Doğanın, Bilimin ve Geleceğin İzinde… Çağan Şekercioğlu

Henüz 40 yaşına bile basmadı ama o, dünyadaki “22 Risk Alan
Kâşif”ten biri; Türkiye’nin ilk “Yaban Hayat Koridoru” projesini
başlatan bir ekolog, ülkenin ilk National Geographic yaban hayatı
belgeseli “Bozayının İzinde: Sarıkamış”ı çeken bir belgeselci,
Türkiye’de ilk kuş halkalama istasyonunu kuran bir ornitolog,
İngiltere’nin Çevre Nobeli olarak bilinen Whitley Gold’u Prenses
Anne’in elinden iki kez alan ilk bilim insanı, TÜBİTAK Özel
Ödülü’ne layık görülen en genç kişi ve ilk biyolog. Dahasını yazmaya
kalksak liste uzayıp gidecek; en iyisi mi EKOIQ’ya verdiği röportaj
ile daha da yakından tanıyalım Çağan Hakkı Şekercioğlu’nu…
Doğanın, Bilimin ve Geleceğin İzinde…
Çağan Şekercioğlu
Rahmi AYDEMİR, rahmiaydemir@gmail.com

Klasik bir soruyla başlayacağım ancak hepimizin merak ettiği bir konu var. Ülkemizde yakın geçmişe kadar kuş bilimi ve gözlemciliğinin bir meslek olduğunu dahi bilmiyorduk ya da ornitologların neler yaptığını… Çalışmalarınız sayesinde hem sizi hem de neler yaptığınızı çok daha iyi anlamış olduk. Çağan Şekercioğlu’nun kariyerine ve başarılarına bu alanda yön veren tecrübelerin ne olduğunu ve bunun nasıl geliştiğini merak ediyoruz, bizimle paylaşır mısınız?
4 yaşından beri, büyüdüğüm Ataköy’de hayvanların peşinde koştum, böcek koleksiyonu yaptım. 14 yaşında İstanbul’da kuş gözlemeye başladım. 18 yaşında bursla başladığım Harvard Üniversitesi’nde entomoloji ve ornitoloji koleksiyonlarında çalıştım. Lisans tezimi Uganda kuşları üzerine yapmaya karar verdim ve tek başıma 20 yaşında üç ay Uganda ormanlarında kaldım. Kendim tasarladığım ve 4 ayrı araştırma fonundan destek aldığım lisans tezi projem, 15 yaşından beri atıf yaptığım Prof. Paul Ehrlich’i etkiledi ve beni o sene öğrenci almayacak olmasına rağmen özel bursla Stanford’da doktoraya kabul etti. Doktoram esnasında, dünyanın en kapsamlı “Tropik Kuş Radyo Takip Projesi”ni gerçekleştirdim ve tüm dünya  kuş türlerini kapsayan en büyük kuş ekolojisi veri tabanını oluşturdum.

Bir röportajınızda Doğu Anadolu’da yürüttüğünüz kelebek araştırma gezisinin, sizin için bir dönüm noktası olduğunu belirtmişsiniz. Sizin için bu dönüm noktası neleri tetikledi, yaşamıyla ilgili neleri değiştirdi?
Doğu Anadolu bölgesinin araştırılmamış, el değmemiş olduğunu zaten biliyordum. 2001 yılında Harvard’daki hocamın ricasıyla yürüttüğüm kelebek araştırma gezisiyle bunu daha iyi anladım. Üç haftada yeni 8 kelebek türü keşfettik, birine benim ismim verildi.Ama kelebeklerin olması gereken yerlerin yarısında bitki örtüsü aşırı otlatmayla yok edilmişti. Belki bazı kelebek türleri keşfedilemeden yok olmuştu. Bu gezi, bana Doğu Anadolu’nun keşfedilmemiş doğal zenginliğinin ne kadar tehlikede olduğunu gösterdi ve uzun süreli olarak geri dönmeye karar verdim. Bu araştırma gezisinden sonra tekrar Doğu Anadolu’ya geldim ve bir araştırma gezisi daha yaptım. Ve gördüm ki Doğu Anadolu, basit önlemler ile var olan doğal zenginlik ve çeşitliliğini koruyacak nadir bir bölge. Bunun için 2005 yılında Doğu Anadolu’daki “ilk kuş halkalama çalışması”nı Kars’ta gerçekleştirdim ve 2006 yılında Doğu Anadolu’daki “ilk kuş halkalama istasyonu”nu Aras Nehri Kuş Cenneti’nde kurdum. 2007 yılında ise halen başkanlığını yürüttüğüm Kuzey Doğa Derneği’ni kurdum.

