Gelecek yıllarda, Antarktika daha yeşil bir yer olabilir ve yeni türler tarafından yaşam alanı olarak kullanılabilir. Aynı zamanda bazı türler yok olabilir. 25 araştırmacı Antarktika üzerine son on yılda yazılmış yüzlerce makaleyi inceleyerek birçok önemli bulgu elde etti. Böylece ekip Antarktika ve onu çevreleyen Güney Okyanusu’nun geleceği üzerine önemli bir tamamlayıcı değerlendirme yayınlamış oldu.
Alfred Wegener Enstitüsü ve Helmholtz Kutup ve Deniz Araştırması Merkezi’nden araştırmacıların yayımladığı makalede uzun süredir bu kadar çok biyolojik ve biyokimyasal süreçlerle ilgili bulguya rastlanmamıştı. 25 uzmanın yer aldığı “AnT-ERA” isimle projen son 10 yılda yayımlanan tüm akademik makalelerin sonuçlarını analiz etti ve toparladı. Antarktika üzerine yazılmış birkaç yüz makaleyi analiz eden ekip birçok alanda önemli olan on çekirdek mesajla bu makaleleri özetlemeyi başardı. Bunlar okyanus asitlenmesi, biyoçeşitlilik ve çeşitli organizmalar için önemli olan deniz buzu. Deniz biyoloğu ve proje koordinatörü Julian Gutt, “1970lerden günümüze olan zaman dilimine baktığınız zaman Antarktika üzerine yazılmış biyolojik ve biyokimyasal akademik makalelerinin neredeyse %80’inin 2010 ile 2020 yılları arasında yayınlandığını görürsünüz. Bu bizi, devasa büyüklükteki bilgiyi tek bir makalede toplama konusunda harekete geçirdi.” Projenin bulguları Biological Reviews dergisinde yayınlandı.
Biyoçeşitlilik Arttı
Antarktika’nın sularıyla ilgili en büyük buluş, iklim değişikliğinden dolayı suların daha da ısınıyor olması ve bunun daha sıcak bölgelerde yaşayan bitki ve hayvan türlerinin Antarktika’ya göç etmesi olasılığını yüksek oranda artırması. Bu bağlamda, sadece sıcaklık değil, aynı zamanda gelecek deniz-buzu tabakası da hayati önemde olacak. Örneğin, gelecek on yılda, uzmanlar buzulsuz kıyı alanlarında güney yazları boyunca yeni yosunların ve likenlerin göç etmesi sebebiyle daha yoğun bir yeşillenme olacağını tahmin ediyor. Başlangıç olarak, biyoçeşitlilikte artış bekleniyor. Ancak, süresi uzayan bir ısınmanın aşırı derecede düşük ısılara uyum sağlamış türler için ağır sonuçları olacağının uyarısı veriliyor. Bu türlerin Antarktika’nın kalan son aşırı soğuk bölgelerine çekileceğine inanıyoruz, diyor Gutt ve ekliyor: “Bu aynı zamanda bu türleri kurtarmak için bu bölgeleri koruma altına almamız gerektiği anlamına da geliyor”.
Asitli Sularda Yaşamayı Öğrenmek
Okyanus asitlenmesine gelindiğinde, çalışmanın tahminleri kasvetli: Uzmanlar yüzyılın sonunda Antarktika’nın sularının aşırı derecede asitleneceği görüşünde. “Özellikle kireçli kabuklara sahip organizmaların gerçekten ciddi problemlerle karşı karşıya kalacağına şüphe yok” diyor Gutt. “Şu anda tamamen yok olacaklarını veya bazı türlerin bu yeni koşullara kendi metabolizmalarını adapte etmeyi başarıp başaramayacaklarını kesin olarak söyleyemiyoruz.” Son 10 yılda yürütülen bir araştırmanın sürpriz sonucu ise, görünüşte uysal organizmalar olan ve Antarktika Okyanusu’nun tabanında yaşayan bazı sünger ve ahtapot türlerinin bu değişen koşullara beklenenden hızlı yanıt vermeleri oldu: Daha hızlı büyüyor veya yoğun şekilde ürüyorlar. Ancak iklim değişikliğinin sebep olduğu büyük değişimleri düşününce bu türler de tehlike altında olabilir.
Güney Atlantik’e genişleyen Antarktika Yarımadası bir süredir ısınıyor. Son üç yılda ısınma ve deniz buzulu kaybı Doğu Antarktika’ya da sıçradı. Uzmanlar bunun uzun soluklu bir eğilimin başlangıcı veya kısa süreli bir değişim olup olmadığını söyleyemiyor. Her iki durumda da fiziksel çevre parametrelerindeki bu değişim tehlikeli çünkü Güney Okyanusu’ndaki hayatın geleceğini temelden sarsan bir etkisi olabilir.
Antarktika Ne Kadar CO₂ Yutabilir?
Deniz buzundaki kaybının Antarktika’nın sularının büyük oranda artan alg büyümesini etkilemesiyle bu alglerin atmosferden daha fazla karbon dioksit emip emmeyeceği hala net değil. Birçok uzman alg büyümesinin deniz buzulunun çekildiğinde genişlediğini söylüyor çünkü algler güneş ışığına daha çok maruz kalıyor. Eğer algler büyüdüklerinde fotosentez yoluyla atmosferden daha fazla karbon dioksit çekerse, bu süreç okyanusun karbon dioksit yutmasını iyileştirecektir. Basit tahminler, alglerin Antarktika sularından yaklaşık %25 daha fazla karbondioksit emdiklerini söylüyor, ancak bu gelecekteki güney yazlarının tamamen buzulsuz oldukları durumlarda geçerli. Ancak son araştırma bu alg örtüsünün problemli olduğunu ortaya koyuyor. Gutt’a göre, “incelediğimiz yayınlarda, durumun coğrafyaya bağlı olarak çok çeşitli olduğunu görüyoruz. Ancak en azından cevapları bulmak için hangi suya ve hangi parametreye odaklanmamız gerektiğini artık biliyoruz”.
Net Mesajlar
Uzmanlar, teknolojik gelişmelerle beraber birçok yeni bulgunun toplandığı gerçeğine dikkat çekiyor. Örneğin moleküler biyolojik metotlar, yeni gemi ve istasyonlar, uzaktan kontrol edilebilir su altı araçları, hatta bazıları buzulların altında bile hareket ettirilebiliyor. Bunlara ek olarak yeni numerik ve kavramsal modeller ekosistemdeki bağlantıları anlamaya yardımcı oluyor. Julian Gutt’a göre, bu çalışmanın en büyük katkısının 25 uzmanın, ana bulguları kısa ve öz bir şekilde aktaran ve geleceğe dair bir fikir veren on çekirdek mesajda ortak bir karara varması oldu.
Makale hakkında:
Julian Gutt, Enrique Isla, José C. Xavier, Byron J. Adams, In‐Young Ahn, C.‐H. Christina Cheng, Claudia Colesie, Vonda J. Cummings, Guido di Prisco, Huw Griffiths, Ian Hawes, Ian Hogg, Trevor McIntyre, Klaus M. Meiners, David A. Pearce, Lloyd Peck, Dieter Piepenburg, Ryan R. Reisinger, Grace K. Saba, Irene R. Schloss, Camila N. Signori, Craig R. Smith, Marino Vacchi, Cinzia Verde, Diana H. Wall. Antarctic ecosystems in transition – life between stresses and opportunities. Biological Reviews, 2020; DOI: 10.1111/brv.12679