#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Somut Hedeflere, Hep Birlikte!

Sürdürülebilirlik alanındaki somut hedefler doğrultusunda çözümler üretmek üzere 2012’de oluşturulan Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (UN SDSN) 2014 yılından bu yana Türkiye’de çalışmalarına devam ediyor. Mayıs ayında birinci yılını dolduran SDSN Youth ise gençlerin bu yönde yapılan çalışmalara katkısını artırmayı amaçlıyor. UN SDSN Türkiye Ofisi Başkanı Doç. Dr. Nilgün Cılız, SDSN Youth Türkiye temsilcisi Şila Temizel ve araştırmacılarından Başak Burcu Yiğit ile bugüne dek yaptıkları çalışmaları ve gençlerin bu konuya bakışını konuştuk.
Yazı: Nevra YARAÇ
Fotoğraflar: Özgür GÜVENÇ

Birleşmiş Milletler’in Ey­lül 2015’te açıkladığı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne (SKH) ulaşmak, disip­linlerarası çalışma ve kurumların bilgi paylaşımında bulunacağı ağlar olmadan çok da mümkün görün­müyor. Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (UN SDSN) da bu amaçtan yola çıkarak 2012 yılında toplumların, ekonomilerin ve doğa­nın sürdürülebilirliğini sağlayacak somut hedefler doğrultusunda ça­lışmak ve çözümler üretmek üzere, akademi, iş dünyası ve sivil toplumu bir araya getirmek hedefiyle oluştu­ruldu. Dünyanın dokuz ülkesi ve sekiz bölgesinden 250 üyeyi kapsa­yan UN SDSN’in Türkiye ayağı da Haziran 2014’te kuruldu. UN SDSN Avustralya/Pasifik’in girişimiyle 2015 yılında hayata geçen SDSN Youth ise gençlerin SKH alanında­ki çalışmalara katkısını artırmayı amaçlıyor. Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi, Sürdürülebilir Kalkınma ve Temiz Üretim UYGAR Merkezi Mü­dürü, UN SDSN Türkiye Ofisi Eş-Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi Yeşil Kampüs Koordinatörü Doç. Dr. Nilgün Cılız, SDSN Youth Tür­kiye Temsilcisi Şila Temizel ve araş­tırmacılarından Başak Burcu Yiğit ile SKH çerçevesinde yaptıkları ça­lışmaları ve gençlerin bu yöndeki algısını konuştuk.

BM Sürdürülebilir Kalkınma Çö­zümler Ağı’nın (UN SDSN) kuru­luş amacı ve hedefleri nelerdir?
Nilgün Cılız (N.C): Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) kap­samında kurulmuş bir network. Milenyum Kalınma Hedefleri eksik kalmaya başlayınca BM yeni bir or­ganizasyonla özellikle akademinin de etkin olduğu UN SDSN’in olu­şumunu sağlıyor. Burada paydaş analizi ve katılımının önemi gün geçtikçe artıyor ve BM’nin girişimi de bunu ifade ediyor. Daha sonra iyi yönetişim, şeffaflık, katılımcılık konularının da sürdürülebilir kal­kınmanın üç bacağı olan çevresel, sosyal ve ekonomik boyuta enteg­re edildiği, kültürel kısımlara da değinerek yeşil ekonomi, sosyal farkındalık, kalkınma ve sürdürü­lebilir çevre aktivitelerini de kap­sayan 17 tane SKH belirleniyor. Bu 17 hedef birbirinin içine girmiş durumda. Ülkeler kendi yapılarına, politik, sosyal, ekonomik hedef­lerine bağlı olarak bu SKH’leri önceliklendiriyorlar. Ülkemizde de bununla ilgili çalışmalar başladı. Kalkınma Bakanlığı bu konuda çalışıyor.

Sizce öncelikler neler olacak Tür­kiye için?
N.C: Ben teknik bir insanım, do­layısı ile çevresel sürdürülebilirlik çalışmalarının özellikle teknoloji kısmına odaklanmaktayım ama bu­nun tabii ki çok önemi bir sosyal ve sosyoekonomik boyutu da var. Bu boyuttaki hedeflerin de ön plana alınması gerekiyor. Bir yandan da su yönetimi, sürdürülebilir şehirler, sürdürülebilir üretim ve tüketim konuları var. Ekolojik sağlık, insan sağlığı ve kaynak korunumu ilke­lerini göz önünde bulundurursak zaten biz bu SKH’leri toparlamış oluruz.

