Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Avrupa Birliği ile 2018’in sonunda başlattığı CityAir Projesi, dünyada insan sağlığını tehdit eden çevresel sorunların başında gelen hava kirliliği ile mücadeleyi Türkiye’nin gündemine getirmeye çalışıyor. Ülkemizde hava kalitesi konusunda yürütülen en kapsamlı proje olan CityAir’in Danışmanı İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, İklim ve Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Ünal, çalışmalarla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Yazı: Barış DOĞRU
Çevre Bakanlığı’nın Avrupa Birliği ile ortak sürdürdüğü “Şehirlerde Hava Kalitesinin İyileştirilmesi ve Kamuoyu Farkındalığının Artırılması Projesi– CityAir”in iki yılı geride kaldı. Bu süreçte neler gerçekleştirildi, bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Avrupa Birliği ile 2018’in sonunda başlattığı CityAir Projesi, dünyada insan sağlığını tehdit eden çevresel sorunların başında gelen hava kirliliği ile mücadeleyi Türkiye’nin gündemine getiren ve ülkemizde hava kalitesi konusunda yürütülen en kapsamlı proje. Üç yıllık bir proje olan CityAir çerçevesinde Türkiye’nin 31 ilinde hava kalitesinin korunmasına yönelik temiz hava eylem planlarını teknik tabanlı, yani sayısal veri üzerine kurgulanmış şekilde geliştiriyoruz. Bu da şu demek; hangi şehir için hangi kaynaklar önemli, hangi kaynaklar nasıl bir kontrol metoduyla ve teknolojiyle kontrol edilebilir. Bu kaynaklar kontrol edildiğinde etkisini ne kadar azaltabiliriz gibi somut çıktılara dönüşecek bir çalışma yürütüyoruz.
Aydın, Denizli, İzmir, Manisa, Muğla, Uşak, Adana, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Mersin, Osmaniye, Amasya, Çorum, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Sivas, Tokat, Afyonkarahisar, Aksaray, Antalya, Burdur, Isparta, Karaman, Kayseri, Konya, Nevşehir ve Niğde’nin yer aldığı 31 ili kapsayan proje sürecinde, yerel yönetimlerin ve illerdeki konuyla ilgili paydaşların, hava kalitesi yönetiminde emisyon envanteri oluşturma ve modelleme bileşenleriyle, konuyu vatandaşlarımıza nasıl anlatmaları gerektiğinin yöntemlerini aktarıyoruz. Artan farkındalık ve etkin mücadele ile uzun vadede hava kirliliğine ilişkin bilgi sahibi olma oranının önemli ölçüde artmasını bekliyoruz.
Teknik anlamda, CityAir projesi sürecinde trafik, endüstri, evsel ısınma ve tarımsal faaliyetlerine bağlı emisyon-kaynak ilişkisini belirledik ve illerde 3 boyutlu hava kalitesi modelleri çalıştırdık. Geride bıraktığımız iki yılda; Kahramanmaraş, Sinop, İzmir ve Isparta’da 31 ilin yerel yönetimleri ile hava kalitesi yönetiminden sorumlu yetkililerin katıldığı dört büyük emisyon envanteri çalıştayı gerçekleştirilirken, saha ziyaretleri, paydaşlara yönelik formatör eğitimi ve paydaş toplantıları aracılığıyla hava kirliliğine ilişkin belediyeler ve yetkili makamların teknik bilgi ve idari kapasitelerinin artırılması sağlandı.
Şu ana kadar yaptığınız çalışmalardan elde edilen çıktılar neler? Bu noktada en çok dikkatinizi çeken noktalar hangileri oldu?
Genel bir çıktıdan bahsetmek için henüz erken. Proje kapsamında emisyon envanterlerini oluşturduk ve akabinde hava kalitesi modelini çalıştırmaya başladık, ancak son verilere ulaşmadan bir problem tespiti yapmak veya eldeki verileri tahmine dayanarak açıklamak çok doğru değil. Temiz Hava Eylem Planlarının güncellenmesi hedefiyle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bugüne dek gerçekleştirdiğimiz çalıştaylar ve kamuoyu farkındalığını artırmak amacıyla gerçekleştirilen aktivitelerden elbette çok önemli toplumsal çıktılar elde ettik. Son aşamada elde edilen bilimsel verilerin ardından da proje kapsamında yer alan şehirler için hangi kirletici kaynaklarının daha önemli olduğu, bu şehirler için çözüm önerilerimizin ne olduğu gibi kapsamlı ve detaylı bilgileri de açıklayacağız.
