#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Paris İklim Zirvesi #COP21 Gözlemleri-Sibel Bulay

açık radyo açık kalmalı

İklim Değişikliğinin Savunmasızları
COP21’e damgasını vuran en etkili girişim V20 grubunun yürüttüğü 1,5 derece kampanyası oldu. İklim değişikliği karşısında en savunmasız 20 ada ülkesinin başlattığı V20 grubunun bugün 43 üyesi var. Bu ülkeler yükselen deniz seviyesinden, şiddeti artan fırtınalardan, kuraklıktan etkilenen halkların haklarının korunması için Paris’te büyük bir mücadele veriyorlar. Gerçek şu ki atmosfer 2 derece ısınırsa Pasifik Okyanusu’ndaki, Hint Okyanusu’ndaki, Karayipler’deki adaların büyük bir kısmı deniz altında kalacak ve milyonlarca insan evini, ülkesini, kültürünü, geçmişini yitirecek. …cek, …cak diye yazıyorum ama iklim değişikliğinden dolayı insanlar adalardan göçmeye başladılar bile. Papua Yeni Gine’nin Carteret Ada halkı ve Fiji’nin Taro Ada halkı deniz seviyesinin yükselmesinden dolayı göçe zorlanan ilk insanlar oldu. Tuvalu başbakanı “Önümüzdeki 5-10 yıl içinde halkımın %72’si adayı terk etmek zorunda kalacak. Var olma hakkımızı kaybediyoruz” diyor. “Topraklarımızla beraber kültürümüzü, geçmişimizi, kimliğimizi kaybediyoruz.”
Pazar günü UNESCO’nun bu konuda düzenlediği programa katıldım. Programda Robert Redford vardı ve doğrusunu söylemek gerekirse, onun için gittim. Robert Redford’dan sonra sahneye Papua Yeni Gine’den kabile şefi olan Mundiya Kepenga çıktı. Bize adasını, yaşantısını anlattı. Kendisini dinlerken iklim değişikliğinin ne demek olduğunu ilk kez “kalbimle” anladığımı söyleyebilirim:
“Ben Mundiya Kepenga. Papua Yeni Gine’den geliyorum. Dünyanın öbür tarafından. Adamın ormanlarından. Tanrı dünyayı yaratırken ormanımı da yarattı. Ormanımın tarihi dünyanın başlangıcına gider. Ağaçlarımız dünyanın başlangıcından beri varlar. Atalarım hep bu ormanda yaşadılar. Dünyada son kalan ulu ormanının kalbinde yaşayan kabilenin reisiyim. Okuma yazma bilimem. Bilim insanı değilim. İklimi anlamak için siz beyazların uyduları, benimse sadece gözlerim var. İklim değişikliğine gözlerimle, kalbimle şahit oluyorum. Benim dünyamda olanları size anlatmak zorundayım. Onun için buradayım.
Biz doğayla hep iç içe yaşadık. Ağaçlarıyla, hayvanlarıyla, nehirleriyle. Atalarımız bize ağaçların kardeşlerimiz olduğunu öğrettiler. Ormanda tüm gereksinimlerimizi karşılıyoruz. Hayvanlardan besleniyor, nehirlerimizin suyunu içiyoruz. Ağaçlardan evlerimizi yapıyoruz.
Ağaçlar ailemizin ferdi. Ama bugün hükümetimizin onayıyla uluslararası şirketler topraklarımızın büyük kısmına, bizim onayımız olmadan, sahip çıkıyor. Olgun muzu keser gibi ağaçlarımızı kesiyorlar. Ağaçlar yıkılırken haykırışlarını duyuyorum. Makineleriyle sayamayacağımız kadar ağaç kesiyorlar. (Bunu dinlerken İstanbul’u düşünmemek olabilir mi?) Ve biz ormanımızın yok oluşunu engellemek için hiçbir şey yapamıyoruz. Çocuklarımın okumasını, modern dünyada yaşamalarını tabii ki istiyorum ama atalarımızdan kalma ormanlarda dolaşmalarını, buradan kopmamalarını da istiyorum. Ormanlarımızı niçin yok ediyorsunuz? Atalarımız ağaçlar yok olduğunda ağaçların kardeşlerinin de yok olacağını söylemişlerdi.
Dünyamız her gün ısınıyor ve artık benim ülkemde yağmur yağmıyor. İçecek suyumuz her geçen gün azalıyor. Kuraklık başladı. Size bunları anlatmak için geldim.
Size söyleyeceğim son bir sözüm var. Benim ormanım sizin de ormanınız. Ormanımız yok olursa hep beraber yok olacağız.”