Temel ekolojik sorunlara yönelik koruma tabanlı ya da katılımcı bir ekonomik sistem mümkün mü? Vaktinin çoğunu doğada geçiren bir bilim insanı, bize mutluluk ekonomisi konusunda ne tür değerlendirmelerde bulunabilir?
Araştırmalar, bir ülkenin ortalama gelirinin 1.5 misline kadar kazanmanın mutluluğu artırdığını, bundan sonrasının ise böyle bir etkisinin olmadığını gösteriyor. İnsanlar yiyecek, barınma, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra ellerinde kalan parayla temel olmayan ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Yani ülkemizde ayda yaklaşık 3000 TL. Bunun üzerinde gereksiz tüketim başlıyor. Örneğin çalışan telefonları yerine 3000 TL verip en son modeli almak gibi. Bu da sonu bitmeyen bir yarışı getirdiği için hem maddi sıkıntı yaratıyor hem de mutsuzluk. Diğer araştırmalar, insanların alışverişten değil, gönüllülük, seyahat gibi tecrübelerden mutlu olduğunu gösteriyor. Başka araştırmalar ise doğadan, yeşilden mahrum olan insanların mutsuz olduğunu ortaya koyuyor. Dünyanın büyük metropollerinde en az yeşil alan %1.5 ile İstanbul’da, biz de hâlâ AVM yapmaya çalışıyoruz bu alanlara. Halbuki bu oran, Singapur’da %47, Londra’da %38. Türkiye doğayı yok etmeye ve sınırsız açgözlülüğe tüketmeye yönelik yaşamaya devam edersek, ülke olarak hiçbir zaman mutlu olamayacağız, aşırı tüketimle dolu, betonla kaplı hayatımızda giderek artan öfkemizle bizi karanlık bir gelecek bekliyor.

Çağan Şekercioğlu’nun ya da KuzeyDoğa Derneği’nin çalışmalarını bu anlamda toplumda bir koruma bilinci oluşturma değil, içgüdüsel olarak bir araya gelmiş bir grup kahramanın doğayı koruma çabaları olarak değerlendiriyorum. Sizin bu konudaki net duruşunuz nedir?
Aslında her ikisi de benim için geçerli, ikisin de olması gerekli. Toplumda koruma bilinci olursa doğaya verilen zararı azaltmak için güç birliği sağlanmış olur, diğer yandan da içgüdüsel olarak bu akıma destek verenler bilinci grupların doğru yönlendirilmesi için gerekli. KuzeyDoğa Derneği’nin amaçları arasında topluma; doğa koruma, doğanın varlığının önemi anlatmak ve doğa koruma çalışmalarını yapacak bilim insanlarının yetiştirilmesi var. İşte bu noktada içgüdüsel olarak doğayı korumaya çalışanlar, belki de ileride doğa korumacı birer bilim insanı olacaktır. Ben bu yüzden ikisini de çok önemsiyorum.

Kuşların sayılarındaki artış ve azalmaların, çevre sağlığının göstergeleri olduğu ifade ediliyor. Son veriler neyi gösteriyor bizlere?
Türkiye’nin küresel iklim değişikliğine katkısı giderek artıyor. Yüksek miktarda kömür ve doğalgaz kullanmasından dolayı hızla yükselen seragazı emisyonu, 1990’dan bu yana yaklaşık 2,5 kat arttı. Bunu azaltmak için ülkemizin güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi alternatif, doğa dostu enerji kaynaklarına acilen ağırlık vermesi şart. Türkiye’de 29 kuş türünün, küresel iklim değişikliğiyle ortaya çıkan yeni şartlara nasıl tepki vereceğine ilişkin yaptığımız bilimsel analizde, bazı türlerin 10 kat azalacağı, bazılarının 10 kat artacağını gösterdik. Yani büyük değişiklikler oluyor.