Pandeminin proje üzerinde ne gibi etkileri oldu? Hava kalitesinin önemi bu süreçte daha iyi anlaşıldığını söyleyebiliriz herhalde. Pandeminin şehirlerin hava kalitesindeki değişime etkisi konusunda elinizde veriler var mı?
Pandeminin bize öğrettiği en önemli konu şu oldu: Bu alanda çalışan uzmanların vurgu yaptığı gibi, emisyon kaynakları kontrol altına alındığında hava kalitesinin iyileşeceğini somut olarak gördük. Örneğin ulaşım kaynaklı emisyonlar azaldığında hava kalitesinin İstanbul’dan bakıldığında Uludağ’ı görebilecek kadar iyileştiğini, soluduğumuz havanın kalitesinin daha da iyileştiğini gördük. Demek ki bizler gerekli tedbirleri alabilirsek hava kalitesinde böyle bir iyileşme mümkün. Bilimsel doğrulara dayanan çalışmalar yapılırsa, bunun çevreye ve hava kalitesine son derece olumlu etkilerinin olacağı ispatlanmış oldu. CityAir projesi kapsamında bizler bu iyileşmenin planlı programlı, sayılara dayalı bir şekilde yapılmasını hedefliyoruz. Örneğin; trafiği azaltalım, kömür kullanmayalım gibi düşünceler elbette doğru ancak temenninin ötesine geçmiyor. Bu projede ise biz, “A şehrinde şu kadar kömür yakılıyor, etkisi ise bu. Ve bu, %30 azalırsa hava kalitesine etkisi şu kadar olur. Bu %30’luk azalma ise şu yöntemlerle mümkün” diyeceğiz. Örneğin doğalgaz veya merkezi ısıtma kullanımı, Euro 6’nın motorlu toplu taşımada kullanımının artırılması gibi pratikte uygulanabilecek kontrol yöntemlerini belirleyeceğiz. Pandemi döneminde hava kalitesinde gözle görülen bu artış, bunun somutlaştırılması açısından önemli. Bununla birlikte, “Sigara içen kişiler, virüsten 14 kat daha fazla etkileniyor” mesajını kamu spotlarında gördük. Hava kalitesinin pandemiyle ilişkisine dair daha fazla bilimsel veriye ihtiyaç var ancak hava kalitesi düşük yerlerde insan sağlığının genel olarak olumsuz etkilendiğini biliyoruz. Özellikle hava kirliliğinin solunum yolu hastalıklarına sebep olduğunu düşünürsek, pandeminin bu konuda bir farkındalık yarattığını söyleyebiliriz.
Önümüzdeki bir yıl içinde neler yapmayı planlıyorsunuz proje kapsamında?
Projenin odaklandığı 31 ilde Temiz Hava Eylem Planlarının güncellenmesine ilişkin hedefimizle ilgili çalışmalarımızı üçüncü yılda da sürdüreceğiz. Bununla birlikte, yeni dönemde şehirler ölçeğinde emisyon azaltma stratejilerinin geliştirilmesi ve toplumdaki farkındalığı artırarak hava kalitesini yükseltmeye yardımcı olacak yol haritaları oluşturmaya devam edeceğiz.
Soluduğumuz hava üzerindeki bireysel sorumluluğumuzu her fırsatta vurgulamayı da sürdüreceğiz. Bunun için vatandaşları toplu taşıma araçlarını daha fazla kullanmaya, yürümeye veya bisiklete binmeye teşvik etmek de yeni dönem hedeflerimizin arasında yer alıyor.
