#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Toyi ile Her Şey Oyuncak Olabilir!

Toyi, çocukların etraflarındaki her şeyi eşsiz oyuncaklara dönüştürmelerini sağlayan, sınırsız, yönergesiz bir yaratıcı oyun kiti. Sunduğu oyun deneyimi ile serbest oyunu destekleyen, “tüketmeden üretme” yaklaşımıyla çocuklara çöpten bile bir oyuncak yaratma fırsatı verip ileri dönüşüm bilinci kazandırmayı amaçlayan bir sistem. Toyi’nin yaratıcılarından Elif Atmaca ile problem çözme, eleştirel ve yenilikçi düşünme, iletişim, uyum sağlama, birlikte çalışma, inisiyatif alma gibi 21. yüzyıl becerilerini geliştirirken, çocukların daha üretken, yaratıcı, özgüvenli, doğaya saygılı ve hayat boyu öğrenen bireyler olmalarına yardımcı olan bu sistemi konuştuk.

YAZI: Nevra YARAÇ

Önce Toyi’nin arkasındaki ekibi tanıyabilir miyiz? Fikir nasıl doğdu ve yollarınız nasıl kesişti?

Memur çocuğu olduğum için çocukluğum hep kırsalda, oradan oraya taşınarak geçti. Dezavantajlı bölgelerde çocuk olmanın nasıl olduğunu gözlemleme fırsatım oldu ve çocukların ihtiyaçlarına yönelik bir hassasiyet geliştirdim. Endüstriyel tasarım okuduğum için çocukların hayatına dokunacak, onların hayatını değiştirecek bir şey yapmak istedim. Çocuklarla bağımı koparmamak için TEGEV’de gönüllülük çalışmaları yaptım. Mezuniyet projemizi kendi istediğimiz bir alanda seçip tasarım yapabiliyorduk. Ben de dezavantajlı çocuklar için tasarım yapmak istedim ve aslında Toyi’nin konsept fikri böyle çıktı. Daha sonra çalışma hayatına atıldım. Şimdiki ortağım Ögeday Uçurum ile Bilim Kahramanları Derneği’nin turnuvalarında gönüllüydük. Ona Toyi’den bahsetmiştim. Tasarım olarak hayali bir şeyler kurup bunları uygulamaya nasıl geçireceğim konusunda çok fikrim yokken, o girişimci taraf oldu. Sonra tesadüf eseri Impact Hub’da etki odaklı fikirlerin iş modelinin tasarlanması, hayata geçirilmesi konusundaki bir eğitime katıldık. Impact Hub’dan aldığımız motivasyon ile sahaya nasıl inebiliriz, ürünü nasıl test edebiliriz diye düşünürken imece’ye başvurduk. Bu süreçte de sahaya inip toplum merkezlerine, özel okullara, devlet okullarına gittik ve oralarda birebir test imkanı bulunca etkimizi de fark ettik. Benim için o bir kırılma noktası oldu. O zamana kadar ürün odaklıydım; etki tanımlaması, değişim yaratma, bir sosyal girişim olma gibi şeyler hep o zaman hayatımıza girdi. Eğitim sonunda da hibe aldık. Bu sayede ikimiz de işimizi bırakıp tam zamanlı şekilde Toyi’ye odaklandık. Buradaki motivasyon oyun hakkına, nitelikli oyuncağa erişemeyen çok sayıda çocuğu yaşadıkları yerden farklı bir dünyaya götüremiyorsak, hem yaşadıkları yerle etkileşim kurarak orayı güzelleştirmelerini sağlayacak hem de kendi hayal dünyalarını etraflarına yansıtabilecekleri bir araç sunmaktı aslında.

Nasıl oluyor bu bahsettiğiniz etkileşim?

Oyuncak kitinin içinde bağlantı parçaları var. Bir bardak, kozalak, taş, yani herhangi bir şeyi dönüştürmeye yarayan bir parça. O yüzden aslında Toyi özünde tam bir birleştirici. Her şeye entegre olabilen, dilsiz, kimliksiz herhangi bir cinsiyeti olmayan bir sistem aslında Toyi. Sahaya indiğimiz zaman ilk başta çocukların bu kurguyu anlayıp anlamayacağını test etmiş olduk. Hazır bir şey sunmadan onları üretime teşvik etme, hayal güçlerini tetiklemeye yönelik bir kurgu bu. Saha çalışmaları sırasında bir özel okula gittik. O çocukların zaten çok malzemesi, bir şekilde oyuncağa erişimleri var, aileleri bilinçli diye düşünüyorduk. Ancak o kadar fazla hazır içeriğe maruz kalmışlar ki potansiyellerini kullanamıyorlar; serbest yorumlama ya da kendi hayal güçleriyle bir şey oluşturamadıklarını gördük.

