Biyoçeşitlilik

Ege’nin Kadın Balıkçıları: “Deniz Onların Yuvası”

Kırsal alanda kadının güçlendirilmesi konusu ülkemizin önemli ulusal sorunlarından biri. Akdeniz Koruma Derneği tarafından yürütülen ve SGP tarafından desteklenen Ege’nin Kadın Balıkçıları Projesi de çözüm bekleyen bu sorundan hareketle Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde kadın balıkçıların ekonomik varlıklarını sürdürmelerini sağlamak amacıyla başladı. Projenin yürütücüsü Dr. Huriye Göncüoğlu ile kadın balıkçıların önemini ve gerçekleştirdikleri dönüşümü konuştuk.
Berkan ÖZYER

Kadın balıkçılar projesini nasıl tanımlarsınız? Verilerle özetleye­bilir misiniz?
Ege’nin Kadın Balıkçıları Projesi ka­dın balıkçıların kamuoyu ve kamu kurumları nezdinde görünürlüğü­nün artması için yürüttüğümüz bir proje. Kadın balıkçılar, 2007 yılında yüksek lisans tezi ile başlayan, 2012 yılında uygulama niteliği kazanan çalışmalar, 2015 yılı itibarıyla kadın balıkçıların örgütlenmesi, daha doğ­rusu örgütlenmenin özendirilmesi ve geçim kaynaklarının belirlenmesi konularında devam ediyor.
Birçok ülkede bilfiil avcılık ya­pan kadın balıkçıların varlığı ya bilinmiyor ya da göz ardı ediliyor. Bu nedenle, balıkçılığın yaşam bi­çimi, çalışma şartları, yönetim ve yapılanma şekilleri, kadın iştiraki göz ardı edilerek oluşturuluyor. Kadınların balıkçılık faaliyetlerine katılımı eskilere dayanıyor. Fakat resmi kayıtlarda ve çalışma yaşa­mına katılımda cinsiyet açısından erkeklerin lehine dengesiz bir du­rum söz konusu. Türkiye’de kadın balıkçılar, genellikle küçük ölçekli balıkçılığın ayrı bir formu olarak ortaya çıkan aile balıkçılığı içinde yer alıyor. 2008 yılında Datça-Boz­burun Yarımadası’nda 100’ü aşkın kadın balıkçı bilfiil balıkçılık mesle­ğini yaparken, 2014 yılında bu sayı 70’e düştü. 2015 yılında ise aktif olarak balıkçılık yapan kadın balıkçı sayısı 40’a gerilerdi. Dolayısıyla aile balıkçılığı yapan balıkçı sayısı da azalmaya devam ediyor.

Bu projeyi ne gibi bir ihtiyaca kar­şılık vermek üzere hazırladınız?
Türkiye’de kadın balıkçı sayısı fazla olan alan, Datça-Bozburun Yarı­madası. Alanda balıkçılık yapan kadınlar Palamutbükü, Mesudiye, Karaköy, Datça Merkez, Hisarö­nü, Selimiye, Bozburun, Söğüt ve Taşlıca’da yaşıyor. Güney Ege’deki kadın balıkçıların %89,6’sı sadece balıkçılık yaparak geçimlerini sağ­lıyor.
Günün ortalama sekiz saati, yılın ortalama 197 günü etkin olarak balıkçılık yapmalarına rağmen eği­tim seviyelerinin düşüklüğü ve hem geleneksel hem de toplumsal rolleri sebebiyle modernleşme sürecinin dışında kalmışlar. Kadın balıkçılar erkeklere göre yönetim ve karar alma süreçlerine daha az katılıyor, başta eğitim olmak üzere temel hiz­metlerden daha az yararlanıyor ve bilgi kaynaklarına erişimde zorluk yaşıyorlar.
Çalışmalarımız süresince iletişim­de olduğumuz Datça-Bozburun Yarımadası’ndaki kadın balıkçılar, mesleğin tüm zorluklarına (ağ te­mizlemek, ağ kaldırmak, teknede rahat hareket edebilecek alanın olmamasının getirdiği zorluklar, tuvaletin olmaması, gece evlerinde çocuklarını bırakıp balığa çıkmak, yaz döneminde üç ya da dört ay tek­nede yaşamak, çocuklarını teknede yetiştirmek, hamileyken bile avcılı­ğa devam etmek vb.) rağmen işleri­ni severek ve isteyerek yaptıklarını söylüyor. Bu mesleği sürdüren ka­dınların çoğunluğunun yaşı 40 ve üzerinde. Kıyı kesiminde yaşayan genç nüfusun balıkçılık mesleğini yapmak istememesi, özellikle aile balıkçılığının devamlılığını tehlike­ye sokuyor. Devlet ve toplum tara­fından yeterli ilgiyi görmeyen kadın balıkçılar, mesleklerini devam ettir­me konusunda heveslerini kaybedi­yor. Bizleri bekleyen sonuç, ailenin temelini oluşturan kadını ayakta tutan aile balıkçılığı kültürünün giderek yok olması. Ege’nin Kadın Balıkçıları Projesi ile amacımız kadın balıkçıların görünürlüğünü artırmak ve varlıklarını ekonomik olarak destekleyen artı gelir kay­naklarını belirlemek, onlara özgü girişimciliği destekleyici örgütlen­me modelini oluşturmak.

