Su ve karbon tamam da, kimyasal ayakiziniz ne durumda acaba? İşte son derece ciddi bir çalışma alanı daha şirketler için. Kimya ile her şeyin mümkün olduğu düşünülen 20. yüzyıl bakış açısında, kimyasallar iş yapış ve tüketim şekillerimizin içerisine o kadar girmiş ki, etkimizi azaltmak niyeti ile de olsa, nereden başlayacağımıza karar vermek bir hayli zor. Sustineo İstanbul Sürdürülebilirlik İş Platformu Kurucu Ortağı Gülin Yücel, Chemical Footprint Project (CFP) tarafından 19 Mayıs’ta yayımlanan önemli bir rapor üzerinden, kimyasal ayakizi konusuna önemli bir giriş yazısı hazırladı EKOIQ okurları için…
Gülin YÜCEL, Sustineo İstanbul Sürdürülebilirlik İş Platformu Kurucu Ortağı
Sürdürülebilirlik gündemimiz ve çalışmalarımız kapsamında sıklıkla karbon ayakizimizden, su ayakizimizden bahsedebiliyor, etkimizi ülkelerin uygulama seviyelerindeki farklar ve teknoloji kısıtlarına rağmen daha kolay hesaplayabiliyoruz.
Ancak iş tüm etkimize bakmak olduğunda, özellikle kimyasal ayakizimizden bahsedemiyor ve ölçmekte zorlanıyoruz. Kimya ile her şeyin mümkün olduğu düşünülen 20. yüzyıl bakış açısında, kimyasallar iş yapış ve tüketim şekillerimizin içerisine o kadar girmiş ki, etkimizi azaltmak niyeti ile de olsa, nereden başlayacağımıza karar veremiyoruz:
Bu konudaki belirsizliğe ışık tutan bir rapor, Chemical Footprint Project (CFP) tarafından 19 Mayıs’ta yayımlandı. Raporun detaylarına girmeden önce bu konudaki tanımlara değinmenin iyi olacağını düşünüyoruz.
Kimyasal Ayakizi Nedir?
Kimyasal ayakizi bir şirketin sattığı ürünlerin içerisinde bulunan veya üretimlerinde kullandığı “Yüksek Endişe Uyandıran Madde veya Kimyasallar”ın (Substance / Chemicals of High Concern) toplam ağırlığıdır. Kimyasal ayakizini raporlarken bu maddelerin toplam kütlesinin ürün ve üretimlerde kullanıldığını belirtmek; toplam kütlenin bilinemediği durumlarda ise en azından hangilerinin kullanıldığını söylemek gerekir.
Avrupa Birliği REACH regülasyonu kapsamında ilk olarak 2008’de bu tanımlar (SVHC) geliştirilmiş ve en son 2015 sonunda ise 168 adet kimyasal tanımı içerecek şekilde güncellenmiştir. (European Chemicals Agency tarafından düzenli aralıklarla güncellenen bilgilere https://echa.europa.eu/en/candidate-list-table adresinden ulaşabilirsiniz) Bunun ötesinde, Türkiye’de de farklı yönetmelikler bulunuyor.
Neden “Kimyasal Ayakizimizi” Ölçmeliyiz?
1.Gezegenin Sınırları Var
2009 senesinde Stockholm Resilience Centre’dan Johan Rockström liderliğindeki bilim insanlarından oluşan bir ekip, insanlar tarafından yaratılan çevre kirliliğinin gezegenin sınırlarını zorladığını ve bunların engellenememesi durumunda gezegenin önlenemez bir değişim geçireceğini söylediler. 2015 Ocak ayında güncellenerek Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) sunulan bu dokuz değişimin içerisinde kimyasalların yarattığı sınırlardan bahsediliyor. (https://www.sei-international.org/planetary-boundaries)
2.İnsan Sağlığı Tehdit Altında
İnsan sağlığına etkilerden bazıları, toksin sebepli hastalık ve bozukluklar, büyüme bozuklukları, çocuk kanserleri, diyabet, Parkinson ve benzer sinir sistemi bozuklukları, astım olarak sıralanabilir. İnsan sağlığını tehdit eden kimyasallar gruplandırması (Dünya Sağlık Örgütü, WHO) tarafından yapılmıştır. (https://www.who.int/ipcs/assessment/public_health/chemicals_phc/en/)
3. Uyumluluk Riskleri
Kimyasalların kullanımına yönelik uyumlulukların getirdiği yaptırımlar günden güne artıyor. Uyumlu olamamanın maliyetleri ise büyük. Şu örnekler açıklayıcı olabilir:
-2011-2013 yılları arasında ABD’deki altı perakendeci uyumluluk ihlalinden dolayı 200 milyon dolar ceza ödedi. (Mark Rossi, The Business Case for Knowing Chemicals in Products and Supply Chains, Somerville, MA: United Nations Environment Programme, 2014)
-Yıllık cirosu 120 milyon dolar olan lamine parke üreticisi Lumber Liquidators’ın hisse değerinin %70’lere varan oranda erimesinin altında, ürünlerinde kanser riski barındıran kimyasalları kullanması olduğu belirtiliyor. (Rachel Abrams, “Lumber Liquidators Chief Robert Lynch Resigns,” The New York Times, May 21, 2015)
-Sony, Sony-Playstation ürünündeki kadmiyum maddesini kullandığı için, bu ürünün pazardan çekilmesi ve yeniden tasarlanmasına 150 milyon dolar harcadığını açıkladı. (Mark Rossi, a.g.m.)
