Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar: “Sadece ben değil, biz demeyi; birlikte hareket etmeyi öğreniyoruz aslında. Örgüt ne demek, aynı yere yumruğu vurmak demek. Aslında hepimizin amaçlarının aynı olduğunu, bir araya gelirsek çok daha iyi şeyler yapabileceğimizi anlamakla başladık bu işe”.
YAZI: Sibel BÜLAY, sibel.bulay@gmail.com
“Toplumsal cinsiyet eşitliği yok. Kadınlar hep ikincil vatandaş. Kadın ev içinde ev işlerini gören insan. Çocuk doğuran insan. Aileye hapsedilen insan. Dolayısıyla aklı fikri çok önemli değil. Kararlara katılmasa olur. Dışarda çalışmasa olur. Herkes zannediyor ki bu dünya kuruldu kurulalı kadın erkek rolleri hep böyleydi. Dolayısıyla niye değişsin ki? Bu hayat düzeni aslında bir kurmacadan ibaret… Zihniyetler değiştiğinde bunun bir kurgu olduğunu, farklı bir kurgunun da mümkün olduğunu, dünyanın başka devletlerinin bu kurguyu başka türlü yapabildiğini, temel olarak eğitimle sonra da siyasetle bilirsek, aynı kurguyu biz de kendi ülkemizde yapabiliriz. Ve kadınların ezilmesine son verebiliriz.” (F. Çiğdem Aydın, 10 Aralık, MEDYASCOPE TV, “Şehir Hepimizin”)
Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar da farklı bir kurgunun mümkün olduğuna kendi yaşantısı ile örnek olmuş bir kadın. Ve kadınların ikincil vatandaş olmadığına inanan, siyasi gücünü de farklı seçimler yapmak isteyen kadınların önünü açarken “arkandayım” diye cesaretlendirmek için kullanan bir kadın. Şöyle anlatıyor hikayesini:
“Ben biraz kadın işine takığım. Kadının para kazanması, sosyal haklarının olması, kadının hayatın her alanında var olması üzerinde çalışıyorum. 2009-2014 arasında belediye meclis üyesiydim. Kent Konseyi, Kadın Meclisi, Kadın Üretici Pazarlarının kurulmasında çalıştım. Belediye başkanı olduktan sonra ilk iş olarak Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü’nü kurdum, çünkü kadın dediğiniz zaman aile ve toplumu kastediyorsunuz. Kadın üretici pazarlarını gezdim. Kadınlar üretiyor fakat emeklerinin karşılığını alamıyorlardı. Burada çok akıllı kadın var. Çalışan, üreten kadın var ama neyi ne zaman yapacaklarıyla ilgili bilgileri yok. Kendi bildikleri, gördükleri ile bir şeyler yapıyor, belli zamanlarda kazanıyor, bazen kazanamıyorlardı. Örgütlü bir güç ve üretim planlaması yapılması gerektiği noktasından yola çıktık.
KEDEV ile görüştük. Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü eğitim versin, kooperatifi bir anlatalım dedik. 20 kadın ile başladık eğitime. Olmayacak herhalde dedim. Normalde eğitim çok sayıyla başlar ve gitgide azalır. Bizde tersi oldu. Beşinci gün bittiğinde 80 küsur kadın vardı. Eğitim bitiminde sertifikalarını vermek üzere meclis salonunda toplandık. Öyle ışık vardı ki gözlerinde, dedim ki ‘Biz buradan öyle ışık yakarız ki Türkiye bile aydınlanır bu ışıktan’. Öyle başladık biz bu işe…
İlana çıktıktan sonra eğitime gelen herkes kooperatife katıldı. Biz ne eğitim durumuna baktık, ne yaş, ne etnik kimlik; hiçbir şeye bakılmadı. Sadece kadın olması ve üretmesi önemliydi. Çok farklı kültürlerden gelenler birbirini öyle güzel etkiliyorlar ki. Emekli bankacılarımız da var, okuma yazma bilmeyen kadınlarımız da. Beraber yemeklere, gezilere gidiyorlar artık. Birlikte salça, tarhana yapıyorlar. Grup çalışmasını, beraber olmanın ne demek olduğunu öğreniyorlar. Şu anda ihtiyacımız olan her şeyi alanda öğreniyorlar. Hayatında hiç kasa tutmamış kişi para alıyor, para veriyor. Ve ‘Biz’ kazandık oluyor. ‘Bugün rekor satış yaptık’ diye keyifle geliyorlar. Onların yaşadığı keyfi görmeniz lazım.
Urla Belediyesi kooperatifin kurucu ortağı ve kooperatife çok katkı veriyor. Kadın kooperatiflerine yerel yönetimlerin ciddi anlamda destek olması lazım. O başlangıç noktasında marşa basmak var ya, orada o desteği almadığımız andan itibaren sıkıntılı bir süreç yaşanabilir. Kadın kooperatifi kurulduktan sonra belediye ile işbirliği protokolü yapıldı ve yerler sağlandı. Merkezde iki dükkanda gıda ve dikiş atölyelerimiz var ve oradan satış yapılıyor. Urla İskele ve Balıklıova’da iki çay ocağı işletiliyor. Belediye kooperatiften kira almıyor, çünkü çok yeni bir yapı ve yürüyebilmesi için destek vermek gerekiyor. Belediye bir yere hediye götürecek ya da ikram yapacaksa bu hizmetleri kadın kooperatifinden alıyor. Belediye olarak biz hiç dışardan bir şey almayız. Sözleşmeli üretim gibi düşünün. Aslına bakarsanız bizim burada uyguladığımız İzmir modelidir: 2014’te İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan Yarımada Stratejik Planı. Yerel yönetimler kooperatiflerle bire bir çalışıyor.
