İnsanların çevre sorunlarına karşı bilinçlenmeleri için çağrıda bulunan Dünya Günü, her yıl 22 Nisan’da kutlanıyor. Etkileri giderek artan iklim değişikliği, ormansızlaşma ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi sorunlar, gezegenin ve insanlığın geleceğini tehdit ederken üzerinde yaşayacak bir dünyamızın olmasını istiyorsak harekete geçmek zorundayız.
Yazı: S. Sena AKKOÇ
Dünyamızın karşı karşıya olduğu felaketlere dikkat çekmek ve bu felaketlere karşı harekete geçmek için 22 Nisan, Dünya Günü olarak kutlanıyor. Dünya Günü’nün tarihi, henüz çevre sorunlarının siyasi bir gündem haline gelmediği 1970’lere kadar uzanıyor.
1969 yılında ABD’li Senatör Gaylord Nelson, Santa Barbara’da yaşanan petrol sızıntısı felaketlerine karşı eylemsizliği görünce insanların çevre sorunları üzerine harekete geçmeleri için Dünya Günü fikrini geliştirdi. Nelson’un amacı, insanların çevre kirliliği konusunda bilinçlenmelerini ve dünyaya sahip çıkmalarını sağlamanın yanı sıra hükümetleri de bu yönde çalışmaya yönlendirebilmek için dikkat çekmekti. Nelson’un çabaları sonucunda gerçekleştirilen protestolar yıllar içinde büyük bir etki yakaladı ve modern çevre hareketinin doğuşu olarak anılmaya başladı.
Paris Anlaşması, 2016 Yılının Dünya Günü’nde Kabul Edildi
1990’lara gelindiğinde Dünya Günü, küresel olarak 141 ülkeden 200 milyon insanı çevre konuları üzerine harekete geçirdi. 2000 yılına gelindiğinde ise 184 ülkeden 5000’in üzerinde çevre grubuna ve yüz milyonlarca insana ulaşan Dünya Günü, hem küresel hem yerel diyaloglar kurarak dünyanın dört bir yanından çevre aktivistlerinin örgütlenmesini sağladı. 2009 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 22 Nisan tarihini Dünya Ana Günü olarak kabul etti. 2016 yılının Dünya Günü’nde ise iklim krizinin dönüm noktalarından biri olan Paris Anlaşması kabul edildi. Bugün Dünya Günü, bir milyarın üzerinde insanın ve 75 bini aşkın paydaşın çevre için mücadele ettiği bir eylem günü olarak kutlanmaya devam ediyor.
Peki, küresel ölçüde bu denli ses getirmiş bir günü kutlamayı gerçekten hak ediyor muyuz? İklim değişikliği, insan faaliyetlerinin sonucunda oluşan ormansızlaşma, arazi kullanımı değişiklikleri, tarım-hayvancılık faaliyetleri ve yasa dışı vahşi yaşam ticareti gibi biyolojik çeşitliliği bozan suçlar gezegenin yok olma hızını her geçen gün daha da artırıyor. Bugün bir milyon hayvan ve bitki türü yok olma tehlikesi ile karşı karşıyayken her yıl 4,7 milyon hektar orman alanı da yok oluyor. Kısacası dünyamız bize acil eylem çağrısında bulunuyor.
Çevre ve İklim Hedeflerini Gündemimize Almalıyız
Dünya Günü’nün ilk yıllarında Çevre Koruma Ajansı’nın kuruluşu ve Temiz Hava Kanunu’nun çıkarılması gibi önemli gelişmeler yaşanmıştı. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunlar çok daha ciddi ve büyük ölçekli olsa da Dünya Günü birçok şirketin “sözde” yeşil hedeflerini ve projelerini anlatmaktan öteye gidemediği bir güne dönüştü.
Ekosistemler ne kadar sağlıklıysa gezegen ve insanlar da o kadar sağlıklı olur. Zarar gören ekosistemlerin onarılması yoksulluğun sona erdirilmesine, iklim değişikliğiyle mücadeleye ve kitlesel yok oluşun önlenmesine yardımcı olacak. Bu nedenle vicdanımızı rahatlatmayı ve yeşil badanayı bırakıp daha radikal çevre ve iklim hedeflerini gündemimize almamız gerekiyor.