Özellikle küresel zincirde çalışan perakendeciler ve kurumsal satın almacılar için bu önemli bir risk.
4. Tüketici “Kimyasız” Talep Ediyor
Yakın zamanda yapılan birçok araştırma, artık tüketicilerin daha sağlıklı ürünler talep ettiğini göstermektedir. Hatta Nielsen grubunun araştırması, internet üzerinden alışveriş eden müşterilerin %55’inin çevreye ve sosyal konulara duyarlı şirketlerin ürünlerine daha fazla ödemeyi kabul ettiklerini gösteriyor. )
Bu sebeplere değindikten sonra kimyasal ayakizimizi nasıl ölçeriz ve iş modellerimizin içerisine nasıl sokarız konusuna değinebiliriz.
Kimyasal Ayakizi Ölçümlemesi Nedir?
Kimyasal ayakizi ölçümlemesi, insan sağlığına ve çevreye zarar veren “Yüksek Endişe Uyandıran Madde veya Kimyasallar”ın, daha güvenli maddeler ile değiştirilmesi sürecidir. Yani bir şirketin, tüm ürün ve tedarik zincirlerinde daha güvenli kimyasalların geliştirilmesi ve kullanılması konusunda yaptıklarının ölçümlenmesidir.
Konu sadece kimyasalların toplam kütle ağırlıklarının ölçümlenmesinden ötedir: Bir şirketin kimyasal seçimini nasıl yaptığını belirlemesi, çalışanlarının güvenliğini sağlaması, tüm tedarikçi ve müşterileri ile iletişimine giden bütünsel bir süreç yapısı gerektirir.
Bu konuda güzel bir örnek, temizlik ve bakım ürünleri yaratıcısı Seventh Generation’ın kimyasallar konusunda çok tecrübeli Sürdürülebilirlik Direktörü Martin Wolf’a 2015 senesinde American Cleaning Institute tarafından verilen ödülün tanımında geliyor:
– Çevresel ürün tasarımları için belirli iş modelleri geliştirdikleri,
– Çalışan, müşteri ve tüketicilerini, tüketici ürünlerinin çevresel etkileri üzerine eğittikleri,
-Kullandıkları malzemeleri standartların yaygınlaşması amacı ile gizlilikler çerçevesinde sundukları,
-Temizlik ürünleri endüstrisinde daha sürdürülebilir ürünlerin tasarlanması için değişim getirdikleri için bu ödüle layık görülmüştür. (https://www.cleaninginstitute.org/martin_wolf_receives_aci_distinguished_service_award/)
Ölçümlemede Nerede Olduğumuzu Nasıl Değerlendireceğiz?
Geçtiğimiz günlerde işte tam da bu konuya ışık tutabilmesi amacıyla Chemical Footprint Project (CFP) Organizasyonu tarafından “2016 Kimyasal Ayakizi Raporu” yayınlandı. (https://www.chemicalfootprint.org/assess/results)
CFP, toplam yönettiği varlıkları 2,3 trilyon dolar ve alım gücü 70 milyar dolar olan şirketler ve yatırımcılar tarafından desteklenen bir kuruluş. Amacı, küresel ölçekte ölçümleme ve veriler sağlayarak daha güvenli kimyasallara geçişe katkıda bulunmak.
Bu organizasyon, 2015 senesinde ilk defa aralarında Levi Strauss & Co., Seagate Technology, PLC, Johnson & Johnson, GOJO Industries, Becton, Dickinson and Company, Beautycounter, California Baby gibi yedi farklı sektörden (isminin açıklanmasına izin veren) 24 şirketle bir çalışma yapmış.
Bu değerlendirme çalışmasında dört konuya bakılmış:
– Yönetim Stratejisi: Kimyasal yönetimine yönelik strateji ve politikalar var mı?
– Kimyasal Envanter: Ürün ve tedarik zincirlerinde kullanılan kimyasallarla ilgili bilgi toplanıyor mu?
– Ayakizi Ölçümlemesi: Yüksek endişe uyandıran kimyasal kullanımlarına yönelik başlangıç noktasını gösteren veri var mı? Gelişim izleniyor mu?
