Geçtiğimiz ay iklim değişikliğiyle ilgili iki önemli gelişme dikkatimi çekti. Bunlardan biri son derece “maddi”; diğeri gayet “manevi”. En azından görünümde böyle bir ayrım yapabiliriz ama etkileri başka başka şekillerde yayılacak gibi…
Maddiyattan başlayalım; herşeyin başı yine “para” diyorlar ya… Dünyanın en büyük emeklilik fonu olan (biz yönettiği rakamı da verelim de sonra atıyoruz sanmasınlar: 70 milyar dolar) Norveç Kamu Emeklilik Fonu’nun, kömür yatırımlarına para koymaktan çekileceği duyuruldu. 28 Mayıs tarihinde birçok önemli basın yayın organında (tabii dünyadan bahsediyoruz, Türkiye’de haberi gören ulusal gazete oldu mu emin değilim; google’lamada görünmüyor) yayınlanan haberi kısaca özetlemek gerekirse: Norveç Parlamentosu Finans Komisyonu 27 Mayıs 2015 tarihinde, Parlamento’daki iki büyük partinin aldığı ortak kararla, fonun yatırımlarının %30’undan fazlası kömür alanında olan veya gelirlerinden %30’undan fazlasını kömür faaliyetlerinden elde eden şirketlerdeki yatırımlarını satmasını öneren tasarıyı kabul etti. Bu kararın sonuçları, fonun kömür alanında yapılan 11 milyar dolarlık yatırımının en az yarısının çekilebileceği yönünde. Birkaç kritik bilgi daha: Sözkonusu kurum sadece dünyanın en büyük bağımsız fon yönetimi değil, aynı zamanda küresel ölçekte dünyanın en büyük 10 kömür endüstrisi yatırımcısından biri (yani durum bazıları için ciddi). Zaten o nedenle 350.org’un kurucularından ve dünyada çevre deyince akla gelen en etkili isimlerden Bill McKibben, “Bunu bize üç yıl önce söyleselerdi kahkahalarla gülerdik. Bu durum, yakacağımızdan çok ama çok daha fazla fosil yakıta sahip olduğumuz fikrinin hızla yayıldığına dair son derece umut verici bir işaret” açıklamasını yaptı. Greenpeace Akdeniz Sürdürülebilir Finans Kampanyası Sorumlusu İbrahim Çiftçi’nin, Fonun Türkiye’de de 2014 sonu itibariyle 3,40 milyar dolarlık devlet tahvili ve 1,68 milyar dolarlık öz kaynak yatırımı bulunduğunu ve öz kaynak yatırımlarından bir kısmının enerji şirketlerinde olduğunu belirttiğini söyleyip, “maddiyat”tan “maneviyat”a hızlı bir geçiş yapalım.
****
Geçtiğimiz aylarda “Papa’nın uçağı var mı” çok tartışıldı ama Papa Francis’in bir vicdanı ve gezegene karşı sorumluluğu olduğu konusunda sanırım bir kuşku kalmadı. Katolik âleminin ruhani lideri, bunu 18 Haziran günü kendisine bağlı tüm piskoposluklara yolladığı yaklaşık 190 sayfalık bir bildiri ile de göstermiş oldu. Tamamen iklim değişikliği ve çevre sorunları eksenli belge, dünya harekete geçmediği takdirde tüm insanlığı “ciddi sonuçlar” ve “geridöndürülemez ekosistem yıkımları”yla karşılaşacağı konusunda hiç de hafif olmayacak bir şekilde uyarıyor. İnsanlığın doğaya verdiği zararı, “modernitenin etik, kültürel ve ruhani krizinin göstergesi” olarak gören Papa Francis, dünya çapında ciddi bir “kültürel devrime” ihtiyaç olduğunun da altını çiziyor bu önemli metinle…
Aslında Greenpeace’in ve daha birçok yerel ve küresel çevre örgütünün, rahipler ve kilise cemaatleriyle ilgili farkındalık ve dayanışma çalışmaları uzun zamandır ilgimizi çekiyordu. Milyarlarca insanın dünyaya bakışında önemli bir rol oynayan dinlerin ve onların temsilcilerinin, gezegenin geleceği konusunda oynanan, sonuçları ciddi, kendisi ise son derece ciddiyetsiz iklim kumarına karşı tutumlarının hayati öneme sahip olmaması mümkün mü zaten? Küresel ısınmanın insan kaynaklı olduğu; gelişmiş dünyanın fakir ülkeleri ve yoksulları göz ardı ettikleri ve bu konuda gizleyemeyecekleri tarihsel sorumluklara sahip oldukları; siyasetin, finans güçlerine ve teknolojiye boyun eğmesinin, önceki uluslararası iklim zirvelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olduğuna dair vurgularla dolu bu önemli belgenin milyonlarca Hristiyan’ın bakış açısını etkileyebileceği düşünülüyor.
***
Gördüğünüz üzere, dünya gerçekten giderek artan bir şekilde çevresel sorunlar girdabında debelenip duruyor ama diğer yandan da bunun böyle gitmeyeceğine dair “maddi” ve “manevi” işaretler kafasını kaldırıp duruyor. Sakın bunlar, felsefe tarihi kadar eski bu dikotominin, karşıtlığın iki kefesini de cebine koyup, “dedelerinin yarattığı sorunu torunlarına bırakmamak” için silkinip yürüyecek yeni nesil bir aklın işaretleri de olmasın…