4 ANA KONU
Son saatlere gelindi ve burada bir anlaşma sağlanmasının önünde dört ana konu var:
Kayıp ve zarar mekanizması: Bu konu özellikle sel baskınları ve deniz seviyesinin yükselmesi karşısında en savunmasız insanları korumak için gerek.
Adaptasyon: İklim değişikliğinin etkilerini dünyanın her yerinde görüyoruz. Bu artık geleceğin sorunu değil. Bu nedenle hazırlık yapılması gerek, yani adaptasyon. Bunun için finans gerek.
Mitigasyon: Bu konu gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını temiz, yenilenebilir yakıtlara dayalı olarak gerçekleştirmeleri için gereken teknoloji transferini ve altyapı yatırımlarını içeriyor. Bunun için finansman gerek. Gelişmiş ülkeler için konu yaşam tarzı ve fosil yakıt kullanımından vazgeçilmesi. Tüm ülkeler için mitigasyon, INDC’lerin gerçek yol haritalarına dönüştürülmesi.
Ambition (Hedeflerin iddialı olması): lNDC’lerin bugünkü hali atmosferin 3 dereceye kadar ısınması demek. Hedef 2 derece olarak belirlenmişti ama En Savunmasız Ülkeler Birliği atmosferin ısınması 2 dereceyi bulursa ülkelerimiz deniz altında kalacak diyor. Isınmanın 1,5 dereceyle sınırlanması gerektiğini vurguluyorlar.
1,5 derece ibaresinin bir şekilde anlaşmada geçeceğine kesin gözüyle bakılıyor ama nasıl geçeceği belirsiz. (Olsa iyi olur gibisinden mi? Hedef olarak mı?) Konunun ikinci kısmı ise INDC’lerin denetimini içeriyor. Bunun üzerinde duranlar ilk denetimlerin 2020’den önce yapılmasını istiyor. INDC’ler genellemelerle dolu ve bu halleriyle yetersiz. Erken denetim, ülkelerin somut yol haritalarını bir an önce geliştirmelerine neden olacak. Böylece yetersiz olan INDC’lerin daha iddialı hale getirilmesi için bir fırsat yaratılacağını vurguluyorlar. Tabii bu da ısınmanın daha aşağı çekilmesi için de bir mekanizma oluşturacak.
Bu dört konunun üçünde ek bir konu söz konusu: Finans. İlk üç konunun gerçekleşmesi için iklim finansmanına gerek olduğundan, herkesin üzerinde durduğu konu da bu.

COP21’de Müzakereler Dışında Neler Oluyor?

