#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
deştin

Deştin’de Bilirkişi Heyeti Hak Savunucularını Haklı Buldu: Çimento Fabrikası İnşa Edilemez

Deştin’de yapılmak istenen çimento fabrikasına verilen “ÇED olumlu” kararına karşı dava açılmıştı. Dava kapsamında açıklanan bilirkişi raporunda oybirliği ile fabrika yapılmasının uygun olmadığına karar verildi.  

YAZI: Erhan ARCA

Deştin ve Bayır’ın ortak sınırında, Tekağaç Mevkiinde kurulması planlanan Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları Projesine dair köylüler ve hak savunucuları uzun süredir direnişlerine devam ediyor. Direnişçiler; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na karşı açtıkları davada 2014’te verilmiş olumlu ÇED raporunun iptalini istemişti.

Açılan dava sonucundan mahkeme bilirkişi heyetinden; “uyuşmazlık konusu projenin kapsadığı alan ve niteliği gözetildiğinde ÇED raporunda yer alan tespitlerin, hesaplamalarının ve değerlendirilmelerinin yeterli düzeyde veri, bilgi ve belgeye dayandırılıp dayandırılmadığı, projenin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelenip incelenmediği, çevreye olabilcek olumsuz etkilerin kabul edilebilir düzeyde olup olmadığı, proje tanıtım dosyasında ve ÇED sürecinde güncel ve sağlıklı verilere dayalı olarak değerlendirme yapılıp yapılmadığı, Muğla 1. İdare Mahkemesi’nin 06.03.2015 tarih ve E:2014/421, K:2015/236 sayılı kararın ve söz konusu kararda yer alan hususların giderilip giderilmediği, talep edilen iznin verilmesinde kamu yararı bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılması” istenmişti.

Dava kapsamında açıklanan bilirkişi raporunda oybirliği ile fabrika yapılmasının uygun olmadığına karar verildi.

Deştin Çevre Platformu Sözcüsü Haluk Özsoy, sürecin başından beri bekledikleri kararın çıktığı için sevinçli olduklarını aktardı. Davanın direnişçiler adına olumsuz sonuçlanmasının “bütün Muğla’nın kalbine vurulmuş bir hançer” olacağını ifade eden Özsoy, teknik ayrıntılara hakim olan kimsenin bu kararı onaylamayacağını zaten bildiklerini ifade etti.

Ek Süre Verilmişti

İvedi yargılama usulünün devrede olduğu davada keşif heyetine anormal bir şekilde raporu tamamlamak adına 30 günün üzerine 60 gün süre verilmişti. Bu ek sürenin verilmesiyle mahkemenin çimento şirketinin önünü açtığını anladıklarını belirten Özsoy, bunun sık kullanılan bir taktik olduğunun da altını çizdi. Daha önce birçok kez mahkemenin yürütmeyi durdurmadan konuyu uzattığını, bu sırada şirketin inşaatı bitirip çevre bölgelerden direnç kırmak için işçi aldığını ve birkaç ay sonra da bu işçileri işten çıkardığını deneyimleyen Özsoy, bu taktiklerin farkında oldukları için tepki gösterdiklerini vurguladı.

Bu ayın sonunda çıkması beklenen karar erken yayımlandı. Bu konuya da değinen Özsoy, kurdukları baskıdan ve yaptıkları eylemlerden dolayı bilirkişi raporunun erken yayımlanmış olabilececeğini öne sürdü ve “zorlaya zorlaya da olsa, dışarıdan baskıyla da olsa hukukun nispeten çalıştığını görmek mutluluk verici” dedi.

Jeolojik ve Hidrolojik Açılardan Sonuç:

Değerlendirme sonucunda dava konusu olan ÇED raporunda hidrolojik ve jeolojik değerlendirmenin yeterli olmadığı, bölgeye içme ve sulama suyu sağlayan Kazan Göleti rezervuarının olumsuz etkilenme potansiyeli olduğu belirlendi. Dolayısıyla, yüzey ve yeraltı kaynaklarını olumsuz etkileme ihtimali olan projenin kamu yararına uygun olmadığı kanaatine varıldı.

Maden Mühendisliği Açısından Sonuç:  

Madencilik faaliyetlerinde kil ve kalker ocakları için şev duyarlılık analizleri yapılmadan ocak geometrisi ve planlaması yapılmıştı. Bilirkişi raporunda ocak şevlerinin duraylığı açısından risklerin belirlenmemesi, ÇED kararının maden mühendisliği yönünden de uygun olmamasına neden olarak gösterildi.

Meteoroloji Mühenisliği Açısından Sonuç:

Dava konusu olan ÇED Raporu’nda metorolojik değerlendirme 1975-2001 yılı verilerine göre yapıldığı için gerek topografik gerekse metorolojik açıdan hiçbir şekilde yeterli olmadığı kararı verildi. Bunun yanı sıra meteorolojinin raporun ve modellemenin önemli girdisi olmasına karşın raporu hazırlayanlar arasında meteoroloji mühendisi olmaması da ÇED Raporu’nun onaylanmasına uygun olmadığı kanaatine varılmasını sağladı.

Biyoloji Açısından Sonuç:  

Ekolojik bir bütünlük içerisinde alan, çevresi ile bir bütün olarak değerlendirildiğinde özellikle bölgede yürütülen maden faaliyetleri, tarımsal faaliyetler ve insan etkilerinin oldukça fazla olduğu gözlemlendiğinde bu bölgenin habitatının korunması bilirkişi heyetince önemle arz edildi. Ayrıca ÇED dosyasında bitki listesine dair yalnızca bir günlük arazi ve anket çalışması yapıldığı belirtildi. Bir günlük çalışma sonucunda hazırlanan bitki listesinde 17 familya ve 24 bitki taksonu tespit edilmiş. Bu, son derece düşük sayıda türe yer verildiğini ve bazı taksonlara sadece cins düzeyinde yer verildiğini göstermekte. Dolayısıyla, verilmiş olan olumlu ÇED kararının biyoloji bilimi açısından uygun olmadığı kanaatine varıldı.

Orman Mühendisliği Açısından Sonuç:

Toz ve gaz emisyonundan dolayı ağaçların fotosentez yeteneğinin zarar görmesi, ilerleyen dönemde yaprak dökülmeleri ve kurumlar ile biyotik ve abiyotik zararların ormanda etkin olması, tozlaşmanın devamlılığını sağlayan arı ve diğer böceklerin uğrayacağı zarar sonucunda arıcılık ve çam balı faaliyetlerinin sekteye uğrayacak olması, çok sayıda ağacın muhtemelen kesilecek olması ve bunun orman ekosistemine zararı gibi sebeplerle bilirkişi heyeti orman mühendisliği yönünden ÇED Raporu’nu olumsuz olarak değerlendirdi.

Ziraat Mühendisliği Açısından Sonuç:

Haluk Özsoy daha önce EKOIQ’ya, kil ve kalker ocaklarından bahsettiği sırada ruhsatı genişletmenin şirketler için çok kolay olduğundan ve bundan endişe duyduklarından bahsetmişti. Bilirkişi heyetinin sunduğu raporda ise 7751 hektarlık alanın çok büyük bir bölgeyi içerdiği ve 13 ruhsat sahası içersinde nerede üretim yapılacağı veya ruhsat sahalarının ne kadarlık alanlarında işletme yapılacağının belirtilmediğine işaret edildi. Bunun yanı sıra ziraat mühendisliği açısından eksik, yetersiz bilgi verildiği belirtilerek olumlu ÇED kararının uygun olmadığı sonucuna varıldı.

EkoIQ Editör