#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Demokrasi Yerelde Başlar

açık radyo açık kalmalı

Bu belediye, katılımcı demokrasinin Türkiye’deki en güzel örneklerinden biri… İlçede parkından refüjüne, kentsel dönüşüme kadar pek çok proje hakkında başkanın ağzından çıkan değil, Mahalle Komitelerinin verdiği kararlar uygulanıyor. Gülümseyin, Nilüfer’desiniz… Yazarımız Sibel Bülay, Bursa Nilüfer Belediyesi Başkanı Mustafa Bozbey ile 2009 yılından bu yana katılımcı demokrasi çerçevesinde yürütülen projeleri, faaliyetleri konuştu…

Yaşanabilir kentin temelinde “katılımcı demokrasi” yatar. EKOIQ’da yazmaya başladığımdan beri bunu hep dile getiriyorum. Bursa’nın Nilüfer Belediyesi’nde de bu uygulamanın hayata geçirildiğini duyduğumda çok sevinmiştim. Çalışmaların 2009’da başladığını öğrendiğimde ise sevinmenin ötesinde çok da şaşırdım. Böyle bir uygulama var da nasıl duymadık; bu niçin her tarafta anlatılmıyor diye düşündüm. İş başa düştü… Nilüfer’in hikâyesini sizlere aktarmaya karar verdim. Türkiye’nin en önemli mahalle bazlı sivil örgütlenme deneyimini başlatan ve katılımcı demokrasiye öncülük yapan Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ile görüştüm. 2009 yılında yerel yönetimde katılımcı demokrasiyi benimseyerek “Mahalle Komiteleri” çalışmasını başlatan Bozbey, şimdiye kadar hayata geçirdikleri projeleri ve hedeflerini anlattı.

Mahalle Komiteleri çalışmasını başlatmaya nasıl karar verdiniz?
Türkiye’nin en önemli sorunu, demokrasi ve özgürlükler sorunudur ve ben yerel yönetimlerin demokrasinin gelişmesine çok önemli katkı sağlayacağına inananlardanım. Türkiye’de katılımcı demokrasinin yerleşmesini istiyorsak mutlak surette yerelde, hatta sokak, mahalle ve apartman düzeyinde demokrasi alanlarının oluşmasını ve bu alanlarda demokrasi kavramının insan benliğine yerleşmesini sağlamak gerekiyor. Yoksa tepeden inme demokrasi olmaz. Siz ne kadar demokrasi var deseniz de, demokrat gibi davranmış olsanız da neticede askıda kalır. Bu, halka inmez, halk demokrasiye inanmaz, halk demokrasi bilincini içselleştirmez ve buna göre bir yaşam sürdürmezse o ülkede demokrasiden bahsedemeyiz. Demokrasi bilincini geliştirmemiz gerekiyor. Bunun için de bir proje üreteceğiz deyip yola çıktık.

Yola çıkarken herhangi bir çalışmadan esinlendiniz mi?
Bunun örneklerini yurtdışında yıllar önce görmüştüm. Örneğin Brezilya’daki Porto Alegre’nin katılımcı bütçe çalışmaları… Kardeş kent olması sebebiyle İsveç’in Umea Belediyesi’ne yapılan ziyarette de konu ilgimi çekmişti. Bir meclis toplantısında konuyu anlatmışlardı. 16 bölgesi (bizde karşılığı mahalle) olan kentte, her bölgenin kendi projelerini hazırladığını; projelerini meclise getirip bütçeye girmelerini sağladıklarını gördüm. Bana bunları o bölgede yaşayan insanların bir araya gelip demokrasi bilinciyle yaptıklarını anlatmışlardı. Nilüfer Mahalle Komiteleri çalışması da bu örneklerden esinlenerek yerel demokrasiyi güçlendirme, yerinden demokrasiyi oluşturma çabamızın karşılığıdır. Bu konuda ilk adımları attığımızda farklı söylemler oldu. Hatta mahalle komiteleri seçildikten sonra mahalle komite üyeleri, “Biz sorumluluk aldık” diye birdenbire mahallede kasabı, manavı, lokantayı denetlemeye kalktılar. Ama olay o değildi. Mahalleyle ilgili sorunları tartışmak, karar vericiler olmak, mahallenin gelişimiyle ilgili fikir üretmek için seçilmişlerdi.