COP21 İklim Değişikliği Taraflar Konferansı aslında dört ayrı etkinliği içeriyor. Konferansın amacı, seragazı emisyonlarının azaltılmasını sağlayacak ve iklim değişikliğini önleyecek küresel anlaşmanın sağlanması. İki hafta süren müzakerelere 190 ülke katılıyor. Müzakereyle ilgili gelişmeleri https://yesilgazete.org ve https://www.iklimpostasi.org sitelerinden de izleyebilirsiniz. Ben müzakerelerin dışında gerçekleşen etkinliklere odaklandım.
Müzakerelere katılan çoğu ülke, gerçekleştirdikleri projeleri veya üzerinde çalıştıkları konuları tanıtmak amacıyla pavyonlar kurmuş ve iki hafta boyunca çeşitli konuları burada sunuyorlar (Türkiye’nin böyle bir girişimi yok maalesef). Örneğin Hollanda deniz seviyesinin yükselmesine karşın su altyapısındaki değişiklikleri anlattı. ABD, NASA’nın topladığı bilgileri bilimsel konferans dizisi olarak burada paylaşıyor. Fransa pavyonunda bu sabah iki bakan sürdürülebilir binalar konusunu sundu. Koreli bilim insanları dün orman konulu bir çalışmayı paylaştı.
Burada “Lima to Paris Action Agenda” adı altında ikinci bir etkinlik grubu var. Lima ve Paris COP Başkanlarının ortak girişimi olan bu program Orman, Ziraat, İklim Değişikliğine Karşı Dayanıklılık, Ulaşım, Binalar, Finans, Yenilenebilir Enerji, Enerji Verimliliği, Kentler ve Yerel Yönetimler, İş Dünyası ve İnovasyon konu başlıklarını içeriyor. Her konu tek tek ele alınıyor. Genel program akışı bugüne kadar gerçekleşen başarıların tanıtımıyla başlıyor. Daha sonra yeni aktörlerin, anlaşmaların, girişimlerin tanıtımına geçiliyor ve gelecekte yapılması gerekenlerin tartışılmasıyla program son buluyor. Programların hepsi başarılı örnekler paylaşarak değişimin bugün gerçekleşmekte olduğunu vurguluyor ve hepimizi harekete geçmeye çağırıyor. Bu çalışmaları STÖ’ler, hükümetler ve iş dünyası beraber başarıyor. Bu programla ilgili bilgilere (İngilizce, Fransızca ve İspanyolca) buradan ulaşabilirsiniz: https://newsroom.unfccc.int
Üçüncü grup, resmi kuruluşların girişimlerini içeriyor. Birleşmiş Milletler’in tüm kuruluşları burada: UNEP, UNESCO, UNICEF, UN Women, vs. Hepsinin ayrı ayrı stantları olduğu gibi çeşitli konularda konferanslar da düzenliyorlar. Örneğin şu anda “Kadın ve İklim Değişikliği” ve “Kentlerdeki Yoksullar” konulu toplantılar var. BM dışında Uluslararası Çalışma Örgütü, Uluslararası Ticaret Odaları, Climate Action Network gibi kuruluşlar da burada.
Bu üç grup COP21’in resmi alanı içinde yer alıyor ve buraya girmek, etkinliklere katılmak için COP21’e katılma izni gerekiyor. COP21 alanının hemen yanıbaşında “Espaces Générations Climat” salonu bulunuyor. Halka açık bu alanda sivil toplum örgütlerinin stantları bulunuyor. STÖ’ler burada kendilerini ve girişimlerini tanıtıyor, imza topluyor, konferanslar ve tartışmaların yanı sıra çocuklar için programlar düzenliyorlar. Konferans programında ele alınan konular ormanlar, ziraat, su, araştırma, deniz, eğitim, gençler ve kadın. ICLEI burada her gün kentlerle ilgili yoğun bir program sunuyor. SLOCAT ulaşım konusunu işliyor. WWF, Youngo (Gençlere yönelik çalışmalar yapan STÖ) ve daha nice gruplar burada yoğun faaliyet içinde.
Daha önce de burada yazmıştım: COP21 bir üniversite gibi. Burada inanılmaz bilgi paylaşımı var. Bu yazıyı okuyorsanız iklim değişikliği konusuyla ilgileniyorsunuz demektir. O halde önerdiğim web sitelerine girin ve dolaşın. Öğrenecek çok şey var…

5 Aralık 2015
ABD Kongresi’ndeki Cumhuriyetçiler iklim değişikliğini inkar etme politikasını benimsediğinden Başkan Obama’nın iklim değişikliği konusundaki girişimlerini engellemek, daha önce kararı alınmış olan gelişmeleri de iptal etmek için yoğun bir uğraş içinde.
Haziran 2015’te devreye giren “Temiz Elektrik Planı”nı Kongre geçen hafta geri çevirdi. ABD’deki karbon emisyonlarının %40’ı santrallardan kaynaklanıyor. “Temiz Elektrik Planı” 2030’a kadar santrallardan kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının, 2005 yılını baz alarak, %32 oranında azaltılmasını hedefliyor. (İşin ilginç yanı, ABD’de yetişkinlerin %67’si santrallardan kaynaklanan salımlarının sınırlanmasını destekliyor.)
Bu girişimin COP21’in başlangıcına rastlaması ilginç. Obama bu kararı veto edecek ve Cumhuriyetçilerin vetoyu kaldırmaya oyları yetmeyecek. Yani değişen bir şey olmayacak. Ama bu hareketleriyle iklim görüşmelerine damgalarını vurmuş bulunuyorlar çünkü ABD’nin tutumuna gölge düşürmeyi başardılar. (Obama iklim değişikliğinin gerçek olduğuna ve insanlığın yaşam tarzından kaynaklandığına inanıyor ve bir şeyler yapmak için uğraşıyor. Ama Cumhuriyetçi başkan adayları iklim değişikliğini inkar ediyor.) Basın toplantılarında ABD’nin bugün aldığı pozisyonların ne kadar güvenilir olduğu sorgulanıyor. 2016 seçimleri sonrası ABD’nin pozisyonu ne olacak sorusu gündeme geliyor.
Bu nedenle olacak ki Cumartesi günü Demokrat Parti’den 10 senatör Paris’e geldi ve gelir gelmez de basın toplantısı düzenlediler. Verdikleri mesaj çok netti: “Buraya kararlılığımızı göstermek ve Obama’ya arka çıkmak için geldik. Durumun aciliyetini anlıyoruz ve halkımızı, dünya halklarını korumak için buradayız.’’

