumun tüm kesimleri birbiriyle yakın şekilde çalışmadan amaçlarımıza ulaşamayız. Sürdürülebilirlik elde etmeyi başarmak açık fikirli, kapsayıcı, kapalı değil işbirliği yapan bir zihniyet gerektirir.

Kendini Geçindirmek 

Sürdürülebilirlik, yardım derneklerine, hayır kuruluşlarına ve devletin vergi mükelleflerinin parasından dağıttığı bağışlara dayanamayacak kadar önemli bir konu. Çevre, insanlara iş alanı sağlayan ve ekonomiye ve genel refaha katkıda bulunan bir endüstri olarak kendi içinde refah yaratmalıdır. Çevre kuruluşları bağışlara bel bağlayamaz ve somut bir değer sunarak kendi parasını kazanmalıdır. Diğer taraftan, şirketler hayırseverlik kültürünü sonsuza dek sürdürmemeli ve yatırdıkları paranın karşılığında bir değer talep etmelidir. Tabii burada değer kelimesi şu ana dek olduğundan daha geniş ve daha uygun tanımlar içinde kullanılıyor.
Yeni yaşam biçimleri, yeni ürünler, yeni refah yaratma şekilleri oluşturacak kapsamlı bir kültürel değişim elde etmeye, yani insan gelişimini oluşturan şeylerin tamamen yeni bir tanımına ulaşmaya çalışıyoruz. Bu, bir günde ve hatta birkaç on yılda elde edilemez. Ama bu amacı gerçekleştiriyoruz. Sürdürülebilirlikle ilgili bakış açılarımızın ve yaklaşımlarımızın sürekli olarak yenilenmesi bu sonucun yarının dünyasında da elde edilmesini sağlayacak.

Dr. Joseph Zammit-Lucia 
Çeviri: Başak Gündüz

EkoIQ Editör