Dışsallıkları içselleştirebilmek. sürdürülebilir şirketler için en uzun ama en sağlam yollardan biri. Ve gerçek anlamda gerçekleştirilmesi de bir hayli zor. “Şirket” dediğimiz ticari formun ortaya çıkışından beri bilançoda sadece bir hesaplama kalemi oldu: Kâr, daha açık bir ifadeyle para. Ancak bu yerleşik alışkanlık ve gelenek, 21. yüzyılın dünyasında geçerliliğini giderek yitiriyor.
Dünyanın en büyük vergi danışmanlık şirketlerinden biri olan KPMG’nin Sürdürülebilirlik Danışmanlığı yöneticisi ve ortağı Barend van Bergen’le konuşuyoruz. Bu seneki Yeşil İş Konferansı’nda yaptığı sunum oldukça çarpıcıydı. 16 yıldır KPMG’de danışmanlık yapan van Bergen, şirketlerin “Gerçek Değeri”ni (True Value) hesaplamalarını sağlayabilecek bir metodoloji geliştirdiklerini anlatıyordu. “A New Vision of Value: Connecting Corporate and Societal Value Creation” (Yeni bir Değer Vizyonu: Kurumsal ve Sosyal Değer Yaratımını Birbirine Bağlamak) isimli raporlarıyla dünya kamuoyuyla paylaştıkları bu yeni metodoloji konusundaki heyecanını hem konferanstaki konuşmasında hem de birebir görüşmemizde hissetmemek mümkün değil. Heyecanı bana da geçiyor: Uzun zamandır aklımıza takılan bazı soruların yanıtları buralarda gizli. Yaklaşık bir yıldır işlemek istediğimiz dosyanın da ana izleği buydu aslında: Dışsallıklar ve tabii bu dışsallıkların nasıl hesaplanacağı ve daha da ötesi nasıl içselleştirileceği. Küresel ölçekte şirketlere danışmanlık yapan devasa bir kuruluşun ve onun sürdürülebilirlik yöneticisinin de aynı sorunun peşinde olduğunu görmek, hem doğru izi takip ettiğimiz konusunda bizi biraz gururlandırıyor hem de dünya ahvali için sevindiriyor.
Roket Biliminden Bahsetmiyoruz
Ama zaten birçok iz, uzun zamandır aynı yöne doğru gidiyordu. İki yıldır konu ile ilgili ağzını açanın anmadan geçmediği ve bizim de değişik bağlamlarda haberleştirdiğimiz Puma’nın küresel “Çevresel Zarar ve Kâr Raporu” belki ilk örneklerden biri olarak gözlerden kaçmadı. Büyük bir cesaretle dışsallıklar, yani çevresel etkiler hesaplandığında, aslında şirketlerin kâr falan etmediğini ortaya koyan rapor, bu konuda çalışanların elini oldukça güçlendirdi. KPMG’nin de bu yönde ilerlediği, bir önceki raporundan da hissediliyordu. 2012 yılında yayınlanan “Expect the Unexpected: Building business value in a changing world” (Beklenmeyeni Beklemek: Değişen dünyada iş değeri inşa etmek) çalışmasıyla, küresel sürdürülebilirliği etkileyecek, fakirlikten iklim değişikliğine, oradan enerji ve ekosistem kayıplarına kadar uzanan 10 büyük sorunu ayrıntısıyla kurumların gözlerinin önüne sermişlerdi. Açıkçası bu iki yıl öncesinin çarpıcı raporunun “değer yaratımı ve dışsallıklar ve içşelleştirilmesi” mevzularına sağlam bir zemin olarak hazırlandığını hissetmemek imkansızdı. Evet bu sorunlar giderek büyüyor ve iş yapmak isteyenlerin üzerine frenleri patlamış bir kamyon hızıyla ilerliyor; dolayısıyla bu mega tehditlere karşı dirençli organizasyonlar oluşturmanın yolu da, çevresel ve sosyal etkinizi son dirhemine kadar ölçmekten ve tabii önlemler almaktan geçiyor.