Önümüzdeki 50 yıl içinde “Çam Baştankarası” (Parus ater) ve “Bıyıklı Ötleğen” (Sylvia cantillans) gibi hassas kuş türlerinin dağılım alanlarında %90’lara varan ciddi azalmalar öngörülürken, “Arap Bülbülü” (Pycnonotus xanthopygos) ve “Maskeli Örümcek Kuşu”’ (Lanius nubicus) gibi türlerde 10 kata ulaşan artışlar bekleniyor. Beni en çok heyecanlandıran projelerinizden biri de Türkiye’nin ilk National Geographic yaban hayatı belgeseli “Bozayının İzinde: Sarıkamış”… Bilmeyen ve izlemeyenler için belgesel hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
“Bozayının İzinde: Sarıkamış” doğal yaşam belgeselinde, biri Türkiye’nin en bü-
yüğü olmak üzere toplam 11 bozayı görev aldı. Çekimleri Kars’ın Sarıkamış ormanlarında tamamlanan belgesel, Nat Geo sayesinde Türkiye’nin yanı sıra dünyada 140 ülkede, yaklaşık 140 milyon kişiye ulaşarak Sarıkamış’taki yaban hayatını bozayıların gözünden aktaracak. Türkiye’de bozayılar konusunda yapılmış
en kapsamlı araştırma çalışmasının belgeselleştirilmesi sayesinde, ülkemizin en büyük memeli kara hayvanı olan bozayıların ekolojilerine, daha etkin korunmalarına ve insan- yaban hayat çatışmasının azaltılmasına ilişkin önemli bilgilere ulaşıldı.
National Geographic Channel Türkiye tarafından çekilen belgesel, sunduğum veriler ışığında projelendirilen Türkiye’nin ilk “Yaban Hayat Koridoru” projesi, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın desteğini aldı. Bakanlık tarafından Sarıkamış ve Kafkas ormanları arasına 162 kilometre uzunluğunda ve 28 bin 542 hektar büyüklüğünde yeni bir muhafaza ormanı oluşturmak için çalışmalara başlandı. Türkiye’nin ilk, dünyanın ise sayılı yaban hayatı koridorlarından biri olan bu yeni orman ile vahşi hayvanlar için güvenli bir göç yolu için ilk adımlar atıldı.

“Yokolan Afrika” adlı elektronik kitabınıza da son aylarda tartıştığımız müşterekler çerçevesinde parantez açarak ayrı bir yer vermek istiyorum. Kitaptan biraz bahseder misiniz?
Yapı Kredi sponsorluğunda hazırladığım bu kitap, maalesef kitapta evrimden bahsetmemden dolayı Yapı Kredi Yayınları editörü tarafından iptal edildi. Doktoramın ilk senesini bu kitabı yazmaya ayırdım ve doktoram bir yıl uzadı. Kitabın girişinde açıkladığım evrim kavramını çıkarmamı istediler ama biyolojinin temeli olduğu için kabul etmedim. Kitap da iptal edildi! Afrika’nın tüm temel ekosistemlerini araştırdığım toplam altı ayın sonunda, halen
kara kıtanın muhteşem doğasına tanık olmanın eşsiz mutluluğu ile bu doğanın çoğunun yok olmak üzere olmasının ve kıtanın insanlarının karşı karşıya olduğu sayısız çevre sorununun verdiği üzüntü arasında bocalıyorum. Bir Uganda dağ gorilinin kahverengi gözlerinde geçmişimizi görmenin tüyler ürpertici heyecanı, bu muhteşem akrabalarımızın son sığınağı olan dağ ormanlarının günbegün fakir Afrikalılar tarafından yok edildiği düşüncesiyle çaresizliğe yol açıyor. Madagaskar açıklarında, su altında etrafımı saran, akla gelen her rengi sergileyen balıkların çeşitliliğiyle kendimden geçmem, biraz sonra parçalanmış mercanların cesetlerini görmemle bitkinliğe dönüşüyor. Kuzey Kenya’nın kurak bozkırlarındaki beklenmeyen canlı çeşitliğinin verdiği ümit duygusu, buranın bir deri bir kemik, yüzlerinde sayısız sineğin cirit attığı, fakir yerlileriyle tanışmamla yerini depresyona bırakıyor. Belki de en can sıkıcısı, bu talihsiz kıtanın her derdine şahit olduğumda, Türkiye’deki benzer bir sorunun aklıma gelmesi “Biz de mi dönüşü olmayan, yok oluşa giden bir yoldayız?” sorusunun sürekli uykularımı kaçırması…

GPS Verici ve Crittercam Birlikte Kullanıldı
Türkiye’nin ilk National Geographic yaban hayatı belgeseli “Bozayının İzinde: Sarıkamış”, aynı zamanda GPS verici ve Crittercam’den oluşan iki ayrı ünitenin bir tasma üzerindebirleştirilmesi gibi bir ilke de imza attı. Türkiye’de ilk kez kullanılan Crittercam cihazı, vahşi hayvanlar için tasarlanmış bir araştırma aracı. Dijital video kaydedici üstünde bir mini kamera lensi var. Videolar, ufak bir hafıza kartına kaydediliyor ve mikro işlemci kamerayı hayvana takılıyken istenen şekilde çalıştırmayı sağlıyor. İki adet lityum pil güç ve VHF yerini belli etmek için sinyal gönderiyor. Bu parçaların tamamı, su geçirmeyen ve darbelere dayanıklı, dış hasarı önleyici bir malzemeyle kaplı. GPS tasması ise hayvanın hızı, yeri, vücut sıcaklığı ve nabzı hakkında bilgi toplayabiliyor. Tasmanın üst kısmında sıcaklık, hareket, yaşam ve kış uykusu sensörlerinin yanı sıra belli zaman aralıklarıyla hayvanın koordinatlarını cep telefonu mesajı olarak ileten GSM modülü de var. Büyük pil ünitesinin ömrü iki yıl kadar dayanabiliyor. Zamanı geldiğinde, otomatik açılma mekanizması tasmanın düşmesini sağlıyor.

