#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
sulak alan

Sulak Alanları Onarma Zamanı Geldi

1997’den bu yana kutlanan Dünya Sulak Alanlar Günü’nde bilim insanları son 50 yılda tüm dünyadaki sulak alanların en az %35’ini kaybettiğimizin altını çiziyor.

Tüm dünyada sulak alanların önemi ve korunmasına yönelik bir farkındalık yaratmak amacıyla her yıl 2 Şubat’ta kutlanan “Dünya Sulak Alanlar Günü”nün bu seneki ana mesajı: “Sulak Alanları Onarma Zamanı”. 1997’den bu yana kutlanan Dünya Sulak Alanlar Günü’nde bilim insanları son 50 yılda tüm dünyadaki sulak alanların en az %35’ini kaybettiğimizin altını çiziyor.

Türkiye, sulak alanların korunmasını amaçlayan uluslararası bir sözleşme olan Ramsar Sözleşmesi’ne 1994 yılında imza attı ve Akyatan Gölü,  Burdur Gölü, Gediz Deltası, Göksu Deltası, Kızılırmak Deltası, Kızören Obruğu, Kuyucuk Gölü, Manyas (Kuş) Gölü, Meke Maarı, Nemrut Gölü, Seyfe Gölü, Sultansazlığı, Uluabat Gölü, Yumurtalık Lagünü’nü Ramsar Alanı olarak tescil ederek ulusal sınırları içindeki bu sulak alanları korumayı ve akıllı kullanımını sağlamayı uluslararası düzeyde taahhüt etti. Fakat uzmanlar Türkiye’de son 60 yılda 260’tan fazla gölün, derenin, sulak alanın işlevsiz hale geldiğini ya da kuruduğunu, ayrıca 2023 yılı Ocak ayı itibarıyla sulak alanlarımızdaki su kayıplarının ortalamasının %75’in üzerinde olduğunu belirtiyor.

Türkiye’de 26 yıldır kutlanan bu günde, Change.org/SulakAlanlar adresinde sulak alanların korumasına yönelik kampanyalar yürüten bireyler ve kurumlar, Türkiye’deki kuraklık tehlikesine ve sulak alan kaybına dikkat çekti. Sulak alan kampanyalarına bugüne kadar yaklaşık 500 bin imza atıldı.

T.T.K.D. Bilim Danışmanı Hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, sulak alanlarına önemine dair şu açıklamada bulundu: “Sulak alanlar, bulundukları ortamda bir sünger gibi suyu emerek toplama özellikleri, yer altı suyunu beslemeleri ve yüzey akışa geçen suyun hızını azaltma özellikleri ile sel taşkınlarını ciddi ölçüde azaltırlar. Yine baraj ve gölet gibi suni sulak alanlar afet riskini azaltmanın yanı sıra özellikle kış aylarında olmak üzere su kuşları için önemli bir beslenme, konaklama ve üreme alanlarıdır. Yağmur ormanlarından sonra biyolojik olarak en üretken ekosistemler olan sulak alanlar, gerek ekolojik dengenin sağlanmasında, gerekse biyolojik çeşitliliğin korunmasında büyük önem taşımalarının yanı sıra yöre ve ülke ekonomisine çok büyük katkıları olan ekosistemlerdir. Eşine az rastlanır veya sıra dışı biyo-coğrafi bölgedeki sulak alanlara ait nadirlik ve tipiklik bakımından özgül bir örnek oluşturması ve kayda değer miktarda az rastlanan, sadece oraya özgü endemik ve yaşamları tehlikeye düşen veya tehlike altında olan bitki-hayvan türlerinin ortamı olmasının yanı sıra canlı toplulukları bakımından özgül bir değere sahipse, uluslararası sulak alan kabul edilmektedir. Sulak alanlar, içme-kullanma suyunun, nemin kaynağı, iklimin düzenleyicisi ve sigortasıdır.”

Kuraklık ile İlgili Afet Planı Oluşturulmalı

Türkiye’de kuraklıkla ilgili afet yönetim planı yapılsın talebiyle imza kampanyası yürüten Can Suyumuz Ekibi, “Bugün 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü. Peki sulak alanlarımız ne kadar önemsiyor ve koruyoruz? Ülkemiz kuraklığın etkisinin çokça görüldüğü ve her geçen gün bu etkinin altına girdiği bir ülke. Sulak alanlarımız, temiz su alanlarımız, göllerimiz kuraklık tehdidiyle karşı karşıya. Ülkemizin Karadeniz bölgesinde bu amaç doğrultusunda change.org/kuraklikalarmi adresinde bir imza kampanyası başlattık. Bölgemiz sulak bir alan olarak görülse de yaşanan iklim değişikliği nedeniyle kuraklık riski burada da mevcut. Biz de bu bilinci oluşturmak amacıyla Can Suyumuz ekibi olarak Türkiye’de kuraklığa kırmızı alarm veriyoruz. Bu amaç doğrultusunda da isteğimiz kuraklık ile ilgili afet planı oluşturulması. Bu afet planı sayesinde kuraklığın etkileri azaltılarak sulak alanlarımız korunacaktır,” açıklamasında bulundu.

Tuz Gölü’nü kurtarmak için eylem planı yapılmasını talep eden kampanyacı Deniz Yazıcı ise Dünya Sulak Alanlar Günü’nde: “Dünyamız şu anda üç boyutlu bir gezegensel kriz içerisinde: iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı ve kirlilik. Sulak alanları restore etmek ve korumak bu sorunların hepsine birer çözüm sunuyor. Doğa harikası olan bu yapılar 10 santigrat dereceye kadar yerel havayı soğutabiliyor, bir sürü farklı aileden canlıya ev sahipliği yapabiliyor ve doğal bir su filtreleme sistemi olarak çalışıyorlar! Günümüzde bir sürü sulak alan “ıslah” ediliyor, kurutuluyor ve yok ediliyor; sonucunda nehirlerimiz ve göllerimiz kirleniyor, tarım arazilerimiz kuruyor, bu yapılara bağlı yaşayan canlılar yavaş yavaş yok oluyor… Peki bizim kazancımız ne? Eşmekaya Sazlığı ve Tuz Gölü’nden de görülebileceği üzere bizim kazancımız kurak tarım alanları, harap olan ekmek tekneleri, yok olan milli değerler… Bizden yüce ve kadim sistemleri yok ediyoruz, yaratanın sessiz kullarına saldırıyoruz ve bize bahşedilmiş bu cenneti katlediyoruz. Fakat insan iyilik ve güzellik için de çalışabilir. Gelin bu Sulak Alanlar gününde doğayla barışık bir hayatı hayal edelim ve bu yıl içerisinde sessiz kardeşlerimizin, doğanın sesi olalım” mesajını verdi.

EkoIQ Editör