4 Aralık 2015
Fosil Yakıt Sübvansiyonu
COP21’de tarafları zorlayan konuların başında finans geliyor. Dünya ülkeleri iklim değişikliğiyle mücadele etmek için gereken 100 milyar doları bulmakta zorlanıyor. Tek başına baktığınızda bu çarpıcı bir miktar. Zengin ülkeler “biz bu kadar parayı veremeyiz” diye ağlayadursun, bugün Oil Change İnternational ve Climate Action Network-Europe fosil yakıt sübvansiyonu konusunda yürüttükleri bir çalışmayı Paris’te sundula

G7 ve AVustralya Sübvansiyon ve Yeşil Fon Harcamaları

G7 ülkeleri ve Avustralya sübvansiyona 80 milyar dolar harcarken Yeşil İklim Fonu’na sadece 2 milyar dolar ayırıyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre 2014’te tüm dünyada fosil yakıt sübvansiyonuna ayrılan miktar 500 milyar dolar. Bir yandan seragazı emisyonlarını azaltmak için gereken 100 milyar doları bulmak için uğraş, didin; diğer yandan seragazı emisyonlarına neden olan fosil yakıta 500 milyar dolar sübvansiyon sağla. Bunu nasıl izah edersiniz?

Yiyecek içecekten sağlık malzemesine kadar tükettiğimiz her şeyin bir yerlerden geldiğini düşünürsek, sübvansiyonun kaldırılması haliyle her kalemde fiyat artışına neden olacaktır. Ayrıca elektrik kullanımı, ısınma ve ulaşımda da fiyatlar artacak demektir. Bu nedenle siyasi açıdan çok zor bir konu. Fakat fiyat artışlarına karşı yoksul kesimi koruyacak sosyal destek oluşturulduğunda, şeffaf ve katılımcı bir yöntem izlendiğinde sübvansiyonların toplumu çok sarsmadan kaldırılabileceğini IMF’nin araştırmalarından biliyoruz. Enerji sübvansiyon reformunu gerçekleştiren 28 ekonomi üzerinde yapılan incelemeye göre bunların 12’si başarılı, 11’i kısmen başarılı ve beşi başarısız olmuş.Sonuç olarak atmosferin ısınmasını 2 derecenin altında tutacaksak para gerek. Yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak için para gerek. Yoksul ülkelerin sürdürülebilir altyapı inşa etmeleri için para gerek. Teknoloji transferi için para gerek. Kayıp ve Zarar Mekanizması için para gerek. 1 derecelik ısınmayı gerçekleştirdiğimizden, engellenemeyecek bazı iklim değişikliği etkilerine karşı korunmak için adaptasyona para gerek. Para burnumuzun dibinde. Sübvansiyon reformuyla başlayıp sonunda bunu sıfırlamanın yol haritası hemen çıkartılmalı ve 500 milyar dolar atmosferi ısıtmaya değil, ısıtmayı durdurmaya harcanmalı.NOT: Kanada’daki hükümet değişikliğinden dolayı bu durumun değişmesini bekliyorum.