Projede emisyon envanteri çalışması bitti ve şimdi hava kalitesi modellerini çalıştırıyoruz. Detay vermek gerekirse; bu modellerde 2015 yılını referans yılı kabul ettik; yani modellerimizi 2015 yılına simüle ettiğimiz zaman model sonuçlarıyla ölçüm sonuçlarını karşılaştıracağız. Bu verileri belirli bir hata payıyla kabul edip modelimiz gerçekten ölçüm verilerine yaklaşık diyorsak ki, modele güvencemiz tam ve geldiğimiz noktada bunu yapıyoruz, daha sonra gelecek yıllar için senaryo analizi yapacağız. Buradaki mantık şu; modeli geçmişe doğru çalıştırdık ve doğruluğunu kontrol ettik; gelecek için de olası iyileştirmelerin etkisini görmek istiyoruz. Örneğin; 2025 yılı için projeksiyon yapacağız. Bu çalışmayı, üç ayrı senaryoya göre yapacağız. “Her şey aynı şekilde devam ederse, yani ekstra bir kontrol olmazsa çıktılar nasıl olacak”; “Hava kalitesi konusunda tüm kontrolleri gerçekleştirirsek; her şeyin en iyisini ya da en detaylı kontrolü yaparsak nasıl çıktılar elde edeceğiz”. Son olarak da bu iki senaryonun ortası, “Yani orta ölçekli bir kontrol yapılırsa ne olur” senaryosunu değerlendireceğiz. Bu çalışmada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı gibi ilgili tüm kurumların ve politika belirleyicilerin sadece hava kalitesi konusunda değil genel olarak aldığı tüm kararları da dikkate alarak verileri sisteme giriyoruz. Örneğin; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, “2025 yılında Euro 6 motorlu taşıt kullanımını zorunlu hale getireceğiz” dediyse biz bu kuralı alıyoruz ona göre emisyon hesaplayıp sisteme giriyoruz. 2025 senaryo çalışması, sonuç olarak bize şunu verecek yani CityAir proje kapsamında her il için revize edeceğimiz temiz hava eylem planında şunu söyleyeceğiz: “Bu ilin mevcut durumu bu, eğer çok kontrollü giderseniz etkisi bu olur. Hiçbir önlem almazsanız 2025 yılında böyle bir durumla karşılaşırsınız, orta ölçekte bir kontrol mekanizması geliştirirseniz, böyle bir çıktıyla karşılaşırsınız”. Bunu tekil olarak değil; ulaştırma, tarım, sanayi, evsel ısınma gibi tüm kaynaklar için söyleyebileceğiz. Örneğin diyeceğiz ki; Adana’da bu alanların hepsinde sıkı bir kontrol olursa Adana’da hava kalitesi 2025 yılında %40 iyileşecek. Orta derecede önlem alırsanız elde edilen sonuç bu, hiçbir şey yapmazsanız çıkan sonuç bu. Bu da neye yarayacak; belediyeler ve karar vericiler, bu verileri dikkate alarak kendi planlarını oluşturacaklar. Bir sonraki aşamada yapılması gereken de ilgili kurumların bu kontrollerle ilgili adım atmaları olacak. Örneğin toplu taşımanın artırılması gerekiyor ve bu ilgili kurumun kontrolünde olacak. Örneğin; Adana Büyükşehir Belediyesi diyecek ki ben metrobüs sistemini kuracağım; bu da hem araç trafiğini azaltacak hem ulaşım maliyetini düşürecek hem de hava kalitesini iyileştirecek. CityAir projesi kapsamında bizim yaptığımız çalışmalar, bu projelere zemin sağlayacak ve bu tartışmaları gündeme taşıyacak.
Projenizle ilgili eklemek ve vurgulamak istedikleriniz var mı?
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de iklim değişikliğinin etkisini hissediyoruz. Her gün baraj doluluk oranlarını kontrol ediyoruz. Hava kirliliğinin de bunun gibi hayatımızdaki etkisini anlamaya başladığımızı düşünüyorum. Pandemi sebebiyle herkes maske taktığı için şu anda hava kirliliğine daha az maruz kalıyoruz ancak hava kalitesinin solunum yolu hastalıklarına olan etkisini biliyoruz. Buna bağlı olarak insanların yaşadığı sağlık sorunlarının ötesinde; ilacın maliyeti, iş kaybından dolayı ortaya çıkan maliyet de var. Bunların hepsi düşünüldüğünde hava kirliliği, bir ülke için çok yüksek maliyetli bir etkiye sahip olabiliyor. Bu projenin bence en önemli ayaklarından bir tanesi de toplumun her kesiminde bu farkındalığı ortaya çıkarıyor olması. Bunu ortaya koyarken esasında problemin çok boyutlu olduğunu, yani bireyden en üst seviyede devlet kurumlarına kadar herkesi etkilediğini, herkesin hava kalitesini iyileştirmek için bir şeyler yapabileceğini anlatıyor. CityAir projesinin de en önemli yanlarından birisi sadece bir bilgilendirme çalışması, fizibilite raporu değil; sahadaki taşra teşkilatı, belediye çalışanları, bakanlık uzmanları ve diğer paydaşları bir araya getirmesi. Ayrıca; ilkokuldan üniversiteye kadar öğrencilerin ve toplumun bilinçlendirilmesini sağlayan işler yapılıyor. Ben bu projenin, bilinçlendirme ve iyi yolda ilerlemek adına önemli bir ilk adım olduğunu düşünüyorum.