Son olarak sizin yolunuzdan yürümek isteyen ve kariyerlerini bu yönde çizmek isteyen gençler için ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
Şikâyet etmeden, bahane bulmadan çalışsınlar, kendilerini geliştirsinler. Aras Kuş Cenneti’ndeki çalışmalarımız gibi doğa araştırma projesine gönüllü olarak katılsınlar ve profesyonellikle çalışsınlar. En zor şartlarda bile şikayet etmeden öğrenmeye odaklansınlar, kendilerini geliştirsinler ve mutlaka çok iyi İngilizce öğrensinler çünkü bilimin dili artık İngilizce.

Whitley Gold’u İki Kez Almaya Hak Kazandı
Utah Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Çağan Hakkı Şekercioğlu; ekolog, ornitolog, doğa koruma bilimcisi ve Türkiye’nin ilk tropikal biyoloğu…
1975 İstanbul doğumlu olan Şekercioğlu, İstanbul Robert Kolej’den mezun olduktan sonra tam bursla Harvard Üniversitesi’nde okumay hak kazandı; 1997’de Biyoloji ve Antropoloji Bölümlerinden mezun oldu. ABD Ulusal Biyoloji Araştırma Programı için Alaska’da kuşları araştırdı, altı ay boyunca Güney Amerika ve Antartika’da dağcılık, fotoğrafçılık ve kuş araştırma çalışmaları gerçekleştirdi ve üç ay süreyle Afrika kıtasını gezerek “Yokolan Afrika” kitabını yazdı. 2001 yılında Aktüel dergisinin “Türkiye’nin 100” Akademisyeni listesinde yer aldı. Dünya kuşlarının soylarının tükenmesinin nedenleri ve sonuçları üzerine doktora tezini hazırlayan Şekercioğlu, tam bursla kabul edildiği Stanford Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden 2003 yılında ekoloji ve ornitoloji doktorasını aldı. Stanford’da Senior Research Scientist (Kıdemli Araştırmacı Bilim Adamı) olarak çalışırken KuzeyDoğa Derneği’ni de gönüllü olarak yürüten Şekercioğlu; Kars Kuyucuk Gölü’nde doğa koruma, araştırma, ekolojik restorasyon ve ekoturizm projesiyle, 2008 yılında İngiltere’nin en prestijli doğa koruma ödülü olan Whitley Gold’u İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in kızı Prenses Anne’in elinden aldı. Kurucusu olduğu KuzeyDoğa Derneği, Kuyucuk Gölü’nde Türkiye’nin ilk kuş üreme adasının inşa edilmesini, Kuyucuk Gölü’nün Doğu Anadolu’nun ilk Ramsar alanı ilan edilmesini ve 2009 Avrupa Seçkin Turizm Cenneti seçilmesini sağladı. Bu başarılar üzerine Şekercioğlu, 2010 yılında Prenses Anne tarafından Buckingham Sarayı’na davet edildi. 2010 yılında ekoloji ve çevre bilim dallarında son 10 yılda dünyanın en çok bilimsel atıf almış bilim insanı listesinde ilk %1 içine giren Şekercioğlu, 2013 yılında İngiltere tarafından son 20 yılın en başarılı doğa korumacısı seçildi ve Prenses Anne’den Whitley Gold Ödülü’nü ikinci kez alan ilk kişi oldu. Aynı yıl National Geographic tarafından dünyadaki “22 Risk Alan Kâşif”ten biri seçildi. 2014 yılında, TÜBİTAK Özel Ödülü’nü alan en genç kişi ve ilk biyolog oldu. Dünya Doğa Koruma Bilim Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi, American Ornitologlar Birliği Seçici Üyesi, Sigma Xi Bilim Cemiyeti Tam Üyesi ve ABD Kâşifler Kulübü Uluslararası Onur Üyesi olan Şekercioğlu’nun 4 kitabı, 90’ı aşkın bilimsel yayını ve 3200’ün üzerinde bilimsel atıfı bulunuyor.

Önerilen makaleler