– Şeffaflık ve Doğrulama: Bilgiler paylaşılıyor mu?
Raporun genel başlıklar altında toplanan sonuçları şöyle:
– Üst yönetim kararlılığı fark yaratıyor: Kimyasal yönetimi konusuna yönetim kurulu ve/veya üst yönetim seviyesinde bakan şirketler, hesap verebilirliği düşük şirketlere oranla %29 daha iyi performans gösteriyorlar.
– Ürünlerdeki kimyasallar daha çok önemseniyor: Nihai ürünler içerisindeki kimyasal kullanımına bakılmasına rağmen üretim, paketleme ve tedarik zincirindeki kullanımlar gözden kaçıyor. Katılımcıların %90’ı ürünlerine baktıklarını söylerken, bu oran tedarik zincirlerinde %54’e düşüyor. Daha güvenli alternatifler ürün için %67 oranında değerlendirilirken, bu konuya tedarik zincirlerinde sadece %42 düzeyinde bakılıyor.
– Açıklama ve işbirliği eksik: Her kategorideki şirketin belirli bir doğrultuda da olsa listeleri varken (%79’unun var), bunları diğerleri ile paylaşma alışkanlığı yok (sadece %17’si paylaşıyor).
– “Sağlık için Tasarım” stratejisi en etkilisi: Bunu yapan şirketler -ki bunların daha güvenli kimyasal politika, süreç ve uygulamaları var-performansta daha ileriler.
– Kimyasal ayakizi ölçümlemesi zor ve yeni bir konu: Şirketler, ayakizi ölçümlemesini zor bulduklarını söylüyor.
Duyarlılığı ve standartlaşmayı geliştirmek için şirketleri, CFP ve benzeri platformlara katılmak konusunda cesaretlendirmek isteriz.
Her zaman belirttiğimiz gibi, süregelen alışkanlıkları ve bakış açılarını değiştirmek zordur. Ancak insan sağlığına ve çevreye yapılan tüm yatırımlar, müşteri güveni ve bağlılığını geliştirerek kurumlara çok farklı yeni fırsatlar yaratabilmektedir. Bu yönde açık ve ısrarcı olmak, yapabilen şirketleri daha “sürdürülebilir” yapacaktır.
Ne Yapmalıyız?
Bilin: Ürünlerinizin tasarımından üretimine, tüketiminden atığa dönüşmesine kadar giden zincirdeki tüm kimyasal (Yüksek Endişe Uyandıran Kimyasallar kastediliyor) etkinizi bilin.
– Kimyasal standartlarını takip edin: Bu kimyasalların tanımlanması için Avrupa Birliği’nin standartlarına bakılması, Türkiye’nin olası birleşme sürecinde de faydalı olacaktır. Ötesinde değerlendirme ve analiz için farklı araçlar bulunmaktadır.
– Ürün Döngü Analizi yapın. Tüm zincirdeki etkinizi bilmek açısından gereklidir. Sadece ürüne bakmak yeterli değildir; tüm sistem içerisindeki etkiye bakılmalıdır.
Doğru tasarlayın: Ürünlerimizin ve değer zincirimizin neye hizmet ettiğini unutmamak gerekir. İnsan sağlığına ve çevreye, üretirken veya tüketirken zarar verebilen bir tasarım doğru bir tasarım değildir.
Uzun dönemli bakış açısı edinin: Şu anki üretim alışkanlıklarımız ve hatta biliyoruz ki ülkemizde bazı iş modellerinin içindeki zorunlu kimyasal kullanım düzenlemeleri, kimyasal kullanımını kısa vadede sıfırlamamıza izin vermeyecektir. Ancak etkimizi bilmek, daha doğru seçeneklere yönelmek ve hatta onları oluşturmak konusunda bize yol gösterecektir.
Geniş açılı bir kimyasal yönetimi politikası oluşturun: Tüm üretim, tedarik zinciri ve tüketim alanına bakarak yönetim felsefenizi oluşturun. Yapısal olmayan uygulamalar kalıcı olmayacaktır. Konunun önemli ve uzun soluklu olduğunu dikkate alarak, yönetim yapılarınızı birinci günden planlayın. Tüm paydaşlarınızı eğitin. Teknoloji ve veri sistemlerinden faydalanın.
İzleyin: Gelişmeleri ve ilerlemelerinizi ölçün. Nerede olduğumuzdan daha önemlisi, ne yönde geliştiğimizdir.
Şeffaf olun: Tüm paydaşlarla çözümler yaratmak için çalışmak, yapısal olarak yanlış gelişmiş kimyasallar konusunu köklü olarak değiştirebilmek için çok gereklidir.
Üst yönetim inancı olmalı: Konu teknik bir içerik gibi gözükse de, şirketin hizmet ettiği amaca uygunluğu, içerdiği risk ve tehditler açısından en üst düzeyde takip edilmelidir.