Ebola Ekosistemin Çöküşüdür!
Bir süredir çoğumuzun farkında olduğu, ancak vahametini henüz önemsemediğimiz “Ebola” virüsüne/hastalığına dikkatinizi çekmek istiyorum bu ay. Neden mi? Çünkü gerçekte Ebola virüsü ekosistem çöküşünün bir sonucudur!
Ebola virüsü, insanlarda ve primatlarda (enfekte maymun, goril, şempanze, meyve yarasası, orman antilobu ve kirpi gibi) %90 oranında ölüme yol açan son derece ciddi bir hastalık. Ebola salgını, öncelikle tropikal ormanların yakınında bulunan Orta ve Batı Afrika’nın ücra köylerinde meydana geldi; hatta hastalık ilk kez Kongo Cumhuriyeti’nde Ebola Nehri yakınında bir köyde meydana geldiğinden bu isim verildi. Virüs, insanlara vahşi hayvanlardan geçiyor ve insandan insana bulaşabiliyor. “Meyve Yarasaları” (Fruit Bats), Ebola virüsünün doğal kaynağı olarak görülüyor. Hastalığın insan ve hayvanlar için özel bir tedavisi ya da aşısı maalesef yok. Sadece 8 ayda 5 bin insanı bu hastalıktan kaybettik ve yakın zamanda bu rakamın artacağı muhakkak.
Dr. Glen Barry, şu ifadesiyle her şeyi özetliyor aslında: “Yeterli ne demek, öğreneceğiz ve paylaşmayı da… Veya varlığımızın sonu olacak!”
Küresel çevre çöküş içinde, adaletsiz nüfus artışı ve ekosistem kaybının ağırlığı altında eziliyor. Yoksulluk, savaşlar, yağmur ormanlarındaki hızlı kayıp, sosyal eşitsizliğin korkunç boyutları bu insanlık trajedisine arka çıkıyor. Ebola için söylenebilecek tek bir gerçek var: Dünyayı yaşanabilir kılan ekosistemleri, kendi elleriyle sistematik biçimde yıkan insanlık, bugünkü trajedinin sorumlusudur.
Batı Afrika’nın orijinal ormanlarının %90’ı tükendi. Kalan az miktardaki doğal ormanın bilindik nedenlerle fazla uzun kalamayacağı bir gerçek. Ve bu da, sonuçlarıyla hemen karşımıza dikiliveriyor. Afrika’nın doktora ihtiyacı var, yatırımlara, iş imkanlarına, eğitime, aile planlamasına… 2010 yılında 317 milyon olan nüfus, hızla artıyor ve bu rakamın 2035’te tam iki katına çıkacağı tahmin ediliyor.
Virüsün dehşeti ve tehlikesi öylesine ciddi ki, Dünya Sağlık Örgütü, Ebola kurbanlarının nasıl gömülmesi gerektiğine dair yeni kılavuzlar yayımlıyor.
Ebola; Batı Afrika’da imkansızlıkların, yoksulluğun yarattığı çaresizlik nedeniyle insanların tek buldukları et kaynağı olan, enfekte olmuş yarasa ve goril etini yemesiyle, vahşi yaşamın enfekte kanı ile insanlığa bulaşıyor. Ve giderek küresel bir hal almasından endişe ediliyor.