İş biraz iki başlıkta da geçen “Value”, yani “Değer”de düğümleniyor son tahlilde. Yani bir şirketin gerçek bilançosunu neyle ölçeceğimizde, değerini gerçek olarak nasıl hesaplayacağımızda! “Gerçek Değer”de…
Barend van Bergen, yine heyecanla altını çiziyor: “Bu roket bilimi değil.” Yani aslında o kadar karışık bir şey yok. Her şirketin, gerekli insan kaynakları donanımına sahip olduğunda yapabileceği, hesaplayabileceği bir ölçüm ve metot. O yüzden “Biz metodolojimizi ve hesaplama yöntemini açık bir şekilde ortaya koyduk. İsteyen bunun için bizden danışmanlık alır; isteyense metodolojiyi öğrenir ve kendi kendine dışsallıklarını hesaplar.” Ve ortaya şirketin gerçek değeri çıkar. Van Bergen, üstüne basa basa söylediği için belirtmekte fayda var: Bu metodoloji şu anda “açık kaynak” (open source) bir hizmet…
Dışsallıkları Sayısallaştırabilmek
“İlk aşama ‘gerçek’ kazancınızı
belirlemekle başlıyor. Bunun
için de maddi dışsallıklarınızı
çok net bir biçimde ortaya
koymanız ve sayılaştırabilmeniz
gerekiyor”
Şu ana kadar bu metodolojiyi pratik olarak bir şirket için uygulayıp uygulamadıklarını öğrenmek istiyoruz. Evet, Hindistan’ın önemli çimento şirketlerinden Ambuja ile tüm metodoloji uygulanmış ve gerçek değerler ortaya konmuş. Van Bergen, söz konusu şirketle yaptıkları çalışmanın raporunu elinde tutuyor ve “Bu dünyada yapılmış ilk gerçek değer raporudur” diyor gururla. Şirketin bu çalışmaya gönüllü olduğunu ve çok kapsamlı bir çalışmayla tüm verilerin titizlikle toplandığını anlatıyor. “Raporumuzda göreceksiniz, üç ayrı sektör ve hipotetik firma, Güney Afrika’da bir maden şirketi, Hindistan’da bir bira üreticisi firma ve ABD’de bir plastik tesisi için aynı analizi yaptık ve raporumuzda sunduk ama biz şimdi bunu gerçek firmalarla yapmaya devam etmek istiyoruz. Ve her sektörden cesur firmalar arıyoruz. Bu konuya öncülük yapacak ve korkmadan gerçek değerlerinin hesaplanması için gönüllü olacak firmalara.”
Peki, nasıl başlıyor bu süreç ve hangi adımlarla ilerleniyor? “İlk aşama firmanın ‘gerçek’ kazançlarını belirlemekle başlıyor. Bunun için de maddi dışsallıklarınızı çok net bir biçimde ortaya koymanız ve onları sayılaştırabilmeniz gerekiyor. Sonraki aşamada, risk altına girmesi muhtemel gelecek kazançlarınızı anlamanız lazım. Bunun için de dışsallıklarınız içselleştirmeye sizi iten güçleri iyi analiz etmeniz gerekli” diyor van Bergen. Peki, nedir bu temel itici güçler? KPMG’nin Yeni Değer Vizyonu raporunda ve aslında daha birçok kaynakta bunlar basitçe üç başlık altında toparlanıyor: “Yasal düzenleme ve standartlar, pazar dinamikleri ve paydaş eylemleri.” Yani sırasıyla devletin ve kamu yönetiminin önlem ve aksiyonları; piyasa aktörlerinin ve koşullarının getirdiği yeni durumlar ve müşterilerden çalışanlara, sivil toplum kuruluşlarından iş ortaklarına ve tedarikçilere kadar uzanan geniş değer zincirinin tutum ve davranışları. Bunların her biri insanlığı ve gezegeni tehdit eden dışsal dinamiklerin etkisi altında bugün yeniden ve yeniden şekilleniyor.
Peki, son aşama ne? Dışsallıklarınızı belirledikten ve içselleştirmenin zorunluluklarını keşfettikten sonra ne yapacaksınız? Van Bergen’in dediği gibi, bu bir roket bilimi değil. Yapılacaklar ortada: Gelirleri artıracak ve maliyetleri düşürecek yatırım fırsatlarını aramak; tespit ettiğiniz riskleri azaltacak önemler almak ve Pozitif Dışsallıkları artırırken Negatif Dışsallıkları azaltmaya odaklanmak.
Çevir Tersine Dönsün Dünya…
Tersine, tepetaklak bir dünya… Ekonomiyi en tepeye, ekosistemi ve toplumları en alta koyan paradigma altüst oluyor. Ekonomiyi, ekosistemin bir alt kümesi olan insan topluluklarının bir alt bileşeni, kümesi haline getirmekten başka yol yok. Yanlış hesaplar, insanlığın yüzyıllarını, binyıllarını yedi. Ancak dışsallıklarımızı doğru hesapladığımızda ve onu içselleştirebilecek doğru politikalar geliştirebildiğimizde, hesaplar yerine oturacak; tepetaklak duran bütün toplumsal ve fiziksel ilişkiler tekrar düzgün hale gelecek. Tersine dünya tersine dönecek ve tüm canlılar için yeni bir evre başlayabilecek… İnsani mutluluğun yolu da işte oralardan geçiyor. Çünkü doğanın, toprağın, atmosferin ve tüm biyosferin mutlu olmadığı yerde insan mutluluğu da yenmeyecek kadar ham bir hayal… İşte bunun için tersine dönen, başaşağı duran dünyaya, bildiklerimizin tam tersinden, başaşağı bir bakış fırlatmak artık sadece “yeni normal” olarak kabul edilmeli…