Peki, nasıl bir vizyon oluşturdunuz ve bu hedeflediğiniz gibi gelişiyor mu?
Amacım şu: Mahalle komiteleri öyle bir düzeye gelsin ki, belediye başkanı Mustafa Bozbey olur ya da olmaz, yöneticilerinin ağzından çıkan değil; mahallelinin ortaklaşa vermiş olduğu kararlar uygulansın. Öncelikleri mahalle komiteleri belirlesin istiyoruz çünkü o mahallede yaşayan, sorunları bilenler onlar. O mahallede ne olacaksa, imar planı değişiklikleri dahil olmak üzere orada yapılacak farklı projelerin, kentsel dönüşüm gibi her şeyin mahalle komitesi kararıyla yönlendirilmesini sağlamalıyız.

Hayata geçirilen uygulamalardan birkaç örnek verebilir misiniz?
Birçok projede mahalle komiteleriyle çok önemli başarılar sağladık. Örneğin Cumhuriyet Mahallesi Gazi Caddesi’nde yol güvenliğini artırmak amacıyla Ulaşım Müdürlüğü proje geliştirdi. Yol ortasındaki refüjü kaldırarak her iki yönde bisiklet yolu ve parklanma şeridi oluşturulacak ve araçların mahalle içinden daha yavaş geçmeleri sağlanacaktı. Refüjdeki ağaçların yeşil alana nakledilmesi de projeye dahil edilmişti. Projeyi mahalle komitesi toplantısında bizzat kendim savundum ama mahalleli karşı çıktı. Ulaşım uzmanları halkla toplantılar yaptı ve projenin gerekçelerini anlattı. Anketler yapıldı, art arda görüşmeler gerçekleştirildi ve sonunda mahalleli yolun daraltılmasını kabul etti ama orta refüjün kaldırılmasını ve ağaçların kesilmesini reddetti. Bunun üzerine Ulaşım Müdürlüğü, halkın isteklerine cevap veren ve teknik açıdan yol güvenliğini sağlayacak yeni bir çözüm üretti. Bugün refüj ve ağaçlar yerinde duruyor. Bu, çok önemli bir başarıydı.
Geçtiğimiz dönemde mahalle komitelerine bütçeden 2 milyon TL’lik pay ayırdık. Mahallenin gelişmişlik endeksi gibi çeşitli kriterler belirledik ve bunlara göre her mahallenin kullanacağı bir miktar para ayrıldı. Parayı onlara verip kullandırmıyoruz. Onlar nerede kullanılacağına karar veriyorlar ve parayı oraya harcıyoruz. Kamu alanlarında olmak şartıyla mahalle komiteleri, parayı nerede istediyse orada kullandı. Ayrıca belediyenin stratejik plan revizyonu 2011’de mahalle komiteleriyle beraber yapıldı. Şimdi de 2014-2019 stratejik planı komitelerle beraber hazırlanıyor. Onlardan gelen projeleri, bilgileri tartışıyor ve stratejik plana işliyoruz.

Mahalle komitelerinde seçim ne şekilde yapılıyor?
Mahalle komite üyeleri, sonbaharda yeniden seçilecek. Bugün 64 mahallemiz var ve tüm mahallelerimizde  nüfus sayısına göre sandıklar kurulacak ve her sandıktan 1 kişi komiteye seçilecek. Mahalle komitelerinde gençler; kadınlar; yaşlılar olacak. Farklı düşüncede insanların olmasını arzu ediyoruz çünkü tek ses bize bir şey getirmez. Böylece komitenin yapısı çok anlamlı hale gelecek. 2009-2014 dönemi için benim hedefim %80 başarıydı. O zaman 42 mahallemiz vardı ve hepsiyle konuştum. Hedefimiz o süre içerisinde sistemi %80 oturtmaktı ama başarımız maalesef %50’lerde kaldı.

