Okullarda verilen eğitim ile çocukların küçük yaşlardan itibaren doğru yönlendirilmeleri ve sürdürülebilirliği yaşamın her alanında alışkanlık haline getirmeleri, bireysel yaşamların iyileşmesinden başlayarak toplumsal bir farkındalığa ve değişime yol açacaktır.
Yazı: Aynur KOLBAY HÜLYA, MarjinalSosyal STK İletişim Sorumlusu ve Strateji Dep. Koordinatörü
Küreselleşmenin son hızla devam ettiği, küresel krizlerin hem günbegün daha da hissedilir olduğu hem de tüm gezegenimiz için hayati tehlikeler oluşturmaya başladığı günümüz dünyasında, sürdürülebilirlik bilincinin ve farkındalığının oluşturulmasının önemi de artıyor. İnsanlık olarak dünya üzerinde yarattığımız tahribatı azaltmak ve çevreyi korumak için farklı yollar ve kurtarıcı yöntemler düşünmeye yönelmiş durumdayız. Tam da bu noktada, sürdürülebilirlik kavramının içselleştirilmesi ve öneminin herkes açısından eşit düzeyde benimsenmesi için eğitimin rolü bir hayli önem kazanıyor. Bu gerçeğe paralel olarak sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir yaşam tarzları için eğitimin gerekliliğini vurgulayan nitelikli eğitim amacının tüm Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) temelini oluşturduğunu da hatırlatmak faydalı olacaktır.
Eğitim Çok Önemli Bir Etken
İstediğimiz kadar konuşalım, istediğimiz kadar yazıp çizelim, eğitim sistemimiz Türkiye için çok uzun yıllardır tam anlamıyla doğru bir sisteme oturtulamamış durumda. Sınav curcunası içindeki çocuklarımızın ve gençlerimizin hem rekabet hem de ezber üzerine kendi yöntemlerini oluşturdukları bir sistem var. Ve bu sistem, genel memnuniyet oluşturmaktan uzak. Oysaki sürdürülebilirliğin en temel adımlarının kavranması, toplum olarak benimsenmesi ve davranışlara yansıması yoluyla sürdürülebilir bir toplum oluşturulmasında eğitim çok büyük ve önemli bir etken.
Z Kuşağı, bize yeni neslin önceki nesillere oranla çok daha bilinçli, yalnızca kendini değil, çevresini ve ekosistemi de düşünen, daha duyarlı ve harekete geçmekten korkmayan bir nesil olduğunu kanıtladı. Bunu referans alarak ondan sonra gelen Alfa Kuşağı ve 2025 yılı itibarıyla doğacak olan Beta Kuşağı için de umudun yüksek olduğunu düşünebiliriz. Ekonominin yönlendirilmesinde, karar alma süreçlerinde ve küresel kalkınmada aktif olarak rol alacak olan bu çocukların sürdürülebilirliği nasıl anlamlandırdıkları ve ne şekilde benimsedikleri son derece belirleyici bir faktör olacak. Okullarda verilen eğitim ile çocukların küçük yaşlardan itibaren doğru yönlendirilmeleri ve sürdürülebilirliği yaşamın her alanında alışkanlık haline getirmeleri, bireysel yaşamların iyileşmesinden başlayarak toplumsal bir farkındalığa ve değişime yol açacaktır.
Gözle Görülür Farklar
Son zamanlarda Türkiye’de de yaygınlaşmaya başlayan farklı eğitim modelleri ve okullarda gerçekleştirilen projeler sürdürülebilir kalkınma eğitimleri alanında gözle görülür farklara yol açıyor. Ancak azgelişmiş ya da gelişmekte olan tüm toplumlardaki en büyük problem bizde de kendini gösteriyor: Fark yaratacak önemli adımların yalnızca belirli kesimleri kapsaması ve toplumun her kademesi için erişilebilir olmaması. Bu nedenle de son birkaç yıldır artmaya ve daha fazla benimsenmeye başlanan “Eko Okullar”ın ya da “Orman Okulları”nın ücretsiz olarak erişilebilir hale gelmesi önem taşıyor. Çocukların çevremizdeki karmaşık problemlere kendi çözümlerini geliştirmelerini sağlayan STEM becerilerinin tüm çocuklar tarafından öğrenilmesi gerekiyor. Sürdürülebilirlik üzerine çalışan girişim ya da STK’ların çoğalması da sürece olumlu katkıda bulunacaktır. Ve okul müfredatına SKAlar’ın her birine dair ayrıntılı eğitim modüllerinin ve uygulamalarının eklenmesi de sağlanmalı.
