Z kuşağı, geleceğinin iplerini kendi ellerine almak istiyor. Söz konusu ise dünyanın geleceği.
YAZI: Arzu Deniz AKSOY, Sosyal Etki Girişimcisi, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi arzudeniz.aksoy@gmail.com
Bir yılın daha yarısını göz açıp kapayıncaya kadar geride bıraktık. Covid-19 pandemisini yavaş yavaş aştığımızı umarken gezegenimiz üst üste sınavlar geçirmeye devam ediyor. Dünya genelinde yaşanan insan hakları krizleri, göçmenlik, seçimler, savaşlar ve sağlık sektöründeki krizler gündemdeki yerini koruyor. Son üç yıllık süreci yaşayan bizler, yakın gelecekte tarih kitaplarında ciddi yer tutacağına inandığım bir dünyada yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Yol arayışımız zaman zaman umut veren gelişmelerle aydınlanıyor; Covid-19 aşısı bunun en güzel örneklerinden. Öte yandan kolektif hatalarımızdan ders almadıkça dünyanın geleceğinden tüketmeye devam ediyoruz. İklim krizini çözmediğimiz her geçen gün kendi geleceğimizden borçlanıyor, faizini ise gelecek kuşaklara ödetmeyi göze alıyoruz.
Bath Üniversitesi’nin yürüttüğü 2019 tarihli ankete göre, 16-25 yaş aralığındaki katılımcıların %41’i iklim krizi nedeniyle çocuk sahibi olmayı istemiyor, %71’i ise onları korkutucu bir geleceğin beklediğini düşünüyor. Z kuşağı, sürdürülebilir bir dünyayı başarmadıkça yaşamaya değer bir gelecek olmadığının farkında. Kendinden önceki kuşakların yarattığı faizi ödemek istemeyen Z kuşağı, omzuna büyük bir yük alıyor: Sürdürülebilir dünya için farkındalığı yayma sorumluluğu. İklim krizinin en kritik noktalarında yetişkinliğe ulaşan Z kuşağı, sürdürülebilir bir dünyanın seçim değil, zorunluluk olduğunun bilincinde. Geliştirdiği bilinç ve ilk adımı atma cesaretiyle de iklim meselelerinde diğer kuşaklara öncülük ediyor.
Eski Köye Yeni Adet: Z Kuşağının Sürdürülebilirlik Algısı
Sürdürülebilirlik bir şemsiye kavram görevi görüyor. Sürdürülebilirlik dediğimizde iklim krizine yönelik olası çözüm yolları, çevrecilik, insan-doğa uyumunun yakalanması, tüketim kaynaklarının yönetimi, işgücünün idaresi ve geridönüşüm gibi aslında farkında dahi olmadan birçok konuya değiniyoruz. Bir XM platformu olan First Insight’ın Kasım 2021’de yayımlanan raporu, Z kuşağının sürdürülebilirlik ile ilişkisini ele alıyor. Raporda sürdürülebilirlik algısının kuşaklar arası farkına dair ilgi çekici bir nokta var: Baby Boomers, X ve Y kuşaklarının ağırlıklı kısmı sürdürülebilirlik denildiğinde geridönüşümle ve doğal ürünlerle elde edilen ürünlerin işaret edildiğini düşünüyor. Baby Boomer kuşağının aynı derecede geniş kesimi de sürdürülebilirlik ile çevre sorumluluğunun kastedildiğini düşünüyor.
Öte yandan Z kuşağında öne çıkan cevap, sürdürülebilir üretim. Raporda bu fark, sürdürülebilirlik kavramına dair kuşaklar arası bir kopukluk olduğu şeklinde vurgulanmış. Z kuşağının sürdürülebilirlik algısındaki değişim, çözüm arayışına dair düşüncelerini ve aktivizmini de etkiliyor. 2019 Küresel Gelecek Haftası eylemlerini hatırlayalım: Eylemin öncüleri Greta Thunberg ve akranları, dönemin Z kuşağı, sürdürülebilir dünya için yalnızca bireysel çevre dostu hareketlerin yetersiz olacağını vurguluyordu. Küresel çağrılarda ve eylemlerde bulunurken liderleri, politikacıları, yöneticileri ve iş dünyasını uyarmaya da odaklandı. Z kuşağı, iklim krizi bu derece hızlı ilerlerken üretim ve tüketim şekillerine yönelik daha kökten değişiklikler gerektiğini düşünüyor.
Z’nin alışkanlıkları ve tercihleri de değerleriyle paralel. EY tarafından 2021’de yayımlanan rapora göre Z kuşağının %63’ü kendi değerleriyle uyumlu bir firmada çalışmayı çok önemli buluyor. Çalışma ve tüketim alışkanlıklarına dair değişimler, Z’nin sürdürülebilirliği bulaştırma yollarından birini de açıklıyor aslında. İşgücüne katılma konusundaki tercihleriyle sosyal sorumluluğu; tüketim alışkanlıklarıyla sürdürülebilir üretim şekillerini teşvik ediyor. Nitekim Business Insider’dan alınan 2020 tarihli istatistiklere göre, Z Kuşağı ABD’de 143 milyar dolar değerindeki alım gücünü kontrol ediyor. Bu da demek oluyor ki Z’nin değerlerini göze almadan ilerleyen bir piyasadan bahsedemeyiz.
Z kuşağı, geleceğinin iplerini kendi ellerine almak istiyor. Söz konusu ise dünyanın geleceği. Düşüncesiz üretim ve tüketim alışkanlıklarının enkazını devralan Z, geliştirdiği bilinç ve yarattığı kamuoyuyla herkesin geleceği için umut ışığı oluyor. Sürdürülebilir gelecek için verdikleri mücadelede taşıdıkları yükü paylaşmak zorundayız. Zira sürdürülemeyen bir dünyada hiçbirimize yer yok.