#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

IPCC Raporuna Uzmanlardan Tepkiler

Bugün açıklanan IPCC raporuyla ilgili olarak, raporun yazarları, birçok uzman ve siyasetçi yorum yaptı.

Haber: S. Sena Akkoç

IPCC Başkanı Hoesung Lee, “Bu rapor, istisnai koşullar altında gerçekleştirilen olağanüstü çabaları yansıtıyor. Bu rapordaki yenilikler ve iklim bilimdeki ilerlemeler, iklim müzakerelerinde ve karar alma sürecinde paha biçilemez bir girdi sağlıyor” derken IPCC Çalışma Grubu I Eşbaşkanı Valérie Masson-Delmotte ise “Rapor, gerçeklerle yüzleştiriyor. Artık nereye gittiğimizi, neler yapılabileceğini ve nasıl hazırlanabileceğimizi anlamak için geçmişin, bugünün ve geleceğin ikliminin çok daha net bir resmine sahibiz. Dünya ikliminin değiştiği ve iklim sistemi üzerindeki insan etkisi yıllardır tartışmasız bir gerçekti. Yine de yeni rapor, iklim değişikliğinin aşırı sıcak dalgaları ve yoğun yağış olayları gibi belirli hava ve iklim olaylarını yoğunlaştırmada rolünü anlamayı sağlayan ilişkililendirme (attribution) bilimindeki önemli ilerlemeleri de yansıtıyor.

IPCC Çalışma Grubu I Eşbaşkanı Panmao Zhai de, “İklim değişikliği zaten dünyadanın her yerini çeşitli şekillerde etkiliyor. Yaşadığımız değişiklikler ısınma ile daha da artacak. İklimi dengede tutmak, seragazı emisyonlarında güçlü, hızlı ve sürekli azalmalar ile net sıfır emisyona ulaşmayı gerektirecek. Başta metan olmak üzere diğer seragazlarını ve kirleticileri sınırlamak, hem sağlık hem de iklim açısından fayda sağlayabilir” ifadesinde buldun.

ABD Ulusal Atmosferik Araştırma Merkezi kıdemli iklim bilimcisi ve raporun ortak yazarı Linda Mearns, raporla ilgili olarak, “Durumun daha da kötüleşeceği garantilendi. Güvenli bir alan görmüyorum… Kaçacak veya saklanacak hiçbir yer yok” diyerek endişesini ortaya koydu.

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi kıdemli iklim danışmanı ve IPCC Başkan Yardımcısı Ko Barrett ise “Bu rapor bize iklimdeki son değişikliklerin yaygın, hızlı ve yoğun ve binlerce yıldır görülmemiş şekilde olduğunu söylüyor. Isınma arttıkça yaşadığımız değişiklikler de artacak” diyor.

ABD Pasifik Kuzeybatı Ulusal Laboratuvarı’ndan bilim insanı Claudia Tebaldi “Sınırlamak veya yavaşlatmak için yapılabilecek her şey meyvesini verecek. Eğer 1,5’e hedefini gerçekleştiremezsek muhtemelen durum acı verici olacak ama pes etmemek en iyisi” temennisinde bulundu.

Raporun ortak yazarı ve iklim bilimci Zeke Hausfather: “Şanslı olup düşündüğümüzden daha az ısınma ihtimalimiz çok düşük. Salımlarımızda kısa vadeli hızlı azalmalar gerçekleşmeden Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşamayacağız. Aynı zamanda, emisyonlarımızı azaltırsak beklediğimizden çok daha kötü bir yerde olma ihtimalimiz de önemli ölçüde düşük.”

Reading Üniversitesi’nde Profesör Ed Hawkins ise insanların iklim değişikliğinin kesin olarak nedeni olduğunun belirtilmesi hakkında, “Bu bir gerçeğin ifade edilişi ve bundan daha emin olamayız: İnsanların gezegeni ısıttığı kesin ve tartışılmaz. Sonuçlar, ısınmanın her bir aşamasında daha da kötüleşmeye devam edecek ve bu sonuçların çoğu için geri dönüş yok” sözlerini söyledi.

Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Petteri Taalas ise “Spor terimlerini kullanırsak atmosferin dopinge maruz kaldığı söylenebilir. Bu da aşırı hava olaylarını eskisinden daha sık gözlemlemeye başladığımız anlamına geliyor” diyerek iklim değişikliğinin insan eliyle gerçekleştirildiğine atıfta bulundu.

Avustralya’daki Melbourne Üniversitesi’nden IPCC yazarı Profesör Malte Meinshausen, “1,5 dereceye çok daha erken ulaşacağız. 2016’da El Niño sırasında zaten iki ayda ulaştık. Yeni raporun en iyi tahmini ise 2034’ün ortası. Ancak büyük bir belirsizlik var ve bu belirsizlik şimdi ile asla arasında” derken, belirsizliğin insanlığın yararına değil zararına olduğunun altını çizdi.

Oxford Üniversitesi’nden IPCC yazarı Dr. Friederike Otto “Sıcak hava dalgalarını daha yoğun ve sık göreceğiz. Ayrıca şiddetli yağış olaylarında küresel olarak bir artış ve dünyanın bazı bölgelerinde kuraklık artışları göreceğiz” diyerek aşırı iklim olaylarının artması konusuna değindi.

WWF IPCC lideri Stephen Cornelius: “Son rapordan beri iklim modelleri teknolojisi iyileşti; bölgesel etkileri daha iyi görmenizi sağlayan daha yüksek uzamsal çözünürlüğe sahipler ve gelecekte belirli bölgelerde ne olacağını tahmin etmede daha iyiler” dedi.

Enerji ve İklim İstihbarat Birimi’nden (ECIU) kıdemli yardımcı Richard Black, “Metanda keskin bir azalma ile kısa vadeli bir kazanç sağlanabilir. Ancak metan bugüne kadar hükümetler tarafından büyük ölçüde göz ardı edildi. Tüm odak net sıfır karbondioksit hedefleri üzerindeydi” diyerek sadece karbondioksit salımının azaltılması değil tüm seragazlarında azaltıma gidilmesi gerektiğini vurguladı.

Siyasetten İlk Tepkiler

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, “Bugünkü IPCC raporunun, Kasım ayında kritik COP26 zirvesi için Glasgow’da buluşmadan önce dünyanın harekete geçmesi için bir uyandırma çağrısı olacağını umuyorum” derken Amerika Birleşik Devlerleri Başkanı Joe Biden’in özel elçisi John Kerry ise, “IPCC raporu, aciliyetin altını çiziyor. Küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırma ihtimali ortadan kalkmadan önce dünya bir araya gelmeli… Glasgow bu kriz için bir dönüm noktası olmalı” yorumunda bulundu.

Sivil Toplumdan Tepkiler

Greenpeace İngiltere’den Bilim İnsanı Doug Parr: “Bugünün dünya liderleri, bilim insanları tarafından iklim krizinin ciddiyeti konusunda uyarılan ilk nesil değil. Ancak iklim krizini görmezden gelmeyi göze alabilecek son kişiler. Son aylarda dünyanın birçok bölgesini kavuran ve sular altında bırakan iklim felaketlerinin artan sıklığı, ölçeği ve yoğunluğu geçmişteki eylemsizliğin sonucu. Dünya liderleri bu uyarılar doğrultusunda hareket etmedikçe işler çok daha kötü olacak.”

ActionAid International’dan Teresa Anderson: “Kirliliğe ve her zamanki gibi işlere yeşil badana yapmak için çok fazla ‘net-sıfır’ iklim planı kullanıldı.”

Greenpeace’den Kaisa Kosonen: “IPCC, insan kaynaklı emisyonlar ve aşırı hava koşulları arasındaki bilimsel kanıtları güçlendirerek, fosil yakıt endüstrisini ve hükümetleri iklim acil durumundan doğrudan sorumlu tutmak için yeni ve güçlü araçlar sağladı. IPCC biliminin gücünü anlamak için Shell’e karşı son mahkeme zaferimize bakmak yeterli.”

