Doç. Dr. Ahu ERGEN, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi
ahu.ergen@vs.bau.edu.tr
Accenture ve McKinsey gibi önde gelen danışmanlık şirketleri sürdürülebilirliğin ve döngüsel ekonominin son 100 yılın en büyük iş fırsatları olduğunu söylüyor. Her ne kadar seksenli yıllardan beri, iş dünyasının gündeminde olsa da, sürdürülebilirlik Covid-19 pandemisi ile birlikte hiç olmadığı kadar işletmelerin gündeminde yer bulmaya başladı. Bu dönemde stratejilerini yeniden gözden geçirme fırsatı bulan işletmeler için sürdürülebilir iş modellerine geçiş büyük fırsatları da içinde barındırıyor. Bu durum elbette gezegene ve topluma fayda sağlarken, işletmelere de beraberinde rekabet avantajı getiriyor. Sürdürülebilirlik ilkesini benimseyen ve hayata geçiren işletmeler hem hisse değeri hem de finansal performans açısından sürdürülebilir olmayan şirketlerden daha iyi sonuçlar alıyor. Marka değeri, müşteri güveni ve müşteri sadakat seviyeleri yükseliyor. Sürdürülebilir iş modellerinin bir başka avantajı ise yeni iş fırsatları ve inovasyon olanaklarını daha kolay yakalamaları ve sermayeye daha rahat ulaşabilmeleri. Nitelikli işgücünü şirkete çekmek de sürdürülebilir markalar için daha kolay. Özellikle iyi eğitimli gençler, çevreye ve toplumaduyarlı kurumların bir parçası olduklarında, işlerinde anlam buluyorlar ve daha özverili çalışarak kuruma değer katıyorlar.
Sürdürülebilir olmak yakın zamanda tercih olmaktan çıkarak işletmeler için doğal iş yapma biçimi haline dönüşebilir. Tıpkı Arçelik örneğindeki gibi. Arçelik Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’nde, dayanıklı ev aletleri
sektör lideri seçilmiş ve gelişmekte olan piyasalar kategorisine üst üste üçüncü kez giriş yapan tek Türk sanayi şirketi olmuştur. Arçelik’in 129 sayfalık 2019 Sürdürülebilirlik Raporunun kapağındaki ifade zaten kurumun bakış açısını açıkça gösteriyor: “Bu bir rapor değildir, iş modelidir”. Raporda sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin çoğuna dokunan hedefler ve gerçekleşen faaliyetler yer alıyor. Şirketin sürdürülebilirlik uygulamaları ve sonuçları; sorumlu değer zinciri, insana yakışır iş, çeşitlilik, yetenek kazanımı ve gelişimi, iş sağlığı ve güvenliği, iklim krizi, atık yönetimi, plastik krizi, su yönetimi, yeşil kimya, sağlıklı gelecek nesiller, gıda israfıyla mücadele ve yerel topluluklara destek başlıkları altında raporlanmış.
Sürdürülebilir iş yapma biçimlerini sözde değil özde benimseyen şirket-ler, tüm paydaşlarıyla uzun soluklu ve değer yaratan ilişkiler içindedir. Değer zincirindeki tüm paydaşlara liderlik eder, onları eğitir ve onlara ilham verirler. Bilirler ki, gerçek anlamda sürdürülebilir olmak için tüm değer zincirinin ve ürün yaşam döngülerinin baştan sona bu çerçevede tasarlanması önemlidir. Bu şirketlerin, kurum kültürleri inovasyon, açıklık, şeffaflık, etik ve sorumlu davranışı içinde çokça barındırıyor. Zaten çoğu sürdürülebilir iş fikri de inovasyonlardan oluşuyor. Arçelik’in geri dönüştürülmüş PET şişe kullanılarak üretilen çamaşır makinesi kazanı ya da geri dönüştürülmüş atık balık ağlarından elde edilen plastikleri beyaz eşyalarda kullanması gibi inovasyonlar buna güzel örnekler. Sürdürülebilir işletmelerin bir diğer özelliği ise büyük ölçekli değişim yaratacak becerilere ve entelektüel sermayeye sahip olmalarıdır. Son olarak önemli bir nokta da kurumun değerleri… Sürdürülebilir Markalar Zirvesinde Dan Burgess, “Yolcu yok. Hepimiz mürettebatız” başlıklı çarpıcı konuşmasında, bugün sürdürülebilirlik için teknoloji engeli olmadığının, eksik olanın sevgi, empati, işbirliği, yaratıcılık, katılım ve özen olduğunun altını çizmişti. Madem hepimiz mürettebatız, o halde sürdürülebilir bir dünya için ele ele verme zamanı..