Sivil Toplum

Hangi Seçimi Seçeceğiz?

Hayat seçimlerimizin toplamından ibarettir diye çok bilinen bir söz var. Büyük kısmı doğru ama seçimlerimizi belirleyen başka zorunluluklar olduğu da apaçık bir gerçek. Özgür irade için, o iradenin oluşma sürecindeki tüm kanalların açık, engelsiz, eşitlikçi ve şeffaf olması lazım. Kabul etmek lazım ki dünya henüz böyle bir yer değil. Dolayısıyla seçimlerimiz, bizim seçimlerimiz mi, biraz da ontolojik bir tartışma.
Ancak birçok noktada bu tartışma hiç de ilerletici değil hatta insanın kendi iradesini küçümsediği, azımsadığı için biraz da ket vurucu. Mademki kararlarımız, doğru bilgi akışları ve iletişimlerle kendi özgür irademizden zuhur etmiyor, o halde, neden uğraşıyoruz ki? Buradan gidilecek en yakın durak, ne yazık ki sinizm oluyor…
*
Ama işin bir başka boyutu daha var: Ne demek bu seçim? Sözgelimi Türkiye birkaç aydır “Her şey seçim ve sandık mı?” tartışmasının içinde. Şu anda da, bir yerel seçim sathı mahalline girmiş durumdayız. Ne yazık ki hala yerel yönetim konularına giremediğimiz bir yerel seçim yaşıyoruz. İşin daha da kötüsü, üst perdeden sürüp giden tartışmalar da, gerçek hayatın sorunlarıyla ilgili değil. Sadece dolayımlarla, demokrasi ve katılımcılığı ele alabiliyor, üzerine laf söyleyebiliriz.
Belki soruyu şöyle formüle etmek daha doğru: Seçimlerimiz sandıktan mı ibaret? Dört veya beş yılda bir, gerçek sorunların tartışılmadığı seçimlerde o adaya veya bu partiye oy vermek mi, seçim yapmak? 21. yüzyılın, herkesi anlık olarak birbirine bağlayan muhteşem iletişim olanaklarında, temsili demokrasinin elinden gelen bu kadar mıdır? Gerçekte seçimlerimizi, her gün yapıp ettiklerimizle, sosyal medyadaki tepkilerimizle, market raflarındaki seçimlerimizle, sivil toplum kuruluşlarındaki çalışma ve tepkilerimizle göstermiyor muyuz, göstermez miyiz?
Bugünümüzü ve yarınımızı etkileyecek seçimlerimizi çok daha geniş bir kavrayışla ele almanın zamanı çoktan gelmedi mi? İrademizi biri veya birilerine bu kadar uzun süreler teslim ederek, gezegenin, ülkenin, şehrimizin, mahallemizin sorunlarını çözmemiz mümkün mü? Bu sorulara, kolayca evet demek bizce çok da mümkün görünmüyor.
*
Hâlbuki bugün belki de başka bir seçim yapmalıyız. Geçmiş yüzyılların alışkanlıklarını yırtıp atan bir seçim. Bu seçimin asıl sorusu ise şu: İrademizi ve geleceğimizi sorgusuz ve sualsiz, 4-5 yıl boyunca, herhangi bir geri çekme-alma olasılığı olmaksızın teslim etmeye devam edecek miyiz, etmeyecek miyiz? Kararlarımızı ve seçimlerimizi her yeni durum için yeniden değerlendirip, gözden geçirip ele alacak mıyız? Seçimlerimizi, sadece -kendi adıma hiç küçümsemiyorum- sandık başlarında mı, yoksa çarşıda pazarda, işyerlerimizde, sivil toplum kuruluşlarında, belediye meclisi toplantılarında da yapacak mıyız? Çarşıdaki balıkçımızın yasal ve ahlaki sınırların altındaki boylarda çinekop satıp satmayacağı konusundaki seçimini etkilemeyen bir hayat pratiğinin gerçek bir pozitif etkisi olduğu kuşkulu.
Seçimlerde gerçekten kazanmamızı sağlayacak olan, sanırım sandığı da, sağlam bir kamu denetçiliği ve doğa ombudsmanlığını da üstelenen böylesi bütüncül bir duruş olacak…

Barış Doğru, EKOIQ Genel Yayın Yönetmeni

About Post Author