#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Ekolojik Avrupa Turundan Bisikletli Sahaf’a Masalsı Bir Gerçeklik Öyküsü

Hepimiz bir şeyler yapmak isteriz, bazılarımız da bunu gerçeğe dönüştürür. Rüzgar Çöpçü bisikletiyle parasız, etsiz, fosil yakıtsız Avrupa turuna çıkmak istiyor ve çıkıyor. Yolculuğuna yaşam arkadaşı Mirra Çöpçü eşlik ediyor. Gezerken bir de
tohum kuryeliği yaparak toplam 17 ülkeden geçen yolu birlikte tamamlıyorlar. İstanbul’a gelince de yeni bir proje doğuyor: “Bisikletli Sahaf.” İşte Çöpçü ikilisinin bisikletli Avrupa turu, yaşadıkları ve geleceğe dair planları…
Serpil ATA

açık radyo açık kalmalı

Hepimiz bir şeyler yapmak isteriz, bazılarımız da bunu gerçeğe dönüştürür. Rüzgar Çöpçü bisikletiyle parasız, etsiz, fosil yakıtsız Avrupa turuna çıkmak istiyor ve çıkıyor. Yolculuğuna yaşam arkadaşı Mirra Çöpçü eşlik ediyor. Gezerken bir de
tohum kuryeliği yaparak toplam 17 ülkeden geçen yolu birlikte tamamlıyorlar. İstanbul’a gelince de yeni bir proje doğuyor: “Bisikletli Sahaf.” İşte Çöpçü ikilisinin bisikletli Avrupa turu, yaşadıkları ve geleceğe dair planları…
Serpil ATA

İsimleriniz kulağa çok fantastik geliyor. Gerçek isimleriniz mi?
Rüzgar: Hayır, kimlik adlarımız değiller. İsimlerimiz kendi seçtiğimiz isimler ol­sun istedik. Soyadı olarak yola çıkarken Yolgezer’i seçmiştim. Yolda baktık, çöple çok haşır neşir olduk Çöpçü soyadını hak ettiğimizi düşündük ve öyle yaptık. Şimdi Rüzgar Çöpçü ve Mirra Çöpçü’yüz.
Mirra: Ben de sevdiğim bir isim olduğu için bu ismi seçmiştim. Yolda, özellikle Sırbistan ve Hırvatistan’da çok rastladım bu isme. Meryem’den geldiğini söylediler.

Ekolojik Avrupa turuna çıkarken ne he­defliyordunuz? Nasıl gelişti süreç?
Rüzgar: İlk önce yolda olmak isteğiyle başladı her şey. Daha sonra madem bisik­letliyiz, madem vejetaryen besleniyoruz, öyleyse bunun ekolojik bir mesaj değeri de vardı. Böylece adını Ekolojik Avrupa turu koydum.
Yola çıkmadan önce, eşyaları toparla­yacak param yoktu. Ben de çevremdeki insanlardan ödünç istedim. Bisikletim, fotoğraf makinem, kamp eşyalarım hep bu şekilde toparlandı. Şimdi de eşyaların kırık dökük olmayanlarını iade ediyorum. Böylelikle gereksiz tüketimin de üstünü çizmiş olduk.

Yolculuk nasıl geçti peki? Hangi ülkele­re gittiniz? Neler hissettiniz?
Rüzgar: 13 Nisan 2014’te Beşiktaş’tan yola çıktım ve beş ay içinde 9200 km’yi devirip geri döndüm. Yolculuğun belki en güzel anı, Mirra’nın bana Belçika’da katılması oldu. Onunla üç ay beraberdik. Binlerce kilometreyi yan yana pedalladık. İlk birkaç haftaki afallamayı saymazsak, yolculuk tam bir akış halinde geçti. Her sabah farklı yerlerde uyanmak ilginç bir duygu… Gözünü açıyorsun, tavana kilit­leniyorsun ve “Acaba neredeyim?” diye soruyorsun. Hafızayı taze tutuyor… Aç susuz pedalladığımız da oldu. Kalacak yer bulamayıp tren istasyonlarında, otogar­larda veya parklarda uyuduğumuz oldu. Ama sırasıyla ülke rotamız şöyle oldu: Yunanistan, Arnavutluk, Karadağ, Hırva­tistan, Bosna-Hersek, Hırvatistan, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda, Almanya, Po­lonya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Slo­vakya, Macaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye.
Mirra: Evet son iki ay, yaklaşık 2000 km boyunca, paramız bittiği için yola parasız devam etmek zorunda kaldık. Bu, yolcu­luğumuza farklı bir boyut kattı. Çünkü insanın parası varsa, her istediğini alabi­lir. Bizim su alacak paramız bile yoktu. Bu küçük örnek bile, paraya ne kadar bağımlı olduğumuzu gösteriyor. Ama öyle değilmiş…