Türkiye hangi hedefler açısından fırsatlar barındırıyor, hangilerinde gidilecek çok yol var?
N.C: İyi yönetişim, açlığın sona erdirilmesi, kadın-erkek eşitliği, eğitim ve kaliteli yaşama erişebilme çok önemli hedefler. Tabii bunların yanı sıra çevre, endüstri ve enerji üçgeninin bir arada incelenmesi ve tarım da çok önemli. Kaynak korunumu genel olarak küresel boyutta ele alınırken enerji-su kay­naklarının yanı sıra değerli maden rezervlerinin bütçesinin korunumu da gündemde. Tarıma bizim ulusal boyutta çok ciddi odaklanmamız lazım. Çiftçilerin korunması, iyi ta­rım uygulamalarına geçilmesi, tarım ürünlerinin akredite edilmesi; firma­ların uluslararası pazarda güvenilir bir yere sahip olması için bu kritere çok dikkat etmeleri gerekli. Organik tarım ile iyi tarımın ayrılması, tarım­sal ilaçların, su ve enerji tüketimi­nin, sulama tekniklerinin tarımdan kaynaklı seragazı emisyonlarının ve tarımsal atıkların organizasyonu, yönetimi konuları çok önemli. Sür­dürülebilir tarım ve gıda güvenliği konusunun da bir arada değerlen­dirilmesi ve tüketicinin bu iyi tarım ürünlerine erişebilmesi lazım. Eko­nomik boyutta da devletin vergilen­dirme aşamasında öncelikler uygu­laması uygun olacaktır. Ama bunu çok geciktirmeden yapmak lazım. Buradan çıkan tarımsal atıklar da hammadde, ikinci ürün, enerji kay­nağı, kimyasal kaynak olabilir. Do­layısıyla geridönüşüm, tekrar kulla­nım açısından tarımsal atıkların da yönetmeliklerle birlikte desteklen­mesi gerekiyor. Lojistiklerin orga­nizasyonuna da çok dikkat edilmesi şart. Bütün bu zincirin yazılımlarla desteklenerek bir ürünün/servisin/sistemin “beşikten mezara kadar” düşüncesiyle analiz edilmesi gereki­yor. Bunun sonucunda iklim deği­şikliği, asit yağmurları, ötröfikasyon ve diğer çevresel etki kategorileri açısından değerlendirilmesi gerçeleştirilmiş olacaktır. Ürünlerin bu şekilde değerlendirilmesi sonucun­da uluslararası pazarda da üretici­nin yeri artacaktır.

UN SDSN Türkiye olarak bu he­deflere yönelik ne gibi faaliyetler yürüttünüz?
N.C: Türkiye ayağı Haziran 2014’te kuruldu. Amacı da Türkiye’de bu konuda çalışan bütün paydaşların; STK’ların, şirketlerin, devlet kuru­luşlarının, üniversitelerin, özel sek­törün, KOBİ’lerin bu ağ içinde yer alması. Bunun için çeşitli boyutta toplantılar yapıyoruz. UN SDSN merkezinden gelen önceliklere göre çalışma gruplarımızı, projelerimizi oluşturuyoruz. Türkiye’de konuy­la ilgili akademisyenleri, kuruluş temsilcilerini bir araya getirerek bu çalışma gruplarında aktif olarak ça­lışmalar gerçekleştiriyoruz.

Kurumlar arası işbirlikleri ne dü­zeyde gözlemlerinize göre?
N.C: Sürdürülebilir kalkınma zaten disiplinlerarası bir yaklaşımla ba­şarıya ulaşacaktır. Bizim de böyle bir ekibimiz var. Ama genel olarak kurumlar arasında bir iletişim ko­pukluğu söz konusu. Kalkınma Ba­kanlığı, Sanayi Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hepsinin birer dairesi var. Kalkınma Bakan­lığı bu kapsamda çalışan kurum ve kuruluşları bir araya toplayabilirse çok büyük destek olacaktır.