Aslında dijitalleşme ile hemen her şeyin “online” hale geldiği günümüzde “offline” bir oyuncakla oynama anlamında çocukların çoğu dezavantajlı, değil mi?

Aynen öyle. İstanbul’da HayatSür Derneği var. Oradaki çocuklar Türkçe bilmiyorlar, kolaylaştırıcıları da çok az Türkçe biliyor. Hiçbir şey anlatmadık, sadece parçaları bıraktık. Hemen oynamaya başladılar, en kolay anlayıp en hızlı şekilde farklı oyuncak yapanlar onlar oldu. Orada şunu fark ettik, o çocukların zaten kalıplaşmış bir şeyleri yok, sadece bir tuğlaya ihtiyaçları var. O yüzden baştaki dezavantajlı çocuklara ulaşma hedefimizi tüm çocukları içine alacak hale getirdik. Hepimiz çocukken özgün yeteneklere, hayal gücüne, eleştirel düşünceye sahibiz ve oyun da bunu çok güzel destekleyen en doğal öğrenme ortamı. Bundan uzaklaşıyoruz. Çünkü hep yetişkinler kontrol ediyor çocukların oyun zamanını. Salt çocuk olarak geçirilen zaman ve deneyim çok az şu an. Öte yandan gerçekten oyun hakkına erişimi olmayan çocuklar için de bir oyun deneyimi tasarlamayı kendimize görev edindik. Bu bir yandan da sürdürülebilirliğimizi sağlayacak bir model oluşturuyor, çünkü ürünümüzü belli kanallarda satışa sunarken oradan gelen gelirle ihtiyaç sahibi çocuklara bedelsiz ürün ulaştırabiliyoruz.

Kickstarter’da yürüttüğünüz kampanyadan bahsedebilir misiniz?

Başta mülteci çocuklarla çalışıyorduk ve dünyanın her yerine yayılmış mülteci çocuklar var. Çocuk her yerde çocuk ve ihtiyaçları da her yerde aynı. Bu noktada sadece Türkiye’de kalmama, etkimizi yayma amacıyla dünyaya açılma hayalimiz vardı, bunu da Kickstarter’da yürüttüğümüz kampanya ile dünyaya duyurmuş olduk. Kitlesel fonlama kampanyasında hem o bizim sosyal mesele dediğimiz, ulaşılabilir olma kısmında hikayemizi paylaştık hem de tüm dünyadan insanları Toyi ile buluşturduk. Bizim için çok güzel bir araç oldu. Orada da kurgumuz satılan her kit karşılığında bir kiti bedelsiz olarak dezavantajlı çocuklara ulaştırmaktı. Onu yaparken de yedi farklı ülkeden, özellikle mülteci çocuklarla çalışan sosyal girişimciler ve STK’larla işbirliği yaptık. 30 ülkeye satış yaptık. Hedefimiz 1000 çocuğa ulaşmaktı ve şu anda yedi ülkeden çocuklara bedelsiz olarak Toyi gönderimi yapacağız.

“Tüketmeden Üretme” anlayışını çocuklara kazandırmak önemli. Her gün gördükleri objelerden oyuncaklar yapma fikrini nasıl karşılıyor çocuklar?

Evdeki eşyalarla oynamak çocuğun kendi özgür oyun dünyasında var olduğu için çok da yabancı gelmiyor onlara. Çocuk profiline göre tepkiler de değişiyor ama kendileri bir şey ürettikleri için onun hazzını yaşıyorlar. Üretmeyi çok güzel sahipleniyorlar, çünkü sürekli dijitalleşen, sanal bir ortamda bir şey ortaya çıkarma durumundan çok uzaklaşmışlar. Çocukların ileri dönüşüm kurgusunu da içselleştirmesini çok önemsiyorum. Bir devlet okulunda workshop yaptık. Eşyaları toplarken küçük bir çocuk elinde pet şişe ile gelip “arkadaş robotunu unutmuş” dedi. Şişenin üzerinde hiçbir Toyi parçası yoktu oysaki. 1,5 saatlik bir workshop’un ardından bunu yapması bizim için çok güzel bir kazanım, çünkü Toyi olmadan da başka bir nesneye karşı aynı şekilde yaklaşıp, büyüdükleri zaman çözüm odaklı olmaya adımını atmış olacaklar. Çocuklara sürekli yeni oyuncaklar alındığında tatminsizlik oluyor. O doyumsuzluk yetişkinlik dönemine de yansıyor.

