Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü öğretim üyesi ve aynı kurum bünyesinde kurulan “Finans, Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin Direktörü Prof. Dr. Güler Aras, sürdürülebilirlik ve kurumsal yönetim alanında Türkiye’nin en yetkin isimlerinden biri. 2015 yılında kurulan Entegre Raporlama Türkiye Ağı’nın (ERTA) başkanlığını da yapan Aras’la, entegre raporlamaya ilişkin Türkiye’deki mevcut durumu ve potansiyel gelişimi görmek için gerçekleştirdikleri son araştırmaları üzerine konuştuk.
YAZI: Barış DOĞRU
Geçtiğimiz süreçte entegre raporlama ile ilgili önemli bir araştırmayı tamamladınız. Bu araştırmayı yapma motivasyonunuz ne oldu? Araştırma hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Dünyada yaşanan gelişmeleri yakından takip eden kurumlar ve bu kurumların paydaşları, kurumsal bilgilerin değişen ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde ve nitelikte paylaşılmasını talep ediyorlar. Geleneksel raporlama düzeninin tek başına karşılayamadığı bu ihtiyaç, günümüzde entegre raporlama düzeni ile karşılık buluyor. 2010 yılında Mervyn King önderliğinde, Uluslararası Entegre Raporlama Konseyi’nin (IIRC) kurulması ile birlikte yaygınlaşan entegre düşünce ve raporlama düzeni, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yakından takip edilmeye başlandı. Türkiye’de ilk somut adım 2013 yılında Yatırım Ortamı İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu’na (YOİKK) TÜSİAD’da içinde bulunduğum çalışma komitesi üzerinden sunduğum projenin kabulü ile oldu. YOİKK 2014-2015 eylem planı kapsamında Türkiye’deki şirketlere, entegre raporlama konusunda yol gösterecek ilk rehber kitap yayınlandı. Yine bu çalışmaların bir sonucu olarak Entegre Düşünce ve Entegre Raporlama yaklaşımını Türkiye’deki tüm kuruluşlara yaygınlaştırmak amacıyla, Entegre Raporlama Türkiye Ağı’nın (ERTA) kuruluş kararını aldık. Bağımsız kurucu üye ve yürütme kurulu başkanı olarak yer aldığım bu inisiyatif ile Türkiye’nin itibarlı kurumları bir araya gelerek süregelen çabalar kurumsal bir çatı altına toplandı.
Türkiye’de entegre raporlamaya ilişkin gelişmeler ve artan ilgi ile birlikte, gerekli stratejilerin ve yol haritasının oluşturulması için bu alanda yapılacak araştırmalar da önem kazandı. Bu ihtiyaç doğrultusunda, entegre raporlamaya ilişkin Türkiye’deki mevcut durumu ve potansiyel gelişimi belirlemek üzere konu ile ilgili paydaşların tümüne başvurularak entegre raporlama konusundaki algı ve beklentilerini kapsamlı bir şekilde değerlendirdiğimiz çok boyutlu bir araştırma gerçekleştirdik.
Kurucu direktörü olduğum Yıldız Teknik Üniversitesi Finans Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Uygulama Araştırma Merkezi (CFGS), Association of Chartered Certified Accountants (ACCA) ve KPMG Türkiye işbirliği ve Entegre Raporlama Türkiye Ağı’nın (ERTA) destekleri ile Türk iş dünyasının entegre raporlama konusuna bakışını, mevcut kurumsal raporlama uygulamalarını, şirketlerin konuya ilişkin gelecek beklentilerini ve yönelimlerini ortaya koymayı amaçladığımız ve uluslararası işbirliği ile gerçekleştirdiğimiz bu araştırmamızı 2019 başında tamamladık. Geçtiğimiz günlerde ACCA UK Direktörü Maggie McGhee ve IIRC CEO’su Richard Howitt’in katılımı ile gerçekleştirdiğimiz toplantıyla kamuoyu lansmanını gerçekleştirdik. Araştırmada Türkiye’de entegre raporlamanın halihazırdaki ve potansiyel tüm paydaş gruplarının görüşlerini içererek, paydaşların algı ve beklentilerini kapsamlı şekilde inceledik. Araştırma sonuçlarımız İngilizce ve Türkçe olarak yayınlandı. IIRC Onursal Başkanı Prof. Mervyn King ve ACCA İcra Kurulu Başkanı Helen Brand Obe, raporun önsözüne katkı sağladılar. Araştırma sonuçlarımızı aynı zamanda bu yıl Mayıs ayında gerçekleşecek olan, iş dünyası liderleri ve yatırımcıların bir araya geleceği Entegre Raporlama (<IR>) Resmi Kongresi’nde de paylaşacağız.