Yani iki ay boyunca beş parasız yollarda mıydınız? Peki ne yiyip içtiniz, hiç mi paraya ihtiyacınız olmadı?
Mirra: Evet, tam anlamıyla beş paramız yoktu, meteliğe kurşun atıyorduk. Bu da para konusundan çıkışla birçok şeyi sorgulattı bize. Rüzgar, parasız yolculuk yapmak istiyordu; paralar bitince de buna mahkum olmuş olduk.
Rüzgar: Parasız kalmamızla başlamadı belki ama, çöpten bol bol yemek yedik. Neler çıkmadı ki çöpten: Ananaslar, avo­kadolar, kavunlar… Çöp dalışı olmadı­ğında, ağaçlar veya bulunduğumuz yerin insanları besledi bizi. Karşılığında bir şey bekledikleri yoktu belki ama Mirra’nın gi­don çantasında Türkiye’den getirdiği ve Belçika’dan itibaren topladığı tohumları dağıtıyorduk. Onu Mirra anlatsın…
Mirra: Yolculuğun en keyifli kısımların­dan biriydi bisikletle tohum kuryeliği yapmak. Bir avuç dolusu kadar kadife çi­çeği tohumu getirmiştim yanımda. Bazen bisiklet sürerken rüzgara bıraktık tohum­ları, bazen de yolda tanıştığımız insanlara verdik. Hatta beraber bahçeye ektiğimiz bile oldu. Bizi evlerine misafir eden insan­larla da paylaştık tohumları. Onlar da bize kendi bahçelerinden çıkan tohumlardan verdiler. Yol boyunca böylesi samimi bir paylaşım sonucunda, elimizde bir sürü tohum birikti. Her ülkeden onlarca tohu­mumuz oldu. Artık sadece İstanbul’dan getirdiğim tohumları değil, diğer Avrupa ülkelerinden topladıklarımızı da paylaşıp birbirini tanımayan insanlar arasında bir bağ kurduk.

Öyleyse ben de topladığınız tohumlar­dan biraz almak isterim. Yolculuk emi­nim çok ilginç anılarla doludur. Bunlar­dan birini anlatsanıza?
Rüzgar: Onlarca anıdan hangisini an­latsak, seçmek zor. Ama Zagreb’den bir sabahımızı anlatabilirim belki. Kalacak yer bulamadığımız günlerden biriydi yine ve biz de uyumak için Zagreb Tren İstasyonu’nu seçmiştik. Tüm gün pedal çevirmenin yorgunluğuyla gelip geçen trenlere ve insan kalabalığına aldırmadan perona matlarımızı serip uyuduk. Sabah bir kadın uyandırdı bizi. Zagreb’de son günü olduğunu söyledi ve bize bir sürü parayla birlikte bir adres uzattı. “Ne bu?” diye sorduğumuzda, eğer adrese gidersek öğrenebileceğimizi söyledi. Adresin yazılı olduğu kağıdı ve parayı aldık. İşin ilginç yanı, tam da paranın suyunu çektiği gün­lerdi. Ve bu bize ilaç gibi gelmişti. En azın­dan o günlük yemeğimizi çıkarabilmiştik. Adrese gelince, gittiğimiz yer bizi hayal­kırıklığına uğratsa da, günümüze bayağı renk katmış oldu.