SDSN Youth neler yaptı bugüne dek?
Şila Temizel (Ş.T): SDSN Yo­uth 2015 Mayıs ayında başladı. Avustralya’da kuruldu, ardından farklı bölgelerden genç temsilci­ler katıldı. Bizim hedefimiz daha çok 15-30 yaş arası genç kesime hitap etmek. Lisans öğrencilerinin ilk yıllarından iş hayatına atılmış olan gençlere kadar uzanıyor bu yaş aralığı. Onların fikirlerini sü­rece dahil etmek için seminerler, workshop’lar düzenliyoruz. Do­layısıyla birinci hedefimiz SKH kapsamında gençlerde farkındalık yaratmak. Çok geniş bir alana hitap eden bir sürü gösterge, alt hedef var ve bunların hepimiz tarafından bilinmesi gerekli. Sonraki hede­fimiz projelendirme aşamasında gençlere destek olmak. SDSN’in üniversitelerle ve büyük dernek­lerle bağlantıları olduğu için onlar­dan bilgi desteği alabiliyoruz. Yine farklı bölgelerde faaliyetler düzen­lediğimiz için farklı kültürlerden arkadaşların da bir arada çalışma ortamı bulduğu bir platformuz. Bu çok değerli, diğer ülkelerde yapı­lanlarla ilgili fikrimiz oluyor.
2015 Ağustos ayında tüm SDSN böl­gelerinde #KnowYourGoals adlı bir kampanya başlatarak 25 Eylül’de SKH’lerin imzalandığı güne kadar ulaşabildiğimiz kadar genç kesime ulaşmayı hedefledik. Türkiye’de beş etkinlik gerçekleştirdik. Üç tanesi Boğaziçi Üniversitesi’nde, biri Unilever’deki genç çalışanlara yönelik, biri de Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi’nde olmak üzere seminerlerimiz oldu. Workshop’la­rımızın sonunda katılımcılara önce­liklendirdikleri SKH’leri sorarak bir rapor elde ediyoruz. İstanbul’dan çıkan sonuçlarla Kayseri’den çıkan sonuçlar çok farklıydı. İstanbul’da genelde iklim değişikliği öncelik­liydi. Eğitim eşitliği ve cinsiyet eşitliği her yerde öne çıkıyor. Ama Kayseri’de 16. Hedef olan barış ve adalet çıktı.

Neye bağlıyorsunuz bu farklılığı?
Ş.T: Etkinliğin yapıldığı dönem ülkede şiddet olaylarının yoğun ol­duğu bir dönemdi. Daha öncesinde gençler çevresel sorunlara ağırlık verirken, sıkıntılı dönemlerden geçtikten sonra barış ve adalet öne çıktı. Gündeme göre önceliklerimiz değişiyor.

Türkiye coğrafyasında çok fazla sorun var, bu aynı zamanda bü­yük bir fırsat da. Bir yanda da çok yaratıcı bir gençlik var. Bu ikisini nasıl buluşturmak lazım?
Ş.T: Boğaziçi Üniversitesi için ya­nıtlarsam, bu farkındalığı oluştur­maya önce üniversite kulüpleriyle başlayalım dedik, çünkü aktif öğ­renciler bu kulüplerde. Çok net iki gruba ayrılıyor öğrenciler. Bir grup tamamen sürdürülebilir kalkınmayı desteklerken diğeri tam zıddı, “bu kadar sanayileşme olmasaydı sürdü­rülebilir kalkınma terimine ihtiyaç duymazdık” diyor. Öncelikle bunu aşmamız gerek. Başak Burcu Yiğit (B.B.Y): Bence Türkiye’yi daha iyi koşullara taşıma yolunda yeni nesillerin bilinçlendi­rilmesi kritik önem taşıyor. Özel­likle sosyal konular olmak üzere sürdürülebilir kalkınma başlığı altındaki tüm süreçlere gençlerin potansiyeli gerek fikirsel gerekse fi­ziksel olarak mutlaka dahil edilmeli. Bu süreçte sorumluluk özel sektör­deki öncü kuruluşlarda ve konuyla alakalı devlet kurumlarında. Bu ku­ruluşlar, sürdürmeyi planladıkları çalışmalarda gençlerin de katılımını sağlamalı.
N.C: Boğaziçi Üniversitesi’nin Yeşil Kampüs koordinatörüyüm ve üni­versitemizde “daha sürdürülebilir bir yaşam stili”ni oluşturmaya çalı­şıyoruz. Rektörlüğümüz bu konuda çok destek veriyor. Benim bu nok­tada gençlerden ümidim var, çünkü çöp ayrıştırması, enerji, su tasarrufu ile ilgili uygulamalarda oldukça du­yarlılar. Bizim sürdürülebilir kal­kınmayla ilgili lisans öğrencilerine yönelik bir dersimiz var ve bunu 11 farklı hoca bir arada veriyoruz. Dolayısı ile sürdürülebilir kalkınma konusundaki disiplinlerarası yakla­şımı, biz eğitimi veren ekibimizle de oluşturuyoruz. Bu ders rektörlüğü­müz tarafından destekleniyor.

