Arap coğrafyası yavaş yavaş sınırlı su kaynaklarının sonunu görmeye başladı. Özellikle Basra Körfezi’ndeki ülkeler ekonomilerini çeşitlendirmek, su kaynaklarını daha verimli kullanmak için birbiri ardına iddialı programlar ilan ediyor. Bu programlarsa sosyal girişimcilerden STK’lara, gazetecilerden kamu ve özel sektör temsilcilerine geniş bir katılıma ihtiyaç duyuyor. 28-29 Kasım tarihlerinde Ürdün’ün başkenti Amman’da düzenlenen AMWAJ Forum, bu katılım zincirinin oluşturulmasında ciddi bir adım olarak öne çıktı.
Yazı: Berkan ÖZYER
“Ürdün dünyanın en su yoksunu beş ülkesinden biri”. “Arap bölgesi dünya nüfusunun sadece %5’ini oluşturmasına rağmen 2014’te bütün dünyadaki mültecilerin %57,5’ine ev sahipliği yaptı”. Ürdün’ün başkenti Amman’da su odaklı iki günlük forum boyunca en sık tekrarlanan iki cümle bunlardı. Adı maalesef kriz, çatışma, iç savaş, demokrasi eksikliği, genç işsizliği gibi kavramlarla neredeyse özdeşleşen bir coğrafya, farklı aktörlerin bir araya gelip çözüm üretmesine hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyor.
Revolve Media tarafından PepsiCo desteğiyle 28-29 Kasım tarihlerinde düzenlenen AMWAJ Forum, tam da bu sebeple 40’tan fazla ülkeden şirketleri, girişimcileri, gazetecileri, STK’ları bir araya getirdi. 260’ın üzerinde katılımcının yer aldığı forumda amaç en iyi uygulamaları paylaşarak Ortadoğu için sürdürülebilir bir geleceği tartışmaktı.
Etkinliğin onur konuğu -ilerleyen sayfalarda ayrıca bir röportajı yer alan- Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin gençlik konulu özel temsilciliği makamının ilk ve mevcut sahibi Ahmad Alhendawi’ydi. Konuşmasında vurgu, bölgedeki genç işsizliği üzerineydi. BM Arap İnsani Kalkınma Raporu’nun (Arab Human Development Report 2016) Beyrut’ta açıklanmasından tam bir gün öncesine denk gelen konuşmasında Alhenda wi, 2020’ye kadar bölge devletlerinin en az 60 milyon genç istihdamı yaratması gerektiğinin altını çizdi. (Ciddi bir incelemeye değer olan raporda daha pek çok çarpıcı veri yer alıyor.)
Ekonomik Dönüşüm ve Siyasi Katılım
Avrupa Birliği (AB) Ürdün Büyükelçisi Andrea Matteo Fontana ise sürdürülebilirlik adına sorunlarına çözüm üretmeye çalışan Ürdün’ün iki önemli projesinden ve bu projeler için AB’nin sunduğu fonlardan bahsetti. Bunlardan ilki ülkenin 3600 MW’lık mevcut şebeke kapasitesine 2020’ye kadar yenilenebilir kaynaklardan 1000 MW ek kapasite sağlayacak Yeşil Koridor Projesi oldu. Proje “sadece Ürdün’ün değil, bütün Ortadoğu’nun en büyük güneş enerjisi projesi” olarak tanıtılmıştı. İkincisi ise geçmişi hayli eskiye giden ancak hazırlık aşaması son aylarda hızlanan Ölüdeniz Projesi oldu. Hızla kurumakta olan Ölüdeniz’i Kızıldeniz’le birleştirecek kanal projesinin sadece Ürdün’ün değil, hem İsrail’in hem de Filistin’in su ihtiyacına önemli bir katkı sunması umuluyor.
Brookings Doha Center Direktörü Dr. Tarık Yousef ise sorunlara siyasi ve ekonomik perspektiften baktığı konuşmasında sorunların temelinde ekonomik dönüşüm ve siyasi katılım ihtiyacı olduğunu belirtti ve bu iki nedenden ötürü şiddet, mezhepçilik, küreselleşme korkusu ve popülizmin yaşandığını kaydetti.
Özel Sektörün Henüz Oynamadığı Rol
Etkinliğin ilk gününde Sorumlu İş Pratikleri ve Sosyal Girişimcilikteki Trendler ile Akdeniz Çevresinde Su başlıklı iki ayrı raporun da tanıtımı yapıldı. İlkinin hazırlayıcılarından Ahead of the Curve’dan Dina Sherif, özel sektörün bölgede henüz kullanılmamış en büyük kaynak olduğunu hatırlattı ve oynaması gereken rolü henüz oynamadığı uyarısını yaptı. Sherif ayrıca özel sektörün atacağı adımlar esnasında şeffaflık ve dürüstlük çağrısında bulundu. PepsiCo MENA Kurumsal İlişkiler Direktörü Noha Hefny ise firmanın sürdürülebilirlik programları çerçevesinde Latin Amerika’da dört ülkedeki nehir havzalarındaki su seviyesinin artırılması için başlattıkları yedi yıllık 3 milyon dolar bütçeli projeden bahsetti. Hefny ayrıca arıtma çabalarıyla 2006’dan bu yana dünya genelinde 9 milyon kişiye temiz su sağladıklarını ve kendi operasyonel su kullanımlarında %26 verim artışı gerçekleştirdiklerini kaydetti.