Bugün geldiğimiz nokta beni ağlatırcasına gururlandıran bir iştir. Bu iş kadınlara dokunabilmekle, onlara yardımcı olmakla başladı. Bu sadece ekonomik anlamda yapılan bir iş değil. Kadınların özgüvenlerini kazanmalarına, sosyalleşmelerine, kendi psikolojilerine o kadar güzel katkılar oldu ki. Sadece ben değil, biz demeyi; birlikte hareket etmeyi öğreniyoruz aslında. Örgüt ne demek, aynı yere yumruğu vurmak demek. Aslında hepimizin amaçlarının aynı olduğunu, bir araya gelirsek çok daha iyi şeyler yapabileceğimizi anlamakla başladık bu işe. Bu işe girdiğimden beri hiç keşke demedim. Benim gerçek “iyi ki”lerimdendir kadın kooperatifi.
“Bizimkisiler”
Urla’nın kadınları Sibel Başkan’ın “Bizimkisiler”i. Sibel Başkan da onların “Bizimkisi”
Sebahat: “İki yıldır kooperatife üyeyim. Daha önce çok istememe rağmen eşim istemediği için üye olamadım. Sonunda eşimin gönlünü yaptım ve ortak oldum. Yıktım tabuları. Çok güzel şeyler yapıyoruz ve ürettiklerimiz beğenildikçe çok mutlu oluyorum. O kadar mutluyum ki mutluluğumu ifade edemiyorum. Evimde de mutluluğum iki kat arttı. Daha önce eşimin eline bakıyordum, hiçbir gelirim yoktu. Şimdi özgüvenim arttı. Çarşıya çıktığımda eşime sormadan evimin ihtiyaçlarını alabiliyorum. Alacağıma kendim karar veriyorum. İstediğimi yapabiliyorum. Özgürüm.
Seyhan: “Kadınlar bir arada oturduğu zaman bile rahatsız olan insanlar vardı köyde. Ama şimdi köyde kurslarımız var. Öğreniyoruz, eğleniyoruz. En önemlisi ilk başta liderlik eğitimi aldık. Biz de cesaretlendik. Kadın nasıl güçlü olabilir onu öğrendik. Ama kadının güçlü olmasının erkeği ezmek olmadığını, maddi yönden özgür olması ama eşini batırmaması gerektiğini öğrendik. Artık özgüvenim var. Kendimi daha rahat anlatıyorum. Urla’ya geldiğimiz zaman işimizi yapıp hemen köye kaçalım diye düşünürdük. Şimdi Urla’da arkadaşların (kooperatif üyeleri, Kadın Aile Müdürlüğü çalışanları) yanına geliyoruz. Çok çevremiz oldu. Eskiden Urla’ya geldiğimizde belediye binasının önünden geçmeye korkardım, içerden büyük biri çıkacak da bize laf söyleyecek diye. Şimdi yukarı çıkıyoruz ve bizimkisi (Belediye Başkanı) bizi içeri buyur ediyor, gayet rahat görüşebiliyoruz. Çalışmayı seviyorum. Köyde tarlaya gidiyorum, temizliğe gidiyorum. Şimdi büfe işletiyor, katmer satıyorum. Daha önce böyle bir fikrim yoktu. Başkanımız ‘Büfeyi aç, arkandayım’ dedi. Gayet de güzel oldu. Seneye büyütmek istiyorum inşallah. İlkten erkekler ‘Olmaz. Gidemezsin’ dediler. Bir şey yapabileceğimize inanmadılar. Ama başkan onun da üstesinden geldi. Başkanımızın çok emeği var kadınların üzerinde. O olmasaydı köyde hiçbir şey olmazdı. Bunu üstüne basa basa söylerim. Bizim köy daha önce hiçbir belediye başkanı görmedi. Ama Başkan geldi ve kadınları kahveye çağırdı. Biz köyde kahveye hiç gitmezdik. Utanırdık adam var diye. Bizimkisi çağırınca gittik kahvede oturduk. Çayımızı, kahvemizi içtik, sıkıntısız. Başkanımızla futbol maçı oynadık köyümüzde. O köye gidip geldikçe eşlerimiz de daha ılımlı bakmaya başladı. Özgürlüğümüze kavuştuk. Eskiden köy hayatında daha basık yaşıyorduk. Ama şimdi hayatımızın tadını daha fazla çıkararak yaşıyoruz. Köydeki arkadaşlarla bile Urla’da buluşup geziyoruz. Alışveriş yapıyoruz. Biz rahatız.”
Herkese Madalya
Barbaros Köyü’nde kursa giden bir kadının eşi dalga geçmiş: “Kursa gittin de madalya mı verdiler?” diye. Sibel Başkan bunu duyunca durur mu? Toplamış Liderlik Eğitimi alan kadınları ve hepsine tek tek madalya vermiş. “Çocuk gibi madalyayı hiç boynumdan çıkarmadım. Benim gibi başkaları da gelip bir şeyler öğrensin diye herkese gösterdim. Her şeyi yapıyoruz ama ne evimizdekilerden, ne arkadaşlarımızdan ‘Aferin ne güzel yapmışsın’ duymadık. Ama madalyayı alarak yaptığımız şeylerin takdirini içimizde hissettik. Birisi bizi gördü. Bizi takdir etti. Bize aferin dedi.”