Bu alanlarda inisiyatif almaları, aktif olarak çalışmaları için genç­lerin önünü açacak bir ortam, algı var mı toplumda sizce?
Ş.T: Ortam var ama algıdan çok emin değilim. Bir sürü problemimiz var, savaşın içinde sayılırız. İklim değişikliği tabii ki çok ciddi bir konu ama öğrencilerde veya genç­lerde genel kanı şu: Böyle bir ortam varken, benim bunu düşünmem gerekiyorken, sürdürülebilir kalkın­mayı ikinci plana atıyorum.
B.B.Y: Maalesef Türkiye’de sosyal sorumluluk bilinci oluşmadığından ve insanların geçim gibi daha büyük kaygıları olduğundan maddi bir ka­zanç elde edemeyecekleri konulara destek vermiyorlar. Ama bu iş de birkaç kişiyle olacak bir iş değil. Biz bu hedefleri kişilere dağıtarak bir network oluşturabiliriz. O yüzden mümkün olduğunca duyuralım, gö­nüllüler kazanalım istiyoruz.

SDSN Youth’a nasıl üye olunabili­yor?
Ş.T: Üyeliğimiz ücretsiz. Bünyele­rinde 15-30 yaş arası çalışanların ol­duğu kurumlara öncelikle bilgilen­dirme yapıyoruz. Sonrasında SDSN Youth’a başvuru yapıyorlar. Değer­lendirip Avustralya’daki merkezimi­ze sunuyoruz, uygunluğuna göre üye olarak alınıyor kurumlar. Üye­liğin avantajları: Bilgi alışverişinin olması, kurumların yaptıkları tüm organizasyonlarda SDSN Youth’un da adı geçmesi. Hem görünürlük hem de bilgi aktarımı açısından po­zitif bir durum oluşuyor.

Bir sonraki kampanya ve faaliyet­leriniz neler olacak olacak?
Ş.T: #OwnYourGoals başladı. Şim­di hedefleri sahiplenme zamanı. Bir de Youth Action Mapper (https://sdgyouthactionmapper.org/) uygu­laması onaylandı. Tüm dünyadan fırsatların yayınlandığı Google Maps gibi bir uygulama. Mesela siz bir STK’sınız, sürdürülebilir kalkın­mayla ilgili çalışmalarınızdan bahse­diyorsunuz ve bir ihtiyacınız varsa onu sisteme giriyorsunuz. Coğrafi bilgi sistemi gibi çalışıyor. Gençlere gönüllülük yapma ve iş fırsatları sunuyor. İlkokul-ortaokul-liselere yönelik bir AB projesi hazırlıyoruz. Eğitsel kol saatlerinde SKH hakkın­da çalıştaylar düzenleyerek farkın­dalık yaratmayı hedefliyoruz.
N.C: Boğaziçi Üniversitesi Sürdü­rülebilir Kalkınma ve Temiz Üre­tim Merkezi (BU-SDCPC) olarak, özel sektör desteği ile “Online Sürdürülebilir Kalkınma Eğitimi Programı”nı geliştirdik. Bu prog­ram çerçevesinde çevresel ve sos­yal sürdürülebilirlik ve yeşil eko­nomi konularının disiplinlerarası yaklaşımla iyi yönetişim ve şeffaflık ilkelerine odaklanarak öğrencilere sunulmasını amaçladık. Eylül’de başlayacak olan bu programda Türkiye’nin her bölgesinden, 3. ve 4. sınıf lisans öğrencilerinden oluşan toplam 100 öğrenci, se­kiz haftalık bir eğitime katılacak. Programda tüm dersler Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri, özel sektör ve diğer farklı yapıdaki araştırma kurumlarının temsilcile­rinden oluşan 17 kişilik bir kadro tarafından video anlatımlı olarak gerçekleştirilecek.

EkoIQ Editör