Çözüm Ortak Hareketlerde
Müfredata eklenebilecek sürdürülebilirlik eğitimleri; toplumsal cinsiyet eşitliğinden barışa, iklim krizinden tüketim alışkanlıklarına dek pek çok alanda fark yaratacaktır. Yanı sıra eğitimcilerin de bu konuları benimsemesi, yaşamlarının bir parçası haline getirmeleri değişimin çok daha bütünlüklü olmasını sağlayacaktır.
Bu nedenle çocuktan başlayarak çocuk üzerinde etkisi olan herkesin bütüncül olarak eğitilmesi nitelikli eğitim amacına ulaşılmasının ve sürdürülebilir kalkınma felsefesinin benimsenmesinin önünü açacaktır. Bir diğer önemli unsur da dünyadaki tüm okul programlarının ve müfredatının içine küresel sürdürülebilirlik alanında ortak içeriklerin eklenmesi olacaktır. Bu şekilde bireysel kurtuluş ya da bireysel kalkınma diye bir şeyin olmadığı, sorunun hepimizi ilgilendirmesi ile bağlantılı olarak çözümün de yine ortak hareketlerle geleceğinin anlaşılmasına zemin oluşturulabilir.
Kurumsal ve Bireysel Adımların Önemi
Müfredattan çizgi filmlere, okul içi faaliyetlerden ev ödevlerine, öğretmen eğitimlerinden kitap içeriklerine varıncaya dek pek çok alanda eğitim sisteminde köklü bir değişim gerçekleşmesi için devlet politikalarının oluşturulması ve daha sistemsel çözümler geliştirilmesi gerektiğinin bilincindeyiz. Ancak yine de hem kurumsal olarak yatırım yapılabilecek hem de bireysel olarak destek olunabilecek ve kesinlikle etki yaratabilecek pek çok seçenek bulunduğunun da altını çizmeyi isterim.
- Kurumsal projeler geliştirerek çocuk eğitimi alanına destek olunabilir,
- Sürdürülebilirlik ve eğitim alanında çalışmalar gerçekleştiren STK’larla işbirlikleri kurulabilir,
- Bireysel olarak bu tarz kurumlarda gönüllü çalışmalara katılım gösterilebilir,
- Sürdürülebilirlik alanındaki bireysel bilgi, farklı ortamlarda ihtiyaç duyan çocuk ya da yetişkin grupları ile paylaşılabilir,
- Yalnızca kendi kısıtlı çevremizden başlayarak dalga dalga yayılan bir farkındalık algısı yaratılabilir.
Denemeye Değer Bir Çaba
İnsanlığın ortak geleceği için denemeye değer bir çaba ortaya koyulması eğitim sisteminin ve anlayışının ortak bir ruh ve anlayış ile tekrar şekillenmesini de beraberinde getirecektir. Bu nedenle ne kendimizden ne geçmiş ne de gelecek nesillerden umudu kesmeliyiz. Tam aksine umudu sürdürerek herkes için erişilebilir ve nitelikli eğitimin mümkün olması sağlanabilir.
MarjinalSosyal olarak çalıştığımız kurum ve markalarda bu bilinci daha da geliştirmeye ve kurumsal yatırımları sosyal yatırımlar olarak değerlendirmeleri yolunda kurumlara destek olmaya çalışıyoruz. Umuyoruz ki 2030’a kadar Hedefler için Ortaklıklar amacının da benimsenmesiyle pek çok kurum ya da kişi, umut verici projelerle sürdürülebilir projelere imza atıp eğitimde fark yaratan yatırımları çoğaltacaklar.