Hayatta hedefler koyarız ve bunlar aslın­da bizim asıl yaşam derslerimize vesile olur. Peki, sizin için bu nasıldı? Hedeflerinizin ne kadarına ulaştınız? Kendi adınıza neler öğrendiniz?
Rüzgar: 20 ülkeyi, parasız, etsiz ve fosil yakıtsız tamamlamayı amaçlamıştım. Bu, vizeler ve yoldaki ruh halimizle 17 ülke oldu ama hiç et yemedik, bisikletimizden birkaç zorunluluk dışında hiç inmedik ve son 2000 kilometreyi parasız tamamladık. Bu yolculuğun bana en büyük katkısı herhalde özgüvendir. Yani artık canım ne zaman, nereye isterse gidebilirim. Bunu hissetmek, sevmediğimiz bir yerden gide­bilme özgürlüğü veriyor.
Mirra: Bu, gündelik hayatın bize unuttur­duğu bir şey. Mesela yorulunca durmak bir lüks değil artık, bir yerden sıkılınca oradan ayrılmak veya birine aşık olunca onun peşinden gitmek vs… Yol boyunca alışılanın dışında davranmak bizi ürküt­medi, çünkü Rüzgar ve ben kimseye zarar vermeden içimizden geldiği gibi ihtiyaçla­rımıza yönelik yaşadık. Sanırım yolculu­ğun bana öğrettiği en güzel şeydi bu.
Rüzgar: Aynı zamanda bunun etsiz, ben­zinsiz ve parasız yapılmış olması da, aklın­da acaba sorusu olan tüm insanlara kanıt niteliğinde…

Bundan sonrasında ne var peki? Yeni yolculuklar?
Rüzgar: Bundan sonra, belki uzunca bir Türkiye turu olabilir, parasız. Ama önce­lik, Bisikletli Sahaf’la bir şeyler başarabil­mek…

Evet onu da çok merak ediyorum. Bisik­letli Sahaf’ın öyküsü nedir?
Mirra: Birdenbire ortaya çıkan bir şey de­ğildi bu. Yoldaki fikirlerimize paralel ola­rak sürdürmek istediğimiz bir şeyler olsun istedik. Bir yandan günlük ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz, bir yandan da ideal­lerimiz doğrultusunda ilerleyebileceğimiz bir eylem olarak ortaya çıktı “Bisikletli Sahaf”. Önce kendi kitaplarımızı satılığa çıkardık, sonra birkaç dostumuz kitap ver­di. Bize destek olmak isteyen insanların kitaplarına da talibiz. Bisikletli Sahaf’ın güzel tarafı, sadece ikinci el kitaplar sat­ması ve kargoyu bisikletle yapması. Böy­le olunca hem kitaplar yenisi alınmadan defalarca okunabiliyor, hem de kargosu ne trafik, ne gürültü, ne de doğa kirliliği yaratıyor. Gelişmesi için doğaya duyarlı, okumayı seven ama tüketimi sevmeyen takipçilere ihtiyacımız var.

Ben bir kitap almak istiyorum mesela; ne yapmam gerekiyor?
Mirra: Önce https://www.facebook.com/ bisikletli.sahaf linkinden kitap listesine gi­rip istediğin kitabı seçiyor ve bize mesaj atıyorsun. Biz de dilediğin gün ve saatte bisikletle adresine kadar getiriyoruz. He­men aynı gün içinde bile olabiliyor bu tes­limat. İşte bu kadar basit 🙂

Bu yazıyı okuyanlar size nasıl destek ola­bilirler?
Rüzgar: Çok kolay aslında. Bize kitap ba­ğışlayabilirler, okumak istedikleri kitap­ların yenisini almak yerine önce bize so­rabilirler veya kullanılmış poşetlerini bize verebilirler. Ayrıca bisikletlerimiz yolda iyi­ce hırpalandı. Değişmesi gereken parçalar var. Bisiklet konusunda da yardıma açığız…
Mirra: Yolculuk vesilesiyle güzel insan­larla tanıştık. Umarız Bisikletli Sahaf da böyle ilerler. Biz de doğaya ve insanlara fayda sağlarken biraz da eğlenmiş oluruz. Herkese sevgiler.

Takip etmek için:
Bisikletli Sahaf: https://www.facebook.com/bisikletli.sahaf
Ekolojik Gezgin: https://www.facebook.com/ekolojikgezgin

EkoIQ Editör

açık radyo açık kalmalı
açık radyo açık kalmalı