Burada kullandığınız başarı kavramını biraz daha açabilir misiniz?
Mahalle komitelerinin aylık toplantılarını yapabilmeleri; mahalleyle ilgili sorunların gerçekten katılımcı bir anlayışla tartışılarak kararların verilmesi, proje üretmeleri, mahalle ve kentlilik bilincinin gelişmesi… Ama tüm bunlarda %50-55’lerde kaldık. Mahalle komitelerinin bizim istediğimiz düzeye gelmemesinin bir nedeni muhtarlar. Mahalle komitelerinin başkanı olmalarına rağmen, kendi işlerine mahallelinin karışmasını istemiyorlar. Bunu çok zor kabul ediyorlar ya da kabul etmiş gibi görünüp toplantı yapmıyorlar. Tabii bir sistemi değiştirmek kolay değil. Mahallede her şey muhtardan sorulur, vatandaş muhtara gelir. Biz de diyoruz ki “Vatandaş komiteye iletsin şikâyetlerini ve kararı komite versin”. Vatandaşa göre, muhtara göre öncelikli olabilen konu mahalle için öncelikli olmayabilir. Örneğin park isteniyorsa, mahallenin öncelikli olarak nerede parka ihtiyacı olduğunu mahalle komitesi belirlemeli. Bunu yapmalarını istiyoruz.

İçişleri Bakanlığı çalışmalarınızı izliyor mu?
LAR II Projesi kapsamında mahalle komiteleri çalışmasını izliyor (Local Administration Reform in Turkey II Yerel Yönetim Reformu Uygulamasının Devamı Destek Projesi / https://www.lar.org.tr). İçişleri Bakanlığı bizim birçok projemizi takip ediyor, hatta uluslararası organizasyonlarda, biz söylemesek de, Türkiye Belediyeler Birliği vasıtasıyla direkt olarak Nilüfer Belediyesi’ni dahil ediyorlar. Biz de bilgimizi, deneyimlerimizi paylaşıyoruz.

13 Haziran “Nilüfer Demokrasi Günleri’’ toplantısında “Gezi olayları, demokrasi ve özgürlük açısından liderlere ve yöneticilere çok önemli mesajlar iletmiştir” demiştiniz. Sizce bu mesajlar neydi?
2009’da başlattığımız mahalle komiteleriyle ilgili süreçte bahsettiğim konular, Gezi’de ortaya çıktı. Nasıl biz diyoruz ki mahalle komitesi bizim için önemli, öncelikli; Gezi’deki vatandaş da bunu istiyor aslında. Diyor ki “Benim bölgeme bir şey yapacaksan, bana sor. Benim görüşümü, benim kararımı al. Bizim kararımızı almadan bir şey yapma.” Gezi aslında özgürlük ve demokrasi mücadelesidir. Liderlerin de, herkesin de böyle algılamasını isterim.  “Vatandaşa rağmen ben yapıyorum” anlayışını terk etmek gerekiyor. Biz yapıyoruz. Kiminle? Vatandaşla birlikte. Karar verici kim? O mahalleli, o bölge insanı. Onların kararı geçerli çünkü onlar yaşıyor orada. Gezi’de insanlar “Bize danışın. Bizde karar süreci içinde olmak istiyoruz” derken, şehitler bile verildi.
Bunun yanı sıra Bursa Nilüfer Belediyesi olarak bu imkânı vatandaşa sunuyorsunuz fakat vatandaş bunu istediğiniz heyecan veya hızla benimsemiyor, çünkü sistem değişikliği ve demokrasiyi özümsemek çok kolay değil. Düşünün Fransa’da 1789’da başlamış süreç. Bizde daha ne kadar oldu… Ama tepeden inme demokrasi olmaz. Üstte devletin demokrasi bilinci geliştireceği varsayılırsa hayal olur. Demokrasi yerelde filizlenirse ve kentlere, ülkeye yayılırsa işte o zaman demokrasiden, özgürlüklerden bahsedebiliriz.
Biz bu kentte demokrasiyi sağlayacağımıza inanıyoruz. 2009’da çalışma arkadaşlarıma ve Nilüferlilere güvendiğim için bu yola çıktık. Nilüferliler bunu başaracak. Ben inanıyorum ki Türkiye’de yerel yönetimlerde Nilüfer Modeli adı altında bir yayılma başlayacak. Gelişmesi kolay değil. Varsın bu kentte demokrasi anlayışı 10 senede yerleşsin. Keşke yerleşse; öpüp başımıza koyarız biz. Kolay değil, ama biz zoru seviyoruz. Onun için “Gülümseyin, Nilüfer’desiniz…”

Sibel Bülay

Akıllı Şehirler Danışmanı | Yaşanabilir Kentler

açık radyo açık kalmalı
açık radyo açık kalmalı