Bu amaca ulaşabildiniz mi?
2007 yılından beri Güney Ege Bölgesi’nde çalışıyoruz. Balıkçılar­la sadece proje birlikteliğimiz yok. Balıkçılık dışında sağlık, bilgi ve çocuklarının eğitimleri ile ilgili desteğimiz devam ediyor. Birlikte iş yapabilme yeteneğimizi geliştir­diğimizi düşünüyoruz. Balıkçıların mevcut durumdan memnun olma­dıklarını ve bir değişime ihtiyaçları olduğunu biliyoruz. Bu değişimi de Datça-Bozburun Yarımadası’nın kadın balıkçılarının yapacağına ina­nıyoruz. Liderlik eğitimlerimizde bunu çok açık bir şekilde görüyo­ruz. Kadının var olan bir problemi ele alış biçimi, bulduğu çözüm ve iletişim biçimi erkeklerden oldukça farklı. Kadınların bir araya gelebile­ceği, hem üretebilecekleri hem de eğitim ve bilgi alabilecekleri alan­lar yaratmaya çalışıyoruz. Bunun ilk temellerini attık. Başarılı bir uygulama ile mümkün olan balıkçı köylerinde yalnızca deniz balıkçılığı yapan köylerde değil, iç su balıkçılı­ğı yapılan köylerde de bunu yaygın­laştırmak istiyoruz.

Projenin sürdürülebilir olması, uzun vadede ilerleyeceğini garanti altına almak için ne gibi adımlar attınız?
2007-2008 yılında “Güney Ege’deki Kadın Balıkçıların Sosyo-demogra­fik özellikleri, Örgütlenme Eğimle­ri ve Sorunları” adlı yüksek lisans tezi, Türkiye’deki kadın balıkçı çalış­malarına bilimsel bir altyapı oluştur­du. Sonrasında 2013-2015 yıllarında GEF/ SGP – COMDEKS, Vehbi Koç Vakfı ve Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanlarının Güçlendirilme­si Projesi’nin katkılarıyla başlayan projemiz, 2015-2016 yılında da de­vam ediyor. Bu yıl Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nın (KEDV) katılımıyla GEF/ SGP – COMDEKS ve Vehbi Koç Vakfı ile birlikte çalış­malarımız sürüyor. Bu çalışmalara farklı uzmanlıklara sahip gönüllü danışman ekibi ve sayıları giderek artan destekçiler katkı sağlıyor. Projemizin ilk yarısını tamamladık. Datça-Bozburun Yarımadası Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde (ÖÇK) aktif balıkçılık yapan kadın balıkçı­lar arasından gönüllü çalışma grubu oluşturduk. KEDV’in uzmanlığında 40 kadın balıkçıya “Seçenekler ya­ratmak: Liderlik Eğitimi” verdik. Kadınlara örgütlenme modellerini anlattık. Kadın balıkçılarla ulusal kadın kooperatifleri buluşmasına katıldık. Ocak ayı içinde 40 kadın ile birlikte Türkiye’nin en başarılı ka­dın kooperatif modellerinden olan Biga, Karabiga ve Nusratlı Kadın Kooperatiflerini ziyaret edeceğiz. Paydaşlar ve danışmanlarla birlikte örgütlenme stratejisini belirleyece­ğiz. Diğer yandan Datça-Bozburun Yarımadası’na özgü kadın balıkçı reçeteleri/yemek tarifleri, kadınla­rın balıkçılıkla ilgili hikayelerinin ve geleneksel bilginin derlendiği bir kitap hazırlıyoruz. Kadın balıkçıla­rın çocuklarına, balıkçı köylerindeki çocuklara kadın balıkçı, sürdürebilir balıkçılık ve deniz ekosistemi eği­timleri verdik. Çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor.

Kadın balıkçıların görünürlüğünü artırmak için ne gibi adımlar attı­nız?
Projeyle kadınların da balıkçılık yap­tığı kamuoyu tarafından fark edildi. Kadın balıkçı kelimesi literatüre gir­diğinden beri Türk Dünyası Araş­tırmaları Enstitüsü ve Antropoloji Bölümü çalışmalarında, sosyal med­ya ve görsel sanatlarda kadın balık­çı yer almaya başladı. Şimdiki adı­mımız kurumsal anlamda ve resmi kayıtlarda yer almalarını sağlamak ve aile balıkçılığını sürdürebilir hale getirmek için alternatif modeller geliştirmek. Kadınları balıkçılığa geri kazandırmak işin bir parçası. Asıl amacımız aile balıkçılığının sürdü­rülebilir bir şekilde devam etmesi.