Dijital dünya çok fazla imkan sunsa da bazı alanlarda eskiye dönüş olduğunu gözlemleyebiliyoruz. 10 yıl sonra çocukların nasıl bir oyun dünyası olacak sizce?

Dünya Ekonomik Forumu’na göre yaratıcılık, değişen dünyada çocuklarımızın, yeni nesillerin sahip olması gereken en önemli yetenek olarak sayılıyor. Şu anda tamamen “online”a karşı olmak mümkün değil. Çocuklar tamamen soyutlanmalı mı o dünyadan, belli bir yaşa kadar hiç öyle bir dünyaya girmemeli mi, tartışmalı. Şimdilerde dört yaşındaki çocuk bile kodlamayla ilgili bir eğitim alırken onun hayatına onu sokmamak bir nebze absürt oluyor. Mesele bunların dengelenmesi. Artık sadece akademik başarıların değil, yaratıcılık, eleştirel düşünce, sorgulama gibi yeteneklerin de çocuklarda olması gerektiği düşünüldüğü için oyunun salt özüne bir dönüş de var. Oyun zaten bunun için bir araç tabii ki ancak bunu tamamen akademik başarıya doğru evirmeye çalışan bir grup da söz konusu. Oyunun özüne dönüşün olacağını düşünüyorum, tek korkum bunu da ticari bir araç olarak kullanıp içini boşaltma ihtimalleri. Ama mevcut haliyle giderse biraz karamsarım, tam da bunu değiştirmek için bir şeyler yapıyoruz. Bir çocuk gelişimcisinin yazısını okumuştum, şunları anlatıyordu: Çocukların bir oyuncak arabayla  da mekanik bir şeyle oynarken orada tekerinin, çarkın döndüğünü görmeleri, hareketin arkasındaki mantığı anlamalarını sağlıyor. Oysa tablet ya da bilgisayarla oynadıklarında bir şeye basıyorlar ve bir şey gerçekleşiyor, arkasında ne olduğunu bilmiyorlar. Bunu keşfedemeyecekleri için bir süre sonra sorgulamaktan vazgeçiyor ve sadece “Ben bunu yapıyorum, o şey de oluyor” şeklinde düşünüyorlar. Bunu böyle içselleştirip diğer bütün hayat deneyimlerine aktardıklarında kesinlikle sorgulamayı bırakıp robotlaşmış bireylere dönüşüyorlar. Bu bence çok doğru. Yine de bizim gibi girişimler ve yaklaşımlar var oldukça, bir denge oluşacak diye düşünüyorum.

Önümüzdeki sürece dair planlarınız neler?

Toyi ürün olarak bizim için bir başlangıç noktası oldu ama sosyal girişim olarak Toyi’yi çocukların yaratıcılıklarını destekleyecek oyun deneyimleri (bu sadece bir ürün olmak zorunda değil) üreten bir yapı olarak kuruyoruz. Özellikle de oyun hakkına erişemeyen dezavantajlı çocukların ihtiyaçlarına yönelik oyun deneyimleri tasarlayan bir alana doğru gitme hayalimiz var. Kickstarter üzerinden dağıtımcıların dikkatini çekip oradan da Toyi’leri daha fazla coğrafyaya ulaştırmayı, bunu yaparken de yanımıza globalde paydaşlar alıp etkimizi yaygınlaştırmayı istiyoruz. Bahsettiğimiz konularda hem bir birleştirici hem de bunun savunucusu olan bir yapı olmayı hedefliyoruz. Ayrıca hem Kickstartar’dan ürün satın alanların deneyimleri hem de yedi ülkedeki dezavantajlı topluluklarda yarattığımız değişim üzerinden sosyal etkimizi de ölçümleyeceğiz.

EkoIQ Editör