3 Aralık 2015
Burası bir üniversite. Sanırım aklınıza gelebilecek her konu burada bir şekilde ele alınıyor ve bu da iklim değişikliğinin yaşantımızın her yönünü etkileyen bir sorun olduğunu gösteriyor. Buna rağmen çoğumuz konuyu ya bilmiyoruz veya günlük koşturmadan (nefret ediyorum bu sözcükten) ilgilen(e)miyoruz.  Burada her gün yüzlerce uzman, sunumlar ve tartışmalarla karşımızda. Hepsine gitmek istiyorsunuz ama olmuyor, yetişmek imkansız. Ben kentler ve iklim adaleti konularına odaklandım ama bu iki konu üzerindeki çalışmalara bile yetişmek imkansız. Dilerim ki burada paylaşılan bilginin tümü dijital kütüphane halinde bir yerde toplansın ve herkesle paylaşılsın.
Resmi bölümün dışında bir de Sivil Toplum Örgütlerine (STÖ) ayrılmış “Espaces Générations Climat” bölümü var. Burada da STÖ’ler mesajlarını paylaşıyor, paneller düzenliyor. Kentlerle ilgili sunumları burada yer alıyor. Kopenhag’dan 12 ve 13 yaşlarında gençler, “Gençlik Elçileri” olarak buraya gelmişler ve toplantılara katılıyorlar. Uzmanlara son derece sofistike sorular soruyor, tartışmalara giriyorlar. Burada her köşede bir grup toplanmış; genciyle, yaşlısıyla konuşuyor, tartışıyorlar. Müthiş bir enerji var burada!

2 Aralık 2015
2009’da ilk kez COP’a katılmak üzere Kopenhag’a gidiyordum. Havalimanına inerken aşağıda Greenpeace gemisinin üstündeki “Hopenhagen” yazısını görmüştüm. 10 yıldır iklim değişikliği konusunu çalışıyordum ve burada güzel şeylerin olacağına inanıyordum. Kente indiğimde de “Hope” (Ümit) sözcüğünü içeren “Hopenhagen” yazısını her yerde gördüm.  Kopenhag’ın karanlık ve buz gibi soğuğunda, Sivil Toplum Örgütleri farklı gösterilerle delegeleri etkilemeye çalışıyordu. Tavuk kıyafeti giymiş kadınlar dünyanın iyiliği için veganlığı savunuyor, melek kıyafeti giymiş kızlar da ellerinde mumlarla koridorlarda geziyordu. Katılımcılar toplantıdan toplantıya koşturuyor, her gün sayfalarla çıkan anlaşma metninin son halini takip etmeye çalışıyorduk. Sonunda yeni bir anlaşma sağlanamadı, “hope” yok olmuştu.
Paris’te durumun farklı olabileceğini Eylül’de BM’de Fransız Cumhurbaşkanı Hollande’ın basın toplantısında hissettim. “Kopenhag’da yaşanan hayal kırıklığı Paris’te yaşanmayacak” demişti. Ve bunun için Lima’da gerçekleşen COP20’den sonraki süreyi COP21 hazırlıklarıyla geçirdiğini anlattı. Paris’e gidildiğinde anlaşmanın ön metni ülkelerle görüşülmüş olacak;  metindeki sorunlar Paris öncesi belirlenecek ve çözülecek diye konuştu. Finansman en önemli sorunumuz ve COP21’in açılışından önce 100 milyar doların kaynaklarını belirlemiş olacağız dedi. O gün Hollande çok iddialı konuştu ancak ne kadar iyimser olsak da bu kadarını gerçekleştirmesinin imkansız olduğunu biliyorduk. Ama önemli olan daha önceki başarısızlıkları görmüş, anlamış ve onların üstüne gidiyor olmasıydı.
Ve işte COP21’deyiz. Herkesin üzerinde 13 Kasım’ın ağırlığı hissedilse de bugün içimden yeniden ümitlenmek geliyor. Daha ilk gün Hindistan’ın girişimiyle Uluslararası Güneş Birliği kuruldu. Hindistan Başbakanı Modi, çok önemli bir şey söyledi: “İnsanlığın büyük kısmı güneş zengini ama evlerinde karanlıkta yaşıyorlar.”  Güneş enerjisi sayesinde yoksullar da enerji gereksinimlerini karşılayabilirse iklim adaleti yolunda önemli adım atılmış olacak.  Bu da beni ümitlendiriyor.
Ama gerçekçi olmak gerek: İşimiz çok zor. Seragazı salımları bugün sıfırlansa, atmosferin ısınması 1,4 dereceyi bulacak. Bunu engellemenin yolu yok. Ve burada ülkelerin vaat ettiklerinin hepsi gerçekleşse atmosferin ısınması 3 dereceyi bulacak. Yani 2 derece hedefini tutturabilmiş değiliz…

Sibel Bülay

Akıllı Şehirler Danışmanı | Yaşanabilir Kentler

açık radyo açık kalmalı
açık radyo açık kalmalı