Yazı: Alper Can Kılıç / Gıda Toplulukları
Gıda krizinin nedenleri arasında, çiftçilerin iklim değişikliğine ayak uyduramamasıyla birlikte üretimde oluşan beklenmedik gelişmeler/olumsuzluklar, donlar, seller, fırtınalar, ek olarak şeytani şirket politikaları gibi pek çok felaket var. Küçük üretici cephesinde yeni neslin kırdan kente göç etmesi sebebiyle de üretim azalıyor. Bu dönüşüm sürecinde atalık tohum, ilaçsız tarım, bazı yerlerde permakültür gibi iyileştirici tasarım bilimlerinin de yer aldığı üretim türlerinin küçük üreticiler tarafından daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi için, bütün hareketleri birleştirmeye niyet eden bir oluşum Gıda Toplulukları. Küçük üreticiyle aracısız bir iletişim kuruyoruz, arkadaş oluyoruz. Hem onun üretimini destekliyoruz, hem de toprakla olan bağımızı güçlendiriyoruz.
Bu konuda çözümleri hep birlikte bulmak adına iki yıldır Gıda Toplulukları Çalıştayı düzenliyoruz. İlk çalıştayı Yeryüzü Derneği Gıda Toplulukları düzenlemişti, ikinci yıl dokuz paydaş daha aramıza katıldı. İlk yıl daha çok İstanbul’daki oluşumlar vardı. Bu yıl, herhangi bir aksilik olmaz ise 8 Aralık’ta, Türkiye’nin her yerinden paydaşlarla üçüncüsünü organize ediyoruz. Geçtiğimiz çalıştayda EkoHarita.org aracılığıyla “Topluluk Destekli Tarım Ağı”nı kurduğumuzu duyurmuştuk. Bu ağı her bir gıda topluluğundan gönüllüler imeceyle yönetiyor. Şimdi EkoHarita olarak, gıda topluluklarının çoğalması için gönüllü yazılımcılarla bir web aracı üzerinde çalışıyoruz. Topluluk kurmak isteyenlerin, kağıt, kalem, excel gibi teknik işlerle uğraşmadan sipariş verebileceği, grubuna arkadaşlarını davet edebileceği pratik, kolaylaştırıcı bir araç olacak bu.
Çalışmalarımızda üreticiyi de sürecin içine katmaya çalışıyoruz her zaman, fakat daha çok yoğunlaştığımız kısım kentteki tüketicilerin türeticiye dönüşmesi oluyor. Kooperatif yapılanmasında gıda topluluklarına nazaran çizgiler daha net, hukuki bir yapı var. Biz ise bir topluluğuz, mahalle birimiyiz, sivil bir oluşumuz, bu sebeple organizasyon yapımız birimden birime esneklik gösterebiliyor. Bu farklı yapılar bir araya geldiğinde birbirleriyle güzel bir fayda alanı oluşturabiliyorlar. Üreticilerle ilişkimiz de sertifika üzerinden değil tamamen güven temelli ilerliyor, o yüzden iletişimimizi sürdürmeye ve onları ziyaret etmeye çaba gösteriyoruz. Ziyaret süreciyle ilgili gıda meselesini dert edinmiş diğer organizasyonlarla ortak bir Katılımcı Onay Sistemi’nde buluşmak ve tek bir organizasyon gibi hareket etmek niyetiyle yavaş ama kararlı bağlantılarımız da sürüyor.
İklim Değişikliğini Kabul Ederek Strateji Geliştirmek
Mevcut gıda krizinden çıkmak için öncelikle iklim değişikliğinin varlığını kabul etmesi gerekiyor insanların. Eskiden, küresel ısınma deniyordu ve çoğu kimse için rivayet gibi bir şeydi bu. Ama özellikle son yıllarda etkileri her biçimde görülüyor. İkinci olarak, buna göre bir strateji geliştirmek gerekiyor, fakat sadece küçük ölçekli çalışmakla da o sorunu çözemeyeceğiz gibi görünüyor. O yüzden özellikle gıda hareketinin birinci düzeyde üretici örgütlenmesine destek olması ve büyük ölçekte tüketici bilincini oluşturacak hareketlerin gelişmesi, buna ek olarak uygun duyarlı kamusal yapılanmanın da endüstriyel denetim mekanizmalarını iyileştirmesine uzanan pek çok gelişmeyle bu sürece eklenmesi önemli.
Kirlilik çok yoğun, temizlenmemiz gerekiyor. Hem doğayla aramızda, hem de nesiller arasında bir kopuş yaşanmış. Bu bilgileri tekrar toparlamak, tekrar yerelleştirmek ve günümüz şartlarıyla tekrar uygulanabilir hale getirmek önemli. Bir başka dikkat etmemiz gereken şey de afet yönetimine göre senaryolar izlemek olacaktır.
Tüketici cephesinde de bizim hedeflerimizden biri üreticiyi bir yıllık süreçte destekleyebilmek, güvence altına alabilmek. Bu sistemde bir üreticinin bir sezon boyunca ürününü üretmek için harcayacağı masrafları türeticiler bir araya gelip topluyor ve meblağı önceden ona iletiyor. Böylece hasat riskini iki taraf almış oluyor. Bu bağ yine güven ilişkisine dayalı oluyor. Sonra o üretici atalık tohumla, ilaç kullanmayarak, doğal yöntemlerle ürünlerini üretiyor. Eksik veya fazla, çıkan üretimin bölüştürüp türeticilere gönderildiği bir topluluk destekli tarım teminat sistemi. Küçük üreticiyi sigortalamamız gibi bir yapı aslında. Tüketici tarafında temiz gıdaya ihtiyacımız var. Üreticilerin de bazı ikame edilemez ihtiyaçlarını karşılamaları için para kazanmaları gerekiyor. Çözüm ve kurtuluşumuz, bu ekonomik dengeyi ve ihtiyaçlarımızı gözeterek birbirimize destek olmaktan geçiyor. Keşke üretim kent çeperinde veya içinde daha fazla gerçekleşebilse ve türeticiler de bu sürece katılabilse, ihtiyaçlarını karşılayabilse, en azından üretime dair empati kurabilse. Küba örneğinde olduğu gibi kent bostanları bu açıdan çok önemli. Ülkemizde belediyeler kent bostanlarının çoğaltılmasına ve kentlilerin yeşil alan hakkına ne yazık ki çoğu zaman karşı hareket ediyor, destekten çok köstek oluyor. O yüzden bir taraftan da kent insanları olarak, kent bostanının nadir emsallerden biri olan Roma Bostanımızda üretmeye, kentte kalan son yeşil alanımızı korumaya, toprağa dokunmaya çabalıyoruz, tüm türeticileri de toprakla tanışmaya bostana davet ediyoruz. Gıda toplulukları, kent bostanları, küçük üretici ve türeticilerin çoğalması, ağlarımızın büyüyüp gelişmesi niyetiyle…