İkinci raporsa Akdeniz ve Arap coğrafyasındaki altı farklı ülkeden gözlem yazılarına ve iki genel değerlendirme yazısına yer veriyor. Raporun editörü olan su uzmanı gazeteci Francesca de Chatel ayrıca düzenlenen gazetecilik oturumunda “klişe bir tespit gibi gelse de suya gereken önem hâlâ verilmiyor” dedi. 2006-2010 yılları arasında Suriye’de çalışan ve dolayısıyla bölgeyi de hayli yakından tanıyan Chatel, su odaklı gazeteciliğin önündeki sekiz engeli şöyle sıraladı:
- Suyun hayatın, siyasetin, ekonominin pek çok alanıyla ilişkisinden kaynaklı karmaşıklık;
- Devlet verilerinin ya güncel olmaması ya da farklı birimlerin verilerinin çelişmesinden kaynaklı veri doğruluğu;
- Yanlış haberlerin çok kısa sürede, özellikle sosyal medyada yayılıp doğru kabul edilmesi;
- Özellikle yeraltı suyu gibi konularda yetersiz kalan kısa vadeli değerlendirmeler;
- Su konusunun bölgedeki ülkeler için hassas bir konu olmasının sonucunda hikayeleri tek taraftan yazmanın oluşturduğu objektiflik sorunu;
- Gazetecilerin su konulu yazılarını yayımlamaları noktasında çoğunlukla bu konuya ilgisi sınırlı olan editörlerini ikna etmesindeki zorluk;
- Genel bir problem olmakla birlikte sosyal medya çağında konuyla ilgili klişe fotoğraflar ve vurgulardan sıkılan okuyucunun ilgisini canlı tutmak;
- İçerik, saha gezileri, derinlemesine araştırma için basın-yayın kuruluşlarından bütçe elde etmek.
Dönüşüm için Sosyal Girişim
Etkinliğin ikinci günündeyse program sürdürülebilir kalkınma doğrultusunda faaliyet gösteren özel sektör ve girişimcilik üzerineydi. En ilginç bölümse kuşkusuz bölgenin dört bir yanından sosyal girişimcilerin yarıştığı Sosyal Etki Ödülleri oldu. Girişimciler kurulan pazar alanında fikirlerini ve çalışmalarını hem yarışma jürisine hem de forum katılımcılarına anlattı. Forumun sonunda açıklanan sonuçlara göre Mısır’da hurma ağacı atıklarından el yapımı geleneksel ürünler tasarlayıp üreten ve böylece yerel bir ekonomi oluşturan Napata birincilik ödülü kazandı. Alüminyumdan yapılan meşrubat kutularına geridönüşüm uygulayan Tunus merkezli Green Alafco ikinci ve görme engellilere etraflarındaki yapıları anlamada yardımcı olan Lübnan merkezli Pathfinder uygulaması üçüncü oldu.
Sosyal girişimciler üzerindeki bu vurgu bölgenin ihtiyacı olan ekonomik dönüşümün temel mantığını da özetliyordu. BM Arap İnsani Kalkınma Raporu’na göre 15-29 yaş arası nüfus bölgenin %30’unu, 30 yaş altı kesimse %60’ını oluşturuyor. Büyük bir fırsata dönüşebilecek bu verinin karşısına 2014’te bölgedeki genç işsizliğinin küresel ortalamanın iki katının üzerinde (sırasıyla %29,73 ve %13,99) olduğu gerçeği eklenince dönüşüm ihtiyacı karar alıcılara kendini daha çok hissettiriyor. Zaten bir yandan da petrol, doğalgaz, uluslararası yardım gibi tek bir kaynak üzerine kurulu ekonomik sistemleri tanımlamak için kullanılan “rantiye devlet” tabirini on yıllardır layıkıyla taşıyan bölge ülkeleri de bu ihtiyacın farkında. Saudi Vision 2030, Abu Dhabi Vision 2030, Bahreyn Economic Vision 2030, Qatar National Vision 2030 ve Oman: 20/20 Vision gibi ulusal planlamalar da bunu gösteriyor. Ekonomilerini çeşitlendirmeye çalışan devletlerin genç nüfusunu istihdama yönlendirmekten, bunun yanında su kaynaklarını verimli kullanmaktan ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmekten başka çaresi yok. Mevcut tablo, aktörlerin Ortadoğu’daki karar alıcılardan dönüşüm talebinin daha da güçleneceğini ve uzun vadeli düşünebilenlerin bu talepleri cevapsız bırakmayı göze alamayacağını gösteriyor.