Armağan Ekonomisi ile 2012 yılında tanıştım. O tarihten beri ne zaman bu konuya yakınlaşsam, minik projeler gerçekleştirsem, hayatımda mutlu sürprizlerle karşılaşıyorum. Ekim ayında Galata Şifahanesi’nde kolaylaştırıcımız Emre Ertegün ile iki günlük atölye çalışması gerçekleştirdik. Ve yine o tarihler etrafında dünya; köşesiz, engelsiz, cömert ve sabırlıydı. Etkisini uzun süreli hissetmek için düzenli kullanmak gerekiyor sanırım.
Armağan Ekonomisi’ni “yeni ekonomik model”, “alternatif pilot proje” olarak ele alabileceğiniz gibi, sadece olumlu enerji yönünden yaklaşıp “iyi niyetli girişim” olarak da görebilirsiniz. “Zaten sistem vardı” diyenler olduğu gibi, eskiye göre farklarının altını çizenler de var. İyisi mi, konuyu Emre Ertegün’ün kaleminden size aktaralım. İşte Armağan Ekonomisi’nin 5N1K’sı…
NE?
Armağan Ekonomisi, önceden belirlenmiş bir karşılığa dayanmayan alışveriş ilişkisidir. Birisi size herhangi bir ürün, hizmet, arkadaşlık vs. sunduğunda, anlaşmayla bunun belli bir karşılığı önceden belirlenmez. Ürünü veya hizmeti; belki ağlanacak omzu alan siz, bunun sonucunda hissettiğiniz şükran karşılığında o kişiye bir karşılık vermek isterseniz, kalbinizden gelen her ne ise onu iletirsiniz.
İdealde kendine yeten bir topluluk ekonomisidir. Ekonomi deyince sadece mal ve hizmeti değil, ihtiyaç duyduğumuz maddi-manevi her şeyi karşıladığımız bir sistemi kastediyorum. Bu toplulukta herkes kendi armağanlarını özgürce paylaşır ve ihtiyaçlarının karşılanacağına da güvenir. İlişki ve hikaye ağlarıyla örülmüş, sürekli alışveriş halinde olan toplulukta bunun gerçekleşmesi hiç de hayal değildir. Yeterince büyük (mesela 300 kişi) ve yeterince çeşitlilik arz eden kişilerden oluşan toplulukta paranın varlığına ihtiyaç yoktur. Toplulukta, birbirinin ihtiyacını karşılayan kişiler minnet ve sevgi duygularıyla bağlanır birbirine -olumlu anlamda söylüyorum- borçlu kalırlar ve bu, kaçınılmaz olarak sürekli ilişki halinde olmayı getirir. Bunların ışığında, paranın içinde yer aldığı Armağan Ekonomisi ne şekilde işler?Ürün veya hizmet aktarımı yapıldığında, ödemenin şeklini ve miktarını alıcının belirlediği bir değiş tokuş yöntemidir. Alıcı bunu belirlerken kalbinden geçene ve cüzdanının neye elverdiğine bakar, dengede hissedeceği bir miktara karar verir. Bu öyle bir denge olmalıdır ki alışveriş sonrasında ne kendisini eksilmiş hissetmelidir ne de “Az verdim, daha fazlasını hak ediyordu aslında” duygusunu… Ve dengeyi sağlamak, Armağan Ekonomisi’nin en önemli armağanıdır. Bununla birlikte yine para kullanmayıp onun yerine alınan mal ve hizmete karşılık gönülden kopan başka şeylerin armağan olarak verilmesi de söz konusudur elbette.
NASIL?
Armağan Ekonomisi ile ödeme çok çeşitli yöntemlerle olabilir, bunlardan hiçbiri diğerinden daha iyi veya daha doğru değildir. Uygulayanların kendilerine uygun olan yöntemi kullanmaları esastır. Sınırsız şekilde yapılabilecek olmakla birlikte belli başlı birkaç yöntem şunlar olabilir:
– Alıcı ne ödeyeceğine tamamen kendisi karar verir.