Aslında bugünden tezi yok önlemler almalıyız; yoksa değişim ve geri dönüş için yarın geç kalmış olabiliriz…
Kaynak: EcoInternet @ EcoInternet
Küresel Rüzgar Gücü 4.000 GW’ı Aşabilir
Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) 2014 yılı için hazırladığı “Küresel Rüzgar Enerjisi Görünümü” raporunu yayınladı. GWEC, Greenpeace ve Alman Havacılık ve Uzay Merkezi (Deutsches Zentrum fur Luft-und-Raumfahrt – DLR) ortak çalışması ile hazırlanan raporda, üç farklı senaryo ile küresel rüzgar enerjisi sektörünün 2050 yılındaki görünümü öngörülmeye çalışılıyor. Çalışmadaki bu üç farklı senaryo; “Yeni Politikalar, Ilımlı ve İleri” başlıklarıyla veriliyor. İleri senaryoda 2013 yılı sonu itibariyle 318 GW kurulu güce ulaşmış olan küresel rüzgar gücünün 2050 yılında 4.000 GW’ı aşabileceği iddia ediliyor. GWEC çalışmasının Yeni Politikalar senaryosu, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından hazırlanan Dünya Enerji Görünümü’ndeki aynı isimli senaryoya dayanıyor. Bu senaryonun temellerini, enerji ve iklim değişikliği alanında ulusal ve uluslararası düzeyde belirlenmiş olan politikalar oluştururken, bu politikaların yürürlüğe girmiş veya taahhüt aşamasında olması ayrımı göz ardı ediliyor. Bu senaryoya göre küresel rüzgar enerjisi gücü, uygulamadaki veya taahhüt aşamasındaki politikalar sayesinde 2020 yılında 610 GW’ı, 2030 yılında 964 GW’ı, 2050 yılında ise 1,684 GW’ı aşabilir. Ilımlı senaryo ise mevcut enerji ve iklim politikaları dışında ulusal ve bölgesel yönetimlerin özellikle rüzgâr enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji yatırımları için belirledikleri hedefleri de içeriyor. Çalışmaya göre bu hedeflerin tamamına ulaşılması, küresel rüzgar gücünün 2020’de 712 GW’ı, 2030 yılında 1.479 GW’ı 2050 yılında ise 2.672 GW’ı aşmasını sağlayabilecek. Çalışmanın en iddialı bölümü olan İleri Senaryoda ise ülke yönetimlerin yenilenebilir enerji sektörünün gelişimi için sektörün önerilerini de dikkate alarak uygun politikalar geliştirmesi, bunların yasalaşması ve yürürlüğe koyulması amacıyla gerekli politik iradeyi göstermesi, ayrıca karbon emisyonlarının azaltımını sağlayacak açık ve etkili politikaların yasalaşmasının sağlanması olasılığına dayanıyor. Çalışmada, bu olasılığın gerçekleşmesi halinde küresel rüzgar enerjisi gücünün 2020 yılında 800 GW’ı, 2030 yılında 1.933 GW’ı, 2050 yılında ise 4.042 GW’ı aşmasının mümkün olduğu iddia ediliyor. Bu güce ulaşılması 2050 yılında dünya elektrik üretiminin %17-19 arasında rüzgar enerjisinden sağlanmasını da mümkün kılabilecek. Geçtiğimiz yıl küresel elektrik üretiminin %3,9’nun rüzgar enerjisinden sağlandığı belirtilen çalışmaya göre 2013 sonu itibariyle dünyanın 90 ülkesinde rüzgar enerjisi santralı bulunmuyor.
Yeşil Ekonomi@YesilEkonomi https://www.yesilekonomi.com/yenilenebilir-enerji
Yeni Fosil Yakıt Rezervleri İçin Çılgın Harcama!
Oil Change International (OCI) ve Overseas Development Institute (ODI) tarafından hazırlanan bir rapora göre G20 ülkeleri, fosil yakıt aramalarına yılda 88 milyar dolar harcıyor. Bu hayal dışı rakam, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından 2030 yılında dünyanın ihtiyacı olan enerjiyi üretmek için gerekecek maliyetin tam iki katı. Rapor, özellikle şunu vurguluyor: Eğer 2 derecelik küresel ısınmayı önlemek istiyorsak, bu “çılgınca harcama” tamamen gereksiz.
Sustainable Earth@susearth https://t.co/VArETC7WJ7
Maden Sahalarında Yenilenebilir Enerji
Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla madencilik sektöründe rekabette bir adım öne fırlamak çok mümkün. Güneş ve rüzgar enerjisi ile %70’e varan maliyet iyileştirmesi yapılabiliyor. Özellikle uzak lokasyonlardaki maden sahalarına mazotun ulaştırılması dahi, ilave bir maliyet kalemi. Dünyanın en büyük bakır madenlerinden biri, çok yakında 70 MW kapasiteli güneş enerjisi yatırımını tamamlıyor olacak. Avustralya’daki bir maden işletmesinde yapılan bir araştırma, güneş enerjisi kullanımıyla yaklaşık mazot kullanımının 15 bin varil azalacağını ortaya koymuş.
CECHR@CECHR_UoD
https://t.co/FO2xeUSOnB