Uygulama aşamasında ne gibi so­runlarla karşılaştınız ve bu sorun­lara nasıl çözümler ürettiniz?
Yaptığımız bire bir sohbetlerde, ya­şam alanlarında, yaşayış biçimlerin­de ve hayat algılarında, başarılarına rağmen ne yazık ki kadınlarda boş vermişlik, tükenmişlik, öğrenilmiş çaresizlik, özgüven ve özsaygı ek­sikliği olduğunu gördük. Kadın ba­lıkçıların birçoğu küçük yaşlardan itibaren yaşamları boyunca karşı­laştıkları zorluklara karşı koymaya çalışmışlar ancak yaşanan olumsuz birikimlerden dolayı tüm çabaları­na rağmen sahip oldukları yaşam koşullarının değişmeyeceğine inan­mışlar.
Datça-Bozburun Yarımadası ÖÇK Bölgesi’nin coğrafi yapısından dolayı sahip oldukları imkanlar/imkansızlıklar ve geleneksel toplum yapısı, kadınların kendilerini ifade edememesine neden oluyor. Saha çalışmalarında bu türden davra­nışlara sıkça rastladık. Toplumun alışılmışın dışında hareket edene gösterdikleri davranış tarzı olan dedikodu korkusundan, kadınların bu zorlu mesleğin hakkını vermesi, kazandıkları kültürel deneyimler ile özbenlikleriyle var olmaları ve birey olarak kararlarını vermeleri engelle­niyor.
Mahallenin muhtarı, S.S. Su Ürün­leri Kooperatif başkan ve yönetici­leri, yörenin lider balıkçısı, en yaşlı balıkçı, kadının ailesi ve akrabaları ile uzun soluklu görüşmelerimiz so­nucunda kadın balıkçının kendi ve mesleği için dış topluma katılımını sağladık. İşimizi sadece proje olarak görmüyoruz. İnsana verdiğimiz de­ğer ve bu değeri onların hissetmesi önemli. Bu durum karşılıklı güven duygusunu geliştirdi. KEDV’in eği­tim programının uygulama biçimi ve yöntemi ile kadın balıkçıların ev­lerinden çıkıp bir araya gelmesinde ve ortak bir bilinç yaratılmasında etkili bir adım atıldı.

Aklınızda kalan, sizi duygulandı­ran, mutlu eden anlar olduysa pay­laşabilir misiniz?
Balıkçıların evlerinde konaklamak, onlarla aynı tekneyi paylaşmak onların anılarında yer almak, be­raberinde büyük sorumluluk da getiriyor. Sizinle paylaşılan keyifli muhabbette onlarla beraber gülü­yorsanız, yaşadıkları bir probleme de kayıtsız kalamazsınız, vicdanınız buna elvermez. Özellikle de hemcin­siniz olan kadınlar ve çocuklar söz konusu ise.
Kadın balıkçılar ceplerinde birçok anı biriktirmiş, bunları paylaşmak istiyorlar. Bizi en çok etkileyen; bir kadın balıkçının “Daha önce dışarından biri gelip biz kadınlara, ‘Nasılsınız? Bir ihtiyacınız var mı?’ diye sormadı. Teşekkür ederiz” de­mesi, bir başka kadının da “Malze­me yardımı gibi şeyler istemiyorum, bize plaket vermeniz yeterli” de­mesi. Tabii yaptıkları meslek kolay bir meslek değil. Yıllardır yaz, kış demeden tekne üzerinde denizde çalışıyorlar. İlk avladıkları balık, balıklarını satmak için söyledikleri şarkı, av sonrası teknelerinde işle­rini bitirdikten sonra bir araya ge­lip yaptıkları muhabbet gibi keyifli hikayeler yanında çocuğu denize düşen ya da üzerine düşen kaynar çaydanlık nedeniyle yeni doğmuş çocuğu ölen, Alzheimer anne ve babasını ava gitmek için gecenin bir yarısında evde yalnız bırakan ve geçimi için tek başına balıkçılık ya­pan, sürekli su içinde olduklarından geçirdikleri hastalıklar gibi insanın içini burkan hikayeler de var. Kadın balıkçılar denize her zaman şükre­diyor. Kadınlar, denizden kazandık­ları ile yuva kurmuşlar, çocuklarını büyütmüşler, düğünler yapmışlar. Deniz onları için sadece geçim kapı­sı değil, bir yuva.

About Post Author