Biraz da araştırma bulgularından bahsedebilir misiniz? Entegre raporlama, ne oranda anlaşılabilmiş durumda?
Dünyada hızla gelişen bu raporlama düzeninin ülkemizde kurumların öncelikleri arasında ne ölçüde yer aldığı son derece önemli. Bu çerçevede araştırmaya katılan kesimlerden düzenleyici ve uygulayıcılar ile STK’ların tamamının raporlama konusunda bilgi sahibi olduğunu gördük. Buna karşılık, yatırım kararlarında, yatırım yapılacak şirketin gelecekteki stratejisinin kendileri için önemli olduğunu ifade eden kurumsal yatırımcıların sadece %24’ünün, şirketlerin ise %51’inin entegre raporlama konusunda bilgi sahibi olduğunu tespit ettik. Ayrıca önemli bir sonuç, araştırma katılımcılarının %73’ü Türkiye’de entegre raporun gönüllülük esası çerçevesine göre, %27’si ise zorunlu olmasını istediğini belirtti. Entegre rapor hazırlamayı düşünmeyen ve hazırlamayı planlayan gruplar arasında rapor hazırlanmasına ilişkin görüşler açısından önemli bir farklılık olmadığını görürken, hazırlık çalışmalarına başlayan şirketlerin tamamının, raporlama uygulamasının gönüllü olması gerektiğini belirttiğini gördük.
Entegre raporlama tartışmaları bu aşamaya geldikten sonra, sadece finansal verilere dayalı faaliyet raporlarının bir işlevi kaldı mı sizce?
Son yıllardaki finansal krizler kaçınılmaz olarak firmalar ve paydaşlar arasındaki ilişkinin daha şeffaf, adil, hesap verebilir ve sorumlu şekilde dönüşmesini gerekli hale getirdi. Bu nedenle, firmaların finansal bilgilerin raporlanmasına ek olarak, toplum ve çevre için
değer yaratmanın yollarını açıklamaları bekleniyor. Bu raporlama düzeni de aslında kurumların yarattığı değeri en kısa, öz ve anlaşılır şekilde, bütüncül ve stratejik bakış açısı ile paydaşlarına aktarabilme yolu olarak ortaya çıktı. Entegre raporlama, finansal ve sürdürülebilirlik raporlarının birleştirilmesinin ötesine geçerek, bugün birçok ülkede kullanılan bir raporlama haline geldi. Amaç tek bir raporun finansal ve finansal olmayan bilgiler ile değer yaratma sürecini de içerecek hale gelmesi. Aslında benim özellikle üzerinde durduğum raporun adının ne olduğundan çok bir faaliyet raporunun içeriğinde neler olması gerektiği.
Bu araştırmanın sonuçlarını dünyadaki başka araştırmalarla karşılaştırmanız mümkün oldu mu? Benzer metodolojide yapılmış araştırmalar var mıydı?
Bu konuda sayıları artan çalışmalar var. Bizim araştırmamıza en yakın olan Singapur Yeminli Mali Müşavirler Enstitüsü, Singapur Ulusal Üniversitesi, Malezya Muhasebeciler Enstitüsü ve ACCA tarafından 2015 yılında 330 katılımcı ile gerçekleşen çalışmada, katılımcıların %51’inin konu hakkında bilgisinin olmadığı görülüyor. Bu araştırma sonuçlarının onların politika belirlemelerinde önemli rol oynadığını biliyorum.
Çok sayıda şirketin CEO, CFO ve yatırımcı ilişkileri direktörü ile görüşmeler yapıldı çalışma sırasında. Bütün elde ettiğiniz bilgiler ışığında Türkiye özel sektörünün sürdürülebilirlik ve raporlama konusundaki pozisyonu hakkında neler diyebilirsiniz?
Şirketlerin temel strateji ve politikalarının uygulamasından sorumlu 84 üst düzey yönetici, kurumsal yatırım firmalarından 17 üst düzey yönetici, entegre rapor hazırlama konusunda danışmanlık sunan 11 danışman, konu ile ilgili STK’lardan dokuz yönetici, düzenleyici ve uygulayıcılardan 10 katılımcı ve 32 akademisyen ile yüz yüze görüşmeler yaptık.