– Minimum fiyat belirtilir, bunun üstüne çıkıp çıkmamaya alıcı karar verir (Özellikle sabit masrafı olan işler için uygun bir yöntemdir. Örneğin tesisatçı evinize gelip yeni bir musluk taktığında sizden yol parası ve musluğun maliyeti olan X lirayı isteyip üstüne, emeği ve bilgisi için ne kadar para vereceğiniz kararını size bırakabilir).
– Önerilen bir miktar olabilir; alıcı bunun altına inebileceği gibi üstüne de çıkabilir (Tanımlanması ve fiyat biçilmesi kolay olmayan etkinlikler için uygun bir yöntem olabilir. Son zamanlarda atölyelerimizi bu yöntemi kullanarak düzenliyoruz)
– Benzer şekilde, önerilen bir fiyat aralığı olabilir.
NEREDE?
Armağan Ekonomisi, hemen her türlü alışverişte, yani her yerde kullanılabilir. Bununla birlikte birebir ilişki gerektiren ve bunu geliştiren bir uygulama olduğu için, alıcı ve satıcının yüz yüze gelebildiği, birbirine dokunabildiği durumlarda daha iyi çalışır; çünkü bu durumda bağ kurmak daha kolay olur.
NE ZAMAN?
Kişiler, firmalar; istedikleri ve hazır hissettikleri an Armağan Ekonomisi’ne geçebilirler. Geçiş, ani ve topyekün olmak zorunda değildir. Yapılan işin bir bölümünde (belirli ürünlerde veya belirli gün-saatlerde mesela) denemeler yapılabilir. Aynı şekilde “Nasıl?” kısmında anlatılan farklı uygulamaların hangisinin daha uygun olduğuna, çalıştığına bakılabilir.
NEDEN?
– Paranın ve “tek fiyat”ın kişiliksizleştirdiği alışveriş olgusuna “ilişki” boyutunu ve hissiyatı katmak için
– Mal ve hizmetlere mümkün olan en çok sayıda kişinin ulaşmasını sağlamak için
– Mal veya hizmeti alan kişi, ödemeyi kalbinden koparak yaptığından, iyi duyguların oluşacağı, “Eyvah, benden eksildi” hissiyatının oluşmayacağı, dengede kalmayı sağlayacağı için
– Bizleri “kendine yeterlilik illüzyonu”ndan birbirine ihtiyaç duyan, dayanışan topluluklar oluşturmaya götürdüğü için
KİM?
İsteyen her kişi, firma, Armağan Ekonomisi ile ilişkilenebilir ve bunu uygulayabilir. Büyük firmalar için bunu uygulamanın daha zor ve kullanışsız olabileceği varsayılabilir, zira her müşteriyle ilişki kurmak o kadar kolay olmayacaktır. Ancak yine de müşteriye samimiyetini aktardığı, onunla birebir ilişki kurmayı başardığı takdirde, onlar için bile mümkün olabilir. Ancak bireyler arasında ve küçük firmalarla olan alışverişlerde bunun uygulanması şüphesiz ki daha kolay ve olasıdır.
Siz ne yapabilirsiniz?
- Konu hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için çeşitli kaynakları okuyabilirsiniz (Kutsal Ekonomi, Charles Eisenstein, Okuyan Us Yayınevi / Armağan, Levvis Hyde, Metis Yayınları / Meteliksiz, Mark Boyle / Reclaiming the Gift Culture, Shikshanta / Armağan Dünyası, Jacques T. Godbout)
- https://icimdensohbetler.blogspot.com adresinden Emre’nin macerasını takip edebilirsiniz.
- Armağan çemberi etkinliklerine katılarak kendiniz deneyimleyebilirsiniz.
- www.paylasimekonomisi.com adresindeki Türkiye’den inisiyatifleri inceleyerek sisteme dahil olabilirsiniz.