Endişeli Bilim İnsanları Birliği’nden Kristina Dahl: “İklim değişikliğini ele almak için mevcut kararsızlıklar artık bilimsel kanıt eksikliği değil siyasi irade eksikliği ile ilgili.”

Türkiye’den Tepkiler

Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Dr.Semra Cerit Mazlum, “Bu rapor, Türkiye’nin iklim değişikliği politika ihtiyaçlarını tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Rapor öncekiler gibi Akdeniz Havzasının kırılganlıklarını sergiliyor ve olası değişimleri daha ayrıntılı olarak görüyoruz. İklim değişikliğine adaptasyonun sosyo-ekolojik sistemlerin özelliklerini dikkate alacak biçimde planlanması ve adaptasyonun imkânsız hale gelebileceği koşullara karşı kayıp ve zarar için ulusal düzeyde mekanizmaların hazırlığına şimdiden başlanması önemli. Devam eden orman yangınları adaptasyon planlamasının yalnızca ekosistem türleri ya da sosyo-ekonomik sektörler odaklı olmasının yeterli olmadığını gösteriyor. Raporun bulgularının önemli bir yansıması da, Türkiye’nin iklim politikasında emisyon azaltımının 1,5 derece hedefine göre yenilemesi ihtiyacının daha belirgin hale gelmesi. Bu bakımdan Paris Anlaşması’nın ulusal katkı belgesinin güncellenerek onaylanması önem taşıyor” dedi.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “IPCC’nin 6. Değerlendirme Raporu, ülke görüşleri de dikkate alırak hazırlandığı için açık açık yazmasa da freni patlamış bir otobüsün içinde, son sürat uçuruma doğru gittiğimizi söylüyor aslında. Türkiye olarak bizler de bu otobüsün içindeyiz. Sadece bu yıl yaşadığımız seller, kuraklık ve son olarak orman yangınları gelecekte olabileceklerin göstergesi. Çünkü ülkemiz için yapılan tüm tahminler, modellemeler bu ve benzeri aşırı hava olaylarının şiddeti ve sıklığının gelecekte çok daha fazla olacağını ortaya koyuyor. İklim değişikliğini plansızlığımız, tebdirsizliğimiz ve bize bir şey olmazcılığımızı örtbas etmek için kullanıyoruz. Acilen birşeyler yapmalıyız. Bunun için de öncelikle seragazı salımları için 2030 yılına kadar en az %50 azaltım hedefi koymalı ve çok katı olarak uygulamalıyız. Bu da yetmez deyip yine acilen iklim değişikliğiyle şiddeti ve sıklığı artan aşırı hava olaylarına karşı uyum önlemleri almalıyız. Bunları yaparken de doğayı, ekosistemleri ve biyolojik çeşitliliği de korumalıyız” dedi.

Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Buket Atlı, “Her yıl dünyada hava kirliliği nedeniyle 4,2 milyon kişinin ölümüne neden olan kirleticilerden bazıları Kükürt dioksit (SO2) ve azot oksit (NO2) gibi genellikle kentlerde yüksek seviyelerde bulunan gazlardır. Kara Rapor 2020 çalışması, hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği seviyelere indirilebilseydi Türkiye’de 2017- 2019 yılları arasında trafik kazalarının en az 6 katı kadar ölümün engellenebileceğini gösteriyor. Hem iklim değişikliğine hem de reaksiyona girerek solunduğu zaman hava kirliliğine neden olan bu kirleticilerin hepsinin nedeni ise sanayi, ulaşım, enerji gibi faaliyetler için kullanılan fosil yakıtlar. İklim değişikliği ile mücadele aynı zamanda temiz hava hakkını da savunmak demektir, bu yüzden hükümetler tarafından acilen birlikte ele alınması gerekiyor” dedi.

EkoIQ Editör