Katılımcıların büyük bir kısmı, entegre raporların gönüllülük esasına bağlı olarak hazırlanması gerektiği yönünde görüş bildirdiler. Aynı zamanda raporun kapsamı itibarıyla hazırlanmasının zor olarak algılandığını gördük. Bu zorluklar arasında ilk sırayı, entegre rapor hazırlık çalışmalarına başlayan şirketler için, raporun kapsamının ve içeriğinin belirlenmesi alıyor. Araştırma sonuçları aynı zamanda entegre raporlama yapmayı planlayan şirket sayısının oldukça yüksek olduğunu gösterdi. Entegre rapor hazırlayan kurum sayısının artırılabilmesi için aynı zamanda, kurumların paydaşlarının entegre rapor hakkındaki farkındalıklarının ve bilgi birikimlerinin artırılmasına ihtiyaç var. Araştırmanın sonuçları, gerek şirketler gerekse diğer paydaşlar nezdinde entegre rapor hazırlamanın, şirketlerde entegre düşünce yapısının oluşturularak hayata geçirilmesi açısından önemli katkı sağlayacağını gösteriyor. Ayrıca sonuçlar, araştırmaya katılan tarafların sermaye kavramının daha geniş kapsamlı olarak ele alınmasına; çevresel, sosyal ve yönetişim verileri ile finansal verilerin ilişkilendirilmesine katkı sağlayacağı görüşünde olduklarını ortaya koydu.
Öte yandan araştırma, sürdürülebilirlik raporu olan şirketlerin özellikle üretim, süreç ve teknolojilerinin belirlenmesi; insan kaynakları politikalarının belirlenmesi ve yürütülmesi; yatırımcıların bilgilendirilmesi; sivil toplum kuruluşları ile ilişkiler ve kurumsal yönetim politikalarının şekillendirilmesi konularında sürdürülebilirlik anlayışını daha fazla benimsediklerini gösterdi. Ürün sorumluluğu konusunun çok önemli olduğu ve kurumsal yönetim politikalarının şekillendirilmesi konusunda sürdürülebilirlik anlayışının daha çok uygulandığı görülüyor. Ayrıca, önemli bir sonuç olarak entegre raporlama konusunda bilgi sahibi olan şirketlerin, sürdürülebilirlik ile ilgili yazılı bir stratejisinin olduğunu ve raporlama konusunda bilgi sahibi olmayan şirketlere göre organizasyon yapılarının şekillendirilmesi, müşteriyle ilişkiler ve tedarikçilerle ilişkiler ile ilgili kararlarında sürdürülebilirlik anlayışını daha çok benimsediklerini gördük.
Bildiğiniz gibi, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) tüm dünyada önemli bir yankı uyandırdı. Şirketlerin bu süreçte, SKH’lere yönelik ciddi bir ilgileri oluştu. Hem dünyada hem de belirli oranlarda Türkiye’de. Bir yol haritası ve çalışma metodu olarak pratik bir işlev görüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Araştırma içinde bu konuda bir bulgu elde ettiniz mi?
Aslında SKH’ler tüm ülkeler ve kurumlar için hedeflere ulaşmada gerçek bir yol haritası sunuyor. Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı’nın (SDSN) Bertelsmann Stiftung ile birlikte hazırladığı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Endeksi ve Göstergeleri 2018 raporuna (SDG Index ve Dashboards) göre, 2030 yılına kadar SKH’lerin gerçekleştirilebilmesi için ülkelerin küresel hedefleri gerçekleştirme konusundaki ortak çabalarını güçlendirmek zorunda olduğu görülüyor. Raporda 156 ülke arasında 79. sırada yer alan Türkiye’nin hedeflere ulaşma çabası, istikrarlı bir sistem altyapısı oluşturmasını da destekleyecektir. Ayrıca, özelikle Hedef 8- İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme, Hedef 12- Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim ile Hedef 17- Hedefler için Ortaklılar için, sektörler özelinde gösterge temelli politikaların oluşturulmasına katkı sağlanacağını düşünüyorum. Hedeflere ulaşılması için işbirliklerinin geliştirilmesi, gerekli finansman kaynaklarının bulunması ve çeşitlendirilmesi, inovatif çözümlerin üretilmesi gerekli. Burada toplumun tüm taraflarının birlikte çaba göstermeleri son derece önemli…